Psikoloji Ve Rüyalar
Psikoloji Ve Rüyalar
"Rüya gerçeği bütün tarih boyunca hem rüya görenlerin, hem rüya yorumcularının dikkatini aynı şekilde çekmiştir. Bu önemseyiş neticesinde rüyaları yorumlamak amacı ile pek çok teoriler ortaya atılmıştır. Aynı şekilde rüyaların muhtevası ile İlgili pekçok yorum akımı da ortaya çıkmıştır. Bu yorum ve akımlar ile ilgili farklı görüş*lerin bulunmasına rağmen rüyalar hala oldukça girift, anlaşılması ve yorumlanması zor bir gerçek olarak ortadadır... Son çağda rüya ger*çeğini önemseyen yeni bir akım da vardır. Bu önem, rüyalar gerçeği*ni yorumlamak üzerinde odaklaşmaktadır... Modern ilim rüya gerçe*ği üzerindeki kapalı bazı yönlen açığa çıkartmış olmakla birlikte, bu gerçek ile ilgili kapalılıklar bakımından derin uçurumun varlığını da yansıttığı ışıklarla açıkça ortaya çıkarmış bulunmaktadır."[6]
Buna göre modern ilim rüyanın özüne ulaşamadığı gibi cevap*landırılması gerekli pekçok soruya da cevap verememektedir. Özellik*le rüyaların oluşumu ve anlamları ile İlgili hususlar İçin bunu söyleye*biliriz. Buna göre İslâm'ın rüyalara dair açıklamaları yanılmadan ve hatadan korunmuş olmaktadır. Çünkü bu açıklamaları sağlıklı bilimsel bir delile dayanmayan, birbirinden farklı beşerî görüşlerden uzaktır.
Psikoloji rüyaları yorumlamak, rüyanın gerçek mahiyetini açık*lamak, rüyanın görevini izah etmek İle İlgili çeşitli teoriler ortaya atmış bulunmaktadır. Şimdi bu teorilerin en önemlilerine kısaca değinelim.[7]
1- Psikanalist Teori
Psikanalİst okulun kurucusu Freud'un görüşüne göre rüyalar ge*leceğe dair haber vermez. Aksine rüyalar cinsel ya da vicdanî birtakım çatışmaları ortaya koyan bir gerçektir. Rüyayı gören kişi şu anda bu ça*tışmaların sıkıntısını çekmektedir. Yahutta bu rüyalar İlk çocukluk dö*neminden beri baskı altında tutulmuş birtakım istek ve arzuların ifade*sidir. Aynı şekilde rüyanın "uyku bekçiliği" yapmak gibi bir görevi de vardır. Yani uyuyan kimsenin uykusunu sürdürmesine yardımcı olur. Dış uyarıcı etkenlerden, onu rahatsız etmesi muhtemel hususlara kar*şı onu kollar. Sanki rüya kişiyi ıstıraba götüren hususları uykudan uzak*laştırma çabasıdır. Bunun için de kullandığı araç, uyuyanın bir İsteğini gerçekleştirmek yahutta birtakım güdülerini tatmin etmektir. Bunu da hayali ve vehmi bir şekilde gerçekleştirir, bu yolla uyuyan kişi uyan*mayıp, uykusunu sürdürür.
İnsanların gördükleri bir çok rüyanın -Freud'un da açıkladığı gi*bi- baskı altına alınmış birtakım hususları bir parça rahatlattığında ya da birtakım arzuları ifade ettiğinde şüphe yoktur... Fakat bunun öte*sinde bu esasa göre yorumlanmasına İmkan bulunmayan pekçok rü*yalar daha vardır. Özellikle gelecekten birtakım haberler ihtiva eden ve ancak gayb alemine iman etmek esasına göre yorumlanması mümkün olabilen rüyalar böyledir... Bu durum ise bu husustaki ma*teryalist düşünceyi berhava etmektedir.
Bu okulun izleyicileri rumuzların her zaman için kesin olarak sabit olduğunu sanmaktadırlar. Yani herbir şeyi rüyalarda daima tek bir rumuz temsil eder diye düşünürler.
Aynı şekilde onlar bu rumuzlara oldukça aşırıya kaçtıkları bir*takım cinsel yorumlar da yüklemişlerdir. Böylelikle onlar rüyada (ma*ğara, daire, kutu, yüzük gibi) yuvarlak olarak görünen herbir şeyin kadının cinsel organının sembolü, buna karşılık (asa, kalem ve kılıç gibi) uzun olan herbir şeyin erkeğin cinsel organının sembolü, yürü*mek, yüksek bir yere tırmanmak, yüzmek gibi rüyada görülen herbir hareketi de cinsel faaliyet için bir sembol olarak değerlendirmişler ve buna benzer açıklamalarda bulunmuşlar. Bu ise bizzat psikoloji bil*ginlerinin hatta Freud'un yakın arkadaşlarının birçoğunun eleştiriler*ine hedef olmuştur.
2- Jung'un Psikanalist Ekolüne Yönelttiği Tenkidler
jung, Freud'un kabul ettiği gibi ortada sadece kişisel bir bilin*çaltının olmadığını aynı şekilde toplumsal bir bilinç altının da bulun*duğunu tesbit eder. Bu da fıtri ve kalıtsal birtakım terkiblerden oluşur. Bunlar ilkel bir takım şekillere sahip bazı suretler aracılığı İle rüyalar*da kendilerini ifade ederler.
Rüyaları depolamakla yükümlü beyin bölümlerinin -eğer sinir*sel aygıt değil ise- beyindeki en eski bölümler olduğu keşfedilmiş bu*lunmaktadır. Rüyalar beyinde bu eski oluşumlar ile ilişkili olduğuna göre, onun bakış açısına göre bu terkiblerden beklenen, yine kendi diîini ilke! eski İnsandan alması gerekir ki, bu da çeşitli şekillerde allanıp pullanmış birtakım karşılaştırmalar, şekiller ve efsanevî işaret*ler gibidir.
Bu nazariye oldukça çürüktür. İlmi herhangi bir tarafı yoktur. Rüyaların beyindeki eski oluşumlar ile bağlantılı olduğunu doğru ka*bul etsek dahi bunun rüyaların eski insanın dilini ödünç almasını ge*rektirmesi, Önemli bir hata kabul edilmelidir. Ayrıca eski insanın kul*landığı dilin birtakım şekiller ve allanıp pullanmış karşılaştırmalar ol*duğunu ileri sürmek de delilsiz bir iddiadır. Gerçek ise şudur: Yüce Al*lah, Âdem Aleyhisselam1 a konuşmayı ve beyanı (maksadını açıklamayı) öğretmiş bulunmaktadır. Yüce Allah: "Ve Âdem'e bütün İsimlen öğret*ti." (el-Bakara, 2/31) dîye buyurmaktadır. Yani ona bütün eşyanın isimle*rini, kendilerini, niteliklerini ve fiili olarak durumlarını da öğretmiştir. Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O İnsana beyanı öğretti." (&-Rahman, 55/4) yani konuşmayı öğretti. Bu açıklamayı el-Hasen yapmış*tır. Şefaat ile ilgili hadiste de şöyle denilmektedir: "Derken İnsanlar Adem'e gidecek ve şöyle diyeceklerdir: Sen insanların atasısın, seni eliyle yarattı. Meleklerine sana secde etmelerini emretti, sana herşe-yin ismini öğretti. O halde Rabbİn nezdinde bizim için şefaat et!"
3- Dış Uyaranlar Teorisi
Bazılarının görüşüne göre rüyalar maddi dış uyaranlardan kay*naklanmaktadır. Rüyanın muhtevası da bu uyaranın tabiatına bağlı*dır. Buna açıklık getirmek için de aşağıdaki olayı anlatırlar:
Annenin saatin zilini ya da zilin sesini işitmekle birlikte uyan*ması ve okula gitmek üzere çocuklarını da uyandırması, onlara kah*valtı hazırlaması gerekiyordu. Fakat anne uykusunu devam ettirmek ve böylelikle daha çok dinlenmek istediğinden ötürü zilin çaldığı sırada rüyasında zil sesini duyduğunu ve mutadı üzere derhal yatağın*dan kalkarak kahvaltıyı hazırladığını, çocuklarını uyandırıp elbisele*rini giydiklerini, kahvaltı ettiklerini ve onları uğurladığını görür. Son*ra da dinleninceye kadar uykusunu tamamlar.
Nihayet anne uyandığında çocuklarının hala uyumakta olduk*larını ve bütün bu yaptıklarının sadece gördüğü bir rüyadan ibaret ol*duğunu anlar.
Bazı rüyaların bu İlkeye göre yorumlanması doğru olabilir fa*kat İnsanların gördükleri rüyaların büyük çoğunluğuna böyle bir yak*laşımın, ikna eden bir yorum sunamadığı da ortadadır.
İbn Hacer el-Askalânî bu nazariye sahiplerinden daha uzak görüşlü ve daha zeki idi. Çünkü o bu gibi kimselerin açıklamalarını kendisinin yedi türe kadar ulaştırdığı rüya çeşitlerinden sadece bir çe*şit olarak saymış ve şöyle demiştir:
Altıncı tür rüyalar ise, rüyayı görenin uyanıkken yapmayı ihtiyat haline getirdiği şeyleri görmektir. Mesela bir kimsenin belli bir vakitte yemek alışkanlığı olmakla birlikte bu vakitte uyuması ve kendisinin ye*mek yediğini görmesi yahutta karnını yiyecek ve içeceklerle tıkabasa doldurup uyumuş bir kimsenin kusmakta olduğunu görmesi gibi.
4- Fizyolojik Teoriler
Bu teorilere göre rüyalar hazımsızlığın, bedendeki birtakım ağ*rıların yahut beyinde belirli bir takım hücrelerin faaliyete geçmesi neticesinde birtakım çalkantıların sonucu olarak ortaya çıkar. Nite*kim şuurun diplerinde beyindeki birtakım hücrelerde depolanmış çe*şitli hatıraların ortaya çıkması sonucunu veren yüksek ateşli hastalık*larda benzeri durumlar görülebilmektedir...
Fakat birtakım rüyalar, birtakım hatıralar kabilinden olsa bile, pekçok rüya hiç şüphesiz bu kabilden değildir...
Gerçek şu kî, psikolojinin sunduğu görüşlerde bir parça gelişi güzellik hatta şaşkınlık vardır. Bu bilimin ileri sürdüğü yorumlar ye*tersizdir. Hatta bunların bir kısmı akıl tarafından ya da realitede ka*bul edilemeyecek görüşlerdir... Ayrıca psikolojideki bilgilerin pek ço*ğunun ancak zannî birtakım düşüncelerin biraraya getirilmesinden İbaret olduğu da unutulmamalıdır.
Deneysel (Ampirik) Yöntemle Rüyaların Açık*lanması
Burada rüyaların İncelenmesi İle ilgili deneysel akıma da işa*ret etmemiz yerinde olacaktır. Bu akım rüyaların ortaya çıkması için gerekli fizyolojik şartları ortaya çıkarmaya önem verir. Diğer bir ifa*deyle rüya faaliyetini tesbit eden beyin belgesini sınırlandırmak ve rüya esnasında bu bölgeyi faaliyete geçiren ya da faaliyetini önleme*ye çalışan biokimyasal etkenleri bilmek ister.
Bîr dizi deneyler sonucunda uyku esnasında gözün yaptığı ha*reketlerin incelenmiş 160 olayın 130'unda rüya görme dönemleriyle ilişkili olduğu ve gözün hareketlerinin durması akabinde kişilerin uyandırılmasından sonra gördükleri rüyaları hatırlayabildikleri tesbit edilmiştir... Bazıları rüyanın bitiminden beş dakika sonra, diğer bir kısmı onbeş dakika sonra uyandırılmışlardir. Bunun için de gözün ha*reketlerinin durmasını esas almışlardır... Beş dakika sonra uyandırı-lanlar, onbeş dakika sonra uyandırılmış olanlara nisbetle rüyalarının daha geniş bir bölümünü hatırlayabilmişlerdir.
İslam daha önceden buna benzer bir duruma işaret etmiş bu*lunmaktadır. Peygamber Sallallahu aleyhi vese//em'den sahih olarak gel*miş olan rivayete göre o sabah namazını kıldı mı ashabına döner ve onlara; "Dün sizden herhangi bir kimse bir rüya gördü mü?" diye sorardı. İslam alimleri bu hadiste rüya görmeye dair soru sormanın, onu günün ilk saatlerinde vakit geçirmeden yorumlamakta eli çabuk tut*manın müstehab olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Çünkü zihin o sı*rada dünya maişeti ile meşgul olup dağılmadan önce derli topludur. Ayrıca rüyayı gören kimse de henüz aradan fazla bir zaman geçme*diği için, rüyasını doğru dürüst hatırlamasını engelleyecek bir hal ile karşı karşıya kalmamıştır.
Claytman ve Diamond isimli iki araştırmacı gözün hareket is*tikametinin rüyanın muhtevası ile ilişkili olduğunu tesbit etmişlerdir. Gözün dikey hareketi yukarıya doğru yükselmekle alakalıdır. -Sağ ve sol- yatay hareketi ise rüyalarda yatay hareketlerle, faaliyetlerle ilişkilidir.
Yİne Şikago üniversitesinin incelemeleri rüyaların farklı uzun*luklarda olduğuna işaret etmektedir. Bazen bir saat kadar da devam edebilmektedir. Bu ise rüyaların her zaman kısa olduğu görüşünü ka*bul eden birtakım psikoloji bilginlerinin eski görüşlerinin tam aksine*dir. Öyle ki bu bilginler en uzun süreli rüyanın üç dakikadan daha fazla sürmeyeceği görüşünde İdiler.
Artık rüyada gösterilen tepkinin şiddeti ve ter salgısı arasında bir ilişki kurmak ve bunu sürekli ölçebilmek imkânı da vardır. Bu da rüyada etkilenme eğrisini ortaya koyan deri İle teması kurulan bir elektrik bağlantısı yoluyla yapılan sürekli Ölçümlerle mümkün olabil*mektedir.
Rüyanın özelliği aynı şekilde beynin elektrosuna da yansımak*tadır. Herhangi bir şekilde beyindeki akımlarda çok farklı titreşimler meydana getirmeyen sakin birtakım rüyalar vardır... Aynı şekilde beyin elektrosunda görülen eğrilerde ortaya çıkan inişli çıkışlı dalgalar aracı*lığıyla insanı rahatsız eden rüyaları keşfetmek de artık mümkündür.
Onların nazariyelerinin katıksız maddeci nazariyeler olduğu*nu anlamak için insanın fazla bir çaba harcamasına gerek yoktur. Bu nazariyeler İnsana donuk bir madde muamelesi yapmak istemektedir. Onların deneylerini üzerinde kurdukları esas, onların ruhun da mad*de gibi olduğunu varsaydıkları izlenimini vermektedir. Buna göre on*lar ruh hakkında şunu düşünürler. Şartlar aynı olduğu takdirde aynı etkene ruh tek bir şekilde tepki verir. İnsani faaliyetlerin oldukça dar bir alanını dışarı tutacak olursak; şüphesiz ki bu görüş doğru değildir. Sözkonusu bu dar alan İse ya sadece beden İle alakalı olan bölüm*dür yahutta sadece bedenin etken unsur olduğu alanlar hakkında böyledir. Az önceki deneylerde gördüğümüz gibi.
Ruhun geri kalan alanlarına gelince, burada sadece fertler ara*sındaki farklılıklar göze çarpmıyor. Hatta aynı fert bile kendi hallerin*de farklılık arzedebilmektedir. İsterse bütün şartlar aynı olsun. En ba*sit farklılık çeşitlerinden birisi de şudur: Geçen herbir an İnsana yeni bir bilgi ve yeni bir deneyim kazandırır. Bu da bir sonraki anda hesa*ba katılması gereken bir kazanımdır. Böylelikle aynı kişinin aynı hali iki defa geçirmesine imkân kalmamaktadır.
Anlaşıldığı üzere geleceğe dair haberler taşıyan rüyaların labo-ratuvara sokulmasına imkân yoktur. Çünkü bu gibi rüyalarda duyula*rın idrâk edemeyeceği gaybî bir unsur vardır... Şüphesiz ki bu, yara*tıcının henüz insanoğulları tarafından keşfedilmemiş pek büyük sırla-nndandır. Ampiristler bu sırları anlamaktan aciz olduklarını İlan ede*cek yerde -çünkü ellerindeki araçlar bunları idrâk edemez- şaşırtıcı bir cüretkârlık ile sadece kendileri varlığını İsbat edemiyorlar diye, bunların varlığını reddetmeye Koyulmuşlardır.
Gerçek şu ki, bunlar sabit hakikatlerdir, insan dar, materyalist, akılcılığın bağlarından kurtulup kalbini ve basiretini bu uçsuz bucak*sız kâinata açarak geniş ufuklu bir bakış İle ve onda saklı bulunan bü*tün güçlerin İmanı ile üzerinde düşündüğü vakit, bunları idrâk ede*cek ve o takdirde insan hayatında hayret verici birtakım gerçekler,
tesbit edecektir. Bunları da ancak ruhun varlığını kabul ederek yo*rumlamanın mümkün olduğunu İdrâk edecektir.
Ruhun göz kamaştırıcı mucizelerinden birisi olan telepatinin ilmi bir gerçek olarak kabul edilmiş olmasına rağmen, ampiristler ha*la ruhu inkâr etmekteki inatlarını sürdürmeye devam ediyorlar ve kendi materyalist teorileri İle uyum arzeden materyalist bir yolla yo*rumlamak için boş bir çaba harcamaya devam ediyorlar.
İnsanı bu büyük kâinata ve bilinmeyen gayb alemine bağlayan gizli ve pek ince olan bu ilişkinin varlığını, ilmin günümüze kadar açıklayamamış olması bu ilişkinin var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sadece ilmin henüz bunu açıklayabilecek noktaya ge*lemediğinden ibarettir. Kimbilir belki bir süre sonra bunu açıklayabi*lecektir.