Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şeriat için ne yapıyoruz?

Anathema

New member
Katılım
24 Ağu 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Sizce seriat istemeyen bir birey, gercek musluman olabilir mi?
Dogdumuz topraklar uzerinde ki devlet rejimi ne olursa olsun.. Bu onemli degil. Allah bize "cihad" gorevi vermistir. Yani basarabilsekte, basaramasakta asil amac cihad etmektir. Bu yolda birseyler yapmamiz lazim..
Peki yapiyor muyuz?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Büyük müceddid İmam-ı Rabbani bu meselede şöyle der:

“Dilin yalan söylememesi şeriattır. Kalpten yalan hâtırasını nefyetmek (sürmek, uzaklaştırmak) eğer tekellüf ve teemmül ile (zorlayarak, çalışarak) olursa tarikat, eğer bilâ tekellüf (zorlanmaksızın) müyesser olursa hakikattir.”

Doğru sözlü olmak, Allah’ın razı olduğu güzel bir ahlâktır, yâni hakikattir. Kul, bu hakikate ermek için, ilk olarak, şeriatın “Yalan söylemeyiniz.” emrine uyar; dilini bu günahtan uzak tutar. Daha sonra kalbine yalan söyleme arzusu gelmemesi için ruhunu tedavi etmeye başlar. Bu vadide bir gayretin, bir faaliyetin içine girer. Sonunda kalp hiçbir zorlamaya, çalışmaya lüzum kalmaksızın yalan söylemekten nefret eder hâle gelir. Artık o kalbe, yalan yanaşamaz olur. Konuştu mu mutlaka ve büyük bir rahatlıkla doğruyu söyler. İşte bu adam doğru söylemenin hakikatine ermiştir.

Demek ki, şeriat denilince, sadece, İslâm’ın ceza hukukuna dair hükümlerini anlamak eksik olur. Yalan söylememek de şeriattır. Yalan söylemeyen, gıybet etmeyen, başkasının malına, canına, ırzına, namusuna kötü nazarla bakmayan, helâl kazanç peşinde olan bir insan da şeriat üzeredir ve hakikat yolundadır.
 

Anathema

New member
Katılım
24 Ağu 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Büyük müceddid İmam-ı Rabbani bu meselede şöyle der:

“Dilin yalan söylememesi şeriattır. Kalpten yalan hâtırasını nefyetmek (sürmek, uzaklaştırmak) eğer tekellüf ve teemmül ile (zorlayarak, çalışarak) olursa tarikat, eğer bilâ tekellüf (zorlanmaksızın) müyesser olursa hakikattir.”

Doğru sözlü olmak, Allah’ın razı olduğu güzel bir ahlâktır, yâni hakikattir. Kul, bu hakikate ermek için, ilk olarak, şeriatın “Yalan söylemeyiniz.” emrine uyar; dilini bu günahtan uzak tutar. Daha sonra kalbine yalan söyleme arzusu gelmemesi için ruhunu tedavi etmeye başlar. Bu vadide bir gayretin, bir faaliyetin içine girer. Sonunda kalp hiçbir zorlamaya, çalışmaya lüzum kalmaksızın yalan söylemekten nefret eder hâle gelir. Artık o kalbe, yalan yanaşamaz olur. Konuştu mu mutlaka ve büyük bir rahatlıkla doğruyu söyler. İşte bu adam doğru söylemenin hakikatine ermiştir.

Demek ki, şeriat denilince, sadece, İslâm’ın ceza hukukuna dair hükümlerini anlamak eksik olur. Yalan söylememek de şeriattır. Yalan söylemeyen, gıybet etmeyen, başkasının malına, canına, ırzına, namusuna kötü nazarla bakmayan, helâl kazanç peşinde olan bir insan da şeriat üzeredir ve hakikat yolundadır.
Ben şeriat'ın felsefik yonunden bahsetmiyorum. Bir rejim olarak şeriat için kan dökmeyi göze alabilir miyiz? diye soruyorum. Bir de diyorum ki: Acaba aramizda musluman gecinip şeriat'ın hukumlerine katlanamam diyenler var mi?

Alptraum dedigin gibi şeriat yalniz ceza hukumlerinden olusmaz.
 

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
Bismillahirrahmanirrahim
Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.​

1. Hâ. Mîm.
2. Kitap, azîz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
3. Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok âyetler vardır.
4. Sizin yaratılışınızda ve (Allah'ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.
5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.
6. İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın âyetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
7. Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin!
8. O, Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!
9. (O) âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!
10. Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
11. İşte bu Kur'an bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere gelince, onlara en kötüsünden, elem verici bir azap vardır.
12. Allah o (yüce) varlıktır ki, emri gereğince içinde gemilerin yüzmesi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için ve de şükredesiniz diye denizi size hazır hale getirmiştir.
13. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
14. İman edenlere söyle: Allah'ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü Allah her toplumu, yaptığına göre cezalandıracaktır.
15. Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir, kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
16. Andolsun ki biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları dünyalara üstün kıldık.
17. Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
18. Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.
19. Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takvâ sahiplerinin dostudur.
20. Bu (Kur'an), insanlar için basiret nurları, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.
21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22. Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
23. Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?
24. Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.
25. Onlara açıkça âyetlerimiz okunduğu zaman: Doğru sözlü iseniz atalarımızı getirin, demelerinden başka delilleri yoktur.
26. De ki: Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde biraraya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler.
27. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28. O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, (onlara şöyle denilir ”Bu gün, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!”
29. ”Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyorduk.”
30. İnanıp iyi işler yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine kabul eder. İşte apaçık kurtuluş budur.
31. Ama inkâr edenlere gelince onlara: Âyetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuştunuz, değil mi? denilir.
32. ”Allah'ın vâdi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur” dendiği zaman: Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, demiştiniz.
33. Yaptıklarının kötülükleri onlara görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.
34. Denilir ki: Bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi unuturuz. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur!
35. Bunun böyle olmasının sebebi şudur: Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bugün ateşten çıkarılmayacaklardır ve onların (Allah'ı) hoşnut etmeleri de istenmeyecektir.
36. Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
37. Göklerde ve yerde azamet yalnız O'nundur. O, azîzdir, hakîmdir.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
KUR’AN İLE BÜYÜK CİHAT-CİHÂDEN KEBİRAN

“KAFİRLERE UYMA VE ONLARA KARŞI BÜYÜK CİHAT ET” 25/52

KURAN İLE....

[025.052](AU) (Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik..) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!
[025.052](DV) Sen, inkarcilara uyma, onlara karsi olanca gucunle savas.
[025.052](EH) Madem ki, yalnız seni gönderdik. O halde kafirlere uyma ve bununla (Kur'an ile) onlara cihad et, büyük cihad!
[025.052](EM) (Madem ki yalnız seni gönderdik) Öyleyse kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'ân ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!
[025.052](SA) Kâfirlere boyun eğme ve bu Kur'ân ile onlara karşı büyük cihâd et.
 

erdnc

New member
Katılım
27 Ağu 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Ben şeriat'ın felsefik yonunden bahsetmiyorum. Bir rejim olarak şeriat için kan dökmeyi göze alabilir miyiz? diye soruyorum. Bir de diyorum ki: Acaba aramizda musluman gecinip şeriat'ın hukumlerine katlanamam diyenler var mi?

Arkadaşım..Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşıyosun ve burada demokratik laik bir toplum düzeni var.Bunu değiştirmeye de ne senin ne başkasının gücü yeter.
Ayrıca "müslüman geçinip şeriat'ın hükümlerine katlanamam diyen var mı?" diyerekten insanların dini inançlarını yargılamaya kalkma lütfen.
 

Olcaytu

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Ýzmir
Büyük müceddid İmam-ı Rabbani bu meselede şöyle der:

“Dilin yalan söylememesi şeriattır. Kalpten yalan hâtırasını nefyetmek (sürmek, uzaklaştırmak) eğer tekellüf ve teemmül ile (zorlayarak, çalışarak) olursa tarikat, eğer bilâ tekellüf (zorlanmaksızın) müyesser olursa hakikattir.”

Doğru sözlü olmak, Allah’ın razı olduğu güzel bir ahlâktır, yâni hakikattir. Kul, bu hakikate ermek için, ilk olarak, şeriatın “Yalan söylemeyiniz.” emrine uyar; dilini bu günahtan uzak tutar. Daha sonra kalbine yalan söyleme arzusu gelmemesi için ruhunu tedavi etmeye başlar. Bu vadide bir gayretin, bir faaliyetin içine girer. Sonunda kalp hiçbir zorlamaya, çalışmaya lüzum kalmaksızın yalan söylemekten nefret eder hâle gelir. Artık o kalbe, yalan yanaşamaz olur. Konuştu mu mutlaka ve büyük bir rahatlıkla doğruyu söyler. İşte bu adam doğru söylemenin hakikatine ermiştir.

Demek ki, şeriat denilince, sadece, İslâm’ın ceza hukukuna dair hükümlerini anlamak eksik olur. Yalan söylememek de şeriattır. Yalan söylemeyen, gıybet etmeyen, başkasının malına, canına, ırzına, namusuna kötü nazarla bakmayan, helâl kazanç peşinde olan bir insan da şeriat üzeredir ve hakikat yolundadır.

Demek oluyor ki, medorn ve çağdaş demokratik rejimlerde bile şeriatı kişi yaşayabilirmiş, o halde rejimleri yıkma düşüncesi niye olsun ki. Herkes bulunduğu ülkenin kanunlarına uyup şeriat kurallarını pekala yaşayabilir.
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Cihad yapmamız gerekli diyorsun,bu devlet şu anda şeriat düzenine bağlı değil diyorsun,bunu nasıl yapacaksın devletimizi mi yıkacaksın,insan iyiyi emretmeli kötülükten yasak etmeli,kişi nefsi ile cihad etmelidir,günümüzün cihadları bunlardır,insan ilk önce kendisine bakacak,cemaat oluşturulur,ibadetler edilir ama devletin bekasına saldırılamaz.
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
tabi tabi, gerek yok devlete.. siz oturun, size ve sizin gibilerede bu yakışır zaten...
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Mesele bizim şeriat,diyorsan ki İslam şeriati için ne yaptığımız değil.Mesele İslam şeriatinin bizim için ne yaptığı ve yapacağıdır,insanımız bu mevzuyu anlarsa zaten şeriat vardır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
İslam dinin bizlere tüm inancımızla ifade ediyoruz,zerre miskal ihtiyacı yoktur.Allah cc son dini mübinine bizlerin çok şedid ihtiyacı vardır.İşte gerçek budur,bunu bizim gibiler anlarsa,anlatırsa,görürse,gösterirse,inşaallah,Rabbim günahlarımıza kefaret sayar diyelim,başkada ne diyelim,kardeşim,bilemedik.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Ben şeriat'ın felsefik yonunden bahsetmiyorum. Bir rejim olarak şeriat için kan dökmeyi göze alabilir miyiz? diye soruyorum. Bir de diyorum ki: Acaba aramizda musluman gecinip şeriat'ın hukumlerine katlanamam diyenler var mi?

Alptraum dedigin gibi şeriat yalniz ceza hukumlerinden olusmaz.

Anafikir kardeşim nefsinde mücahadeyi başaramayan bir toplumun durduk yerden haydi kıtale demesi ne kadarda komik olur bi anlayabilsen.Zaten haydi cihada denildiği zaman kahir ekseriyetin oldukları yerde çakılıp kaldığını yada topukları üzerinde dönüverdiğini görürsün.O yüzden önce nebi hangi merhalelerden sonra cihad emri almış.Ve bizim toplumumuz bu merhalelerin neresinde.İstersen bi okuyup araştırın.Samimi imana sahib her müslüman şeriati elbette ister ve aksi düşünülemez.İstemem katlanamam diyenlerse zaten malum inandık dedikleri halde inanmayanlar.Onlarında ipi ile kuyuya inilmez.Vesselam
 
Üst Alt