Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rabbim...

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
Ibrahim aleyhisselam, geceleyin gökyüzünde bir yildiz görünce: "Rabbim budur" der; yildiz batinca "Batanlari sevmem" der. Ay'i dogarken görünce: "Bu Rabbimdir" der. Batinca: "Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum" der. Günesi dogarken görünce: "Rabbim budur, zira bu daha büyük" der; batinca: "Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim der . Enam suresi 77-78

Bu yayılmaya çalışılan meal...

İstisnalar hariç, bütün Kur’an tercümelerinde, bütün meallerde, İbrahim aleyhisselamın, yıldıza, aya ve güneşe “Bu benim Rabbim” dediği yazılıdır. Böyle mealler yanlıştır.

Hâşâ, İbrahim aleyhisselam gibi büyük bir peygamberin, müşrikler gibi (Güneş benim Rabbim) dediği zannedilir.

Tefsir-i Mazhari’de, Enam suresinin 76-79. âyet-i kerimelerinin açıklaması şöyledir:

İbrahim aleyhisselam, yıldızları, ay ve güneşi gösterip, Bu mu benim Rabbim diyerek bunlara tapanları ilzam etmek [susturmak] istemiştir. Beydavi tefsirinin Şeyhzade haşiyesinde de böyle bildirilmektedir.

Mevcut Kur’an tercümeleri içinde bir iki tanesi ancak, yıldız, ay ve güneş için (Bu mu benim Rabbim?) şeklinde tercüme etmiştir.

Tibyan, (Acaba Rabbim bu mu?) şeklinde tercüme yapılmıştır. Ancak Enam suresinin 76. âyetin açıklamasında tefsirlerden aldığı dört açıklama şöyledir:

1- İbrahim aleyhisselam, müşriklerin cehaletlerini bildirmek için böyle söylemiştir.

2- Müşriklerin yaptıkları şeyleri başlarına kakmak, doğruyu öğretmek niyetiyle (Bunun gibi şeyden Rab mı olur? Bu mu benim Rabbim?) demek istemiştir.

3- Müşriklerin aleyhine delil olması için, (Sizce benim Rabbim bu ha) demek istemiştir.

4- (Kavmim Rabbimin bu olduğunu söylüyor.) demek istemiştir.

Bu dört açıklama da İbrahim aleyhisselamın, yıldız, ay ve güneş için (Bu benim Rabbim) demediğini, müşriklerden olmadığını açıkça göstermektedir.

Ay veya güneş için Bu benim Rabbim demek şirktir. Hâlbuki peygamberler, şirk değil, günah bile işlemezler. (Feraid-ül-fevaid)

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O gerçekten Allahı tanıyan doğru bir müslümandı. Müşriklerden de olmadı.) [Al-i imran 67]

(Andolsun ki bundan önce, İbrahim’e de rüşdünü [büluğa ermeden önce hidâyeti] verdik. [Onun buna ehil ve müstahak olduğunu] biliyorduk.) [Enbiya 51]

Bu âyet-i kerimeler de İbrahim aleyhisselamın büluğa ermeden önce de, hidâyet üzere olduğunu, aya güneşe tapmadığını göstermektedir. (Beydavi)

kaynak

Burada 'haza rabbi!' ibaresinin önünde hasfedilmiş bir elif var. istifham elifi.. inanmamayı ifade eden elif. yani aslı 'ehaza rabbi!' ama elif hasfedilmiş ve 'haza rabbi!' olarak Kur'an'da var.

Hani bizim Türkçemizde, yaşı oldukça genç gösteren birine yaşı sorulduğunda: mesela 24 gösteriyordur da, o: 38 deyince: sen 38 yaşındasın! diye bir inanmama, dudak bükme ile telaffuz edilir ya... cümle düz söylendiğinde o istifham farkedilmez; ama şaşkınlık işin içine katılınca, ancak farkedilir, aynen bunun gibi...

Burada da bu var!

İstifham elifini görmeyince, İbrahim aleyhisselam'ı zifir inkara sokup çıkarıyorlar maetteessüf ve hatta kimisi daha da ileri giderek, buradan tevhidi pekiştirme metodları bile öngörüyor!

Materyalist felsefe kurgucularının şöyle bir değerlendirmesi var, derler ki:

İlk insanlar korkularını ve sevgilerini neye yönlendirdilerse ona aşırı bir teslimiyet ile tapındılar. Güneşin ışığına hayranlık duydular güneş tanrısı; ayın geceyi aydınlatması ile ay tanrısı, güzel olana duydukları sevgi ile güzellik tanrısı, aşk tanrıçası, savaş tanrısı, bereket tanrısı v.s vs... kendilerine birçok tanrı edindiler.

Zihinleri tekamül ettikçe tanrı sayısını bire indirerek, tek tanrıya inanmaya başladılar.

İnsanlar rablerini aradılar ve buldular!

Bu tekamülün zirvesinde, bütün bu tanrı inanışının, kendi içindeki öz olduğunu fark edene kadar insanın zihni gelişimi sürecektir.

Tanrı -haşa- insanın ta kendisidir...

İnsan ya buna erecektir, ya da eremeyenler, erenlere hizmete mahkum materyaller olarak değerlendirilecektir diğer her materyal gibi.

İşte böylece, ibrahim aleyhisselam'a rabbini aratıp bulduranlar, aslında neye hizmet ediyorlar, farkedilsin...

Bu küçük görünen detayda ne büyük hesaplar gizli...

Mücerred mealden hüküm inşa etmek, korkunç tehlikelidir.

Ebû Dâvud, Tirmizî ve Neseî'nin tahric ettikleri, Cündüb radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

" Kim Kur'an'da görüşüyle söylerse ve bunun üzerine isabetli olsa dahi, hakikaten o hata etmiştir."

Usul ve alet ilimlerine vakıf olanların gayet yakinen bileceği gibi, Kur'an-ı Kerimcin ayetlerindeki kelimeleri kendi has mefhum manası ile değerlendirmek için iniş sebebine, Rasulu Muhterem aleyhisselamdın o ayet hakkındaki beyanına ( izahatına) ve fiiliyatta uygulanış şekline baş vurulur... Bu o ayetin anlaşılması için kaçınılmazdır. Bu tarz bir yola başvurmadan indî ve kaprisli fikirlerini sanki Kur'an'ın ulu mesajı gibi! sunmaya çalışanlar sadece zihni ve anlayışı donuk avam tabakasını aldatabilirler; onların da aldanması kısa sürer, zira ilme muhalefet etme imkanları elhamdülillah yoktur. Bu babda meal ile dini hükümleri ortaya çıkarmak mümkünlüğünün kısa bir mantık muhakemesine ihtiyacı vardır.
 
Üst Alt