Bin dörtyüz yıldan fazla süredir hüküm süren son din İslam ve bu süreye yakın Devlet olgusu içinde ortak paydalarla ikbal aramak yerine, ayrıntıların kavgasıyla yaşayıp gidiyoruz.
Emperyalist güçlerin gerek maneviyatımıza ve gerekse devletimizin renklerine soktuğu fitneler ile birbirimize kin güderek yaşamaktayız.
Hem din kanadında, hem devlet kanadında temel hükümlere aykırı olmayan sebeplerle bölünmüş, kinlenmiş, hizipleşmiş ve nefret dolmuşuz.
Ve biz böyle yaşarken, bizi bu hale getirmiş emperyalist güçlerin malesef her manada kölesi olmuş durumdayız.
Uyanmak ve bu zilletten kurtulmak çok zor değil. Sadece ve sadece biraz hür akıl ve hür mantık yürütmek yetecektir.
Bu gün içinde bulunduğumuz müreffeh gibi görülen hayatın aslında köleleşmiş bir hayatın ta kendisi olduğunu anlamak hiç zor değil.
Allah'a kul, vatandaşına yar olmak, emperyalistlere uşak olmaktan hem daha kolay, hem daha şerefli ve hayırlıdır.
Gözlerimizde ki perdeleri kaldırabilmek için, bazı meşakkatlara evet deyip, zahirinde hoş görünen bazı faydları elin tersi ile itelemek lazımdır.
Unutmamak lazım ki, bu yalancı nimetleri reddedip, bir süre meşakkate talip olmaktır hem İslam, hem İnsan olmak.
Zira Müslüman Türk Halkının kaybedecek çok şeyi kalmadı malesef.
Şuuru zaman zaman uç bazı örneklerle yerine gelen uyuşmuş bir millet olmaktan kurtulmak zorundayız. Bunu en son merhum Muhsin Yazıcıoğlu nun vefat örneğinde yaşadık. Hemen herkesin üzülüp, ah vah ettiği bu kıymetli insanın memelekette ki oy yüzdesi malesef bir-ikileri geçemedi. Ne garip değil mi...
Tüm insanlığı zincirsiz esir haline getirmiş kapitalist, materyalist düzenin tüm halkaları kırılmalı, tüm kaleleri yıkılmalı mıuhakkak. Din'in sırf Allah'a özgü, devletin adalet olduğu gerçeği açık ve net bir şekilde her nefeste, her adımda görülebilmeli.
Ama tüm bunların hayata geçebilmesinin fedakarlık gerektirdiğini, zahmete ve zorluğa talip olmak gerekliliği akıldan çıkarılmamalı.
Bilmiyorum, meşakkate talip ne kadar insan var?..
Emperyalist güçlerin gerek maneviyatımıza ve gerekse devletimizin renklerine soktuğu fitneler ile birbirimize kin güderek yaşamaktayız.
Hem din kanadında, hem devlet kanadında temel hükümlere aykırı olmayan sebeplerle bölünmüş, kinlenmiş, hizipleşmiş ve nefret dolmuşuz.
Ve biz böyle yaşarken, bizi bu hale getirmiş emperyalist güçlerin malesef her manada kölesi olmuş durumdayız.
Uyanmak ve bu zilletten kurtulmak çok zor değil. Sadece ve sadece biraz hür akıl ve hür mantık yürütmek yetecektir.
Bu gün içinde bulunduğumuz müreffeh gibi görülen hayatın aslında köleleşmiş bir hayatın ta kendisi olduğunu anlamak hiç zor değil.
Allah'a kul, vatandaşına yar olmak, emperyalistlere uşak olmaktan hem daha kolay, hem daha şerefli ve hayırlıdır.
Gözlerimizde ki perdeleri kaldırabilmek için, bazı meşakkatlara evet deyip, zahirinde hoş görünen bazı faydları elin tersi ile itelemek lazımdır.
Unutmamak lazım ki, bu yalancı nimetleri reddedip, bir süre meşakkate talip olmaktır hem İslam, hem İnsan olmak.
Zira Müslüman Türk Halkının kaybedecek çok şeyi kalmadı malesef.
Şuuru zaman zaman uç bazı örneklerle yerine gelen uyuşmuş bir millet olmaktan kurtulmak zorundayız. Bunu en son merhum Muhsin Yazıcıoğlu nun vefat örneğinde yaşadık. Hemen herkesin üzülüp, ah vah ettiği bu kıymetli insanın memelekette ki oy yüzdesi malesef bir-ikileri geçemedi. Ne garip değil mi...
Tüm insanlığı zincirsiz esir haline getirmiş kapitalist, materyalist düzenin tüm halkaları kırılmalı, tüm kaleleri yıkılmalı mıuhakkak. Din'in sırf Allah'a özgü, devletin adalet olduğu gerçeği açık ve net bir şekilde her nefeste, her adımda görülebilmeli.
Ama tüm bunların hayata geçebilmesinin fedakarlık gerektirdiğini, zahmete ve zorluğa talip olmak gerekliliği akıldan çıkarılmamalı.
Bilmiyorum, meşakkate talip ne kadar insan var?..