Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Peygamberimize ait sanılan uydurma sözler ve uygulamalar

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Gerçekte islamdışı olan fakat İslam inancında olduğu sanılan inanışların aslında temelleri çürüktür, isnad ve metin açısından zayıf yada uydurmadır. Peygamberimize ait olduğu iddia edilen sözlerin, gerçekten ona ait olup olmadığının anlaşılması için, hadis usulüne göre, isnad ve metin açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Oysa bize ulaşan rivayetler yüzyıllardır sadece isnad açısından incelenmiş fakat metin incelemesi önemsenmemiştir. Oysa isnad araç metin ise amaçtır, çünkü asıl önemli olan verilmek istenen mesajdır. İsnad açısından güvenilir kabul edilen sözler , metin olarak incelenmediğinde uydurmaların önüne geçilememiş, hatta isnad açısından da zayıf ve uydurma pek çok söz ve uygulama dinin aslı zannedilerek kabul edilmiş ve doğruluğuna inanılmıştır.


Bu sorgulama ve araştırma eksikliği pek çok yanlış inanışın benimsenmesine yol açmıştır. Kültürel, toplumsal, siyasi, etnik, dinsel yada kişisel çıkarlar için hatta bazen de ‘’iyi niyetle ve Allah rızası için’’ din adına, Allah adına pek çok söz ve davranış şekilleri, dini uygulamalar uydurulmuş , bunların kabul görmesi için de bazen Peygamberimizin , bazen onun ailesinin ve yakınlarının, bazen de din konusunda uzmanlaşmış kişilerin, dini liderlerin, otoritelerin adı kullanılmıştır.

İnsanlar yeterince bilgilendirilmediğinden ve kendileri de konuyu araştırmadıklarından, zaten Kuran’daki ayetlerden de genellikle uzak yada habersiz olduklarından; din konusundaki uydurmaların baskın olduğu, doğruların yanlışlarla birbirine karıştığı, din adına delilsiz pek çok inancın halk arasında yaygınlaştığı hatta Kuran’da bize bildirilene zıt, Kuran’la çelişen, islamdışı pek çok inanışın islamdan zannedildiği, Allah’ın emri sanıldığı, akla mantığa, bilime aykırı pek çok inanışın da din adına kabullenildiği, kötülüklerin alabildiğine yaygınlaştığı, sosyal yaşamda dengesizliklerin arttığı bir durum ortaya çıkmıştır.


Din konusunda doğruyu yanlıştan ayırmada Allah’ın Kitabı yeterlidir,
zaten bu Kuran doğruyu yanlıştan ayırandır. Ancak yine de toplumda çok sağlam delilleri olduğu sanılan bu kökleşmiş uydurma inançların, gerçekte ciddi bir araştırmaya, sorgulamaya tabii tutulmadan kabul edildiği, en sağlam sanılan, herkes tarafından doğru kabul edilen sözlerin ve uygulamaların bile Allah’ın dininden, gerçeklerden uzak, akla mantığa, bilime aykırı ve çelişkilerle dolu olduğu sadece basit bir isnad ve metin tenkidi yapıldığında ve Kuran süzgecinden geçirildiğinde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. En önemlisi de insanların bunları kendi kişisel görüşlerini toplumlara benimsetmek için din adına, peygamberimiz adına, Allah adına uydurmalarıdır. Allah rızasını kazanmak istiyorsak aynı hatalara düşmemeliyiz, çünkü din konusunda asılsız, delilsiz, yalan yanlış şeylere inanmak, onlara göre hayatımıza yön vermek Allah tarafından affedilmeyecek bir suçtur. Allah’ın dini eksiksiz, tastamam, en doğru olandır, en mükemmel yaşam tarzına ulaştırandır; eklemelere, çıkarmalara, uydurmalara ihtiyacı yoktur.


Aşağıdaki örnekler M. Hayri Kırbaşoğlu’nun ‘’Alternatif Hadis Metodolojisi’’ adlı kitabından alınmıştır. Din konusundaki uydurmaların hangi boyutlara vardığını ve doğru sandığımız, toplumda yerleşmiş pek çok inanışın gerçekte yanlış ve uydurma olduğunu ayrıntılarıyla göstermektedir.


‘’Herhangibir kaynakta bir hadisle karşılaştığımızda yapılması gereken nedir?’‘ Sorusunun cevabı, önce isnadın, sonra metnin incelenmesidir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
1)İSNAD TETKİKİ (Hadisin peygamberimize kadar dayandırılması ve kaynak açısından incelenmesi)


Hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf ve ahlak kitaplarında ve halk tipi dini eserlerde isnadsız kaynaksız hadis kullanımı oldukça yaygındır.


a)Kaynak ve isnad sorgulamasının yapılması


b)İsnadların bütünlük ilkesine göre derlenmesi

*‘’Cibril hadisi, Mirac hadisi, Veda Hutbesi diye bilinen hadislerin duyduğumuz yada okuduğumuz şekliyle standart olduğuna, bütün kaynaklarda aynı metnin aktarıldığına dair yaygın ama yanlış bir inanış vardır.Oysa kaynaklar incelendiğinde bunların pekçok sayıda olduğu görülür. Hatta bir genelleme yapılarak şöyle denebilir: ‘’ Bütün kaynaklarda aynı şekilde nakledilmiş standart bir metni olan tek bir hadis dahi bulmak mümkün değildir.’’



c) İsnadların tarihi gelişiminin incelenmesi

* Zenginlik ve fakirlikle ilgili hadis rivayetleri (Başlangıçta az sayıda iken zaman içinde bu rivayetler 82’ye ulaşmıştır)

(Zenginliğin kınanması, fakirliğin özendirilmesi, insanın dünya ve ahiret mutluluğu için gerekli görülmesi inancı)

* Kader ile ilgili hadis rivayetleri (Kaderle ilgili hadis rivayetleri başta 3 iken zamanla 90’a ulaşmıştır)

*Cibril hadisi (Ancak belli bir dönemden sonra hadis kaynaklarında görülmeye başlamıştır)

* ‘’Allah her yüzyıl başında dinini yenileyecek birini gönderir ‘’ inancı (Bu konudaki ravilerin tamamının Mısırlı, Şafii mezhebi mensubu olması ve Irak bölgesinde yaşaması)

* On iki imam inancı (Şii kaynaklardaki rivayetler önceleri 17 iken zamanla 200’e çıkmıştır)



d) Raviler hakkındaki biyografik bilgilerin toplanması

Hadis konusundaki eserler birikimsel mahiyettedir ve pek çok bilgi bu kaynaklarda aynen tekrarlanmıştır. Hadis ravilerinin biyografilerine dair eserlerde tarafsız davranılmamış, aksine kişisel görüşlerin, mezheplerin etkisiyle yazarlar kendi dışındakilerin biyografilerini kısa tutarken, kendilerinden olanların biyografilerini oldukça uzatmışlardır. Ravilerle ilgili bilgilerde, doğum ve ölüm tarihlerinde, çelişki ve tutarsızlıklar vardır. İki ravi arasındaki anormal zaman farkını kapatmak için bazen ravilerin ömürleri anormal biçimde uzun gösterilmiştir.



e) Cerh- tadil bilgilerinin incelenmesi, karşılaştırılması

Bu alanda da otoritelerin şahsi eğilimlerinin yapılan değerlendirmeleri yönlendirdiği, önyargılı olunabildiği, tutarlılık, vb. uygulamalarda ayrımcılık yapıldığı, bu kural bazı ravilere uygulanırken bazılarının açıkça kayırıldığı görülmektedir. (Ebu Hanife, Nuh bin E. Meryem, Ebu Isme, vb.) Raviler hakkındaki hükümler önyargılı, taassup ürünü, yanlış bilgilere dayalı ve asılsız olabilir. İlk dönem kaynaklarında raviler hakkındaki değerlendirmelerin daha makul ve gerçekçi olduğu, geç dönem kaynaklarındaki değerlendirmelerin ise yargılama, hakaret ve tekfire varabildiği görülüyor. Yine bazı tefsirlerin isnadları incelendiğinde, isnadların çoğunun mükerrer olduğu, kaynak gösterilen sözlerin az bir kısmının peygamberimize, büyük bir kısmının başka kimselere ait olduğu hatta tefsircilere ait olmayan yorumların onlara atfedildiği görülmüştür.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
f) İsnad tetkikinin sonuca bağlanması

İsnad ve ravi incelemesi, bir insanın (muhaddis) bir başka insan (ravi) hakkındaki değerlendirmesi olduğundan varılacak sonuçlar görecelidir.




2)METİN TETKİKİ VE TENKİDİ


Bir hadisin sıhhatini belirlemede nihai kriter, isnad değil metindir.

Metin tenkidi önde gelen sahabeler tarafından da kullanılmış bir yöntemdir ancak zamanla önemsenmez hale gelmiştir.

*Hz. Aişe, peygamberimizin Rab’bini gördüğünü iddia edenleri 6-Enam-103 ayetine dayanarak reddetmiştir.


*Hz. Aişe ve İbn Abbas ‘’Ölü, ailesinin ağlamasından dolayı azaba uğrar’’ şeklindeki hadis rivayetini reddetmişlerdir.


*Hz. Ömer ‘’Bir eve girerken üç defa izin istenmesine dair hadis rivayetini 24-Nur-28 ayetine aykırı olduğu için reddetmiştir.



a) Hadislerin Kuran ölçüsüne vurulması

Kuran’da pek çok ayette peygamberimize kendisine vahyedilene uyması emredilmiştir. (7-Araf-203, 6-Enam-50, 106, 10-Yunus-15, 109, 46-Ahkaf-9, 33-Azhab-2). Dinin esaslarının belirlenmesinde başvurulacak bilginin’’kesin’’ bir bilgi olması çok önemlidir. Elimizdeki mevcut bütün hadislerse ‘’ahad’’ hadis kategorisinde olup, peygamberimize aidiyetleri ‘’kesin’’ değil, ‘’zanni’’ dir. Metin tenkidinde, hadislerin Kuran süzgecinden geçirilmesi yani Kuran’a uygun olanların kabul edilmesi, aykırı olanların reddedilmesi, Kuran’ı anlamada bütünlük ilkesine uyulması gerekir. ‘’Kuran ve hadis, sünnet birbirinin tamamlayıcısıdır, aralarında bir aykırılık yoktur’’ iddiaları gerçekleri yansıtmıyor. Elimizdeki onbinlerce hadisin içinde Kuran’a aykırı pekçok rivayet vardır. Hatta bazı kişiler, peygamberimizin lehine olmak şartıyla hadis uydurmayı açıkça savunmuşlardır. Kuran’a aykırı hadis rivayetlerine örnekler:



*Zina edenlerin recmedilmesiyle ilgili hadis rivayetleri(24-Nur-2; zina eden erkek ve kadının cezaları).


*’’Güneş ve ay kıyamet günü dürülüp sarılarak ateşe atılmış iki öküz (gibi) dir’’ hadis rivayeti (14-İbrahim-33)

*Veli izin vermedikçe nikahın caiz olmadığı

*Ölü için yapılan hac ve tutulan oruç

*Müşriklerin ölen çocuklarına ahirette müşrik muamelesi yapılması (6-Enam-164), cahiliye döneminde diri diri gömülen kız çocuklarının da cehennemlik olduklarına dair rivayetler (81- Tekvir-8,9)

*’’Dünya müminin hapishanesi, kafirin ise cennetidir’’ rivayeti ve dünyaya olumsuz bakan zahidlik inanışı (2-Bakara-201)

*Bazı insanların hesapsız cennete gireceği ile ilgili hadis rivayetleri (21-Enbiya-23)

*En şerli yerlerin çarşılar olduğu ile ilgili rivayetler (Peygamberimiz ticaretle uğraşıyordu)


*Kocası izin vermedikçe kadının kendi malında tasarrufta bulunamayacağı rivayetleri (2-Bakara-237, 4-Nisa-4)

*Havva olmasaydı hiçbir kadın kocasına ihanet etmezdi ve Havva Adem’i ayarttı rivayetleri (2-Bakara-35,36)


*Gayb ile ilgili rivayetler




b) Hadislerin mütevatir, maruf veya meşhur sünnetler ölçüsüne vurulması (Rivayetler mütevatir ve ahad olarak ikiye ayrılır. Mütevatir olmayan tüm rivayetler ahad haberdir ve kesin bilgi ifade etmez, zandır.Mütevatir, yalan üzere ittifak etmesi pratikte imkansız olan kalabalık bir grubun naklettiği ve her tabakada da muhafaza edilen haberlerdir.Bu kurala uyan örneklerin sayısı oldukça azdır, uymayanların yani uydurmaların sayısı ise oldukça fazladır. Hadis kaynaklarında pekçok mütevatir hadis bulunduğu iddiası asılsızdır. Çünkü kaç kişinin rivayetinin mütevatir sayılacağı konusu bile tartışmalıdır, bazı alimler mütevatir olarak bize ulaşan hiçbir hadis bulunmadığını söylerken bazıları da dört ile bin beş yüz arasında değişen sayıda kişinin rivayetinin mütevatir sayılacağını iddia ediyorlar. Elimizdeki bütün hadisler ahaddır, çünkü mütevatir-uygulama olarak değil, ravisi, isnadı bulunan bir hadis olarak- mevcut değildir. )



*Adı Ahmet yada Muhammet olanları öven, bu isimdeki hiç kimsenin cehenneme girmeyeceğini ileri süren hadis rivayetleri


*Cehennemden kurtulmanın çarelerini gösteren, ‘’Kim şunu yaparsa cehennemden kurtulur’’ iddiaları içeren ama çare olarak basit bazı iyilikleri gösteren hadis rivayetleri

*Kadınların guslederken saç örgülerini açmaları gerektiğini iddia eden hadis rivayetleri (Hz. Aişe reddetmiş)


*’’Namaz kılanın önünden eşek, kopek ve kadın geçerse namazı bozulur’’ şeklindeki hadis rivayeti (Hz. Aişe reddetmiş)


*Kandil gecelerini (Kadir, Mirac, Mevlid, Regaib, Beraat) kutlamak, ihya etmek, o gecelere mahsus özel ibadetlerde bulunmak, bunlara mübalağalı sevap ve faziletler atfetmek şeklindeki uygulamalar (Peygamberimizin kendisinin bu geceleri fiilen kutlamadığı bilinen bir gerçektir)


*Ölülerin ardından Kuran okunması, Kuran’ın hatmedilmesi uygulamaları (Peygamberimiz döneminde yapılmamış)

*’’Kişiye hanımını neden dövdüğü sorulmaz’’ şeklindeki hadis rivayeti (Peygamberimiz hayatında eşleri yada başkaları olsun ne bir kadına nede bir kıza bir fiske bile vurmamıştır)


*Çocuklara 7 yaşına gelince namaz emredilmesi, 10 yaşına gelince kılmazlarsa dayakla namaza zorlanmaları gerektiği iddiası (Peygamberimiz çocuklara karşı çok merhametliydi; hutbe sırasında kucağına torununu alması, vb. örnekler)




c) Hadislerin Umumul Belve kriterine göre değerlendirilmesi (Herkesi ilgilendiren, herkesin bilmesi gereken bir konudaki hadis, pek çok kişi tarafından rivayet edilmiş olmalıdır)

*’’Başlarına kadın geçiren bir kavim felah bulmaz’’ şeklindeki hadis rivayeti (ferdi mutlak- sadece bir kişinin rivayet ettiği bir hadis )

*’’Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır’’ şeklindeki hadis rivayeti (Uydurma bir hadis ve sahih isnadı yok)




d) Kalabalık bir grup önünde gerçekleşen bir olayın sadece birkaç kişi tarafından rivayet edilmesi


*Reddi Şems hadisi ( Peygamberimizin başı Hz. Ali’nin kucağında iken vahiy gelmesi, o sırada Hz. Ali’nin namazı kaçırması nedeniyle peygamberimizin dua etmesiyle, güneşin battıktan sonra tekrar doğduğu ile ilgili hadis rivayeti)

*Peygamberimizin mucizelerine dair hadis rivayetleri (İlk siyer kitaplarında mucizelerden pek sözedilmezken, sonradan sayıları yüzlerce kat artmış)



e) Hadislerin tarihi gerçeklere ters düşmesi, yaşanmış olayların geriye yansıtılması

*Miracla ilgili hadis rivayetinde peygamberimize üç şey verildiği (Namaz, Bakara suresinin son ayetleri, şirk koşmadan ölenin bağışlanacağı vaadi) ile ilgili rivayet: Miracda söylendiği iddia edilen bu sözün hadis olması mümkün değil, çünkü Bakara suresi tamamen Medine’de nazil olmuş

*Peygamberimizin vefatından epey sonra ortaya çıkan fırkalara dair hadis rivayetleri


(‘’Tabiinin hayırlısı Uveys’tir’’, vb. Oysa ‘’tabiin’’ kavramı peygamber dönemi sonrasına ait bir kavram)


*Kıyametin vakti ile ilgili hadis rivayetleri (‘’Kıyamet alametleri iki yüz yılından sonradır’’. Oysa Peygamberimiz döneminde takvim uygulaması yoktu, Hicri takvim uygulaması Hz. Ömer döneminde başlamış. Kesin tarih içeren ve belli bir takvim yılını belirten tüm hadisler aynı durumdadır)

*’’Allah’a ve ahirete inananların hiç hamama girmemesi gerektiği ile ilgili hadis rivayetleri (Peygamberimiz döneminde hamam kültürünün olmadığı biliniyor)


*Peygamberimizin Allah’a, ümmetini kıtlıkla denememesi, kendileri dışından bir düşmanı başlarına musallat etmemesi konusundaki duası ve Allah’ın vaadi (Tarih boyunca müslüman olmayan kişiler defalarca müslümanlara musallat olmuştur)

*’’Bilinen on emmenin süt haramlığına yol açacağına dair bir ayetin Kuran’da nazil olduğu, sonra bunun bilinen beş emmeyle neshedildiği, peygamberimiz vefat ettiğinde bunların hala Kuran ayeti olarak okunduğu’’ şeklindeki hadis rivayeti



f) Hadislerin dil ve yöntem açısından problemli olması: Hadis rivayetinin metninde komik, yapmacık, çirkin ifadelerin olması, hadisten çok doktor reçetesine yada üfürükçülerin muska ve yazılarına benzemesi, vb.

*Kader kelimesinin sözlük anlamının genişlemesi peygamberimizden çok sonra olmuş (dolayısıyla peygamberimizin o anlamda kullandığı iddiası yanlış)


*Halife, hilafet, vb. siyasi kavramların yeraldığı hadis rivayetleri


*Cevşen duası (Bu duanın isnadı, kaynağı yok, dua metni aşırı uzun, duada cümle sonlarında ses uyumu, nakaratlar ve yapmacık ifadeler var) (Peygamberimizin duaları birkaç satırı geçmiyor)

*Hadis ravilerin hadisleri söylerken arada ‘’yani’’ diyerek açıklaması, ancak bu açıklamaların zamanla peygamberimize ait sanılması


*Hadisin müstehcen, rahatsız edici unsurlar içermesi (Örnek:‘’Faizin en azının günahı bile, kişinin annesiyle zina etmesinden şu kadar büyüktür’’ şeklindeki hadis rivayeti)




g) Hadislerin abartılı vaatler yada tehditler içermesi (Kolay yoldan köşeyi dönmek isteyenler için)


İleri derecede dindarlık iddiasında bulunan bazı sofu ama cahil çevrelerin, insanları iyiye teşvik etmek, kötülükten sakındırmak amacıyla, ‘’Allah rızası için’’ hadis uydurdukları da kaynaklarda geçmektedir.

*’’Kim çarşıya girer de:’Allah’tan başka ilah yoktur,….’ derse, Allah ona bir milyon sevap yazar, onun bir milyon günahını siler, onun derecesini de bir milyon derece yükseltir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Kim hergün yüz defa İhlas suresini okursa … cennete girer’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Kim günde iki yüz defa İhlas suresini okursa, borcu hariç elli yıllık günahları silinir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’İlk defa içki içeni dövünüz, ikinci defa içeni de dövünüz…beşinci defa içerse onu öldürünüz’’ şeklindeki hadis rivayeti



ğ) Hadisin önceki din, kültür ve medeniyetlerden alındığını gösteren ipuçlarının bulunması (İsrailiyat, Mesihiyat denilen, İslam kültürüne dışardan sokulan bu bilgilerin çoğu, açıkça değil ama hadis şeklinde dine sokulmuştur )

*’’Allah kıyamet günü şöyle der: ‘Ey Ademoğlu, ben hasta oldum beni ziyeret etmedin,…, senden su istedim vermedin, Ey Rab’bim Sen alemlerin Rab’bisin, Sana nasıl su vereyim ki? …’’ (Kudsi hadis rivayeti- İncil’de benzer ifadeler var)

*Zina edenlerin recmedilmesi ile ilgili hadis rivayetleri

*Farelerin İsrailoğullarının mutasyona uğramaları sonucu oluştukları inancı


*’’Güvercinler gibi safdil, yılanlar gibi akıllı olun’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır’’ (kudsi hadis rivayeti)


*Gelecekte beklenen kurtarıcı Mehdi ve Mesih inancı




h) Dış dünyada yaşanan gerçekliklere, tecrübe ve deneylere ters düşmesi, mitolojik özellikler taşıması

*Kaf dağıyla ilgili rivayetler (Yeşil taştan olan ve dünyayı kuşatan)

*Dev bir insana dair rivayetler (1666m. uzunluğunda bir firavun)

*Dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğu, öküz başını sallayınca deprem olduğu ile ilgili hadis rivayetleri (Risale-i nurlarda yorumlanıyor)


*’’İnsanların en yalancıları kuyumcularla boyacılardır’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Dünyanın ömrü yedi bin yıldır ve biz yedinci bin yıldayız’’ şeklindeki hadis rivayeti (Peygamberimizden sonra yaklaşık on beş yüzyıl geçti)


*’’Bir kimse konuşurken aksırırsa bu onun doğru söylediğini gösterir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Yangın gördüğünüzde tekbir getiriniz, çünkü tekbir onu söndürür’’ şeklindeki hadis rivayeti


*Çörek otu, acve hurması yiyenin hastalanmayacağına dair, vb. hadis rivayetleri


*Cevşen, karınca, vb. duaların her türlü sorunu gidereceğine, kişiye zarar gelmeyeceğine, üzerinde taşımakla tüm günahların affedileceğine dair inanışlar, bunların muska olarak kullanılması (İsnadı ve kaynağı belli olmayan, halk arasında yaygın, uydurma pek çok dua)
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
ı) Akla ve mantığa ters düşmesi, saçma olması

*’’Pirinç insan olsa idi halim selim bir adam olurdu, onu yiyen mutlaka doyar’’
şeklindeki hadis rivayeti

*’’Ceviz şifadır, peynir hastalıktır, mideye inince şifa olur’’
şeklindeki hadis rivayeti

*’’Horoza sövmeyin, çünkü o benim dostumdur. Ademoğlu onun sesinin kıymetini bilseydi, tüyünü ve etini altınla tartarak satın alırdı’’ şeklindeki hadis rivayeti

*’’Eşeğin sesini işittiğiniz zaman da şeytandan Allah’a sığının, çünkü o da şeytanı görmüştür’’ şeklindeki hadis rivayeti

*Ateşte pişmiş yemek yiyenin abdest alması gerektiğine dair hadis rivayeti

*’’Sayfalarınızın mürekkebini topraklayın, bu daha iyi sonuç getirir, çünkü toprak mübarektir’’ şeklindeki hadis rivayeti

*Cennetliklerin çoğunun fakirler, cehennemliklerin çoğunun da kadınlar olduğu ile ilgili hadis rivayetleri


*’’Her kim gece çokça namaz kılarsa, gündüzün yüzü güzel olur’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Muhammed olmasaydı Adem’i yaratmazdım, Muhammed olmasaydı cennet ve cehennemi de yaratmazdım’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Kim ben müminim derse o kafirdir, kim ben alimim derse o cahildir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Allah’u Teala her Cuma günü altı yüz bin günahkarı cehennemden azat eder. Bunların hepsi de cehenneme layık olup Cuma gününün bereketiyle cehennemden çıkarılır’’ şeklindeki hadis rivayeti



i) Hadislerin siyasi, kelami, fıkhi, etnik, vb. sürtüşme ve tartışmaların izlerini taşıması


*İmamların Kureyş’ten olması gerektiği, Kureyş’ten on iki imam yönetimde olduğu sürece insanların huzur ve saadet içinde olacağı, Muaviye ve Hz. Ali’nin faziletleri, Peygamberimizden sonraki siyasi kargaşalarda rol alan sahabelerin lehine yada aleyhine rivayetler


*’’İblisin ayak bastığı yer Basra, yavruladığı yer Mısır’dır’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Hariciler cehennemliklerin kufuryokleridir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*’’Kader konusunda konuşmayınız. Çünkü o, Allah’ın sırrıdır, Allah’ın bu sırrını ifşa etmeyiniz’’ şeklindeki hadis rivayeti (Kader konusu peygamberimizden sonraki dönemde tartışma konusu olmuş peygamberimiz döneminde değil)




j) Hadislerin mitolojik ve efsanevi unsurlar içermesi

*’’Allah melekleri iki kolunun ışığından yarattı’’ şeklindeki hadis rivayeti


*Farelerin Yahudi olduğu, kedinin aksırığından yaratıldığı, istakozun önceden terzi olduğu, yeryüzünün bir balığın sırtında olduğu, devenin şeytandan yaratıldığı, Süheyl yıldızının önceden Yemen’de bir vergi toplayıcısı olduğu, horoz ve karganın içki arkadaşı olduğu, siyah kufuryoklerin cinlerden olduğu, keçilerin cennetten oldukları, güneşin şeytanın iki boynuzu arasından doğduğu, Allah’ın bir bulut içinde olduğu, vb. rivayetler

*Kaf dağı efsaneleri


*Zulkarneyn ile ilgili mitolojik rivayetler


*Hacerul esved’in cennetten geldiği, müşriklerin günahlarının onu siyahlaştırdığı ile ilgili hadis rivayetleri


*Halk efsaneleri



k) Hadislerin bilimsel gerçeklere ters düşmesi

*Hz. Nuh’un gemisi ile ilgili ayrıntılı bilgi veren hadis rivayetleri


*’’Patlıcan ne için yenirse ona yarar, keşkek sırtı kuvvetlendirir’’ vb. hadis rivayetleri


*Yılanların körlüğe sebep olduğu şeklindeki hadis rivayeti


*’’Burundan kıl çıkması cüzzam hastalığından emin olunması demektir’’ şeklindeki hadis rivayeti


*Sağlık ve tedavi ile ilgili hadis rivayetleri, tıbbi nevevi (Peygamberimiz döneminde uygulansa bile günümüzde bilimsel bir geçerliliği yok, tarihi açıdan o dönemin özelliklerini yansıtıyor)



l) Sezgisel olarak bir hadisin uydurma olduğunun tespiti

( İslamın amaçları ve temel esasları konusunda bilgiye, aklı selime ve sorgulayıcı bir mantığa sahip her müslüman, daha ilk bakışta bazı hadislerin uydurma olduğunu farkedebilir. Günümüzde halk islamı denen anlayışın hakim olduğu çevrelerde, bu özelliklere sahip her müslümanın kolayca teşhis edebileceği yüzlerce mevzu yada münker hadis kitlelerin din anlayışını olumsuz yönde etkiliyor.)



m) Kıyas ve icmaya aykırılık (Bu konulardaki rivayetler çelişkilerle doludur)

*’’Kuran’da önce on emmeyle süt haramlığının oluşacağına dair bir ayetin olduğu, sonra bunun beş emmeyle haramlığın oluşacağıyla ilgili bir ayetle neshedildiği ve peygamberimiz öldüğünde de bunların Kuran ayeti olarak okunuyor olduğu şeklindeki hadis rivayeti

*Ezan uygulamasının nasıl başladığı ile ilgili hadis rivayetleri


*Miraç ile ilgili hadis rivayetleri


*Peygamberimizin nasıl hac yaptığı ile ilgili hadis rivayetleri


*On iki imamla ilgili hadis rivayetleri
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
*’’Kader konusunda konuşmayınız. Çünkü o, Allah’ın sırrıdır, Allah’ın bu sırrını ifşa etmeyiniz’’ şeklindeki hadis rivayeti (Kader konusu peygamberimizden sonraki dönemde tartışma konusu olmuş peygamberimiz döneminde değil)
Değerli Abim, kaderin beş bahsi vardır. Biri ilmi olmayan cüzzi-i iradeye tealluk eden kader. İkincisi ilme tabi yani itikada ait kaderdir. Üçüncüsü, imana ait kader. Bir diğeri eşyadaki hilkat, hikmet ve kudret; ölçü manasında kader. En sonuncusuda ruh, ruhun hilketi, mahiyeti gibi ait kaderdir ki mahremdir. Bu hususta konuşulması sakıncalıdır. Zira, Allah ruh konusuda çok az ilim vermiştir.

İşte gördün ki, hadis Kur'ana aykırı değil. Elbette Allah'ın az ilim verdiği bir şey, "bilmediğiniz şeyler hakkında tartışmayın" ayetine göre münakaşası, bahsi sakıncalıdır. Zira, insan Allah'ın verdiği ilimden başkasını bilmez. Demek o beşinci kısım kader hakkında ne kadar konuşsa beyhudedir.

Hem kendinde diyorsun, kader konusu peygamberimizden sonraki dönemde olmuş. Çelişki oluyor.
Madem böyle bir hadis uydurulmuş, bunu uyduranları kaderi tartışma konusu yapmakla suçlamaman lazım. Çünkü, hadisi uyduran önce kendisi tabi olurdu. Uyduran başka tartışan başka diyorsan yine çelişkidir. Neyse!

Rast gele bir kaç hadis daha seçeceğim.


Duhacigim sen bir tevil yaptin ama bana göstersene bu saydigin bes seyim mahiyeti nedir hangi ayettir?Lütfen ama Celiski senin verdigin tevilden kaynaklanmasin sakin?
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
*Ezan uygulamasının nasıl başladığı ile ilgili hadis rivayetleri

Buyur Abi Ezanın nasıl başladığına dair senin kaynağını dinliyelim.



Kaynagi Kuran olmayani kabulde zorlandigimdan ben kaynagin dogrulugu dedim yani sen benden bir seyler uydurmami istersen ben kacarim bu isten Illaki elde olan bir seye olmadik hikaye uyduruldugudur konu bilgilerine DUHAcigim....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi sonuçta Ehl-i Sünnette kadere ait beş husus vardır. Bunlardan beşincisi hakkında bilgi sahibi olunmadığından konuşulması sakıncalıdır. Sonuşta Kur'an'da ruh hakkında çok az şey öğretildiği söylenmiyor mu?

1)Cüzzi irade: Bu ilimsel değil, vicdanidir. Herkez, vicdanen iyi veya kötü arasında tercih yapma iradesine sahip olduğunu bilir. İnsan kötü bir şey yaptığında sorumluluktan kurtulmamak için cüzzi irade karşısına çıkar der" yapan sensin, hür iraden ile yaptın, başına gelen her kötülük kendi kusurundur." İyi birşey yaptığında kibire girmemesi için kader karşısına çıkar der "haddini bil başınıza gelen her iyilik ALLAHTANDIR

2)İlmi kaderdir. (Bu forumda bu konuda yazılar yazıldı ve yazdım oraya müracat edersin)

3)İmana ait kader: Yani, Allah'ın olmuş ve olacak her şeyi bilmesidir.
Mesela hava tahmincileri der "yarın yağmur yağacak" Yağmur hava tahmincisi yağmur yağacağını bildiği için yağdığını söylemek komiktir. Allah insanın ne işleyeceğini muhakkak bilir. Bilmesi Allah'ın onu zorladığı manasına gelmez. Mesela biri içki içeceğini Allah ezelden bilir. Bilmesi Allah'ın ona zorla içki içirdiği anlamına gelmez. (DAha pek çok husus vardır=)

Eğer Allah'ın olmuş ve olacak herşeyi bilmediğini düşünüyorsan Allah'a KUSUR isnad etmektir.

4)Herşeyin bir ölçü ile yaratıldığını bize öğreten kaderdir. Dünyada tesadüfe tesadüf olmadığını ve herşeyin Kudret ve Hikmet ile yapıldığını bize öğreten kaderdir. Örneğin, insanın mükemmel yapısı, güneşin yörüngesi. Dağların kazık olması vesaire

5)Ruha ait kader. Zaten Allah ruh hakkında fazla bir bilgi vermemiştir.




Hani bir tek ayet yok?Allah hayrini versin Duhacigim.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi yazıların içindeki ayetleri göremediyesen sana daha ne derim.


Ayet bilmek, ezberlemek mühim değil. Onu 3 yaşındaki oğlum yapıyor. Mühim olan onları yerinde kullanabilmektir.

Bak bir tanesini örnek vereyim, kalanı sen bul:


1)Cüzzi irade: Bu ilimsel değil, vicdanidir. Herkez, vicdanen iyi veya kötü arasında tercih yapma iradesine sahip olduğunu bilir. İnsan kötü bir şey yaptığında sorumluluktan kurtulmamak için cüzzi irade karşısına çıkar der" yapan sensin, hür iraden ile yaptın, başına gelen her kötülük kendi kusurundur." İyi birşey yaptığında kibire girmemesi için kader karşısına çıkar der "haddini bil başınıza gelen her iyilik ALLAHTANDIR

Nisa suresi 79: Başınıza gelen her kötülük kendi kusurunuzdandır. Başınıza gelen her iyilik Allah'tandır.

Buyur Abi işte sana bilmece, yazdığım yazı içinde gizli ayeti bul :)



Duha sana bir soru?Bu forumda kactane bu isi iyi bilen vardir?Ama yinede sana diyorum hic bir ayet yoktur önceki yazinda...Cünki burada acik bir platforumdasin ve sadece Metin mete okumuyor veya Radikalde okumuyor Bekirde okumuyor hite bakarsan görürsün son yazdigin hitle bir sonrakine.Ben yine diyorum yazinda ayet yoktur.Gösterdiginide ekle tümden ver...Ona göre bizde okuyalim anlayalim degilmi?
 

Melih

New member
Katılım
9 Mar 2009
Mesajlar
2
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Selamlar,

Allah rızası için aşağıdaki ayet hakkında tefekkür edin.

Al-i İmran 7


Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi sen göremiyorsan ben ne yapayım? Aha alıntı yaptığın yerde ayeti vermişim.

Ayrıca ben kitlesel hareket etmem. Üstad'ım bana "tek tek" metodunu öğretmiş" Hal böyle olunca ben muhattabımın kabiliyetine göre yazarım. Sen de akıllı birisin, yazdıklarımdaki ayeti görebilecek kapasitedesin.

Madem birinci örneğimi kabul etmedin bir tane daha veriyim.

4)Herşeyin bir ölçü ile yaratıldığını bize öğreten kaderdir. Dünyada tesadüfe tesadüf olmadığını ve herşeyin Kudret ve Hikmet ile yapıldığını bize öğreten kaderdir. Örneğin, insanın mükemmel yapısı, güneşin yörüngesi. Dağların kazık olması vesaire

Her şeyi Biz bilgisi bizde olan belirli bir kader (bir ölçü ile) ile indiririz. (Hicr Suresi: 21.)

Abi diğer ayetleri de sen bul yafv



Acik bir platforumda oldugunu unutma sadece ben okumuyorum hepsini yazki bizde cevap yazalim..Ama diyorsanki senle konusacagim hemen vereyim msn mi orda bende sana gördüklerimi hemen bildireyim degilmi?.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi,biz münazara edelim kardeşler müşahit olsun. Ne zarar eder? Herkez kabiliyetine göre istifade etsin.

Hürriyet bu değil midir?

Neyse, hala ayet vermediğimi düşünüyor musun?

Muhabbete




Acik platforumda hala ayetiniz yoktur ikisini verdiniz digerlerinide verirseniz gercek konuya girecegiz Insallah..Bak arkadas dahi bizi Ali Imran 7 ile ikaz ediyor gördüysen....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi sonuçta Ehl-i Sünnette kadere ait beş husus vardır. Bunlardan beşincisi hakkında bilgi sahibi olunmadığından konuşulması sakıncalıdır. Sonuşta Kur'an'da ruh hakkında çok az şey öğretildiği söylenmiyor mu?

1)Cüzzi irade: Bu ilimsel değil, vicdanidir. Herkez, vicdanen iyi veya kötü arasında tercih yapma iradesine sahip olduğunu bilir. İnsan kötü bir şey yaptığında sorumluluktan kurtulmamak için cüzzi irade karşısına çıkar der" yapan sensin, hür iraden ile yaptın, başına gelen her kötülük kendi kusurundur." İyi birşey yaptığında kibire girmemesi için kader karşısına çıkar der "haddini bil başınıza gelen her iyilik ALLAHTANDIR

2)İlmi kaderdir. (Bu forumda bu konuda yazılar yazıldı ve yazdım oraya müracat edersin)

3)İmana ait kader: Yani, Allah'ın olmuş ve olacak her şeyi bilmesidir.
Mesela hava tahmincileri der "yarın yağmur yağacak" Yağmur hava tahmincisi yağmur yağacağını bildiği için yağdığını söylemek komiktir. Allah insanın ne işleyeceğini muhakkak bilir. Bilmesi Allah'ın onu zorladığı manasına gelmez. Mesela biri içki içeceğini Allah ezelden bilir. Bilmesi Allah'ın ona zorla içki içirdiği anlamına gelmez. (DAha pek çok husus vardır=)

Eğer Allah'ın olmuş ve olacak herşeyi bilmediğini düşünüyorsan Allah'a KUSUR isnad etmektir.

4)Herşeyin bir ölçü ile yaratıldığını bize öğreten kaderdir. Dünyada tesadüfe tesadüf olmadığını ve herşeyin Kudret ve Hikmet ile yapıldığını bize öğreten kaderdir. Örneğin, insanın mükemmel yapısı, güneşin yörüngesi. Dağların kazık olması vesaire

5)Ruha ait kader. Zaten Allah ruh hakkında fazla bir bilgi vermemiştir.


Selamün Aleyküm,Elimde bir calisma var ve bu Ehli Sünnet itikatinin Mäturidi ekolü alimlerindenki biz Türklerinde normalde bagli oldugu ekoldür.

Ebu'l-Mu'în en-Nesefî(ölm. 508/1115)Bu ekole göre;Pro.Dr.Hüseyin Atayin bir calismasi;

Elimizdeki akait kitaplarındaki kader anlayışının Kuran’daki kader kavramıyla bir ilgisi yoktur.

Kur'an'da, bugün benimsenen şekliyle bir kader olmadığı gibi, "kadere iman" diye bir tâbir de yoktur.

Bu gerçek, İslam ilahiyatının ünlü isimlerin den Hüseyin Atay tarafından 1960 yılında yayınlanan "Kur'an'da İman Esasları" adlı doktora teziyle orta*ya konmuştu. Bu, bildiğimiz kadarıyla İslam tarihinde ilk kez ortaya atılan bir tezdi. Atay Hoca bu tezi yüzün*den, Ehlisünnet akidesini bozmakla suçlandı.

Atay, bir ilim adamı sıfatıyla çalışmalarını sürdür*dü. Çalıştığı konulardan biri de, mensubu bulunduğu Eh*li sünnet inancının temel kitaplarından bazılarını yaz*mış bulunan ünlü Mâtürîdî kelamcısı Ebu'l-Mu'în en-Nesefî (ölm. 508/1115)nin düşünce dünyası idi.

Bu çalışmanın bir parçası olarak, Atay Hoca, Nesefî'nin, el yazması halinde duran eseri "Tabsıratü'l- Edille"nin 18 yazma nüshasını karşılaştırarak bir ba*sımını yapmak istiyordu. Bunu yaptı ve o eserde şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştı: Ehlisünnet mezhebinin inanç te*mellerini belirleyen en büyük ekol olan Mâtürîdîlik'in en önemli isimlerinden biri olan Nesefî, kader konu*sunda Hüseyin Atay'ın söylediğinin aynısını söylü*yordu. Atay'dan 850 yıl önce... Eseri, birçok benzerleri gibi, el yazması halinde beklediği için düşünceleri saklı kalmıştı.

Ebu'l-Mu'în en-Nesefî, anılan eserinde imanın şartları konusunda şöyle diyor: "İman esaslarına ge*lince bunlar, 5 tanedir: 1. Allah'a, 2. Meleklere, 3. Kitaplara, 4. Peygamberlere, 5. Âhirete iman- Aynen bunun gibi ibadetler de 5'e ayrılır»- (Nesefî'nin Tabsıra'sından naklen Atay; Kur'an'da İman Esasları, 146)

Nesefî burada iki Kur'andışılığı aynı anda düzelt*miştir: 1. Kur'an'ın gösterdiği iman esasları içinde kadere iman diye bir şey yoktur, 2.Geleneksel kabullerin "İslam'ın Şartları" diye öne çıkardığı beş kavram İslam'ın şartı değil, İslam 'daki temel ibadetlerdir. İslam'ın şartları Kur'an'ın bütün hükümleridir.

Peki, kadere iman nereden ve nasıl çıktı ve iman esasları arasına nasıl sokuldu?

O tâbir, İslam inançlarının içine, bir hadise, daha doğrusu hadis diye ortalıkta dolaştıralan bir söze dayanı*larak sokulmuştur.

Kader sözcüğü Kur'an'da 11 yerde geçmekte ve tümünde de "ölçü" anlamında kullanılmaktadır. Türkçe'deki "miktar" (Arapça özgün şekliyi mikdar) sözcüğü de ölçü anlamındadır ve kader kökündendir. Allah her şeyi bir Ölçüye göre yapıp yönetmekte*dir. Platon'un güzel deyimiyle "Tanrı hep geometri kullanmaktadır." Her şeyin hazinesi onun katındadır ve O, o hazineden her şeyi belli bir ölçü içinde indir*mektedir. (Hicr, 21) Gökten su ölçüyle iner (Müminûn 18; Zühruf, 11); inen suyun yeryüzünde vadilerde dolaş*ması bile ölçüyledir. (Ra'd, 17) Topraktan pınarlar fış*kırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir öl*çüye göredir. (Kamer, 12)

Tüm bu ölçüye bağlılıklar, kader kelimesi veya tü*revleri kullanılarak ifade edilmiştir. Ve bu ifadelerle önümüze konan kader kavramının temel amacı, insa*nın fiillerinin belirlenmiş olduğunu değil, varlık ve oluşta keyfilik ve rastlantının bulunmadığını göstermektedir.


 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Kur'an, kader kavramıyla varlık ve oluşta tesadüfün değil, ölçü ve bilincin egemen oldu*ğuna dikkat çekmek peşindedir.

Kur'an, kader kavramıyla "sünnetullah" da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir.
Bu kullanım, şu ayetlerde herkesin anlayabileceği açıklık*tadır: Ra'd, 8, 17; Hicr, 21; Müminûn, 18; Ahzâb, 38; Şûra, 27; Zühruf, 11; Kamer, 49; Talâk, 3; Mürselât, 22) Ahzâb 38. ayette hem kader sözcüğü, hem de sünnetullah(Allah'ın tavrı-tarzı) tamlaması kullanılarak Tanrı'ın varlığa koyduğu yasaların değişmezliği gösterilmiştir. Bu ayette ayrıca, kader ile sünnetullah kavramlarının eşanlamlı olduklarına da dikkat çekilmiştir. Sünnetulahın değişme ve bozulmaya asla uğramayacağı bir çok ayette, pekiştirilmiş ifadelerle verilmiştir. (bk. İsra, 77; , 62; Fâtır, 43; Fetih, 23)

Kader kökünden gelen ve ölçüye bağlamak an*lamında olan "takdir" sözcüğü de tabiat kanunları, de*ğişmez ölçüler, yani sünnetullah anlamında kullanıl*mıştır. Bu kullanıma göre, Ay ve Güneş'in belirlenmiş Ölçülere göre seyretmeleri, göklerin düzenlenmesi, kısa*cası her türlü iş ve oluşun, her türlü yaratılış ve yaratı*şın seyri Allah'ın bir takdiridir, (bk. En'am, 95; Furkan, 2; Yâsîn, 38; Fussilet, 12)

Allah'ın isim-sıfatlarından olan ve Kur'an'da 39 yerde geçen Kadîr ile 7 yerde geçen Kadir sözcükleri de kaderle aynı kökten gelen kelimelerdir. İkisinin söz*lük anlamı da "her şeyi kudretiyle belirleyen, öl*çüye bağlayan" demektir.

Yine Allah'ın isim-sıfatlarından biri olan ve Kur'an'da 3 yerde geçen Muktedir sözcüğü de kaderle aynın kökten olup "kudretiyle her şeyi bir ölçüye bağlı olarak çekip çeviren" de*mektir.

Kur'an'daki kaderin anlamı budur. Ve bu anlamda bir kaderin değişmezliği, Allah'ın tabiata, varlığa koy*duğu yasaların değişmezliğidir ki, Kur'an bunu açıkça ve defalarca ifade etmiştir.

Bu değişmezlerin insanın fiilleriyle, iradesi ve öz*gürlüğü ile bir ilgisi yoktur. Oradaki değişmezlik, ka*nunların Yaratıcı tarafından koyulmasıdır. İnsan fiil*lerinin Yaratıcı tarafından Önceden belirlenmesi değil*dir.

Biz, varlığın ve evrenin yönetimine, iş ve oluşa, ontolojik yapıya ilişkin kanunlar koya*mayız; bizim böyle bir yetkimiz yoktur. Ama biz, kendi fiillerimiz, yönetimimizle ilgili ka*nunlar koyarız ve koymalıyız.

Kur'an'daki kader, İbn Teymiye'nin deyimiyle yaratılışla ilgili ontolojik bir kavramdır; din ve davranışla ilgili bir kavram değil... (bk. İbn Teymiye; el-fur kan, 98-99) Yine İbn Teymiye'nin ifadesiyle kader Allah'ın yaratış ve dileyişiyle ilgili bir kavramdır, buy*rukları ve hoşnutluğu ile ilgili bir kavram değil... (bk. İbn Teymiye; aynı eser, 109-110)

Biz bu ayrımı, bir satranç benzetmesiyle anlatı*yoruz: Satrancı, varlık ve oluşun seyri olarak alıyor ve diyoruz ki: Satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kural*ları Allah koyar. Bizim orada kural koyma yetkimiz yoktur. Allah, satrancın galip veya mağlubunu önceden belirlemez, ilan etmez. Ama Allah, ezel ve ebedi kuşatan ilmiyle satrancın galip ve mağlubunu bilir. Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi O’nun bilmesi de*ğildir. Yenilen veya yenen O bildiği için öyle bir sonuçla karşılaşmıyor; onların oyun şeklinin o sonuca götürceğini Allah biliyor.

Allah; varlık, iş ve oluşa ilişkin yasaları hem bilir, hem belirler; ama Allah, insanın fiillerine ilişkin sonuçları belirlemez, bilir. Bilmesi O'nun Tanrılığının bir gereği olduğu gibi, sonuçları belirlememesi de Tanrılığın bir gereğidir. Fiillerimizin sonuçlarını bilmekle kalmayıp aynı zamanda belirlerse bu bizi so*rumlu tutmamasını gerektirir. Hem belirler hem sorumlu tutarsa bu zulüm olur. Oysaki Allah zulümden arınmıştır...

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi yazdıklarını okumadım.

Çünkü devamlı diyorsun "sadece Kur'an"

Ama ne hikmetse hep Kur'an dışı kaynaklardan alıntı yapıyorsun. Şahsi fikrinin de henüz görmüş ve anlamış değiliz.

Ya kendi tavsiyene kendin uyarsın ya seni ademe mahkum ediyorum.


Zaten bu yazilar direk sizin icin degildir siz sadece göreceli olarak varsiniz cevapta yoksa cevabimiz acik Platforumadir.Isteyen okur isteyen okumaz,nasibi olan alir olmayan almaz.Baska kaynaklar derken Kurana davetin disinda Bir Taguta davet gördüysen hemen yaz cünki Allahin disinda bir davet bulamazsin icerisinde olsa zaten asmam....Cünki bakin o baska dediginiz kaynak sizinde icinde bulundugunuz Hanifi Mezhebinin bir ekolüne aid.Yani hem ben buyum diyeceksiniz ama o ekolün disinda bazi seyleri savunacaksinizki o yazida bütüncel olarak Kurana göre verilmistir gerekenler..Biz kimseye mahkum degiliz Allahin disinda, bunu bilesin bizim icin tek Kaynak Kurandir sende yaz tek kaynagi Kuran olan senin yazinida alalim ne dersin?Ama tevil olmasin Yazanin kendini Tagut ilan etmedigi Tevillerle degisim yapmadigi yazilar olsun yeterki....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi konuyu hemen başka platforma kaydırma. Benim yazımı alıntılamak yazıma cevap vermek manasına gelmiyor.

Ben diyorum "SAdece Kur'an yeter" diyorsun. Alimlerimizin kitabları içindiyorsun "Niye KUr'an değil de Risale"

Sonra çıkıp sen Kur'an dışı kaynaklara sapıyorsun.

Arada ki fark şu: Sen SAid Nursiyi sevmediğin için Risale okumamızı istemiyorsun. Kendi adamlarını sevdiğin ve güvendiğin için onların yazılarını paylaşmakta mahzur görmüyorsun.

Ne yani, Abi, biz dinimizi senin sevip sevmediğin adamlara göre mi öğreneceğiz.

Muhabbetle


Bak cok yanlis bir düsüncedesin;Bu forumda bilirsinizki zaman geldi en güzel sekilde Imam Ebu Hanifeye aid yazida astim,Karsi olabilirim ama gercekler karsisinda Kurana karsi olmam düsünülemez.Yani bir sizin imam dediginiz kisi güzel bir yazi asmis ise ve icerisindeki davet Allaha ise mesele yok Hatta diyebilirimki ben hic bir hadisi kabul etmememe ragmen bazan öyle güzel sözlerle karsilasirimki bunlari tabiki kullanirim,delil olarak olmasada hatta gecenlerde benim fikirlerimi oksayan bir hadis bulmustum Kasgarli Mahmudun"Divan-ı Lûgati't Türk"Kitabindan alinma ama cok hos olmasina ragmen rabet etmemisimdir.Yani anlatmak istedigim benim taraftarlarimin(Hanif veya Ülkücü) cok hosuna giden olsada Hakki gizlemis veya baska yöne cekmis ise kabulüm degildir.Bu iman yönünden kabullenis/Red degil sadece kuran disi oldugundandir..Ha gelelim Saidi Kürdiye;Benim onu sevip sevmememin önemi yok,Cünki olay imani oldugundan ben onu sahsi olarak sadece Kürd cemiyetleri kurup Devlete olan tarafindan nefret ederim,Ama velakin Düsmanligim o nedenle degildir,Kurana karsi yaptiklaridir,Yani Islam Milletine yaptiklaridir beni düsman eden.Burada zaten yeri geldikce nedenlerini basliklarla aciyorumda...Bana göstersene hangi adamlar benim adamim?Bak Duha simdi diyeceksinki;Yasar Nuri?Hayir degil cünki o bir siyasetci yani sevmiyorum ve partisinede asla oy vermem.Diyeceksinki Edip Yüksel?Hayir degil oda iki ayet inkarcisi ve sevmedigim gibi nefrette ediyorum.Diyeceksinki Hans Von Ayberg?Hayir asla onuda sevmiyorum hayali Mehtisyendir..Diyeceksinki Hakki Yilmaz?Degil cünki o bir yazar ve ben kandisi ile görüstügümde bana bizzat ben arastirmaciyim yani bulduklarimi yazarim ve bunlari aktaririm bende okuyorum Mealini ve yorumlarini.Ama sevgi ve sizin dediginiz gibi bir baglilik yoktur Elhamdülillah Vel hasil gercekten cok yaniliyorsun.Iyi bir tarafini bulamadim desem inan sizin Üstadinizin,Hem öncesi hem sonrasi cok karanlik ve Taguti gördüm....
 
Üst Alt