Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resulallah şefaat edemezmi????

byolcu

New member
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Rehberi Ekmel (en mükemmel rehber ) ve şefaat
Peygamberler hem elçi, hem haber getirici hem de güzel örnek olan en kamil insanlardır. Kendilerine inanmak ve itaat etmek üzere gönderilmişlerdir. Onları, kendimiz başta olmak üzere tüm yaratılmışlardan üstün kabul edip sevmeliyiz. Dünya ve ahiret mutluluğumuz onların rehberliğinde elde edilebilir.
Tarih boyunca insanlar ilah konusunda şirke düştükleri gibi, resul konusunda da ifrat ve tefrite düşmüşlerdir. Bu sebepledir ki “resuller kendilerine ibadet edilen değil, ibadeti öğreten kişiler olarak” davetlerini yapmışlardır.
İstismara açık konulardan biri de şefaat konusudur. Resulüllah’a inanmayan Mekke müşrikleri dahi şefaate inanıyorlardı; fakat bu inanış onları kurtarmayacaktı. Tevhid esası üzere imana sahip olanlar şefaatten istifade edebilirler. Peygamberi ve inancı devre dışı bırakarak şefaat beklemek yanlıştır. Bununla beraber şefaati inkar etmek de ayeti ve hadisleri anlamamakta ısrar etmektir.
Şefaati dünyevî ve uhrevî olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Dünyevî şefaat, iki kişi arasında görülecek bir iş, elde edilecek bir fayda veya önlenecek zarar konusunda üçüncü bir şahsın devreye girmesi, aracı olması, hatırını ve gücünü kullanarak sonuç elde etmeye teşebbüs etmesidir.
Şefaat kötü ve çirkin değildir. Ancak mesele hukuka ve ahlâka uygun olmalı, bir başkası aleyhine haksızlık doğurmayacak bir sonucun hasıl olması için yardım mânâsı ve amacı taşımalıdır. Böyle olan şefaatin ecri vardır. Hasıl olan iyilik ve ecir

Peygamberler hem elçi, hem haber getirici hem de güzel örnek olan en kamil insanlardır. Kendilerine inanmak ve itaat etmek üzere gönderilmişlerdir. Onları, kendimiz başta olmak üzere tüm yaratılmışlardan üstün kabul edip sevmeliyiz. Dünya ve ahiret mutluluğumuz onların rehberliğinde elde edilebilir.
Tarih boyunca insanlar ilah konusunda şirke düştükleri gibi, resul konusunda da ifrat ve tefrite düşmüşlerdir. Bu sebepledir ki “resuller kendilerine ibadet edilen değil, ibadeti öğreten kişiler olarak” davetlerini yapmışlardır.
İstismara açık konulardan biri de şefaat konusudur. Resulüllah’a inanmayan Mekke müşrikleri dahi şefaate inanıyorlardı; fakat bu inanış onları kurtarmayacaktı. Tevhid esası üzere imana sahip olanlar şefaatten istifade edebilirler. Peygamberi ve inancı devre dışı bırakarak şefaat beklemek yanlıştır. Bununla beraber şefaati inkar etmek de ayeti ve hadisleri anlamamakta ısrar etmektir.
Şefaati dünyevî ve uhrevî olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Dünyevî şefaat, iki kişi arasında görülecek bir iş, elde edilecek bir fayda veya önlenecek zarar konusunda üçüncü bir şahsın devreye girmesi, aracı olması, hatırını ve gücünü kullanarak sonuç elde etmeye teşebbüs etmesidir.
Şefaat kötü ve çirkin değildir. Ancak mesele hukuka ve ahlâka uygun olmalı, bir başkası aleyhine haksızlık doğurmayacak bir sonucun hasıl olması için yardım mânâsı ve amacı taşımalıdır. Böyle olan şefaatin ecri vardır. Hasıl olan iyilik ve ecirden şefaat sahibi kimseler de nasip alırlar.
Haksız talebin, kötü sonucun gerçekleşmesi için yapılan aracılık da yapana sorumluluk getirir, haksıza, zalime, kötülük edene verilen cezanın benzeri bir ceza ona da verilir. (Kur’an Yolu Tefsiri)
Nisa Sûresi 85. ayette:
“Her kim güzel bir şefaatte bulunursa, o iyilikten kendisine de bir nasip vardır. Kim de kötü bir hususta şefaat ederse, ondan da kendisine bir pay düşer. Allah her şey üzerine kadir bulunuyor.”
Bu ayette müminleri iyiliğe, cihada teşvik etmenin mükafatı ilan ediliyor. Peygamberimiz (sas) dünyevî şefaatte bulunmuş ve teşvik etmiştir. Peygamberimiz’e sıkıntı içinde bulunan biri geldiği zaman yanındakilere döner:
“Bu adama şefaat / yardım ediniz, sevap kazanırsınız. Allah istediği şeyi peygamberine söyletir.” buyurdu. Müminlere yardım edenlere İlahi yardımın eksilmeden her zaman devam edeceği, “Kim din kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar.” hadisi ile ifade edilmiştir.
İbn-i Abbas, Berire ile kocası arasında geçen olaya dair şunları söyledi:
Peygamberimiz, Berire’ye,
“Keşke tekrar kocana dönsen” buyurdu. Berire, “Ya Rasulallah böyle yapmanı bana emir mi buyuruyorsun?” diye sordu.
Resulullah, “Hayır sadece şefaat/aracılık ediyorum.” buyurdu.
Bunun üzerine Berire, “Benim ona ihtiyacım yok.” dedi. Bu hadiste Peygamberimiz’in toplumun sıkıntılarından olan aile konusuyla ilgilendiğini, lakin evlilik bir gönül meselesi olduğundan ısrar ve zorlama yapmadığını öğrenmekteyiz. Bununla beraber, belirlenmiş bir cezası olan suçlarda veya günah olan davranışlarda şefaat/aracılık yapmak veya aracılığı kabul etmek helal değildir ve vebali vardır.
Aişe (ra) anlatıyor: Benî Mahzum kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü. Onlar: Bu konuyu Resulullah ile kim konuşabilir diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bazıları “Resulullah’ın sevgilisi Usame İbni Zeyd’den başkası cesaret edemez.” dediler. Usame onların istekleri doğrultusunda Resulullah ile konuştu. Resulü Ekrem, Usame’ye:
“Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için şefaat/aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu, sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:
“Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler. Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı...” buyurdu... Anlaşılıyor ki dünyevî şefaat/aracılık hasene ve sevgiye yani güzel ve çirkin olarak ikiye ayrılmaktadır. Biz müminler iyiliğe aracılık yaparken, kötülüğe aracı olmaktan şiddetle kaçınmalıyız ki Nebevî sünneti uygulamış olalım.
Dünyada iken dahi biz müminlerin, vefat etmiş kardeşlerimize şefaat etmemiz tavsiye edilmiştir. Resulullah (sas), “Herhangi bir meyyitin üzerine namaz kılanların sayısı yüze ulaşır da ona şefaat ederlerse o meyyit hakkındaki şefaatleri kabul olunur.” “Bir Müslüman ölür de Allah’a şirk koşmayan kırk kimse ona namaz kılarsa Allah onların meyyit hakkındaki şefaatlerini kabul eder.”

O hem dünyada hem de ahirette şefaatçidir

O bize öğütleriyle, sözleriyle, fiilleriyle, duasıyla hem dünyada hem de ahirette şefaatçidir. Bize düşen görev de Nebi’ye hakkıyla ümmet olmak, O’nun uzattığı rahmet eline el uzatmak, O bizi kemerimizden (eteğimizden) tutarak ateşten kurtarırken bizler de ateşe koşmamalıyız. Sevgi ve ittibamız bizi şefaate ulaştıracaktır.


Uhrevî şefaat ne anlama geliyor?

Uhrevî şefaate gelince, ehl-i sünnet inancında şefaat haktır. Cahiliyye müşriklerinde şefaate inanırlardı. Allah’a ortak koştuklarının şefaate yetkili olduğunu kabul ederlerdi. Gerek ayetler, gerekse hadisler bu şekil şefaati red ederek fayda vermeyeceğini bildirmişlerdir.
Allah katında kendisine şefaat izni verilenlerin durumu ve yetkileri, ödül törenlerinde ödülleri vermek üzere kürsüye çağrılan şeref konuklarınınkine benzemektedir. Ödülün kime verileceğini bilen ve belirleyen onlar değildir. Ancak bu merasimi tertipleyenlere göre onlar, şerefli, saygıya layık, büyük kimseler olduklarından kendilerine böyle bir imtiyaz verilmiştir. Allah katında şefaatlerine izin verilecek olanlar da Allah’a yakın ve sevgili kullar olacaktır. (Kur’an Yolu Tefsiri)
Bu sevgi kulların en üstünü ve faziletçi de kuşkusuz Muhammed Mustafa (sas). Şefaat bir kimsenin bağışlanması için onun adına af dileme, maddî ve manevî bir imkanı elde etmesi için yetkili nezdinde aracılık yapmaktır. Veya günahkar bir müminin affedilmesi veya yüksek derecelere ulaşması için Allah nezdinde mertebesi yüksek olan birinin ona dua etmesi anlamına gelir. Şefaati yanlış anlamak bazen insanları dinî ve ahlâkî görevlerini ya da gevşekliği sürüklediği de görülür. Şefaate güvenerek günahta ısrarcı ve tevbede ihmalkar davranmak yanlış bir yoldur. Ayet-i kerimede (Mûddesir, 74/48) “Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.” buyrularak, namaz kılmayan veya Peygamber’e tabi olmayan, yoksulu yedirmeyen, günahkarlarla günaha dalan ve ceza gününü asılsız sayanların şefaatten istifade edemeyeceği belirtilerek şefaatin sahih bir imana ve Allah’ın izni ile olabileceği haber verilmiştir. Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste, “Kıyamet gününde benim ümmetimden birçok kimseler gelip sol tarafa sevk olunduklarında;
- Ya Rab, bunlar benim ashabımdır merhamet et, derim.
- Bunların senden sonra neler işlediklerini sen bilmezsin.
- Onlar kendilerinden ayrıldığın günden itibaren arkalarına dönerek intidatlarına devam etmişlerdir, buyrularak; “Rahman nezdinde söz ve izni olandan başka hiç kimsenin şefaate gücü yetmeyecektir. (Meryem Sûresi 19/87) Kıyamet gününde Peygamberimiz’e hitaben; “Ya Muhammed! Başını kaldır secdeden. İşte istediğin sana verilecek. Şefaat et. Şefaatin kabul edilecek.” buyrulacak.
Ben de başımı secdeden kaldıracağım ve; Ya Rabbi ümmetimi bana bağışla. Ya Rabbi ümmetimi kurtar. Ya Rabbi ümmetimi bağışla diye yalvaracağım. Yine Buhari rivayetinde: “Kimsenin zorlaması olmadan kendiliğinden ve içinden gelerek iman eden kimselere şefaat edeceğini söylemektedir. Resulullah’ın şefaatini elde edebilmek için onun belirttiği özelliğe sahip olmaya çalışmalıdır.
Efendimiz kendisine ümmeti için şefaat yetkisi verildiği için defalarca şükür secdesi yaptığını Ebu Davud’un niyet ettiği hadisten öğreniyoruz. Mümin olana gerekir ki, Resulullah’ı iyi tanımalı, sevdalar üstü sevda ile sevgi beslemeli, O’nun nasihatlerini dinlemeli ki dünya ve ahireti mamur olsun. Dünya ve ukbamızı nurlandırmak istiyorsak Nebi’nin irşadına teslim olmalıyız.
* Sezginler Camii imamı / Adapazarı
 

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
Resulallah şefaat edemezmi????

Soru: Mısırlı bir yazar, şefâ'ati inkâr ediyor. "Peygamber kendi yakını olan amcasını kurtaramadı ki, nerede kaldı diğer müslümanları kurtarsın." diyor. Şefâ'atin hak olduğu âyet ve hadîsle sabit değil midir? Cevap: Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefâ'ati kabûl etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mu'tezile denilen ahmaklar şefâ'ati inkâr etmiştir. Yeni türedi ba'zı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek "Kur'ânı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefâ'at edemez." diyorlar. O'nun âlemlere rahmet olarak geldiğini kabûl etmiyorlar, Mu'tezileyi taklid edip, şefâ'atin hak olduğunu bildiren âyet ve hadîsleri de inkâr ediyorlar. Halbuki Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Resûle itâ'at eden, Allaha itâ'at etmiş olur.) [Nisâ 80]
(Allah ve Resûlüne itâ'at eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzâb 71]
(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(De ki, "Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!") [A.İmrân 31]
{Bu âyet-i kerîme gelince, münâfıklar, "Muhammed kendisine tapılmasını istiyor." dediler. [Şimdi mezhepsizler de "Peygamber, Allah'tan üstün tutuluyor" diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerîme indi. (Şifâ-i şerîf)}
(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! [İtâ'at etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur.] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.İmrân 32]
Şefâ'atle İlgili Âyetler
(Allahü teâlâ, şefâ'at edene ve şefâ'at edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefâ'at edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince [şefâ'at bekleyenlere şefâ'at edenlere] "Rabbiniz şefâ'at hakkında ne buyurdu?" diye soracaklar. Onlar [şefâ'at edenler] ise, "Hak olanı buyurdu [şefâ'ate izin verdi." diyecekler.) [Sebe' 23]
(O gün, kimse şefâ'at edemez. Ancak Rahmânın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefâ'at eder.) [Tâhâ 109]
(Rahmanın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefâ'at edemez.) [Meryem 87]
(Allah'ı bırakıp da taptığı putlar şefâ'at edemez. Ancak hak dine inanıp ona şâhitlik edenler şefâ'at eder.) [Zuhruf 86]
(Onlar, O'nun rızâsına kavuşmuş olandan başkasına şefâ'at etmezler.) [Enbiyâ 28]
(Sadece Allah'ın dilediği ve râzı olduğu kimselere şefâ'at etmesi için izin verilen göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]
Yukarıdaki âyet-i kerîmelerde, Allah'ın izni olmadan kimsenin şefâ'at edemeyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allahın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, ya'nî Allahın izni ile şefâ'at edecekleri bildirilmiştir. Allahın izni olmadan şefâ'at edilemeyeceğini bildiren âyetlerden ba'zısı şunlardır: (Bekara 255, Yunus 3, Meryem 87, Zümer 44)
Kâfirlere şefâ'atçi olmadığını ve putların şefâ'at edemeyeceğini gösteren âyetlerden ba'zıları şunlardır: (A'râf 53, Şuarâ 100, Rum 13, Secde 4, Yasîn 23), (Şefâ'atçilerin şefâ'atleri, onlara [kâfirlere] fâide vermez.) [Müddessir 48]
Bu ve benzeri âyet-i kerîmeleri gösterip, (Resûlullah mü'minlere şefâ'at edemez.) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.
Resûlullahın şefâ'ati
Duhâ sûresinin (Sen râzı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim.) meâlindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberlerine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkâm-ı islâmiyyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyâmette her türlü şefâ'at ve tecellîler ihsân edeceğini va'd etmektedir. Bu âyet-i kerîme gelince, Cebrâil aleyhisselâma bakıp (Cehennemde bir mü'minin kalmasına râzı olmam.) buyurdu. Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefâ'at ederim ki, Rabbim bana "Râzı oldun mu?" diye sorunca, "Evet râzı oldum" derim.) [Beyhekî, Bezzâr, Taberânî]
Resûlullahı vesîle edenlerin, onun şefâ'ati ile tevbelerinin kabûl olunacağını şu âyet-i kerîme de göstermektedir. (Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah'tan af diler ve Resûlüm de, onlar için af dilerse, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabûl edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisâ 64]
Resulullah'ın şefaati
("Rabbin sana makam-ı Mahmudu verecek" [meâlindeki İsrâ sûresinin 79.] âyetindeki "Makam-ı Mahmud", bana verilecek şefâ'at makamıdır.) [Tirmizî]
(Her peygamberin duâsı kabûl olur. Her peygamber, ümmeti için dünyada duâ etti. Ben ise, Kıyâmette ümmetime şefâ'at izni verilmesi için duâ ediyorum. İnşâallah duâm kabûl olacak. Müşrik olmayan herkese şefâ'at edeceğim.) [Buhârî]
(Kıyâmette, en önce ben şefâ'at edeceğim.) [Müslim]
(Kıyâmette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimi beklerim. Allahü tâlâ, "Dilediğini iste, istediklerini şefâ'at et, şefâ'atin kabûl olunacak." buyurur. Şefâ'at edip, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana, "İhlâsla bir defa Lâ ilâhe illallah diyen ve îmânla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ.Ahmed]
(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz suâlsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefâ'at izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefâ'at hakkı vermesini istedim. Şefâ'atim elbette bütün müslümanlaradır.) [Taberânî]
(Âhırette ilk şefâ'at eden ve şefâ'ati kabûl olan ben olacağım.) [İbni Mâce]
(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennette tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Yâ Rabbî ümmetim..." derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur, ben de "Yâ Rabbî onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar." derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefâ'at ederim.) [Beyhekî, Taberânî]
Peygamber efendimiz, günahkârlara şefâ'at edeceğini bildirince, Hz. Ebüdderdâ, (Îmânı olan hırsız ve zâniler de şefâ'ate kavuşacak mı ?) diye suâl etti. (Evet onlara da şefâ'at edeceğim.) buyurdu. (Hatîb)
(Büyük günâh işleyen mü'minlere şefâ'at edeceğim.) [İ.Ahmed]
(Günâhı çok olanlara şefâ'at edeceğim.) [Hatîb]
(Nefslerine aldananlara şefâ'at edeceğim.) [Deylemî]
(Kıyâmette, kum sayısından daha çok kimseye şefâ'at ederim.) [Taberânî]
(Kıyâmette "Yâ Rabbî, zerre kadar îmânı olanı Cennete koy!" diyeceğim. Hepsi şefâ'atimle Cennete girecek.) [Buhârî]
(Ehl-i beytimi sevenlere şefâ'at edeceğim.) [Hatîb]
(Eshâbımı kötüleyenden başka herkese şefâ'at edeceğim.) [Buhârî]
(Kabrimi ziyâret edene şefâ'atim vâcib oldu.) [Buhârî]
(Sırf beni ziyâret için gelen, Allahın izniyle şefâ'atime kavuşur.) [Müslim]
(Medîne'de ölen [mü'min]lere şefâ'at ederim.) [Tirmizî]
(Medîne'nin sıkıntılarına katlanana, şefâ'at ederim.) [Müslim]
(Sünnetimi [îmânını] elinden kaçırana [kâfire] şefâ'atim harâm oldu.) [Şir'a]
(Şefâ'atime inanmayan, ona kavuşamaz.) [Şir'a]
(Allahü teâlâ, Kıyâmette Âdem'i bir milyar insana şefâ'atçi kılar.) [Taberânî]
(Kıyâmette Allahü teâlâ "melekler, peygamberler ve sâlihler şefâ'atlerini yaptılar. Bundan sonra benim büyük rahmetim kaldı." buyurur.) [Buhârî]
(Kur'ân-ı kerîm, okuyanlarına, ya şefâ'at edecek veya düşman olacaktır.) [Müslim]
(Allah indinde Kur'ândan daha üstün şefâ'atçi yoktur. Ne peygamber, ne melek, ne de başkası.) [Taberânî]
(Kur'ân-ı kerîm, Kıyâmette yüzü ve ahlâkı güzel bir kimse sûretinde gelir. Kendisinden şefâ'at taleb olunur ve şefâ'at eder. Kendisini mûsikî ile [gazel okur gibi ve oyun yerlerinde okuyanlardan ve para kazanmak için] okuyanlardan da'vâcı olur. Bunlardan hakkını ister. Râzı olduklarını alıp Cennete götürür.) [İ.Gazâlî]
(Kıyâmette önce enbiyâ, sonra ulemâ, sonra şühedâ şefâ'at edecek.) [İbni Mace]
(Kıyâmet günü Allahü teâlâ, "Ey âlimler, siz benim indimde ba'zı melekler gibisiniz, şefâ'at edin, şefâ'atiniz kabûl edilecektir." buyurur.) [Zehebî]
(İmâmlarınız şefâ'atçilerinizdir.) [Dârekutnî]
(Yemîn ederim ki, Osmân, yetmişbin kişiye şefâ'at edecek, Cehenneme gitmekten kurtaracaktır.) [İ. Asâkir]
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Rasulullah (sav) şefaat edecektir, ezan'dan sonra okuduğumuz dua şefaat vesilesidir...

Sahih hadisler'den anlaşılan rasulullah (sav) şefaatinin ümmetin büyük günah işleyenlerine olacağıdır...

Yani mutezile dediğiniz ahmaklara !!!dahi Rasulullah (sav) şefaat edebilir, birileri istemesede...
 

Çilekeþ

New member
Katılım
10 Tem 2007
Mesajlar
243
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Ýslambol
Bazı Hadis-i Şeriflerde Ahirette Şefaat edeceklerini açıkça belirtmiştir.Şüphesiz onun Ümettine karşı şefaati olacaktır.
 

Ahmet Faruk

New member
Katılım
22 Ağu 2007
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Konum
Denizli
Web sitesi
rapsanati.blogcu.com
Din Kültürü veya Bir kitaptan okuduğuma göre her peygamberrin kesin kabul edilceği bir duası varmış bunu ister dünyada ister ahirette kulanırlarmış peygamberimiz bu duasını biz müslümanlrı ahirette cehennemden kurtarmak için kullanacakmış bu duada büyük ihtimal şefaattir ama bazılarınada bu duayı etmiyecek peygamberimiz bunlar ismi telaffuz edildiğinde slavat getirmeyenler vb.
 
Üst Alt