Sünen kitaplarında ve Sahih-i İbn Hibbân'da geçen, Abdullah b. Büreyde'nin babasından yaptığı rivayete göre; Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir adamı:
"Allahım, senin asıl Yaratıcı olup senden başka ibadete layık ilâh bulunmadığına, tek, samed (=hiçbir şeye muhtaç olmayan, herkesin ona muhtaç olduğu zat) olduğuna; doğurmadığına, doğurulmadığına, hiçbir denk ve benzerinin bulunmadığına şahitliğimin hürmetine senden istiyorum ki..." diye dua ederken işitti, ve:
"Vallahi Allah'a, onunla istenildiğinde verdiği, dua edildiğinde kabul ettiği ismiyle dua etti." buyurdu. Bir rivayete göre "Vallahi sen Allah'a ism-i âzâmı ile dua ettin!" buyurdu.
Yine Sünen kitaplarında ve Sahih-i ibn Hibbân'da geçen rivayette Enes b. Mâlik şöyle demiştir:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), bir gün otururken yanında namaz kılan adam namazdan sonra şöyle dua etti:
"Allahım senden şunu vesile ederek istiyorum:
Hamd ancak sana mahsustur. Senden başka ibadete layık ilâh yoktur. Sen ihsankârsın, göklerin ve yerin yaratıcısın. Ey celâl ve ikram sahibi, Ey Hayy ey Kayyûm!"
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem):
"Vallahi Allah'a onunla istenildiğinde verdiği, dua edildiğinde kabul ettiği ismiyle dua etti." buyurdu.
Her iki hadisi Ahmed b. Hanbel de Müsned'de zikretmiştir.
Tirmizî'nin, Yezid kızı Esmâ'dan rivayet ettiği hadiste de Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın en büyük ismi şu iki âyettedir:
"İlahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ibadete layık ilâh yoktur. Rahmandır, Rahimdir" (Bakara, 163) âyeti ile Al-i İmran sûresinin ilk âyeti olan:
"Elif lâm mîm. Allah, ondan başka ibadete layık hiç bir ilâh yoktur. Hayy'dır, Kayyûmdur" âyetidir."
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde ve Hâkim'in Sahîh'inde geçen ve Ebû Hureyre, Enes b. Mâlik ve Rabîa b. Âmir'den rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Ya ze'l-Celâli ve'l-ikram (=Ey celâl ve ikram sahibi) nidasına tutunun!" Yani ona tutunun, sarılın ve çokça söyleyin.
Tirmizî, Camî kitabında Ebû Hureyre'den şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir şeyi önemseyip kederlendiğinde başını yukarı kaldırır ve ısrarla dua eder:
"Ya Hayy Ya Kayyûm" derdi
Tirmizî Enes b. Mâlik'ten de şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir şeyi önemseyip üzüldüğünde:
"Yâ Hayy Ya Kayyûm ancak Senin rahmetine sığınırım!" derdi.
Hâkim'in Sahih'inde Ebû Ümame'den (r.a.) yapılan rivayette Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur.
"Allah'ın en büyük ismi Kur'an'ın şu üç sûresindedir: Bakara, Âl-i İmran ve Tâhâ. Kasım der ki:
"Araştırdım, bunların "el-Hayy" "el-Kayyûm" isimlerini içeren âyetler olduğunu gördüm."
Tirmizî'nin Câmi'inde ve Hâkim'in Sahih'inde Sa'd b. Ebî Vakkas'dan yapılan rivayette Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Zünnûn (=Yunus) peygamberin balık karnındayken ettiği dua "Lâ ilahe illâ ente sübhâneke, innî küntü minezzâlimîn" (=Senden başka ibadete layık ilâh yoktur, seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum") (Enbiyâ, 87) idi. Her kim herhangi bir hususta bununla dua ederse Allah onun duasını kabul eder!"
Tirmizî, bu sahih bir hadistir." demiştir.
Hâkim'in Müstedrek'inde geçen ve Sa'd'den gelen hadiste Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Size, birinizin başına önemli bir musibet geldiğinde, Allah'ın onu kurtaracağı duayı söyleyeyim mi? Zünnûn'un duasıdır bu!"
Aynı kitapta aynı sahâbiden yapılan rivayete göre Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) :
"Size Allah'ın en büyük ismini haber vereyim mi? O Yûnus'un (a.s.) duasıdır." buyurdu.
Bir adam "Yâ Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), o sadece Yûnus'a mı hâs idi?" diye sorunca Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah'ın şu sözünü işitmedin mi? 'Biz de ona duasını kabul edip onu kederden kurtardık. Biz mü'minleri öyle kurtarırız.' (Enbiyâ, 88) Herhangi bir müslüman, hastalandığında kırk kez bununla dua ederse; eğer o hastalığında ölürse kendisine bir şehid sevabı verilir, iyileşirse günahları affolunmuş halde iyileşmiş olur."
Buhârî ve Müslim Sahihlerinde İbn Abbas'tan (r.a.) şöyle rivayet etmişlerdir:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) kederli iken şöyle derdi:
"Büyük ve Halîm Allah'tan başka ibadete layık ilâh yoktur. Büyük arşın rabbi Allah'tan başka ibadete layık ilâh yoktur. Yedi göğün sahibi, yerin sahibi ve arşın sahibi, kerim Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur."
Ahmed, Müsned'inde Hz. Ali'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Allah Rasûlü (Sallallahu aleyhi ve sellem) bana üzüldüğüm vakit şöyle söylememi öğretti:
"Halîm ve kerem sahibi Allah'tan başka ibadete layık ilâh yoktur. Büyük arşın sahibi Allah'ı tenzih ve takdis ederim. Hamd âlemlerin Rabb'ı Allah'a mahsustur."
Yine Ahmed'in Müsned'inde Abdullah b. Mesud'dan (r.a.) rivayet edilen bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
Her kimin başına bir keder ve üzüntü gelir de o:
"Allahım! ben senin kulunum, kulun ve kulunun oğluyum. Alnım senin elindedir. Bendeki hükmün ve yargın kesindir, bendeki kaza ve kaderin âdilcedir. Allahım, senden kendini, isimlendirdiğin, veya kullarından birine öğrettiğin veya Kitab'ında belirttiğin ilminde ya da katındaki gayb ilminde olmasını tercih ettiğin her türlü ismini vesile ederek:
Büyük Kur'an'ı kalbimin baharı, gönlümün nuru, hüznümün cilâsı, kederimin gidericisi kılmanı istiyorum!" derse, Allah (c.c.) mutlaka hüzün ve kederini giderip bunların yerine ona sevinç verir.
Peygambere (Sallallahu aleyhi ve sellem) "Yâ Rasûlallah! Bunu öğrenmeyelim mi? denilince, O:
"Bilakis, bunu işitenin öğrenmesi (ezberlemesi) gerekir!" buyurdu.
İbn Mesud (r.a.) der ki:
"Peygamberlerden hangisi bir derde duçar olmuşsa, Allah'tan, O'nu tesbih ederek yardım istemiştir."
İbn Ebîddünya "Kitabu'l-Mücabîn" (=Duaları kabul olunanlar) isimli kitabında şunları söylemiştir:
Hasan-ı Basrî'den şöyle rivayet edilmiştir:
Rasûlullah'ın sahabilerinden ensar arasında Ebû Muallak künyeli birisi vardı. Bu tüccardı; kendisi ve başkaları için ticaret yapardı. İbadete düşkün ve muttaki biriydi, dört bir yanda takvada örnek gösterilirdi.
Bir gün yolda silah kuşanmış bir hırsızla karşılaştı.
Hırsız ona:
"Elindekini at; seni öldüreceğim!" dedi.
O "Benden ne istiyorsun? İşte mal senin olsun" dedi.
Hırsız "Mal zaten benim. Ben kanını istiyorum" dedi.
"Mutlaka yapacaksan... Beni bırak da dört rekat namaz kılayım" dedi.
Hırsız "Dilediğin kadar namaz kıl!" dedi.
Ebû Muallak abdest alıp dört rekat namaz kıldı. Son secdesinde şöyle dua etti:
"Ey Vedûd ey Vedûd! Ey şerefli arşın Rabbi, ey dilediğini yapan! Senden, erişilmeyen izzetinle, zarar görmeyen mülkünle, arşını dolduran nurunla beni bu hırsızın şerrinden korumanı istiyorum. Ey (herkesin) yardıma koşan! Yardımıma koş!" dedi ve bunu üç kez tekrar etti.
Birden elinde atının iki kulağının arasına uzattığı bir mızrakla bir atlı gözüküverdi. Onu gören hırsız o tarafa yöneldi. Atlı ona, mızrak vurup öldürdü. Sonra Ebû Muallak'ın yanına gelerek "Kalk!" dedi.
Ebû Muallak: "Babam, anam sana feda olsun, kimsin sen? Allah bugün beni senin elinle kurtardı" dedi. O şöyle dedi:
"Ben dördüncü semâdaki meleklerden biriyim. Sen ilk duanı yaptığında gökyüzünün kapılarından bir gürültü duydum. Sonra ikinci kez dua edince gökyüzündekilerin çığlığını duydum. Sonra üçüncü defa dua edince bana:
"Başı belâlı birinin duası" denildi. Ben de Allah'tan beni, senin düşmanını öldürmeye tayin etmesini istedim."
Hasan der ki:
İşte her kim abdest alıp dört rekat namaz kılar ve bu duayı ederse, başı belâda olsun veya olmasın duası kabul olunur.