Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resulullahı öven kâfir mi olur?

HuLuSi_KaLP

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
50
Âlemlerin rahmet ve uyarıcısı

Sual: Mevlid münasebetiyle Peygamber aşırı övüldü. “O da bir beşer [insan] idi, Kur’anı getirmekle görevi bitti. Aşırı övmek şirk değil mi?
CEVAP
O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur.

Sual:
Peygamber efendimizi öven âyet-i kerimeler hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Kur’an-ı kerim baştan sona kadar Resulullah efendimizi övmektedir. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazılarının mealleri şöyledir:

(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.)
[Enbiya 107]

(De ki, ey insanlar, ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Resulüyüm.) [Araf 158]

(Âlemlere
[Cin ve insanlara ilahi azap ile] korkutucu [uyarıcı] olarak Furkanı [Kur’anı] kuluna [Muhammed aleyhisselama] indiren [Allah’ın şânı] ne yücedir.) [Furkan 1]

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmez.)
[Sebe 28]

(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin.)
[Kalem 2-4]

(Rabbin sana
[çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]

(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]

(Resullerden kimisini kimisine üstün kıldık.)
[Bekara 253]

(Nebilerden bazısını bazısından üstün kıldık.) [İsra 55]

Son iki âyet-i kerime de, peygamberlerden bazısının, diğerinden üstün olduğunu göstermektedir. Bir hadis-i şerifte de, (Beni insanların en iyisi bilmeyen kâfirdir) buyuruluyor. (Hatib)

Allahü teâlâ, bütün peygamberlere (Ya Âdem, Ya Musa, Ya İsa) diyerek ismi ile hitap ederken, Muhammed aleyhisselama, (Ya eyyühennebiyyu, ya eyyüherresul) diye özel hitap ediyor. Bu hitap şekli de Onun diğer peygamberlerden üstün olduğunu göstermektedir.

Fatiha suresinde bildirdiği gibi Allahü teâlâ (Âlemlerin Rabbi)dir. Resulullah da âlemlerden üstün olduğu için, (Rabbüke), (Rabbike) yani (Senin Rabbin) buyuruluyor. (Bekara 30, Saffat 180)

Fetih suresinin, (Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur) mealindeki 28. âyeti de Resulünün en üstün olduğunu göstermektedir. Resulullah, her peygamberden üstün olduğu gibi, eshabı da diğer eshabdan, ümmeti de diğer ümmetlerden üstündür.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanlar [Eshab], kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29]

(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı
[Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]

(Allah, hepsine hüsnayı
[Cenneti] vaad etmiştir!) [Nisa 95]

(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların
[Eshabın] izinden gidenlerden Allah razıdır, onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100]

(Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.)
[Al-i İmran 110]

Musa aleyhisselam, bu ümmetin faziletini Tevrat’ta okuyunca, (Bu hayırlı ümmete beni peygamber olarak gönder) diye dua etti. Cenab-ı Hak da, (Onlar Ahmed’in ümmetidir) buyurdu. Hazret-i Musa (Ya Rabbi, Ahmed’in ümmeti için bu kadar nimet ihsan ettin, beni de onun ümmetinden eyle) diye dua etti. Hazret-i Musa gibi büyük bir Peygamberin, bu ümmetten olmayı istemesi, Muhammed aleyhisselamın ve Onun ümmetinin üstünlüğünü göstermektedir. (Tenvir)

İncil’in aslında Muhammed aleyhisselamın vasıfları, üstünlükleri yazılıydı. Bunları bilen İsa aleyhisselam da, Musa aleyhisselam gibi, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden olmak için çok yalvardı, dua etti ve bu duası da kabul oldu. Allahü teâlâ, Onu diri olarak göğe yükseltti. Kıyamete yakın tekrar yer yüzüne inecek, Muhammed aleyhisselamın dinine uyacak ve onu yayacaktır.

Resulullah efendimizin üstünlükleri
Sual:
İnşirah suresinin (Biz senin zikrini yükseltmedik mi?) mealindeki 4. âyet-i kerimesini İslam âlimleri nasıl tefsir etmişlerdir?
CEVAP
İbni Ata hazretleri, (Senin zikrini kendi zikrim kıldım, seni zikreden beni zikretmiş olur. İmanın sahih olması için benim zikrimin seninkiyle beraber olmasını sağladım) manasına geldiğini bildiriyor.

Katade hazretleri de bu âyet-i kerimeyi açıklarken buyuruyor ki:
(Hak teâlâ, Fahr-i âlemin zikrini dünya ve ahirette yükseltmiştir. Namaz kılan herkes, “Eşhedü” diyerek Allah’a ve Resulullaha şehadet getirmektedir.)

Kur’an-ı kerimde ve namazda olduğu gibi, ezan okunurken de Allah’ın ismi, Habibinin ismiyle birlikte okunmaktadır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Göklerden geçerken, “Muhammed Resulullah” olarak ismimi gördüm.) [Bezzar]

(Cennette her ağacın yaprakları üzerinde “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah” yazılıdır.)
[Ebu Nuaym]

(Arş üzerinde, Cennetteki her şeyin üzerinde benim ismim vardır.)
[İbni Asakir]

(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için] “Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, Arşta "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım”) [Taberani]

Hazret-i Ali, (Allahü teâlâ, Resulullaha iman etmeleri için peygamberlerin hepsinden ahd [söz] almıştır) buyuruyor. Nitekim Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin nuru, diğer peygamberlerin nurlarını kaplayınca, bu nurun kimin olduğunu suâl ettiler. Hak teâlâ da, (Bu Habibimin nurudur. Ona iman ederseniz, sizi peygamber olarak gönderirim) buyurdu. Onlar da (Senin Habibine iman ettik) dediler. Cenab-ı Hak da, (Ben şahid olayım mı) buyurdu. Onlar da (Evet) dediler. (Mevahib)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âdem, cesetle ruh arasındayken, benden misak alınırken ben peygamberdim.) [İ. Şabi]

(Allahü teâlâ, yer ve gökleri yaratmadan elli bin yıl önce, Ümm-il kitaba şunu yazmıştır: Muhammed peygamberlerin sonuncusudur.)
[Müslim]

(Ben âlemlerin efendisiyim.)
[Beyheki]

(Kıyamette insanların efendisi benim.) [Buhari]

(Soyca da insanların en şereflisiyim.)
[Deylemi]

(Arş-ı alaya benden başka kimse oturmaz.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, beni insanların en iyisinden yarattı. İnsanların en iyisiyim, en iyi ailedenim. Kıyamette herkes sustuğu zaman ben söylerim, onlara şefaat ederim. Kimsenin ümidi kalmadığı bir zamanda onlara müjde veririm. O gün her iyilik, her türlü yardım, her kapının anahtarı bendedir. Liva-i hamd benim elimdedir. Peygamberlerin imamı, hatibi ve hepsinin şefaatçisiyim. Bunları öğünmek için söylemiyorum, hakikati bildiriyorum.)
[Hakikati bildirmek vazifemdir. Bunları söylemezsem vazifemi yapmamış olurum. Müjdeci Mek. 44]
 

HuLuSi_KaLP

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
50
Resulullahı anmak ibadettir

Resulullahı anmak ibadettir

Sual: Mevlid ne demektir, mevlid okumaya bazıları bid’at diyor doğru mu?
CEVAP
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.

Resulullah efendimiz dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek çok sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hafız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya gelince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat]

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur.

İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur.
Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır.

(Allahü teâlâ bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin)
hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullah efendimizi övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin Resulullah efendimizi çok sevmesi gerekir. Bu da zaten imanın gereğidir. Çok sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari]

(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.)
[Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.)
[Deylemi] (Resulullahı seven de Onu çok anar.)

Vehhabiler, mezhepsizler,Resulullah efendimizi öven ve Ondan şefaat isteyen müslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basıyorlar. Ülkemizde bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid'at olmaz. Bu övgüden ancak Allahü teâlâyı sevmeyen rahatsız olur. Çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe, 28]

(Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin) [Kalem 3-4]

(Rabbin sana
[çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]

(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]

Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. (Ni'met-ül kübrâ, Hadika, M.Nasihat)

Resulullah efendimizi çok övmek, mahlukların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

Sual: Mübarek geceleri kutlamaya, Mevlid okumaya karşı olanlar diyor ki:
(İbni Âbidin, “ibadet telakki ederek minarelerden mevlid okuyarak, hastalarının şifaya kavuşması ve kayıplarının bulunması için adarlar. Halbuki mevlid okutmak müzik ve eğlenceden başka bir şey değildir” diyor. Görüldüğü gibi mevlid okumak kötü bir bid’attir.) Mevlid okutmak bid’at midir?
CEVAP
Böyle bir yazının aslı yoktur, tamamen uydurmadır. Bunu Resulullaha olan düşmanlıklarından dolayı yapıyorlar. Peygamber efendimizi övmekten ancak başka dinlerde olanlar rahatsız olur. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Yatırın üzerindeki kandilde veya minarede yakılmak için yağ adamak bâtıldır. Nitekim kadınların Seyyid Abdülkadir için adadıkları yağ, minarenin doğu tarafında yakılır. Bundan daha çirkini de, mevlidlere şarkı, oyun gibi şeyler katarak minarelerde okutmayı adayıp bunun sevabını Peygamber efendimize hediye ederler.)

O günkü mevlidlerde de, bugünkü bazı mevlidlerde olduğu gibi teganni ve uygunsuz şeyler de var imiş. Dikkat edilirse mevlide oyun gibi şeyler karıştırılıyor deniyor, mevlidin kendisi kötülenmiyor. Mevlidi oyun eğlence haline getiriyorlar deniyor. Bir kimse Kur’an-ı kerimi de öyle teganni ile okursa, oyun ve eğlence arasında okursa elbette caiz olmaz. Böyle okumak caiz değil demek, Kur’an okumak caiz demek değildir anlamına gelmez ki. Kasten bunu çarpıtıyorlar.

Mevlid okumak ibadettir. Çünkü Peygamber efendimizi övmek ibadettir. Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri vardı, camide, Resulullahı övücü ve kâfirleri kahredici şiirler okurlardı. Camide şiir okumaya, Resulullahı övmeye bid’at demek çok yanlıştır. Şiir okumayı âdet haline getirmek uygun olmaz. Kandillerde okunmasının mahzuru olmaz. Mevlidlere bid’at ve günah olan şeyler karıştırmak caiz olmaz. Mesela para ile mevlid okumak caiz olmaz. Bunu bahane ederek mevlidin bizzat kendisine hücum etmek yanlıştır.

Hatırlatma: Bazı Hıristiyan fırkaları, doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hıristiyanlarla bu benzer inanışlarında bir sebep olması gerekir.
 

HuLuSi_KaLP

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
50
Resulullahı övmek şirk değildir

Resulullahı övmek şirk değildir

Sual: Vehhabiler, Resulullahı övmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, böyle yapan müslümanlara müşrik, yani kâfir damgasını basarlar. Resulullahı metheden imam-ı Busayri’nin (Kaside-i bürde)sinden örnek vererek, (Bu sözler Allah’tan başkasını övmektir, şirktir) derler. Bunlar yanlış değil mi?
CEVAP
Resulullahı, Allahü teâlâ övmüştür. Bu övgüden ancak Allah’ı sevmeyen rahatsız olur. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır.

Bu övmeleri, o kadar çoktur ki, Busayri hazretlerinin övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Resulullahı övmek ibadettir. Eshab-ı kiramın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassan bin Sabit ve Ka’b bin Züheyrin uzun methleri meşhurdur. Ka’b bin Züheyr, Banetsü’ad kasidesinde, Busayri’den daha çok övmüştü. Resulullah, bunu beğenip, Ka’bın önceki kusurunu af buyurmuş ve mübarek hırkasını ona hediye etmişti. Bu hırka-i seadet, şimdi İstanbul’da Topkapı sarayındadır.

İmam-ı Muhammed bin Said Busayri sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Şazili olan Ebul-Abbasi Mürsi’nin yetiştirdiği Evliyadandır. Ebül-Abbasi Mürsi de, Ebül-Hasen-i Şazili’nin talebesidir. 695 [m. 1295] ‘de Mısır’da vefat etmiştir. Kendisine felç hastalığı geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resulullaha tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhur kasidesini hazırladı. Rüyada Resulullaha okudu. Çok hoşuna gidip arkasından mübarek hırkasını çıkarıp, imama giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübarek eli ile sığadı. Uyanınca, bedeni sağlam idi. Hırka-i seadet de arkasında idi. Bunun için, bu kasideye Kaside-i bürde denildi. Bürde, hırka, palto demektir.

İmam-ı Busayri sevinerek, sabah namazına giderken, salah ve zühd ile meşhur bir zata rastladı. İmama, kasideni dinlemek isterim dedi. Benim kasidelerim çoktur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin bilmediği bu gece Resulullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O zat da, imamın rüyasını, olduğu gibi haber verdi. Vezir Behaeddin bu kasideyi işitince, hepsini okutup, saygı ile ayakta dinledi. Hastalara okununca, iyi oldukları, okunan yerlerin dertlerden, belalardan emin oldukları görüldü. Faydalanmak için, inanmak ve halis niyet ile okumak lazımdır.

Vehhabi mantığına bakın!
Vehhabi Feth-ul- mecid kitabının önsözünde, (Süud torunu Abdülaziz tevhidi yeniledi. Arabistan yarım adasına sulh ve emniyet getirdi. Oğlu Süud da, geçmişlerinin yoluna hayat verdi. Hulefa-i raşidinin yolunu açtı) diyor. Süud oğullarının kılıçlarının keskin olmasına dua ediyor. Yunanistan’da, Atina’nın en lüks otellerinde, yüzlerce gayrı meşru cariye ile, Yunan kızları arasında, yıllarca sefalet, içki ve fuhuş âlemleri sürerek 1964 yılında zevk, safa, işret içinde ölen Süudü ve dedelerini övmek için (hayat verdi, yol açtı) gibi methiyeler söylemesi, ondan yardım dilemesi şirk, suç olmuyor da, imam-ı Busayri’nin, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini övmesi, o yüce Peygamberin, mahlukların en yüksek derecesinde olduğunu bildirmesi, (Her istediğini vereceğim) müjdesi ile şereflenmiş olan o en yüksek Peygamberden yardım ve şefaat istemesi, suç ve şirk oluyormuş!

Utanmadan bu yazıları, din kitabı diyerek müslümanların önüne sürmektedir. Gençleri aldatmak, mezhepsiz yapmak için, İslam âlimlerine, müslümanların gözbebeklerine, müşrik, sapık demekten haya duymamaktadır. Hadis-i şeriflerde, Resulullahın kendi yüksek makamını anlatmasına, acaba ne diyecektir. Peygamberlerin seyyidi, gelmiş gelecek, bütün insanların en üstünü olduğunu bildirdiği için, o şerefli Peygambere de, (hâşâ) kirli kalemini bulaştırmak küstahlığını mı yapacak?

Vehhabi yazar, binlerce müslümanı şehid etmiş olan zalimleri övüyor. Onların, masum kanları damlayan kılıçlarını, İslam mücahidlerinin mübarek kılıçlarına benzetiyor da, Allahü teâlânın yüce Peygamberini övmeyi de, puta tapanların putlarını övmelerine benzetiyor. Resulullahı övenlere müşrik damgası vuruyor. Kâfirler putlarını halık, mabud [yaratıcı, tanrı] olarak övmüştü. Böyle övmek ancak Allahü teâlâ için olur. Müslümanlar, yalnız Allahü teâlâyı böyle över. Resulullahı överek mahlukların en üstünde olduğunu bildiririz. Resulullaha aşık olan, Onu çok öven, İslam âlimlerinin hiçbiri, o yüce Peygamberi halık ve mabud derecesine çıkarmamış. Allahü teâlâyı över gibi övmemiştir. Bu kitabı yazan, hak ile bâtılı birbirinden ayıramıyor. Kitabını, kâfirleri bildiren âyet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle doldurmuş. Bunlara yanlış manalar vererek, İslam âlimlerine saldırmakta, tasavvuf büyüklerine, Allahü teâlânın sevdiği müslümanlara müşrik ve kâfir demektedir. Bu vehhabi kitabını okuyanlar, her sayfasındaki âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri görerek aldanmakta, bunlara verilen bozuk manaları doğru sanarak felakete sürüklenmektedirler.
 

HuLuSi_KaLP

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
50
Resulullah sevgisinin önemi

Resulullah sevgisinin önemi

Sual: Bir misyoner, “Siz, peygamberinizi, tanrıdan çok seviyorsunuz. Tanrının ismi anılınca hiç umursamıyorsunuz da, peygamberinizin ismi geçince hemen salevat okuyorsunuz. Bir de Allah ismi ile peygamberin ismini ayırmaz, yan yana söylersiniz. Allah aşkına şunu yap dense, yapmıyorsunuz da, peygamber aşkına dense hemen yapıyorsunuz” diyor. Buna ne demeliydim?
CEVAP
Misyonere, “Biz Peygamberimizi çok sevdik de ne yaptık, sizin gibi tanrı mı dedik, tanrının oğlu mu dedik? Putunu yapıp boynumuzda mı taşıdık? Putunun önünde günah mı çıkarttık? Kendi gözünüzdeki merteği görmüyor, bizim gözümüzde saman çöpü arıyorsunuz” demeliydiniz.

Müslüman, Resulullahı, Allah’ın emri olduğu için sever. Biz, Allahü teâlâyı sevdiğimiz için, Resulünü seviyoruz. Müslüman, niye haramlardan kaçar? Niye namaz kılar, niye oruç tutar? Peygamberi sevdiği için mi, yoksa Allah’ı sevdiği için mi? Elbette Allah’ı sevdiği için. Allahü teâlâ, Resulü için habibim diyor, Onu çok seviyor, bizim de sevmemizi ve Ona uymamızı istiyor. Bir âyet meali şöyledir:
(Resulüm de ki; Allah’ı seviyorsanız, bana uyun. Bana uyanları Allah sever!) [Âl-i İmran 31]

Allah’ın sevgisi ile Peygamberin sevgisi farklı olmadığı gibi, Allah’ın emri ile, Peygamberin emri de ayrı değildir. Bunu ayrı gösterenler kâfirdir. Bir âyet meali şöyledir:
(Allah’ın emirleri ile, peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150-151]

Salevat getirmemizi de emreden Allahü teâlâdır. Bir âyet meali şöyledir:
(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56]

Müslüman, sadece Allah’ın resulünü değil, diğer Müslümanları da sevmesi gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Müminleri Allah için seven ve kâfirleri Allah için düşman bilen, ancak o zaman Allahü teâlânın sevgisine kavuşur.) [Mektubat-ı Masum Faruki 3/58]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı kerimde Resulüne itaat etmenin kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, Resulüne itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve çok kuvvetli olduğunu bildirmek için de (Muhakkak böyledir) buyurdu. Bazı doğru düşünmeyenlerin bu iki itaati birbirinden ayrı göstermelerine meydan vermedi. (1/152)

Sultan Mahmud-i Gaznevi, birkaç adamını, Şeyh Ebül-Hasen-i Harkani hazretlerine gönderip onu yanına çağırmıştı. “Eğer gelmek istemezse, (Allah’a, Resulüne ve sizden [Müslümanlardan] olan âmirlere itaat edin) mealindeki âyeti okuyun” demişti. Şeyh hazretleri de gelmek istemeyince, kendisine bu âyeti okudular. O ise, (Allah’ın itaatine o kadar çok dalmış bulunuyorum ki, Resule itaat etmekten haya ediyorum. Âmire itaate vakit nerede?) dedi. Şeyh hazretlerinin [sekr halindeki] bu sözü, Allahü teâlânın itaatini, Resulünün itaatinden ayrı bildiğini göstermektedir. Şeriatın, tarikatın ve hakikatin bütün basamaklarında, Resulullaha itaat, Allahü teâlâya itaattir. Resulullaha itaat ile olmayan Allah’a itaat, dalalettir, sapıklıktır. Mehene şehrinin şeyhi, üstad Ebu Saîd-i Ebül Hayr ile otururken, Horasan’daki seyyidlerin büyüklerinden Seyyid Ecel de yanlarında idi. Bir meczup içeri girdi. Şeyh hazretleri, onu, Seyyidin üst yanına oturttu. Sonra seyyide dönerek, (Size olan saygımız, Resulullahı sevdiğimiz içindir. Bu meczubu ise, Allahü teâlâyı sevdiğimiz için yüksek tutuyoruz) dedi. Allahü teâlânın sevgisi ile, Resulullahın sevgisini ayıran böyle sözleri doğru yolun büyükleri uygun görmez. Allah sevgisinin, Resulullaha olan sevgiden çok olmasının, tarikat sarhoşluğundan ileri geldiğini bilirler. Böyle sözlere izin vermezler. (1/153)

(Allah ismi ile peygamberin ismini ayırmaz, yan yana söylersiniz)
demesi de yanlıştır. Çünkü Habibinin ismini kendi isminin yanından ayırmayan Allahü teâlâdır. İmanda da, itaatte de kendi isminin yanında bildirmiştir. Bu husustaki bazı âyet-i kerime mealleri şöyledir:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin ve uyun ki doğru yolu bulun.) [Araf 158]

(Allah ve Resulüne itaat edin.)
[Enfal 1, 20, 46, Ahzab 33, Maide 92, Tegabün 12, Mücadele 13, Nur 54]

(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.)
[Muhammed 33]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer
[uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.)
[Nisa 13,14]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.)
[Ahzab 36]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfal 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.)
[Al-i İmran 132]

(Allah’a ve resulüne itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez.) [Hucurat 14]

(Allah’a ve Resulüne itaat edenler, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu nebiler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir.)
[Nisa 69]
Ayrıca, Allah ve Resulüne itaat etmenin müslümanlık, karşı gelmenin sapıklık, kâfirlik olduğu, iman ve itaat edenlere Cennet nimetlerinin olduğu, inkâr ve karşı gelenlere Cehennem azaplarının olduğu, bunların Cehennemde (keşke Allah’a ve Resulüne itaat etseydik) diyecekleri başka âyetlerde debildirilmiştir. [Ahzab 31, 36, 66, Nur 51,52, Feth 17, Tevbe 71]

Sadece Habibine uymayı da bildiriyor:
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!)
[Araf 158, Nur 54]

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [din ile ilgili] her sözü vahiy iledir.) [Necm 3-4]

(İhtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu kitabı sana indirdik.)
[Nahl 64]

(Namaz kılın, zekat verin, Resule itaat edin ki size merhamet edilsin.)
[Nur 56]

(Kimi, ona
[Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]

Habibini övüyor:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe 28]

(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmez, tükenmez, sonsuz mükafat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin.)
[Kalem 2-4]

(Resulullahta sizin için
[uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

(Sen razı oldum diyene kadar Rabbin sana [çok nimet] verecek!) [Duha 5]

(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.)
[Ahzab 56]

(Senin şânını, şöhretini
yücelttik.) [İnşirah 4] Bu âyetin tefsirinde deniyor ki:
Ezan, ikamet, teşehhüd, hutbe gibi bir çok yerde benimle beraber adını andırmak suretiyle şanını yücelttik. (Celâleyn)

Senin ismini doğuda, batıda, yeryüzünün her yerinde yükselttim. (Savi tefsiri) [Batıya doğru, bir tul derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakika gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezanı birer dakika sonra tekrar okunuyor. Böylece, yer yüzünün her yerinde, her an ezan okunmakta, Muhammed aleyhisselamın ismi, Allahü teâlânın ismi ile beraber her an, her yerde işitilmektedir.]

Öyle bir yükseltme, yüceltme ki kendi ismini Habibinin ismi ile birlikte andırdı, Ona itaati kendisine itaat olarak gösterdi, melekler Ona salât etti, müminlere de Ona salevât getirmeyi emretti, Onu ismiyle değil, hep Resulüm, Habibim gibi güzel sıfatlarla andı. (Beydavi)

Cenab-ı Hak Resulünün nâmını dünya ve ahirette de yükseltti. Hiçbir şehadet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki şehadet kelimesini ve Resulullahın mübarek adını zikretmiş olmasın. (Katâde)

(Allahü tealâ buyurdu ki: “Ben anıldıkça habibim sen de benimle birlikte anılmak suretiyle şânını yükselttim.)
[Ebu Ya'la, İbni Hibban]
 

HuLuSi_KaLP

New member
Katılım
3 Haz 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
50
Aşırı sevmek ne demektir

Aşırı sevmek ne demektir

Sual: Bir Vehhabi hoca diyor ki: “(De ki: Ey kitap ehli, dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin heva ve heveslerine uymayın.) [Maide 77] âyeti ile (Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı aşırı övdükleri gibi beni aşırı övmeyin. Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm) hadisi gösteriyor ki: Peygamberi veya salihleri aşırı derecede sevmek şirktir. Çünkü insanlar, peygamber ve salihlerin kendilerine şefaat edeceklerine inanıyorlar, onları yaratıcı bilip kabirlerine giderek kendilerine yardım etmeleri için dua ederek müşrik oluyorlar.”
Bu hocanın dediklerinde gerçek payı var mıdır?
CEVAP
Âyet ve hadisten çıkarılan mana yanlıştır. Bunları incelersek, yanlışlıkları kolayca meydana çıkar. Tefsirlere bakıyoruz. (Ey kitap ehli aşırı gitmeyin) demek, (Peygambere Allah veya Allah’ın oğlu demeyin) demektir. (Kurtubi)

Bir âyet meali şöyledir:
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hıristiyanlar da İsa'ya Allah’ın oğlu dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30]

Bildirilen âyetten bir sonraki âyet, bunun açıklaması mahiyetindedir.
(İsrail oğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, isyanları ve aşırı gitmelerindendi.) [Maide 78]

Bu âyetten önceki âyetler de aynı manadadır.
(İsa’ya, Allah diyenler kâfirdir. Halbuki Mesih, "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin" demiştir. "Allah üçün üçüncüsü" diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73]

(Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür.)
[Maide 75]

Görüldüğü gibi aşırı gitmek, peygambere Allah veya Allah’ın oğlu demektir. Nitekim hadis-i şerif de bunu açıklıyor. (Hıristiyanların Hazret-i İsa’yı övdükleri gibi, beni övmeyin) buyuruluyor. Hıristiyanlar nasıl övüyorlar? (O Allah’tır, Allah’ın oğludur) diyorlar. Resulullahın, Hazret-i Ali’ye buyurduğu da aynıdır:
(Ya Ali, sen İsa gibisin! Yahudiler, ona düşman olup annesine iftira ettiler. Hıristiyanlar da, Onu aşırı yükselttiler. Ona yakışan dereceden daha yukarı çıkardılar.) [İ. Ahmed]

Demek ki aşırı gitmek, bir kimseyi olduğundan fazla övmektir. Mesela Hazret-i Ali’ye peygamber demek, peygambere ilah demek aşırı gitmektir. Peygambere ilah demeden onu aşırı sevmenin hiç mahzuru olmaz. Hatta aşırı sevmek dinimizin emridir. Peygamber efendimizi, çoluk çocuğumuzdan, hatta canımızdan çok sevmeliyiz. Çünkü onu sevmek farzdır. Eshab-ı kiram canlarını siper ettiler, ok yağmuruna hedef oldular. Hazret-i Ebu Bekir Resulullaha bir zarar gelir diye ayağını yılan deliğine kapadı. Demek ki Resulullahı çok sevmek şarttır. Çünkü Resulullahı sevmek imanın esaslarındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İman, Allah ve Resulünü her şeyden daha çok sevmektir.) [İ. Ahmed]

(İslam’ın esası, beni ve Ehl-i beytimi sevmektir.)
[İbni Asakir]

(Beni ana baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen kimse, mümin olamaz.)
[Buhari]

(Allah ve Resulünü her şeyden çok seven imanın lezzetini duyar.)
[Taberani]

Hiçbir müslüman, Peygamberi, evliyayı yaratıcı bilmez, şu isteğimi yarat demez. Müslümana müşrik yani kâfir diyenin kendisi kâfir olur.
 
Üst Alt