Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ref’-i Taayyün’den atom çekirdeğine

ozkanalbay

New member
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
103
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Şair Neşatî’nin o ünlü gazelinde yine pek ünlü bir beyti vardır, der ki:


“Ettik o kadar ref’-i

taayyün ki Neşatî

Âyîne-i pür-tâb-ı

mücellâda nihânız”

Şöyle demeye gelir:


"A Neşatî! Varlığımızı o denli yok ettik ki artık üzerinde hiçbir toz bulunmayan parlak ve cilalı aynalarda bile görünmez olduk."

Mutasavvıf bir şairin, kendisinde maddeden eser kalmadığını ifade edişinin en rafine biçimi diyebileceğimiz bu beyit dolayısıyla tasavvufun varlık-yokluk, madde-mânâ, cevher-araz gibi temel kavramlarına kapı aralayan izahlar yapmak mümkündür. Ancak biz onun yerine bu vetireyi tersine çevirecek ve dervişin kendisini yok edişine uzanan mecaz dünyasında (İlahî aşk yolu) yaratılış ve hakikat eserine (masiva) uzanacağız.



Beyitte geçen taayyün (görünmek, belli olmak), cismin (somut varlığın) eseri ve tezahürüdür. Cisim ise hakikat yolunda insana ayak bağı kabul edilmiştir ve mânâyı (ruh) bir kafes misali hapsettiği düşünülür. Ruhun arınması ancak maddi zevk ve ilgilerden kurtulmasıyla mümkün olduğuna göre bu yolda ilk evvel beden kafesinin parçalanması gerekir. O vakit insan maddi her türlü ihtiyaç ve zevkten müstağni olur ki buna ref’-i taayyün (görünürlüğün ortadan kalkması) denir. Şimdi soru şu: Gerçekten de insanın görünürlüğü ortadan kalkabilir mi?

Bilindiği gibi kainatta her ne yaratılmış ise özünü atomlar teşkil eder. En ağırından en hafifine, en büyüğünden en küçüğüne kadar çevrenizde görebildiğiniz, dokunabildiğiniz, hissedebildiğiniz her şey atomlardan meydana gelmiştir. Şu anda okumakta olduğunuz sayfanın yapısında milyarlarca atom mevcuttur. Oturduğunuz koltuk, giydiğiniz elbise, hakeza... Bu bize, bir şeyin görünürlüğünün, onun yapısındaki atomlar ile mümkün olduğunu söyler. Hayret o ki, maddeye bu görünürlüğü veren atomu biz göremeyiz; üretilebilen en güçlü mikroskoplarla bile... Tahmini bilgilere göre bir atomun çapı, milimetrenin ancak milyonda biri kadarmış. Söz gelimi bir misketin içindeki atomları görebilmek için misketi dünya büyüklüğüne getirmemiz gerekirmiş. Eğer misket dünya kadar büyütülebilirse, içindeki atomların her birini ancak bir nohut tanesi büyüklüğünde görmek mümkün imiş.

İnsan bir tuz taneciğinin içindeki atomları saymak istese ve saniyede bir milyar taneyi sayabilecek yeteneği olsa, tam beş yüz yıl boyunca hiç durmadan aynı hızla sayması gerekirmiş ki bir tuz tanesinin atomlarının sayısını öğrenmiş olsun. Bizim yukarıdaki beyti anlamamız için ise daha derine inmemiz gerekiyor: Bilindiği gibi atomun yapısında bir çekirdek ile onun çevresinde dönen proton ve nötronlar yer alır. Bir çekirdeğin hacmi, atomun gerçek hacminin on milyarda biri kadar olduğuna göre, söz gelimi elimizdeki misketin içindeki çekirdeğin büyüklüğünü (daha doğrusu küçüklüğünü) gözümüzde canlandırabilmemiz için ne yapılabileceğini henüz bilim adamları keşfedemedi. Yani dünya boyutuna çekilmiş bir misketin nohut tanesi kadar olan atomlarından herhangi birinin çekirdeğini on milyarda bir ölçeğinde daha büyütmek gerekir ki çekirdek görülebilsin. Bu da bize atomun bir görünmezlik içinde var olduğunu gösteriyor. Bir tür halâ (varlıktaki boşluk) sayılan bu yapı, aslında şairin de cilalı aynalarda bile görünmemeyi sağlayan yolculuğunun başlangıç noktası, belki onun ilk örneğidir. Madde temelde yok varsayılandan var edilip görünürlük kazanıyorsa (veya yoklara sarınıp var olabiliyorsa) bir dervişin de varlığını yok mertebesinde göstermesi asla tabiatının hilafına değildir. Fenafillah makamına yükselip yoklukta var olan dervişin hali başka nasıl izah edilebilir ki?

Huuu!.. Neşatî Dede, sırrına bereket!..

İskender PALA
 
Üst Alt