......."Üstelik biz biliyoruz ki, peygamberimize Kur’an dışında bir mucize verilmemiştir.Zaten, eğer kendisine böyle bir mucize verilseydi, peygamberimizin tüm Mekkelileri çağırıp, mucizesini herkese göstermesi gerekirdi. Çünkü verilen mucizenin gereği ancak böyle yerine getirilebilirdi. Ama gece gündüz peygamberimizin yanından hiç ayrılmamış olan yetişkin, aklı başında sahabeden hiç birinin adı ile bu konuda bir nakil mevcut değildir."......
1- Sa'd Taftazanî gibi eâzım-ı muhakkikînin ekseri demişler ki: "İnşikak-ı kamer, parmaklarından su akması, umum bir orduya su içirmesi, camide hutbe okurken dayandığı kuru direğin mufarakat-i Ahmediyeden (a.s.m.) ağlaması, umum cemaatin işitmesi gibi mütevatirdir. Yani, öyle tabakadan tabakaya bir cemaat-i kesire nakletmiştir ki, kizbe ittifakları muhaldir. Halley gibi meşhur bir kuyruklu yıldızın bin sene evvel çıkması gibi mütevatirdir. Görmediğimiz Serendip Adasının vücudu gibi tevatürle vücudu kat'îdir" demişler. İşte böyle gayet kat'î ve şuhudî mesâilde teşkikât-ı vehmiye yapmak akılsızlıktır. Yalnız muhal olmamak kâfidir. Halbuki, şakk-ı kamer, bir volkanla inşikak eden bir dağ gibi mümkündür.
mütevatir hadisleri bile reddediyorsunuz…pes doğrusu!
2- dikkatli okumadığınıız sanıyorum tekrar okyunuz.
3-Şakk-ı kamerin imkânında şüphe kalmaz, kat'î ispat edilir. Şimdi, vukuuna delâlet eden çok burhanlarından altısına işaret ederiz. Şöyle ki:
*Ehl-i adalet olan Sahabelerin, vukuuna icmâı;
*ve ehl-i tahkik umum müfessirlerin tefsirinde onun vukuuna ittifakı;
*ve ehl-i rivayet-i sadıka bütün muhaddisînin, pek çok senetlerle ve muhtelif tariklerle vukuunu nakletmesi;
* ve ehl-i keşif ve ilham bütün evliya ve sıddıkînin şehadeti;
* ve ilm-i kelâmın meslekçe birbirinden çok uzak olan imamların ve mütebahhir ulemanın tasdiki;
*ve nass-ı kat'î ile, dalâlet üzerine icmâları vaki olmayan ümmet-i Muhammediyenin (a.s.m.) o vak'ayı telâkki-i bilkabul etmesi, güneş gibi inşikak-ı kameri ispat eder.
........."en muteber kabul edilen Sahih-i Buhari’ye bakmayı yeterli görmekteyiz. Buhari, bu olayla ilgili rivayetlere, “Tefsir”, “Peygamberin Alâmetleri”, “Menkıbeler” ve “Ensarın Menkıbeleri” bölümlerinde tekrar tekrar yer vermiştir. Bizim aldığımız örnekler Tefsir Kitabı’ndandır:
Rivayet 385:
‘...İbn-i Mes’ud şöyle demiştir. Rasülüllah zamanında ay, iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın üstünde, bir parçası da önünde idi. Bunun üzerine Rasülüllah Sa. ‘ŞAHİT OLUNUZ’ buyurdu.
Rivayet 386:
‘Yine Abdullah ibn-i Mes’ud (R ) şöyle demiştir. Biz peygamberin beraberinde idik. Ay iki parça oldu. Bunun üzerine Peygamber ( S ) bize “ŞAHİT OLUNUZ, ŞAHİT OLUNUZ” buyurdu.
Rivayet 387:
‘ .....İbn-i Abbas (R ): Peygamber zamanında ay yarıldı, demiştir.
Rivayet 388:
‘...Bize Şeyban, Katade’den tahdis etti ki, Enes ibn-i Malik (R): Mekke ahâlisi peygamberden kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Peygamber de onlara Ay’ın yarılmasını gösterdi, demiştir.
Rivayet 389:
‘......buradaki senette de Enes (R ): Ay iki parçaya ayrıldı, demiştir."...........
burdaki hadisler sahihtir.Şuna dikkat ediniz! :
Bazı kitaplarda "Kamer iki parça olduktan sonra yere inmiş" ilâvesi ise, ehl-i tahkik reddetmişlerdir. "Şu mucize-i bâhireyi kıymetten düşürmek niyetiyle, belki bir münafık ilhak etmiş" demişler.
Hem meselâ, o vakit cehalet sisiyle muhat İngiltere, İspanya'da yeni gurup, Amerika'da gündüz, Çin'de, Japonya'da sabah olduğu gibi, başka yerlerde başka esbab-ı mâniaya binaen elbette görülmeyecek. Şimdi bu akılsız muterize bak: Diyor ki, "İngiltere, Çin, Japon, Amerika gibi akvâmın tarihleri bundan bahsetmiyor; öyleyse vuku bulmamış." Bin nefrin onun gibi Avrupa kâselislerin başına!
…………………………..