selamun aleykum kardeşlerim,
AKTÜEL adlı haftalık derginin 25 Kasım 2003 tarihli 644. sayısının 44. sayfasında yer alan bir yazıdan…
Bölüm, derginin GÜNDEM bölümü; gündemin adı da İNANÇ.
Yazıyı yazan Selçuk Tepeli.
Gündemi inanç olan yazısının özeti olarak verilen bölümü aynen aktarıyorum:
“Kudüs’ten Paris’e dünyanın dört yanında, senede 25 sema gösterisi yapıyorlar. İtalyan isimlerinin yanında Türk adları da taşıyorlar.”
Şimdi sıkı durun:
“Hepsi Katolik, hepsi Mevlevî.”
Hayır, gözleriniz yanılmadı. Aynen böyle yazıyor orada:
“Hepsi Katolik, hepsi Mevlevî.”
Daha bitmedi!
“Semayı Türkiye’de öğrendiler. Konya’dan ‘tescilli’ dünyanın ilk sema grubunu 1999’da Konya’da kurdular.”
Sonra mı ne olmuş?
“İtalyan Sarı Gül Dervişleri’nin ünü zamanla Avrupa’ya yayıldı.”
Bununla da bitmiyor:
“Konya’daki öğretmenlerine göre dünya çapında ünlü olacaklar!”
Yazı/röportajın devamında bu “Katolik Mevlevî”lere icâzet veren ve dünya çapında ünlü olacaklarını müjdeleyen öğretmenlerinin de kim olduğunu öğreniyoruz: 27 yıllık semâzen Konya’lı Celâlettin Berberoğlu. Bu zât-ı muhterem semâzen olma hevesiyle yanıp tutuşan bu Katoliklere “Mevlevîliği ve semâyı öğretirken kota koymak zorunda kalmış”!
Sanırsınız ki, “Efendiler, Mevlevî olmak için herşeyden önce Müslüman olmak gerekir! Yani mubârek Kur’ân’ın katıksız ALLAH, celle celâluhu, kelâmı, Hz. Muhammed Mustafâ’nın da, aleyhissalâtu vessellem, son peygamber olduğunu aklen, kalben ve sözle kabul etmek gerekir! Başka türlü Mevlevî olunmaz, olmak da mümkün değildir! Ben size birer İtalyanca meal-i şerîf vereyim – önce onu bir okuyun, Hak ve Hakikâti öğrenip bir güzel tasdîk edin. Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şehâdet’te bulunup, Müslüman olun. Namaza başlayın, haramlardan kaçın, tevbe edin, kısaca İslâmın Beş Şartı dediğimize tâbi olun. Sonra, Hak Te’âlâ, celle celâluhu, nasîb ederse Mevlevîlik yoluna girer, onun da icâblarını yerine getirirsiniz!” demiş.
Ama ne yazık ki öyle değil!
Demiş ki bu zât-ı muhterem: “Bir kişi daha gelirse bu iş olmaz! O kadar kişiyle uğraşmak kolay değil!”
Sonra “Katolik Mevlevî”lerden biri olan “Galip” kod adlı Graziano Scazza, besbelli kendisine icâzet vermiş olan Konya’lı semâzen Celâlettin Berberoğlu’ndan aldığı cesaretle, şu fetvâyı tokat gibi patlatıyor Ümmet-i Muhammed’in Türkiye kanadının yüzüne: “Tanrı önünde Hıristiyan, Müslüman ya da Budist farksız!”
Breh, breh, breh!
Ört ki ölem!
Bu yürekler acısı durum karşısında söylenecek çok söz, yapılacak çok yorum ve alınacak çok ibretli dersler var elbette!
AKTÜEL adlı haftalık derginin 25 Kasım 2003 tarihli 644. sayısının 44. sayfasında yer alan bir yazıdan…
Bölüm, derginin GÜNDEM bölümü; gündemin adı da İNANÇ.
Yazıyı yazan Selçuk Tepeli.
Gündemi inanç olan yazısının özeti olarak verilen bölümü aynen aktarıyorum:
“Kudüs’ten Paris’e dünyanın dört yanında, senede 25 sema gösterisi yapıyorlar. İtalyan isimlerinin yanında Türk adları da taşıyorlar.”
Şimdi sıkı durun:
“Hepsi Katolik, hepsi Mevlevî.”
Hayır, gözleriniz yanılmadı. Aynen böyle yazıyor orada:
“Hepsi Katolik, hepsi Mevlevî.”
Daha bitmedi!
“Semayı Türkiye’de öğrendiler. Konya’dan ‘tescilli’ dünyanın ilk sema grubunu 1999’da Konya’da kurdular.”
Sonra mı ne olmuş?
“İtalyan Sarı Gül Dervişleri’nin ünü zamanla Avrupa’ya yayıldı.”
Bununla da bitmiyor:
“Konya’daki öğretmenlerine göre dünya çapında ünlü olacaklar!”
Yazı/röportajın devamında bu “Katolik Mevlevî”lere icâzet veren ve dünya çapında ünlü olacaklarını müjdeleyen öğretmenlerinin de kim olduğunu öğreniyoruz: 27 yıllık semâzen Konya’lı Celâlettin Berberoğlu. Bu zât-ı muhterem semâzen olma hevesiyle yanıp tutuşan bu Katoliklere “Mevlevîliği ve semâyı öğretirken kota koymak zorunda kalmış”!
Sanırsınız ki, “Efendiler, Mevlevî olmak için herşeyden önce Müslüman olmak gerekir! Yani mubârek Kur’ân’ın katıksız ALLAH, celle celâluhu, kelâmı, Hz. Muhammed Mustafâ’nın da, aleyhissalâtu vessellem, son peygamber olduğunu aklen, kalben ve sözle kabul etmek gerekir! Başka türlü Mevlevî olunmaz, olmak da mümkün değildir! Ben size birer İtalyanca meal-i şerîf vereyim – önce onu bir okuyun, Hak ve Hakikâti öğrenip bir güzel tasdîk edin. Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şehâdet’te bulunup, Müslüman olun. Namaza başlayın, haramlardan kaçın, tevbe edin, kısaca İslâmın Beş Şartı dediğimize tâbi olun. Sonra, Hak Te’âlâ, celle celâluhu, nasîb ederse Mevlevîlik yoluna girer, onun da icâblarını yerine getirirsiniz!” demiş.
Ama ne yazık ki öyle değil!
Demiş ki bu zât-ı muhterem: “Bir kişi daha gelirse bu iş olmaz! O kadar kişiyle uğraşmak kolay değil!”
Sonra “Katolik Mevlevî”lerden biri olan “Galip” kod adlı Graziano Scazza, besbelli kendisine icâzet vermiş olan Konya’lı semâzen Celâlettin Berberoğlu’ndan aldığı cesaretle, şu fetvâyı tokat gibi patlatıyor Ümmet-i Muhammed’in Türkiye kanadının yüzüne: “Tanrı önünde Hıristiyan, Müslüman ya da Budist farksız!”
Breh, breh, breh!
Ört ki ölem!
Bu yürekler acısı durum karşısında söylenecek çok söz, yapılacak çok yorum ve alınacak çok ibretli dersler var elbette!