Hani ben o zamanlar çocuktum
Hani dünya kanatlanıp uçardı gözlerimden
Hani masmaviydi gökyüzü
Hani yıldızlar çok yakındı avuçlarıma
Mutlu bir oyundu saklambaç o zamanlar
Üstüm başım toz toprak içinde
Gidelim, gidelim hadi
Tut elimden götür,
Götür nereye götüreceksen beni.
Evet, bazı şeyler var ki
Çok acıtıyor insanı
Kaçalım mı?
Katlanalım mı?
Yoksa, yoksa oyalanalım mı?
Bir küçük ayrıntıyı
Hiç bitmezcesine anlatalım mı?
Mesela, kolunun üzerindeki yara izinden
Yerdeki düşmüş bir saç telinden
Atletinin üzerindeki çıkmayan bir lekeden
Okuduğun bir kitaptaki noktalama yanlışından
Sustuğunda gözlerinin masada kayboluşundan
Çekmecelerindeki dağınık eşyaların gizemli simetrisinden
Unuttuğun önemsiz bir anıdan
Zamandan, iç içe girmiş dakikalardan
Can sıkıntısından, sıkıntının hücre duvarlarından
Yarım açık kapının, yarım açık bir pencereyi gösterişinden
Sonbahardan, sonbaharda yere düşen sararmış yaprağın çığlıklarından
Çiçeklerden, bir karanfilin bir gülü sevgiyle izleyişinden
Telefonunun hiç çalmamasından
Çaldığında ise içini kaplayan korku ile heyecan karışımından
Alnından, alnındaki bir yoldan yanaklarına süzülen ter damlalarından
Gökyüzünden, gökyüzündeki bir bulutu bildiğin hiçbir şeye benzetemeyişinden
Eskimiş ayakkabılarından, ayakkabının yürürken yere değen bağcıklarından
Salınacakta sallanan bir çocuğun metronom gibi gidiş gelişlerinden
Müzikten, dinlediğin müzikteki bir “si” notasının baktığın resimdeki
Mavi ile siyah karışımından oluşmuş acayip bir rengi gösterişinden
Sesinden, “Ne var işte, geliyorum” derken dudaklarının aldığı biçimden
Rüyalarından, rüyanda gördüğün bir dostunun gülümseyişinden
Biraz her şeyden, biraz hiçbir şeyden
Hani ben o zamanlar çocuktum, o günlerden
Hani dünya kanatlanıp uçardı gözlerimden, gözlerimin boyutsuz
Renginden.
Şiirlerden, bir şiirin hiç el değmemiş bir duyarlığından
“Hani masmaviydi gökyüzü
Hani yıldızlar çok yakındı avuçlarıma”
Oralardan, savaşın ve kanın olmadığı yerlerden
Evet, işte oralarda bir yerlerden...