Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Risalei nur külliyatın da hz isa(a s)

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
mumsema.gif


RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI'NDA HZ. İSA
Yüzyılımızın en büyük İslam alimlerinden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, bir Kuran tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı'nda, ahir zaman ve Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konusuna geniş yer ayırmıştır.
Günümüzde Müslüman toplulukların birçok konuda birbirlerinden farklı düşünce yapıları içinde oldukları bir gerçektir. Ancak farklı kültürlerden çok sayıda Müslümanın kabul ettiği bir gerçek, Bediüzzaman'ın hicri 13. asrın en önemli alimi olduğudur. İşte bu nedenle Bediüzzaman'ın ahir zaman konusunda yaptığı detaylı izahlar, Müslümanlar için büyük önem taşımaktadır.
Bediüzzaman ahir zamanla ilgili olan açıklamalarında, iki büyük felsefi akımın yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağını ve bu akımların dinsizliği hakim kılmak için çaba sarf edeceklerini vurgular. Bu akımlardan birincisi İslam ahlakını içten tahrip etmeye çalışacak olan akımdır. İkincisi ise Allah'ı açıkça inkar eden, maddenin ezelden beri var olduğunu, sonsuza kadar da var olacağını öne süren ve canlılığın cansızlıktan tesadüfen ortaya çıktığını savunan maddeci ve tabiatçı anlayış, yani materyalizm ve natüralizmdir. (Natüralizm, Darwin'in evrim teorisinin felsefi boyutu olarak da bilinir.)
Bu tanımlama elbette Allah'ın varlığını inkar eden bütün fikir akımlarına da temel teşkil etmiştir. Materyalistler tarihin en eski çağlarından beri bütün hak dinlere karşı cephe almışlar, bu yolda karşılarına çıkanlarla mücadele etmiş, halklara zulmetmiş, savaşlar çıkarmış, her türlü yozlaşmanın en ön safhalarında yer almışlardır.
Hz. İsa da yeryüzüne tekrar döndüğünde bu maddeci ve tabiatçı akımlarla mücadele edecek ve Allah'ın izniyle onlara karşı galip gelecektir. Bediüzzaman, külliyatında bu materyalist akıma şöyle dikkat çekmektedir:
İkinci cereyan ise: Tabiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-ı nemrudane, gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyle intisar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir. (Mektubat, s.53)

Bediüzzaman, inkarın hakim olduğu böyle bir dönemde Hz. İsa'nın yeniden dünyaya döneceğini müjdelemektedir. Bediüzzaman'ın aşağıdaki sözlerinde haber verdiği gibi, Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelişinde Kuran'la hükmedecektir. Hz. İsa Hıristiyanlığı tüm hurafelerinden temizleyecektir. Ve Hıristiyanlık ile Müslümanlık birleşerek dinsizlik akımına karşı Kuran ahlakını yaşayarak üstün geleceklerdir. Risale-i Nur'da bu konuyla ilgili aktarılanlar şöyledir:
İşte böyle bir sırada, bu akımın çok kuvvetli göründüğü bir anda, hakiki İsevilik dini ortaya çıkacak, yani rahmeti İlahiyenin semasından nüzul edecek. Şu andaki Hıristiyanlık dini o gerçek karşısında hurafelerden ve bozulmalardan arınacak, gerçek İslam ile birleşecektir. Manevi olarak Hıristiyanlık bir çeşit Müslümanlığa dönüşecektir. Ve Kuran'a uyarak, Hıristiyanlık, şahsı manevisi itaat eden ve İslamiyet ise itaat edilen makamında olacak. Gerçek din bu birleşme neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik mücadelesinde ayrı iken mağlup olan İsevilik ve Müslümanlık, birleşme durumunda dinsizlik akımını yenip dağıtacak güçtedir. Gökler aleminde cismiyle beraber bulunan Hz. İsa (A.S.)'ın, o hak dinin başına geçeceğini bir doğru haberci, her şeye gücü yetenin sözüne dayanarak haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır, madem Her Şeye Gücü Yeten vaat etmiş, elbette yapacaktır. (Mektubat, s.53-54)

Bediüzzaman Said Nursi Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez dönüşünü anlattığı tüm açıklamalarında onun o dönemdeki tüm inkarcı sistemleri ortadan kaldıracağına ve bunu yaparken de Müslümanlar'dan çok büyük destek göreceğine işaret etmektedir. Hz. İsa, İslam dünyasında Kuran ahlakının tebliğ edilmesinde lider görevini üstlenen salih kişiyle birlik olup, inkarcı sistemin zulmünü ortadan kaldıracaktır.
İkinci yönü şudur ki: İsa'nın kılıcı ile maktul olan Deccal'in oluşturduğu güçlü materyalizm ve dinsizliğin manevi kişiliğini yok edecek İsevi din adamlarıdır. Ki bu din adamları Hıristiyanlık dininin gerçeğinin İslam dininin gerçeği ile karışmasından oluşacak kuvvetle onu manen öldürecek. (Şualar, s.493)

Hz. İsa'yı Nasıl Tanıyabiliriz?
Hz. İsa'yı Kimler Tanıyabilecektir?
Önceki bölümde Hz. İsa'nın ölmediğini, Allah'ın katına yükseltildiğini ve yeryüzüne yeniden döneceğini Kuran'dan delillerle açıklamıştık. Tüm bunlardan sonra elbette akla gelen ilk soru "Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar gelişinde kim olduğunun nasıl anlaşılacağı ve onun hangi özelliklerinden tanınabileceği" olacaktır. Bu aşamada başvurabileceğimiz tek kaynak yine Kuran'dır.
Kuran'ın bir özelliği, içinde geçen kıssalarda ve bazı ayetlerde, geçmiş peygamberlere yönelik olarak çeşitli açıklamalar yapmasıdır. Peygamberlerle ve salih müminlerle ilgili pek çok ortak alameti ayetlerde bulmak mümkündür. Üstelik müminlere ait tüm özellikleri tek tek ayetlerden tespit etmek de imkan dahilindedir. Bununla bağlantılı olarak Hz. İsa'nın üstün iman özellikleri, Kuran'a bakılarak görülebilir. Dolayısıyla Kuran'a uyan samimi müminler onda gördükleri bu üstün özellikleri değerlendirip, onu tanıyabilirler.
Ancak bu noktada unutulmamalıdır ki, Hz. İsa'yı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu konu ile ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:
Hz. İsa (A.S) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, s.54)

Yukarıdaki sözünde görüldüğü gibi, Bediüzzaman da Hz. İsa'nın yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda ancak yakın çevresinin onu tanıyabileceğini bildirmiştir. Yakınında bulunan bu insanların onu tanımasının ise ancak 'imanın nuru' ile olabileceğini belirtmiştir. Elbette burada 'imanın nuru' ile ne kastedildiğine değinmek gerekir. 'İmanın nuru' Allah'ın varlığına, birliğine inanan ve Kuran'a uyan insanlara Rableri tarafından verilen anlayıştır. Müminler Allah tarafından verilen bu anlayışla, olayları çok açık olarak değerlendirebilir, birçok konunun girift noktalarını rahatça kavrayabilirler. Kuran'da bildirildiği gibi müminler, çevrelerindeki her şey üzerinde derin derin düşünen, dolayısıyla olaylardaki incelikleri, detayları gözden kaçırmayan insanlardır. Nitekim bir ayette Allah, samimi kalple iman edip, her olayın inceliğini ve derinliğini kavramaya çalışan, gördükleri detaylarda kendilerini Yaratan'ın büyüklüğünü, gücünü kavrayarak, O'ndan korkanlara 'doğruyu yanlıştan ayırabilecekleri' bir anlayış vereceğini bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Bu ayet doğrultusunda düşünüldüğünde, Hz. İsa'yı yeryüzüne dönüşünde tanıyıp ona itaat edecek olanların da, Allah'a ve Kuran'a iman eden, her olayı derinlemesine düşünüp kavramaya çalışan insanlar olacağı ortaya çıkmaktadır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde bu konuya bir kez daha dikkat çekmiştir:
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s.487)

Hz. İsa'yı Hangi özelliklerinden Tanıyabiliriz?
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu sorunun cevabını bulmak için Kuran'a baktığımızda karşımıza çıkan ilk işaret, ayetlerde anlatılan, peygamberlerin sahip oldukları ortak özellikler olacaktır. Öyleyse bir takım alametlerle kendini belli edip, dikkat çekecek olan Hz. İsa'yı tanımak için Kuran'da bildirilmiş olan bu peygamber özelliklerinin neler olduğunu incelemek gerekmektedir. Elbette peygamberlerle ilgili Kuran'dan çıkarılabilecek yüzlerce alamet vardır. Ancak bu bölümde insanların dışarıdan bakan bir gözle değerlendirebilecekleri en belirgin birkaç özellik üzerinde durulacaktır.
1. Üstün Ahlak Özellikleri İle Diğer İnsanlardan Ayrılır
Allah tarafından seçilip gönderilmiş her peygamber gibi, Hz. İsa da tüm üstün ahlak özelliklerinie sahiptir. Onu diğer insanlardan ayıran en belirgin fark, yaşadığı toplum içinde alışılmadık bir şekilde ortaya çıkan yüksek şahsiyetidir. Hz. İsa halk arasında hiç rastlanmayan, insanların alışık olmadığı ve görür görmez etkilenecekleri ahlaki özelliklere sahiptir. Allah'a olan güveni ve imanı ile son derece kararlı, cesaretli, toplumun etkisi altında kalmayan, aksine herkesi etkileyen, güçlü bir insandır. Nitekim tüm peygamberlerin sahip oldukları bu üstünlük ayetlerde bildirilmiştir:
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz... Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir. İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık. Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik. Bu, Allah'ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir... (Enam Suresi, 83-88)
Allah, peygamberleri diğer insanlara göre üstün özelliklerle yarattığını yukarıdaki ayetlerde açıkça bildirmiştir. Bu konu ile ilgili Kuran'da geçen daha pek çok örnek vardır. Örneğin 'İbrahim (tek başına) bir ümmetti.' (Nahl Suresi, 120), 'Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u...' (Sad Suresi, 45), 'Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.' (Sad Suresi, 47), "'Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun dediler." (Neml Suresi, 15) gibi ifadeler, peygamberlere verilen üstünlükleri bize bildirmektedir. Hz. İsa da Allah'ın seçkin kıldığı peygamberlerdendir. Bir ayette Allah Hz. İsa için şöyle söylemektedir:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik... (Bakara Suresi, 253)
2. Peygamberlere Has Yüz İfadesi İle Tanınacaktır
Elçilerin yukarıda bahsettiğimiz üstünlüklerinin gerek bilgice, gerekse vücutça olduğu da Kuran'da bildirilmektedir:
...O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)
Bilgice, akılca, vücutça, ahlakça üstün kılınmış bir insan olarak Hz. İsa'nın yüzünde peygamberlere has bir ifade olacaktır. Sahip olduğu güçlü Allah korkusunun ve derin imanının nuru yüzüne yansıyacaktır. Ve peygamberlere has olan nurlu ifade o derece açık olacaktır ki, onu görenler diğer insanlara kıyasla çok üstün bir insanla karşılaştıklarının farkına varacaklardır. Ancak unutmamak gerekir ki, elbette herkes bunu kabul edecek değildir. Kimi insanlar içlerinde duyacakları haset ve kin sebebiyle, bu ahlaki üstünlüğü görmemeye çalışabilirler. İçten içe farkında olsalar da, işlerine gelmediği için anlamazlıktan gelebilirler. Yalnızca imanında samimi olanlar, bu üstünlüğü görüp gereği gibi takdir edebileceklerdir.
Allah, Hz. İsa'nın hem dünyada hem de ahirette "seçkin, onurlu, saygın ve Allah'a yakın kılınanlardan" olduğunu bildirmiştir. (Al-i İmran Suresi, 45) Allah'ın ayetinin bir tecellisi olarak tüm peygamberler gibi Hz. İsa da çevresindeki insanlar arasında saygınlığıyla, seçkin ve onurlu oluşuyla tanınacaktır.
3. Hikmet ve Hitabet Gücü Çok Yüksektir
Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir... (Enam Suresi, 89)
Allah, çeşitli kavimlere tebliğ yapmaları, onları uyarıp korkutmaları için gönderdiği peygamberlerine katından hikmet vermiştir. Hikmetli bir anlatım, isabetli konuşmalar, doğruya davet edici ve kötülükten men edici tavırlar, tüm peygamberlerin ortak özellikleridir. Nitekim Kuran'ın daha pek çok ayetinde tek tek peygamberlere verilen hikmete de dikkat çekilmiştir. Örneğin, Hz. Davud için "...ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik." (Sad Suresi, 20); Hz. Yahya için, "...Daha çocuk iken ona hikmet verdik." (Meryem Suresi, 12); Hz. Musa için, "O, erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik..." (Kasas Suresi,14); Hz. Lokman için, "Andolsun, Lokman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik..." (Lokman Suresi, 12); Hz. İbrahim için, "...Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik..." (Nisa Suresi, 54) diye bildirilmiştir.
Allah'ın bize bildirdiği, "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir..." (Bakara Suresi, 269) ayeti gereği, tüm peygamberlerin hikmet verilerek ödüllendirildiğidir.
Hz. İsa'nın Allah'ın bir elçisi olarak hikmetle ödüllendirildiğine ve bunu kendi kavmine de bildirdiğine Kuran'da şöyle dikkat çekilmiştir:
İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)
Bu ayetler doğrultusunda Kuran'a baktığımızda anladığımız, Hz. İsa'yı tanımak için bir başka işaretin de, onun yapacağı "hikmetli, isabetli ve çok etkili konuşmalar" olacağıdır. Diğer tüm konularda olduğu gibi hikmetli konuşma da, peygamberlere has çok dikkat çekici bir özelliktir. Kuran'ı kendilerine rehber edinmiş olan müminler Hz. İsa'nın konuşmalarının diğer bir ayette de belirtildiği gibi "özü kapsayan bir bilgi" (Kehf Suresi, 91) içerdiğini ve bunun ancak Allah'ın seçtiği elçilere has olduğunu anlarlar. Gösterdiği üstün akıl, yaptığı kusursuz teşhisler, getirdiği çözümler her zaman çok isabetli olup Allah'tan özel olarak verilmiş bir hikmetin en açık alametlerini oluşturacaktır. Öyle ki, çevresindeki hiç kimsede ona has olan bu isabetli konuşmalar, teşhisler görülmeyecek ve böylece üstün şahsiyeti ve aklı açıkça göze çarpacaktır.
4. Çok Güvenilirdir
Her elçi gönderildiği topluluğa ilk olarak "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim" (Şuara Suresi, 107) ifadesiyle söze başlayarak kendisini tanıtmıştır. Peygamberlerin bu güvenilirlikleri, Allah'ın kitabına, dinine çok büyük bir titizlikle uymalarından kaynaklanır. Hiçbir durumda doğru yolun, hak dinin sınırlarının dışına çıkmazlar. Yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak istemelerinden dolayı kimseye boyun eğmezler. Kuran'da tüm peygamberlerin bu özelliklerini ön plana çıkardıklarından bahsedilmiştir. Örneğin, Hz. Musa kendisini kavmine şöyle tanıtmıştır:
Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; "Allah'ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti). (Duhan Suresi, 17-18)
Şüphesiz elçilerin bu önemli özelliklerini kavimleri her zaman taktir edememiştir. Hatta çoğu zaman elçilerle ilgili yanlış zanları olmuştur. Çünkü kavimleri kendi cahiliye sistemlerini terk edip onların davet ettiği hak dine uymak istememişlerdir. Ancak aradan belli bir zaman geçtikten sonra elçilerin çok güvenilir insanlar oldukları kavimleri içinde de kabul görmüştür. Bu konuda da örnek olarak Hz. Yusuf'u verebiliriz. Hz. Yusuf, uzun bir süre kavminin içinde zorluklarla denenmiş; önce köle olarak satılmış, sonra bir süre için hapiste kalmıştır. Allah'ın dilediği zaman ise güvenilir bir insan olduğu anlaşılmış, hükümdar tarafından devletin hazinelerinin başına geçirilmiştir:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin." (Yusuf Suresi, 54)
Hiç Şüphesiz Kuran'da bildirilen peygamberlerin bu özellikleri Allah'ın bir elçisi olarak Hz. İsa'da da görülecektir. Hz. İsa dünyaya ikinci gelişinde, Allah'ın değişmez bir kanunu olarak halk arasında güvenilirliği ile dikkat çekecektir. Allah, Hz. Yusuf'a ve diğer tüm elçilerine olduğu gibi, Hz. İsa'ya da yardım edecek ve onun ne kadar emin bir insan olduğunu zamanı geldiğinde insanlara gösterecektir.
5. Allah'ın Koruması Altındadır
Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Allah her zaman elçilerini diğer insanlardan üstün kılmıştır. Tarih boyunca gönderilen her peygamber, Allah'ın yardımıyla düşmanlarına karşı üstünlükler kazanmış, onların kurdukları tuzaklardan korunmuştur. Aldıkları her karar, uyguladıkları her yöntem hep hayırla ve başarıyla sonuçlanmış, her durumda Rab'leri tarafından desteklenmişlerdir.
Dolayısıyla Allah'ın elçisi Hz. İsa'yı bekleyen müminler için yol gösterici bir başka işaret de onun her işinin başarı ile sonuçlanması olacaktır. Öyle ki aldığı her karar, uyguladığı her yöntem kendisi ve çevresindeki müminler için hayırlı sonuçlar verecektir. Hatta ilk bakışta aksilik gibi görünen olaylar bile, bir süre sonra onların hayrına dönecektir. Ve Hz. İsa'nın aldığı tüm kararların olabilecek en doğru, en akılcı kararlar olduğunu alınan sonuçlar ispat edecektir. Çünkü Allah Kuran'da elçilerinin her ne olursa olsun tüm zorluklara rağmen üstün geleceklerini, onları kesin olarak yardımıyla destekleyeceğini vaat etmiştir.
Allah'ın bu vaadiyle Hz. İsa'ya küçük büyük her işte gelen başarı ve bereket hem düşmanlarının, hem de yanındaki inananların dikkatini çekecek kadar belirgin olacaktır. Düşmanları da, bu durumun olağanüstülüğünü fark edecek, ancak bunun Allah'tan gelen bir yardım olduğunu takdir edemeyeceklerdir. Her işinin başarılı olmasına, attığı her adımın doğru olmasına bir anlam veremeyeceklerdir. Çünkü onların amacı, 'kendileri gibi bir beşer' olarak gördükleri bu mübarek insana karşı üstün gelmek olacaktır. Ancak "Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır." (Yunus Suresi, 103) ayetinde de bildirildiği gibi, Allah bu konuda yaptıkları her şeyi sonuçsuz çıkaracak ve elçisine yardım edecektir. Ona kurulan tuzaklar, açılan savaşlar hiçbir zaman başarıyla sonuçlanacaktır.
6. Yaptıkları İçin Karşılık Beklemez
Tüm elçilerin ortak bir özelliği de, yaptıkları hiçbir şey için karşılık beklememeleridir. Yaptıkları büyük hizmetler karşılığında bekledikleri tek şey Allah'ın rızasıdır. Elçiler çevrelerindeki hiç kimseden bir ücret, bir fayda talep etmezler. Nitekim Kuran'a baktığımızda da, tüm elçilerin bu üstün özelliğe sahip olduklarına ve bunu sözle de dile getirdiklerine şahit oluruz:
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
Elçilerin taşıdıkları bu üstün özelliği elbette Hz. İsa'da da görülecektir. Dünyaya ikinci gelişinde de Allah'ın peygamberi olarak tüm insanları Allah'ın doğru yoluna davet edecektir. Ancak yaptığı şeylerin karşılığında hiçbir maddi çıkar, bir ücret talebi olmayacaktır. Kuran'da bildirilen tüm elçiler gibi yaptığı her şeyin karşılığını yalnızca Allah'tan bekleyecek ve bu özelliğiyle de gerek yakın çevresinde, gerekse içinde bulunduğu toplumda dikkat çekecektir.
Ancak şu nokta unutulmamalıdır ki, diğer konularda olduğu gibi bu konuda da, onu ancak inananlar taktir edebilirler. İçinde bulunduğu toplum Hz. İsa'nın bu özelliğini fark etse bile, kimi düşmanları onu engellemek için diğer tüm peygamberlere yapıldığı gibi çeşitli iftiralarda bulunabilir. Bu iftiraların arasında kuşkusuz onun "yaptıkları karşılığında bir çıkar sağlamaya çalıştığı, menfaat gözettiği" gibi suçlamalar da olması muhtemeldir. Ancak Allah her konuda işinin hayırla sonuçlanmasına izin verdiği gibi, bu konuda da inkarcıların iftiralarının asılsızlığını tek tek ortaya çıkarır ve elçisine yardım eder.
7. Müminlere Karşı Şefkatli ve Merhametlidir
Yukarıda anlatılanların yanında yine özellikle peygamberlerde görülen en önemli özelliklerden biri de "merhamet ve şefkat"tir. Peygamberler her zaman yanlarındaki müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olmuşlar; onların dünyadaki ve ahiretteki durumlarını düzeltmek için çalışmışlardır. Hz. İsa'nın ahlakının en belirgin özelliklerinden biri de müminlere karşı olan bu şefkati ve merhameti olacaktır. Allah, gönderdiği elçilerde çok yoğun olarak görülen bu özelliği Kuran'da şöyle tanıtmıştır:
Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)
İşte Hz. İsa da bu ayette belirtildiği gibi çevresindeki müminlere karşı son derece "müşfik ve koruyucu" bir tavır içerisinde olacak ve bu benzersiz samimiyet ve candanlık onun Hz. İsa olduğunun en önemli delillerinden birini oluşturacaktır.
8. Dünya Üzerinde Hiçbir Akrabası, Tanıyanı, Ailesi Olmamasıyla Tanınacaktır
Hz. İsa Kuran'da geçen peygamber özellikleri ile tanınabilecektir. Ancak bunlar dışında onu insanlara tanıtan başka etkenler de olacaktır. Şüphesiz bunlardan en önemlisi Hz. İsa'nın dünyada bir ailesinin, hiçbir akrabasının, eskiden tanıdığı tek bir kişinin olmamasıdır. Dünya üzerinde tek bir kişi çıkıp "ben onu daha önceden tanıyorum, filanca zaman görmüştüm" gibi bir iddiada bulunamayacaktır. Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık olarak 2000 sene kadar önce yaşamış ve ölmüştür. Dolayısıyla onun doğumuna, çocukluğuna, gençliğine ve yetişkinliğine şahit olmuş tek bir kimse olmayacak ve onun hakkında hiç kimse hiçbir şey bilmeyecektir.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi Hz. İsa Allah'ın "OL" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra ise bilinen hiçbir akrabası olmaması çok doğaldır. Allah, Hz. İsa'nın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına benzetmiş ve şöyle demiştir:
Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem'e "Ol" demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah 'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem'in anne ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne ikinci kez gelişinde onun hem annesi hem de babası olmayacaktır.
 
Üst Alt