Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sabır....

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul

SABIR


BAKARA SURESİ / 45 : Sabır ve namaz ile Allah(c.c.)’tan yardım isteyin.Şüphesiz O (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.

Allah(c.c.)’a ulaştıran en önemli unsurlardan birisi de sabırdır.

Sabır, Hakk’tan gelen her şeye râzı olmaktır.".

Sabır, Allah(c.c.) indinde o kadar önemlidir ki, Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de 100’den fazla yerde sabır konusuna çeşitli şekillerde değinilmektedir.

Bütün kulların sabır konusunda çeşitli sınamalardan geçmesi mukadder ve muhakkaktır.Bundan peygamberler bile muaf olmamış, aksine, en ağır sabır imtihanlarına onlar tâbi tutulmuşlardır.

Sabır, insanların bu ikinci şecaati, yâni yiğitliği ve kahramanlığı belki birincisinden de önemli ve zordur.Sabır nefis terbiye ve tezkiyesinin en önemli basamağıdır.

Zîra insanoğlu her gün birçok kereler, maddî ve manevî elemlere, üzüntü ve sıkıntılara mâruz kalır.Kendisi bunlara dayanamaz, sabır ve şükürle karşılamayı başaramazsa, nefsi feverânlar eder.Bu türden davranışlar, insanoğlunun hem maddî hem de manevî varlığına zarar verir.Sabırsız olanlar sürekli isyân ve şikâyet halindedir.Sanki dünyadaki tek dertli ve sıkıntılı kişi kendisiymiş gibi düşünür.

Halbuki Allah(c.c.), kullarına kaldırabileceğinden daha ağırını yüklemeyeceğini vaat etmiştir.Bizlere, dayanabileceğimizden fazlası yüklenmeyeceğine göre, mihnet ve belâyı verenin Allah(c.c.) olduğunu ve bu durumun bizlerin tekâmülü için gerekli olduğunu bilip, sızlanmamak ve sabırla davranmak düşmektedir.

Sabrın gereklerini değil, sabrın kendisini uygulayın.”

Öğütü, anlayanlara çok şey ifâde etmektedir.Yâni nasıl sabredileceğini, bunun şartları ve gereklerini sayıp dökmektense; en güzel davranış, sabrederek sabrın kendisini göstermektir.

İnsanlara en az verilen şeyin sabır ve yakîn olduğu bildirilmiştir.Çeşitli kaynaklarda sabır için “Îmânın yarısıdır” denilmektedir.

er Allah(c.c.)’ın rızâsına uygun bir sabırla üzüntülere, hastalıklara, kayıplara, belâ ve mihnetlere karşı koyabiliyorsak, zâten yolun önemli bölümünü geçmiş sayılırız.

er sabırsızlık gösterirsek bu, ümitsizliği, ümitsizlik hayıflanmayı, hayıflanma da isyânı getirir.Bunların hepsi ve özellikle tevâzu, hoşgörü, şükür ve sevgi çok ince bir şekilde birbirine bağlı ve birbirinden geçişlidir.

ŞÛRÂ SURESİ / 43 : Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

denilmek sûretiyle, İslâm düşüncesi içindeki önemi iyice vurgulanmış ve belirginleştirilmiştir.

Sabrın kolay değil zor olduğu, ancak karşılığının da ona göre olacağı şu Hadiste anlatılmıştır.

Koçyiğit güreşte yenen değildir, asıl koçyiğit kendisine mâlik olandır.”

Burada kendisine mâlik olan denilerek anlatılmak istenen; öfkesine sahip olan, öfkesini kontrol edebilendir. Mânevî plânda üstünlük; nefisten uyanan öfke ve gazâbı kontrol edebilmek, onun hem kendimize hem de başkalarına zarar vermesini önleyebilmekle elde edilir.

BAKARA SURESİ / 153 : Ey îmân edenler!Sabır ve namaz ile Allah(c.c.)’tan yardım isteyin.Çünkü Allah(c.c.) muhakkak sabredenlerle berâberdir.

Öfkeyi zaptetmenin yolu, öfke geldiğinde: “Lâ Havle velâ kuvvete…” demektir.Böyle söylendiği anda, Allah(c.c.)’ın yardımı ve rahmeti üzerimize erişir, bir yağmur, bir ışık, bir nûr gibi yağar.

Öfke ânında “Bu benim imtihanım!” diyerek Allah(c.c.)’a sığınmak en büyük fazîlettir.

Sabrın karşıtı sabırsızlık, yâni şekvâ ve sızıntıdır.Şekva, mihnet ve belâlara tahammül edememek, sorumluluklara sabredememektir. Şekvâ halinde olan insanlar, içinde bulundukları hiçbir durumdan memnûn olmayarak, sürekli şikâyetçi olurlar.

Bu da onların ellerindeki mevcût imkânları da kaybetmelerine yol açar.

HADÎS-İ KUDSÎ : “Ben kulumun kalbinde üç şeye bakarım.Ameline, sabrına ve şükrüne.Bunlar benim içindir, gerisi ise kulumun kendisine aittir.”

Yukarıdaki Hadîs-i Kudsi'de de belirtildiği gibi; Yüce Allah(c.c.) farz olan ibâdetlerin kulun cehennemden kurtulması, cennete ulaşması için olduğunu; ancak sabır ve şükrün direkt olarak kendi rızasını kazanma amacına yönelik olduğunu beyan buyuruyor.

Bu nedenle Allah(c.c.)’ın rızâsını kazanmak ve kemal yolunda ilerlemek istiyorsa bir insan, öncelikle kendi nefsinin isteklerine, sonra çevresindekilerin verdikleri çeşitli olumsuzluklara, sonra da Yaradan'ın vereceği belâ ve nîmetlere sabır gösterecektir.

Zîra “Sabır, Hakk’kın aynası, halkın ise aksidir.”

Bir büyüğün ifâdesiyle;

“Sabır; en sıkışık anlarınızda çalacağınız Hakk kapısıdır.”

Allah(c.c.)’a götüren birçok yol olabilir.Ancak o yollardan O’na varabilmenin bir tek yolu vardır;

Sabır, Hakk yolunun feneridir.Feneri devamlı yakmazsanız karanlıkta nasıl yol bulursunuz?”

İnsanlar yaratılışları gereği bencil ve kolaya kaçma eğilimindedirler. ”İnandık, îmân ettik.” dedikten sonra bırakılıvereceklerini, her nîmete kendiliğinden hiçbir çaba harcamadan ulaşıvereceklerini zannederler. Halbuki esas ondan sonrası önemlidir.

Çeşitli belâ ve mihnetlerle, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmelerle sınanacak ve bu tür sıkıntılara verdiği tepkilerle liyâkatı belirlenecektir.Ancak insanlar, bunu anlamak ve kabul etmekte pek istekli değildirler.

Halbuki : “Sabır, en çok uygulamanız gereken ama şimdiye kadar en az uyguladığınız olgudur.”

Zîra : “Sabırlı olunuz, çünkü Allah(c.c.), sabır ve şükürde olanları sever.”

Allah(c.c.)’ın en çok sabırda ve şükürde olanları sevmesinin nedeni de bir büyüğün şu sözünde mânâsını açığa vuruyor :

“Îmânın yarısı sabır, diğer yarısı da şükürdür.”

Sabretmenin temeli ve en esaslı rüknü :

“Önce kendisine, sonra başkalarına sabretmektir.”

Allah(c.c.)’ın kullarının en çok dikkat etmeleri ve üzerinde hassâsiyetle durmaları gereken husus, şöyle ifâdesini bulmaktadır :

İstediğiniz olmadığı zaman değil, istemediğiniz olduğu zaman sabrediniz.”

MEÂRİC SURESİ / 5 : (Resulüm) O halde sabret biraz, güzel bir sabır ile.”

HADÎS-İ ŞERİF : Nas’ın arasına karışan ve onların ezâsına sabreden mü’mîn, insanların arasına karışmayan mü’mînden daha hayırlıdır.

Nas, her türlü kültür seviyesinde bulunan insan topluluğu demektir. Dolayısıyla insanların arasında imtihan vermek daha hayırlıdır. Okuduğumuz Evliya Menkıbelerinde veli ve evliyaların, hayatlarının belli dönemlerinde, kendilerini dünya ve dünya nimetlerinden soyutlayarak, yanlızlığa çekildiklerini görüyoruz. Ama aynı zamanda da, insanlar arasındaki imtihanlarını vermiş, kendilerinin olması gereken liyakâtı kazanmış ve daha sonra inzivaya çekilmiş olduklarını da anlıyoruz. Oysa bizler için farklıdır. Biliyoruz ki; Allah(c.c.) imtihan etmek için insanları da vâsıta kılar, belâları ve mihnetleri de.

Bizler; halk içinde Hakk'la beraber olmak zorundayız.

İşte bu yüzden imtihanları verebilmek sabırla mümkündür..işte bu yüzden en büyük fazîlet sabırdır.İmtihanları verebilmenin ve Hakk'a yürüyebilmenin en kısa yolu, sabır ve şükür asası ile insanlara hizmettir.
Aşağıdaki âyetler, sabır konusunun ne kadar önemli olduğunun en açık delilleridir :


BAKARA SURESİ / 155 : Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz.(Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!


ÂL-İ İMRÂN SURESİ / 120 : Size bir iyilik dokunsa bu onları tasalandırır.Başınıza bir musîbet gelse buna da sevinirler.Eğer sabreder ve korunursanız, onların hîlesi size hiçbir zarar vermez.Şüphesiz Allah(c.c.), onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.


A’RAF SURESİ / 125, 126 : Onlar: “Biz zâten Rabbimize döneceğiz.Sen sâdece Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde, onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun.Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, Müslüman olarak canımızı al.” dediler.


ENFÂL SURESİ / 46 : Allah(c.c.) ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.Bir de sabredin.Çünkü Allah(c.c.) sabredenlerle berâberdir.


LOKMAN SURESİ / 31 : Size varlığının delillerini göstermesi için, Allah(c.c.)’ın lûtfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi?Şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.





Bir "Gönül Dostu"ndan, bir Hakk yolu yolcusundan, bir makale;

Okyanusdan bir damlacık, buhar olup yola çıktı.Yol da uzun mu uzun..damlanın hali, aynı insanoğlunun anne karnındaki hali gibiydi..safmı saf, temiz mi temiz.

Damlacık, buharlıkdan vazgeçti, tekamül edecek ve öz'üne dönecekdi. Tekrar yağmur olup yere düştü..öz'e dönmek kolay değil..asıl olan'a dönmek emek ister..zahmet ister.

Vurdu kendi taşlı, dikenli yollara..azimliydi..inançlıydı..okyanusa dönmekdi maksadı. Ama ne çare ki; onu hiç yanlız bırakmayan, bir an bile peşinden ayrılmayan ve adına Nefs dediği bir yol arkadaşı da vardı. Her yol ayrımında gideceği yönü gösterirdi ona..taşlardan, dikenlerden arınmış, rengarenk ağaçlarla bezenmiş yollara sokardı damlacığı..

Damlacığın maksadı Okyanusa geri dönmekdi ama, ufukda bir türlü görünmüyor ne ırmak, ne deniz ne de okyanus..Nerde o sevgili? diye inledi usulca..yol güzel ama yolun sonu yok..

Bir an muhasebe yaptı nefsiyle."Bak arkadaş dedi..ben seni tanımadan, önce saf temiz bir damlacıkdım ama şimdi şu halime bak, her türlü karanlıkları bünyemde barındırıyorum, beni böyle gören başka damlalar, bizi de kirletecek diye korkuyorlar. Ben görünürde güzel ama karanlık olan bu yolu terkediyorum. Çünkü her yer senin işaretlerinle dolu..Bana Rabb'imin verdiği rehberle yola devam edeceğim.. anladım ki beni okyanusa götürecek yalnızca O'dur. "

Düzgün, ve renklerle süslü yolu terkedip, vuruyor kendini taşlı dikenli yollara..zorlanıyor ama anlıyor ki, bağrını yırtan her taş, her diken onu temizliyor...daha da gönülden sarılıyor bu meşakatli yola..nefsinin "gel" diyen sesine kulaklarını tıkayıp, kendinden önce okyanusu bulan büyüklerinin bıraktığı ayak izlerini takip ediyor..

Okyanusu bulduğunda ise; artık damladan eser kalmıyor..çünkü o, okyanusun içinde, okyanus olmuştur artık.. çünkü o, Hakk'ın içinde kaybolmuştur artık..aradan ikilik kalkmış, herşey "BİR' de yok olmuştur artık...

"Bizi Sevgi'sinden Yaradan'a emanet olunuz...





 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Allahtan sabır (oruç) ve namaz ile yardım dilemenizi tavsiye ederiz.

İnsan, maruz kaldığı sıkıntılı takdirlere nefsinin isyan etmeyip itaat etmesi için duâ etmeli, hakkında hayırlısını dilemelidir. Peygamberimiz (sav) böyle sıkıntı içinde kalan kimseye duâ tavsiye buyurmuştur. Onu okumalı, Allah'a teslim olmalıyız. Duâ şöyledir:

"Bismillâhi alâ nefsi ve mâlî ve dînî. Allahümme raddınî bi-kadâike ve bârik lî fîmâ kuddire lî, hattâ lâ uhibbe ta'cîle mâ ahhartehu ve te'hîra mâ acceltehu."

"Allah'ım, senin ismine, malımı, dinimi ve nefsimi emanet ediyorum. Allah'ım, hükmüne beni razı kıl, kaderimde olanı bana mübarek kıl ki, te'hir ettiğinin acelesini, acele ettiğinin de te'hirini istemeyeyim. Nefsimin isyanını önle, teslimini sağla."

Allah'a içinizden geldiği gibi dua edebilirsiniz. Ama duaların kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Evvela dua kabul çerçevesi dahilinde olacak. Sonra samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır. Mümkünse abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir. Mübarek mevkilerde özellikle mescit ve camilerde, mübarek zamanlarda özellikle ramazan ayı ve kadir gecesi, berat gecesi gibi mübarek gecelerde, namazlardan sonra özellikle sabah namazından sonra dua edilmesi kabule karin olması hikmet-i ilahiye ve rahmet-i ilahiyece matluptur. Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri azalacaktır.

Onların verdiği sıkıntılara sabretmekle günahlarınızın affedileceğini ve sevap kazanacağınızı düşünün. Size neden sıkıntı verdiklerinin gerçek sebebini bulmaya çalışarak o hususlara dikkat ediniz.

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır. "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir" (el-Bakara, 2/153, 155).

Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür" (Buhârî, Cenâiz, 32) sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir. İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s); Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım" (Buhari, Cihad, 25) diye dua etmiştir.

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf, 12/18). Rasulullah (s.a.s) Sabr-ı cemil şikayet edilmeyen sabırdır" buyurmuştur. Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür" (el-Araf 7/126) diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:

"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir" (eş-Şurâ, 42/43); "İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz" (Muhammed, 47/31).

Çoğu zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz" (Yusuf, 12/90).

Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır (İbrahim, 14/5).

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur (el-Asr, 103/1-3).

Peygamber Efendimiz; "Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hakk sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye verilmemiştir" (Tirmizi, Birr, 76).

"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307) buyurmuştur.

Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/ 155).

Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım öğreniyoruz.

Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: Sabırla koruk, helva olur" demişlerdir.

Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:

"Mü'minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır" (Riyâzüs-Sâlihin, 1, 54).

Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allahın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi. Kuran-ı Kerimde peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.
 
Üst Alt