Allâh Teâlâ buyuruyor:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allâh bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. " (Zümer 39 / 53)
"Allâh, kendisine ortak (şirk) koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allâh'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftirâ etmiş olur." (Nisâ 4/48 )
Muaz bin Cebel -radıyallâhu anh-'den rivâyete göre, şöyle demiştir:
"Bir gün ben Ufeyr adlı bir merkeb üzerinde Peygamber (A.S.M.)'in terkisinde bulunuyordum. Resûlullah (A.S.M.):
"-Ey Muaz! Allâh'ın kulları üzerindeki hakkını ve kulların Allâh üzerindeki hakkını biliyor musun?" buyurdu.
«Allâh ve Resulü daha iyi bilir..» dedim. Resûlullah (A.S.M.):
"-Allâh'ın kulları üzerindeki hakkı, yalnızca kendisine ibâdet etmeleri ve hiçbir şeyi Ona ortak (şirk) koşmamaları, kulların Allâh üzerindeki hakkı ise; kendisine ortak koşmayan kimseye azâb etmemesidir." buyurdular.
Bunun üzerine:
-Yâ Rasûlâllâh! Halkı müjdeliyeyim mi? dedim.
"-Hayır, onları müjdeleme; çünkü onlar buna güvenirler de iyi işlere karşı ilgisiz kalırlar." buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 46)
Allâh Teâlâ buyuruyor:
"(Onlar şöyle yakarırlar) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfü en bol olan sensin." (Âı-i imrân 3 / 8 )
Ummü Seleme -radıyallâhu anhâ- validemizin bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (A.S.M.) sık sık şu duâyı yapardı:
"Ey kalbleri halden hâle (renkten renge, şekilden sekile, imândan küfre, küfürden îmâna) çeviren Allâhım, benim kalbimi dînin Üzere Sabit kil!" (Tlifflîzî, Kader, 7 ; ibn-i Mâce, Mukaddime, 13) --
Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!
Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!
Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allâh bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. " (Zümer 39 / 53)
"Allâh, kendisine ortak (şirk) koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allâh'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftirâ etmiş olur." (Nisâ 4/48 )
Muaz bin Cebel -radıyallâhu anh-'den rivâyete göre, şöyle demiştir:
"Bir gün ben Ufeyr adlı bir merkeb üzerinde Peygamber (A.S.M.)'in terkisinde bulunuyordum. Resûlullah (A.S.M.):
"-Ey Muaz! Allâh'ın kulları üzerindeki hakkını ve kulların Allâh üzerindeki hakkını biliyor musun?" buyurdu.
«Allâh ve Resulü daha iyi bilir..» dedim. Resûlullah (A.S.M.):
"-Allâh'ın kulları üzerindeki hakkı, yalnızca kendisine ibâdet etmeleri ve hiçbir şeyi Ona ortak (şirk) koşmamaları, kulların Allâh üzerindeki hakkı ise; kendisine ortak koşmayan kimseye azâb etmemesidir." buyurdular.
Bunun üzerine:
-Yâ Rasûlâllâh! Halkı müjdeliyeyim mi? dedim.
"-Hayır, onları müjdeleme; çünkü onlar buna güvenirler de iyi işlere karşı ilgisiz kalırlar." buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 46)
Allâh Teâlâ buyuruyor:
"(Onlar şöyle yakarırlar) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfü en bol olan sensin." (Âı-i imrân 3 / 8 )
Ummü Seleme -radıyallâhu anhâ- validemizin bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (A.S.M.) sık sık şu duâyı yapardı:
"Ey kalbleri halden hâle (renkten renge, şekilden sekile, imândan küfre, küfürden îmâna) çeviren Allâhım, benim kalbimi dînin Üzere Sabit kil!" (Tlifflîzî, Kader, 7 ; ibn-i Mâce, Mukaddime, 13) --
Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!
Allahım! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!