-5-
TASAVVUFUN DİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Din, Yüce Allah’ın kullarını terbiyesinden ibarettir. Bu terbiye üç temel alanda gerçekleşmektedir. Birincisi inanç, ikincisi ibadet, üçüncüsü de ahlaktır. Din inanmakla başlar; ibadet ve taatle yaşanır. Edeb, güzel ahlak, ilahi sevgi, kalp temizliği, nefis terbiyesi ile Allah’a dostluğun tadına varılır. Şu halde kâmil bir mümin olmak, dini kâmil olarak yaşamaya bağlıdır.
Dinimizin bu üç temel esasa dayandığını şu meşhur hadis-i şerif ortaya koymaktadır.
“Bir gün Allah Resûlü (s.a.v) Efendimiz, mescitte Sahabe-i Kiram ile oturuyordu. O esnada cemaatin içinden birisi çıkageldi. Gelen kimse, beyaz elbiseli, siyah saçlı, güzel kokulu, üzerinde yol izi bulunmayan, kimsenin de tanımadığı birisi idi. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin huzuruna kadar geldi, selam verdi, edeple önüne oturdu, ellerini dizlerinin üzerine koydu ve kendisine sorular sormaya başladı. Önce:
“Ya Muhammed! Bana İslam’ın ne olduğunu haber verir misiniz? Diye sordu. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun peygamberi olduğuna şehadet etmendir. Ayrıca namaz kılmandır, zekat vermendir, oruç tutmandır ve gücün yetiyorsa Allah’ın evini ziyaret edip hac yapmandır,” diye cevap verdi. Bu zat tekrar:
“Bana imanın ne olduğunu haber verir misiniz?” diye sordu; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“İman, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, bütün iyilik ve kötülüğün bir kaderle meydana geldiğine inanmandır,” diye cevap verdi. Gelen zat, tekrar:
“İhsan nedir, bana ihsanı haber verir misin?” diye sordu; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“İhsan, Yüce Allah’ı görüyor gibi O’na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görmektedir, bunu kesin olarak bilmendir,” buyurdular. Gelen zat:
“Bana kıyametin ne zaman kopacağını haber verir misiniz?” diye sordu; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“Bu konuda soru sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir, ben bu konuda kesin bir saat söyleyemem,” buyurdular. Fakat bu zatın sorusu üzerine kıyametin bazı alametlerinden haber verdiler. Bu soruları soran zat izin isteyip kalktı, cemaatin içine daldı, bir anda gözden kayboldu. Sahabe-i kiram dikkatini Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’e çevirmişlerdi. Bir ara Efendimiz (s.a.v):
“Şu soru soranı bulup bana getirin!” buyurdular; Sahabe geleni aradı, fakat bulamadı. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“O Cibril’di; size dininizi öğretmeye geldi,” buyurdular.
Demek ki Cebrail (a.s), kendisi bir şey öğrenmeye değil, bu yolla insanlara dini öğretmeye gelmişti. Onu, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e Yüce Allah göndermiş, onunla dinin aslını bizlere öğretmiş ayrıca Sahabe-i Kiram’a onu bu şeklide görme şerefini bahşetmiştir.
*******
Arifler Yolunun Edebleri, S. Muhammed Saki Haşimî
semerkand yayınları