Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rızık mı Nimet mi....

ehli-sükut

New member
Katılım
25 Eki 2007
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Şu soruma Risale-i Nurdan yanıt nereler olabilir?
Nimet mi rızkı kapsar yoksa rızık mı nimeti...
Başka bir tabirle, rızık mı geniştir, nimet mi?

Çok acıklayıcı değil ama Araştırıken hoşuma gitti bu yazı

Rızık ve Rahmaniyet arasındaki bu yakın bağ Yaratıcı'nın kainat lisanıyla kula hitabında çok önemli bir yer tutar. Kulun bu hitaba muhatap oluşunda ve rızkın kaynağını idrak ettiğini bildirmesinde muhteşem bir hal lisanıdır, oruç. Bu yüzden, İslam'ın beş şartından biri olmalıdır. Varlık çarkları içinde rızka muhtaç her bir ferde, arzusunu ulaştırmak niyetiyle alemi bir sofra yapan Rezzak-ı Kerim'in bütün acıkanlar, zil çalan mideler ve çatlamış dudaklar misafiridir. Bu misafirler, Ramazanda oruçla onun sofrasında bir araya gelip ihsan ettiği nimetlere kavuşmak için "Buyurunuz!" emrini beklediklerini hissederler. Bu rızkın, nimetlenmenin gerçeğidir, ancak oruçla ve Ramazanla gaflet perdesi önünden çekilir, tekrar hatırlanır. Rabbini, Sahibini unutmuş nefisler arzularının aksine bir hal yaşamakla, sırf meyiller doğrultusunda hareketin önlenmesi ile büyük bir Rububiyet sırrı yaşanır. Kendilerine irade verilmiş vehmi tasarrufu olanların terbiye edildiği bir haldir bu. Yaratıcı'dan, Mün'im-i Hakiki'den bihaber tüketilen nimetlere şükretmek için bir zemin hazırlığıdır. Çünkü nefis esbap zincirinden sıyrılıp sofrasındaki her nimetin gönderilmiş bir hediye, bir ihsan ve bir mektup olduğunun farkına varır. Ve şükretmek ihtiyacı hisseder. Bu, ayağı kırılan insanın, yürümenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu hissetmesi ve tekrar yürüyebildiği zamanlarda şükretmesi gibi bir durumdur. Bu şükürle mi'meti veren, kainat safrasını insanlığa hazırlayan Kudret'in, Rahmet'in, şefkat'in farkına varılır. Sırf bu hal bile tarifsiz bir lezzettir. Sonsuz bir kudret sahibi var, sizin varlığınızın ve ihtiyaçlarınızın farkında. Sırf bu fark edilmek ve bizzat nimetlendirilmek sonsuz bir şükrün zemini olur ve kullar da oruçla, iftar sofrasında "Buyurunu!" emrini beklerken kullarını seven ve nimet hediyeleri ile kendini onlara sevdiren Mün'im'i Hakiki'yi bildiklerini O'nun farkında olduklarını bildirir bir haldedirler. Sırf bu hal bile latif bir şükürdür. Ayrıca kullar sınıfını teşkil edenler arasında farklı konumda olanların yakınlaşmasına, tokun aç olanın halinden anlamasına bir zemindir. Tokun da açın da aynı Rahmani sofrada nimetlendiği bir muhteşem tablo yaşanır. Rabblerinin bir, Halıklarının bir olduğunu hissederler. Her şeyden, her türlü nimetten zorunlu bir el çekme ile fir'avunlaşan nefis, kendine gelir. Acz ve fakrını anlamakla nefis terbiye olur, kendine ve çevresine malik olmadığını anlar. Nimetleri vereni tanımakla kulluk vaziyetine girer. Bedenini ve çevresini istediği gibi kullanamayacağının ve kullanmaması gerektiğinin farkına varır.
 
Üst Alt