oSSlem
New member
SELÂM ÂDABI
Selam vermek sünnet, selamı almak farzdır. Bir kişi ve toplulukla karşılaşılınca, bir meclise girilince, konuşmadan önce selam vermek gerekir. Selam veren de selama mukabele eden de, birbirlerinin selamını duyacak şekilde seslerini yükseltmelidirler. Bazı âlimlerce Selam: “Allah’ın muhafazası altında olasınız.” Bazılarına göre de: “Selamet üzerinize olsun. Sizden ayrılmasın.” manasına gelmektedir. Selama aynıyla mukabele etmek mesela: “Esselamü aleyküm” diyene “Ve aleyküm selam” demek selama mukabele etmek farziyetini yerine getirir. Ancak verilen selama daha güzeliyle mukabele etmek daha güzel bir davranıştır.
“Esselamü aleyküm” diyene, “Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakütühü” denilmelidir.
Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Bir selam ile selamlandığınız zaman siz ondan daha güzeli ile selamı alın veya onu aynıyla karşılayın. Şüphesiz Allah herşeyin hesabını hakkıyla arayandır.” (Nisa/86) Sadece karşılaşıldığı zaman değil, ayrılırken de selam verilmelidir. Bu hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Sizden biriniz bir meclise vardığı zaman veya oradan ayrıldığında selam versin. Birincisi ikincisinden farklı değildir.” (Ebu Davud) Bir topluluğa selam verildiğinde içlerinden birisi, selama mukabele ederse, diğerlerinden farziyyet düşer. Hiçbirisi mukabelede bulunmazsa, hepsi de günahkâr olur. İçinde insan olmayan bir yere girildiği zaman: “Esselamü aleyna ve âla ibâdillahissâlihin” diye selam verilir. Mezar ziyaretinde veya mezarlıktan geçerken: “Esselamü aleyküm yâ ehlel kubûr ve inşaallahu ileyküm lâhikûn” diye selamlanır.
Mektupta selam yazılmış ise: “Ve aleykesselâm” denilir. Bir kimseden selam getirip tebliğ edene: “Aleyke ve aleyhisselam” diye mukabele edilir. Şayet gayr-i müslimler selam verirse: “Ve aleyküm” diye cevaplandırılır. Bir meclise yeni gelip oturana o mecliste bulunanların “Merhaba” demesi de adabdandır. Manası: “Rahat ol. Emniyettesin.” demektir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kızı Hz. Fatıma radıyallahu anhaya: “Merhaba kızım” Ümmü Haniye de “Merhaba Ümmü Hani” demiştir. (Buhari)
Gençler yaşlılara, binek üzerinde olanlar yayalara, yürüyenler oturanlara, yukarıdan gelenler aşağıdan gelenlere, dışarıdan gelenler içerdekilere selam verirler. Durumları aynı olanlar, mesela yayalar karşılaştıkları zaman, önce selam veren daha makbuldur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yaya giden iki kişi karşılaştıkları zaman hangisi (önce) selam verirse o daha üstündür.” buyurmaktadır. (Bulûğu’l Meram)
Selama mukabele edemeyecek durumda olanlara selam vermek mekruhtur. O sebeble, Kur’an okuyana, ezan okuyana, kamet getirene, abdest alana, hutbe okuyana, namaz kılana, yemek yiyene selam verilmez.
Kâfirler, münafıklar, İslam düşmanlığı yapanlar, açıktan günah irtikab edenler, yaptıkları günahları açıktan anlatanlar, rastlandığında günah işlemekte olanlar, selama lâyık olmadıkları için, bu gibilere selam verilmez.
Selam vermek sünnet, selamı almak farzdır. Bir kişi ve toplulukla karşılaşılınca, bir meclise girilince, konuşmadan önce selam vermek gerekir. Selam veren de selama mukabele eden de, birbirlerinin selamını duyacak şekilde seslerini yükseltmelidirler. Bazı âlimlerce Selam: “Allah’ın muhafazası altında olasınız.” Bazılarına göre de: “Selamet üzerinize olsun. Sizden ayrılmasın.” manasına gelmektedir. Selama aynıyla mukabele etmek mesela: “Esselamü aleyküm” diyene “Ve aleyküm selam” demek selama mukabele etmek farziyetini yerine getirir. Ancak verilen selama daha güzeliyle mukabele etmek daha güzel bir davranıştır.
“Esselamü aleyküm” diyene, “Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakütühü” denilmelidir.
Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Bir selam ile selamlandığınız zaman siz ondan daha güzeli ile selamı alın veya onu aynıyla karşılayın. Şüphesiz Allah herşeyin hesabını hakkıyla arayandır.” (Nisa/86) Sadece karşılaşıldığı zaman değil, ayrılırken de selam verilmelidir. Bu hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Sizden biriniz bir meclise vardığı zaman veya oradan ayrıldığında selam versin. Birincisi ikincisinden farklı değildir.” (Ebu Davud) Bir topluluğa selam verildiğinde içlerinden birisi, selama mukabele ederse, diğerlerinden farziyyet düşer. Hiçbirisi mukabelede bulunmazsa, hepsi de günahkâr olur. İçinde insan olmayan bir yere girildiği zaman: “Esselamü aleyna ve âla ibâdillahissâlihin” diye selam verilir. Mezar ziyaretinde veya mezarlıktan geçerken: “Esselamü aleyküm yâ ehlel kubûr ve inşaallahu ileyküm lâhikûn” diye selamlanır.
Mektupta selam yazılmış ise: “Ve aleykesselâm” denilir. Bir kimseden selam getirip tebliğ edene: “Aleyke ve aleyhisselam” diye mukabele edilir. Şayet gayr-i müslimler selam verirse: “Ve aleyküm” diye cevaplandırılır. Bir meclise yeni gelip oturana o mecliste bulunanların “Merhaba” demesi de adabdandır. Manası: “Rahat ol. Emniyettesin.” demektir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kızı Hz. Fatıma radıyallahu anhaya: “Merhaba kızım” Ümmü Haniye de “Merhaba Ümmü Hani” demiştir. (Buhari)
Gençler yaşlılara, binek üzerinde olanlar yayalara, yürüyenler oturanlara, yukarıdan gelenler aşağıdan gelenlere, dışarıdan gelenler içerdekilere selam verirler. Durumları aynı olanlar, mesela yayalar karşılaştıkları zaman, önce selam veren daha makbuldur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yaya giden iki kişi karşılaştıkları zaman hangisi (önce) selam verirse o daha üstündür.” buyurmaktadır. (Bulûğu’l Meram)
Selama mukabele edemeyecek durumda olanlara selam vermek mekruhtur. O sebeble, Kur’an okuyana, ezan okuyana, kamet getirene, abdest alana, hutbe okuyana, namaz kılana, yemek yiyene selam verilmez.
Kâfirler, münafıklar, İslam düşmanlığı yapanlar, açıktan günah irtikab edenler, yaptıkları günahları açıktan anlatanlar, rastlandığında günah işlemekte olanlar, selama lâyık olmadıkları için, bu gibilere selam verilmez.