Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Renklerin cazibesinde Yok Olmaya Yüz Tutan Rengimiz

  • Konbuyu başlatan beyaz_ýþýk
  • Başlangıç tarihi
B

beyaz_ýþýk

Guest
-Kitap kırtasiye dükkanınız hayırlı olsun!

-Sağol hocam! Açtık hayırlısı ile.

-Adı da farklı galiba? "Senfoni Kitap-Kırtasiye" kimlere hitap etmeyi düşünürsünüz böyle bir isimle?

-Hocam önce diğerlerine hitap edeceğiz. Sonra bizimkiler.





Bu sebeple şöyle çağdaş kullanımı olan bir isim yazdık levhaya. Bilirsin artık çok renklilik revaçta. Başka renklere de önem vermeliyiz.

Bu konuşmanın, toplumuna eskimez yenileri hatırlatmak amacıyla yetiştirilmeye çalışılan bir esnafla yapıldığını düşünelim. (Hoş bu tür olaylar ve konuşmalar artık vaka-i adiyeden olmuştur) Bu esnaf, aslında, artık ahlaken bozulmakta olan kendi toplumunda bir alternatif, bir çözüm oluşturmalıydı. Babası ya da yakın çevresi böyle düşünüyordu. Önce, toplumuna kendini ve kendi argümanlarını sunmalıydı. Bu esnaf insanlara kendi değerlerinden iyiye ve güzele, doğruya ve erdeme ait bir şeyler takdim etmeliydi. Yaptığı bütün faaliyetlerde dik duruşu temsil etmek O’nun ana hedefi olmalıydı. Muhataplarına farklı olduğunu telkin etmek, bu kişinin bariz vasfı olacaktı. Karşıdakilerin kavram ve değerleriyle neler elde edileceğini/edilemeyeceğini iyi hesap etmeliydi. Kendisini, kendi ilkeleri ile kabul ettirmeli ve kendi mümtaz özellikleri ile beğendirmeli idi. Fakat bütün bunları yapması gereken bu vatandaş, çok renklilik uğruna batılılaşmayı hatırlatan, pek de özümsemediği bir kavramı daha işin başında kitabevinin levhasına asmak zorunda kalmıştır.
Hayatın gerçekleri mi, yoksa sosyal gerçeklikler mi, bilemem ama yıllarca önce baş tacı ettiğimiz tezlerin yerinde yeller esiyor. Yine, çok önceleri bizi haramlara sürükler endişesiyle yapmaya karşı çıktığımız fiil ve hareketler hayatımızın bir parçası olmuş haberimiz yok! Neden? Toplumsal baskı, moda söylemler, kınanma korkusu, karşı renklere yer verme gayretleri… vs.
Kâinatta farklılıklar kaçınılmazdır. Bırakın farklılıkları, zıtlıklar bu dünya hayatının en önemli gerçeğidir. Ancak zıtlıklar yok etmeye, sömürüye ve aşağılamaya değil kardeşliğe ve beraberliğe götürmek için var edilmiştir. Bunu anlayamayan insanoğlu çoğu zaman zalimleşmiş ve yekdiğerini yok etmeye yeltenmiştir.
Milletler farklı özelliklerde yaratılmıştır. Her milletin birçok konuda alamet-i farikası mevcuttur. Bu farklılıkları millet, hayatiyetini sürdürdükçe devam ettirir. Kültürler de ait oldukları toplumları yansıtan ana özelliklerdir. Mesela, bir Alman başını sağa sola hareket ettirerek “hayır” der. Biz ise başımızı yukarı doğru hızlıca hareket ettirerek “hayır” demiş oluruz. Bir Hintli, misafirlikte ev sahibinin pişirdiği yemekleri beğendiğini ifade etmek için, geğirmek durumundadır. (Aman ha! Sizler de böyle yapmaya kalkışmayın! Bu bizim kültürde iyi karşılanmaz.)
Toplumların hayat biçimlerini oluşturan temel kaynaklar dinlerdir. Her din kendi mensubuna ayırt edici vasıflar kazandırır. Bir yahudinin şekli şemaili dininden ayrı bir kaynaktan gelmemiştir. Evangelist bir hıristiyan da, yemekten önce dua etme alışkanlığını ve dua ederken ellerinin kazandığı formu dininden elde etmiştir. Müslümanlar ise diğer dinlerden daha fazla oranda şekil ve tarzları dinlerinden öğrenmiştir. Dinlerinden uzaklaşan toplumlar ise aksesuarı olmayan arabalar gibi sıradanlaşırlar.
Aynı mekânlarda yaşayan, ama değişik düşünce kalıplarını elde etmiş kitleler, çok renkliliği oluştururlar. Farklı bakış açıları, farklı değerlendirmeler, zıt tavırlar çok renkliliğin yansımalarıdır. Çok renkli olmak tarih boyunca denenmiş yaşama biçimleridir. Önemli olan tahammüldür. Birbirlerini yok etmek için hile ve desiselere başvurmadıkça toplum için bir zenginliktir. Şunu da unutmamalıyız ki, çok renkli toplumlarda en büyük olumsuzluk, bir rengin diğerlerinin baskı ve etkisiyle saflığını kaybetmesidir.(Hah işte! Nihayet lafı getirebildik!) Envai çeşit sebepler bir rengi diğerlerine baskın yapabilir. Baskı altında kalan renkler solup yok olmaya mecbur kalır. Bir de renklerin birbiriyle karışması vardır ki, en tehlikelisi de budur. Bu, hiçbir şeyi fark etmeden yaşayıp gitmek. Yanlışı yanlış değil, doğru zannederek yaşamak.(Fazla uzatmayalım, kısaca hak ve batılın karışması)
Osmanlı devleti, sınırları içerisindeki farklı renklerin, birbirlerine kaba güçle hâkim olmalarına müsaade etmeden, çok renkliliği koruyup birçok milletin bir arada yaşama imkânını sağlayabilmiş ender devletlerden biridir. Osmanlı terekesi olan bir toplumu incelediğinizde, ne dinlerini, ne dillerini, ne örflerini, ne de isimlerini değiştirdiklerini görürsünüz.
Yaşadığımız hayat dilimi ve mekânlarda artık gizliden gizliye farklılıkları yutma faaliyetleri sürdürülmektedir. Bu bir din değişimi teklifi, ya da faaliyeti değildir. Hiç kimse din değiştirilmeye zorlanmamaktadır. İşler o kadar zor değildir artık. Bunun için hayat tarzının tekliği yetmektedir. Herkes dediğinizde her şey biter. Herkes ne der… Herkes böyle yapıyor… Herkes gibi… Herkesin var… vb Başka bir şeye ihtiyaç yok!
Seçmeni belli herhangi bir belediye başkanı, farklı renklere hitap edeyim diye, inanmadığı halde vatandaşın önünde dekolte kıyafetli mankenlere defile adı altında nümayiş yaptırırken kendi renginin nerede kaldığını unutup gitmiştir. Kendi gibi inanan kişilerin zihninde ortaya çıkmakta olan zıtlıkları ise, farklılıkların imtizacı ile açıklamaktadır.
Amir konumundaki herhangi bir fert, kendi rengini ortaya koymak yerine farklı renkleri ön plana çıkartmak hastalığı ile başka bir renge boyandığını çok sonraları öğrenecektir. Oysa kendini ifade etmek öncelikli hakkıdır. Bu onun için bir dik duruş olacaktı bunu yapmadı; dik duruşunu kaybetti, hükümsüzdür.
Ailesini seven bir baba oğlunun cebindeki MP3 aletini de çok renklilik tezleri ile hoş karşılamaya başlayacak ve oğlunun da çok kültürlü olacağını düşünerek hafiften gurur tayyaresine binecektir. Ama bu MP3 aleti içinde kendi renginin olup olmadığını bilmemektedir.
Hiçbir zaman yapmayı planlamadığınız hoş olmayan bir fiili yapmış iseniz iyi düşünmelisiniz; bu fiili yapmayı hangi saikler sağladı.
Hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir eşyanın evinizin başköşesinde kurulmuş olarak görürseniz, şaşırmayınız! Sizler de çok renklilik propagandasına maruz kalmışsınız demektir.
Herhangi bir sohbet ortamında, seviyesi vasatı aşamayan kişilerin konuşabileceği, düşünme gerektirmeden dinleyebileceği cümleler kuruyorsanız; sizler de çok renkli ortamlara renksizliğinizle renk katıyorsunuz demektir!
Bizler, herkes gibi mal yığıp dünyaya yatırım yapıyorsak, kendi vasıflarımızı yitiriyoruz demektir, aman dikkat renk kaybı!
Herkes gibi gözü açık(!), herkes gibi eli sıkı, herkes gibi akıllı(!) isek bizim ne demeye hakkımız var?
Çocuklarınızı herkes gibi yetiştirip, herkes gibi eğitip, herkesin amaçladığı amaçlarla okutuyorsanız sizin renginiz nerede kaldı?
Önceden ilim tahsil etmeye çıkan insanlar, “kendim için okumaya gidiyorum” derlerdi. Ne oluyor bize ki, kendimizi unutup başkalarının şekillerine bürünüyoruz?
Başka renkleri dikkate alayım derken kendi renklerimizi unutmak renksizlik değil midir?


Hatem Ercan
 
Üst Alt