Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sahabe şuuru

idemiri

New member
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
Sahabe Şuuru
Osman Gazi Hazretleri ruhunu çadırda teslim etmişti. Vefatı sırasında Söğüt’e yerleşeli kırk seneden fazla olmuştu ama onun hâlâ evi yoktu. Bilecik’te oğlu Orhan Gazi’nin emri altında Bursa’yı fethe uğraşırken uzaktan Bursa’nın ışıklarını görüyor ve “Beni oraya defnedin.” diyordu. Etraftaki tekfurlardan elde ettiği mal mülkle ta o zaman Topkapı Sarayı’nı kurabilirdi ama o çadırında vefat ediyordu. Zira o derin bir saffet, samimiyet ve adanmışlık ruhunun adamıydı. Bu fotoğrafı alır, sahabenin yanına koyarsanız aradaki farkı çok seçemez, tefrik edemezsiniz. Osman Gazi hazretlerini Hz. Halid’le yanyana getirseniz (sahabinin mutlak fazileti mahfuz) seçmekte zorlanırsınız; “Acaba bu mu yoksa öbürü mü Halid dersiniz?” Bildiğiniz gibi; Hz. Halid vefat ederken geride hiçbir şey bırakmamıştı. Sa’d b. Zeyd diyor ki: “Hz. Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslamın bir yitiği olarak gitti.. gitti ve geride sadece atını ve kılıcını bıraktı.”
Hz. Halid, iki imparatorluğu yerle bir etmişti ama kendisine ait hiç mal-mülk edinmemişti. Bu, mal-mülk olmamalı demek değildir. Bu, gönlünü dünyaya kaptırmama, mala mülke, makama mansıba bağlanmama demektir. Bağlanması lazım gelene bağlanma.. İnsanın ancak tek bir yere bağlanmaya gücü yeter. İnsan iki şeye aynı ölçüde, aynı kuvvette gönül veremez. İşte onlar, İ’la-yı kelimetullahtan başka hiçbir şey düşünmüyorlardı. İstiyorlardı ki; herkes Allah’ı tanısın. İnsanlar Hz. Muhammed’le (sallallahu aleyhi ve sellem) tanışsın. Gece gündüz “Bu kocaman dünyaya nasıl müslümanlığı anlatırız?” diyorlardı. Bir gün dünyanın büyüklüğüne bakıyor, anlatılanları dinliyor ve “Demek ki bu dünyaya müslümanlığı anlatmak bir insanın ömrüne sığmayacak kadar zormuş.” diyorlardı. Sadece şu söze bile baksanız maksat ve gayelerinin ne olduğunu, ne ile dertlendiklerini görürsünüz.
Hedef gösterme mi anlarsınız müjde mi ama Allah Rasulü “Benim adım güneşin doğup battığı heryere ulaşacaktır.” buyurmuştu. Onlar bunu bir vazife olarak anlamışlar ve hep bu vazifeyi eda etme gayretiyle yaşamışlardı. Bu aziz milletin mazisi bu vazifeyi yapmanın izzetiyle doludur. Herkesin ölüm hastalıklarına tutulduğu yerde bu millet “biz ümit olmalıyız” deyip ayakta kalmasını bilmiş ve bu şuurla yaşamıştır.
 
Üst Alt