Ruhbanlık dünyadan el etek çekerek, evlenme, ev-bark edinme gibi tüm nimet ve ihtiyaçlardan vazgeçerek ve hatta meşru lezzetleri de terkederek, bütün ömrü inziva ve ibadet üzere geçirmek gibi tarif edilir.
Ne var ki, bazı dinlerde ya da din görünümlü organizasyonlarda, ruhbaniyetin çok yanlış yorumlanması, ruhban sınıfının zamanla imtiyazlı bir konum kazanması ve bunların kendilerini Yaratıcı'nın vekili gibi görmeleri, dolayısıyla kendilerinin rehberliği olmadan günlük ibadetlerin bile yerine getirilemeyeceğine halkı inandırmaları ve böylece bir manada Ma'bud ile kul arasına girmeleri de ruhbaniyet mevzuundandır.
İslam dininde bu anlamda bir ruhbanlık yoktur. Ancak müctehid ve din alimleri vardır. İslam dininin kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz (asm)'in söz ve hareketleridir. İslam alimleri de bunları esas alarak içtihad yapmaktadır.
İslâm'da âlim; Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerîm başta olmak üzere Resulullah (asm)'ın hadîslerini ve bütün sünnetini bilen, diğer İslâmî ilimlerden gerektiği şekilde haberdar olup ileri seviyede bir bilgi birikimine ulaşmış kimseye denir. Bu kâbiliyetli kimseler temel İslâmî bilgileri aldıktan sonra, belli bir ilim dalında daha çok ilerleyip özel bir ihtisas alanına sahip olurlar.
Tüm bunlara rağmen alimlerin ilimleri dışında hususi bir sınıf oluşturması söz konusu olmaz. Taat, ibadet, riyazet ise kişinin Allah indinde ki makbuliyetini artırır ancak insanlar arasında bir mevkiye ulaştırmaz.
Ayet ve hadislerden aldığımız bilgilerde insanın çalışması, çoğalması, emek ile hayatını idame ettirmesi istenmektedir. Tüm bu bilgiler ışığında ruhbanlıkla murad edilen statünün İslam'a aykırı olduğu görülmektedir.