Her hangi bir kavramı savunmak veya tenkit edebilmek için,bu kavramı oluşturan zihniyet tarafından,zikredilen kavramın hangi manada kullanıldığının bilinmesi ve bunun göz önünde bulundurulması gerekir.
Harflerden meydana gelen sözcükler,kendilerine yüklenen anlam ile değer kazanırlar.Bilmediği bir sözcük veya bir kavram ile karşılaşan insanlar ;Bu ne demektir?"Sorusu ile...,
"Bu söze ne anlam veriyorsununuz...,
bu sözle ne demek istiyorsunuz,
bu sözle ne anlıyorsunuz ? "
demektedirler.
Nitekim bu gibi sorular cevaplandığı zaman söz konusu kavram tanınmış olmakta ve hangi anlamda kullanabileneceği açıklık kazanmaktadır.
Yaşadığımız yüzyılda sık sık kullanılan Özgürlük kavramına,bu kavramı oluşturan ve savunan insanlar tarafından şu anlamlar yüklenmiştir;
Her hangi bir kısıtlamaya,şarta,koşula bağlı olmayan,
hiç bir siyasi güç tarafından denetlenmeyen,engellenmeyen,toplumsal baskılara,kurallara boyun eğmeyen,tavır ve davranışlarında serbest olan.....
Bu ifadeler genellikle halk tabakasının özgürlük anlayışıdır.Özgürlüğü bilinçli bir şekildesavunmaya çalışan entellektüel kesim ise içerdiği manayı daha geniş boyutları ile varoluşçuluk felsefesinde bulmaktadır.
Kısaca açıklamak gerekirse,varoluşçuluk felsefesinde özne ve nesene ilişkisi vardır.Bu ilişkide Özne etkileyen ve aynı zamanda etkilenmeyen,Nesne ise etkilenen durumundadır.Mesela bir bekleme salonunda yalnız olarak oturan bir insan genelde özne durumundadır.Bekleme salonunda bulunan masa,sandalye gibi eşyalardan etkilenmesi ve nesne durumuna düşmesi söz konusu değildir.Çünki bu gibi eşyaların kendisini görmediğini ve kendisi hakkında bir yargıda bulunamayacaklarını bilir.Bu nedenle,bekleme salonunda gelişi güzel oturabilmekte,istediği hareketlere kısıtlama getirmeden yapabilmaktedir.Özne durumunda olduğu için,bekleme salonunda bulunan eşyaları nesne olarak görmekte ve bu nesnelerden etkilenmemektedir.
Bu durumda iken,bekleme salonuna bir insan gelir ve karşısına oturur.Bu olayla,bekleme salonunda yalnız olarak oturmakta olan insanın tavırlarında bir değişiklik olur.Usulca oturuşuna çekidüzen verir.Çünkü karşısına,nesne olarak gördüğü eşyalardan farklı bir varlık gelmiştir.Bu varlıktan etkilenmesinin sebebi,bu varlığın kendisini görmesi ve kendisi hakkında iyi veya kötü bir yargıda bulunabilmesidir.
Bekleme salonunda yalnızken Özneliği yaşayan insan,ikinci insanın gelmesi ile bu insandan etkileniyor ve hareketlerini bu insana göre şekillendiriyor veya kısıtlıyor ise,o insanı özne kabul etmekte ve kendisi de nesne durumuna düşmektedir.Özneliği terkederek nesne durumuna düşen bu insan,voroluşçulara göre özgürlüğünü yitiren insandır.Çünkü özgürlük,nesne durumuna düşmeden özneliği yaşama eylemidir.
Herhangi bir insan,yaşantısına ve tavırlarına kendi iç dünyasındaki değer ölçülerine göre yön verebiliyor ve dış dünyadan etkilenmiyorsa ; Bu insan,varoluşçulara göre özgür bir insandır.Bunun karşıtı olarak herhangi bir insan,çevresindeki bazı insanlardan veye toplumdan etkileniyor ve onların ölçülerine göre yaşıyorsa bu insan kesinlikle özgür değildir.
Nitekim varoluşçuların büyük bir çoğunluğu bu genel yaklaşımdan hareket ederek,bir insanın özgür olabilmesi için ATEİST,yani Tanrı tanımaz olmasını da şart koşmuşlardır.Çünkü ALLAH'a inanan insanlar,ALLAH'ı özne,kendilerini ise nesne olarak göreceklerinden ve ister istemez etki sahasına gireceklerinden,bu insanların özgür olmaları mümkün değildir.
Özgürlüğün bu şekilde anlaşıldığı ve entellektüeller tarafından genel olarak bu yaklaşımla benimsendiği bu çağda,biz müslümanların Özgürlük kavramı ile ilişkisi ne olacaktır?
Müslümanlar özgür müdür?
Tabiki zor bir soru !..
Ne var ki söz konusu zorluk,cevabı bulmakta değil,bu cevabı açıksözlülük ile,ifade edebilmektir.
Ne yazıkki bir çok müslüman,kulağa ve nefse hoş gelen bu kavramı bir değer olarak benimsemekte ve yüce İSLAM dinini bu değerden mahrum etmemek için,"Gerçek özgürlük İSLAM dadır" diyebilmektedir.
Artık rahattır!..
Hürriyet,özgürlük,demokrasi gibi sloganların benimsendiği ve alkışlandığı bir çağda ;"Ben özgür değilim" diyerek,aşağılık kompleksine düşmeyecektir !..
Şayet özgürlüğün gerçek anlamını bilen düşünen kafalar tarafından sıkıştırılır ve zor durumda bırakılırsa ; "Siz özgürlüğü böyle anlıyorsunuz.Biz ise şöyle anlıyoruz" diyerek,gerçek anlamından ferağat ettiği özgürlüğünün,harflerine tutunacaktır.
Zaten mühim olan,bu kutlu rozetin yakaya takılması değilmidir!!..
İnsanları ALLAH'a kulluktan ve bu kulluk pisikolojisinden soyutlamak içinFiravunlar tarafından uydurulan bu kavramlar,bir put gibi yükseltilmiş ve zavallı insanlara bir ideal olarak benimsetilmiştir.Özgürlüğü ideal olarak benimseyen bir insanın,bu idealinin perde arkasında İLAH'laşma özlemi vardır.Çünkü dilediğini dilediği şekilde yapacak olan,sadece ve sadece ALLAH'tır (c.c)
İnsan ise bir mahluktur,bir yaratıktır ve yaşadığı hayat çeşitli Adetullah'lar ile kuşatılmıştır.Bunların dışına çıkması,bunları geçersiz kılması kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir.
Hürriyet ve özgürlük kavramlarını sloganlaştıran müstekbirlerin yagane gayesi,bu özgürlük büyüsü ile insanları kendilerine köle yapmaktır.Bu müstekbirler;"Herkes hür olmalımıdır?"sorusuna,haklı nedenlerle iyi ve kötü ayırımını getirmekte,ancak"İyilik ölçüsü ne olmalıdır?" sorusuna ise çıkar ve menfeatlerine uygun bir şekilde hazırlanan şeytani kanunlarla cevap vermektedirler.Neticede iyi kabul edilen insanlar ALLAH'ın hukukuna göre değil,şeytani hükümlere göre iyi kabul edilen insanlardır.
Böyle bir toplumda ceza hukuku ile karşılaşmamak ve iyi bir insan olabilmek için,ister istemez firavunların ölçüsünü esas alan insanlar,bu ölçünün gerektirdiği tavırları yerine getirdikleri zaman,iyi ve özgür birer insan değil,Firavunların zavallı köleleri durumuna gelmektedirler !!..
Firavunlara kulluk ve kölelik yapmalarına rağmen vazgeçmedikleri,vazgeçemedikleri özgürlük ideali ise,firavunlar tarafından putlaştırılmış,yüceleştirilmiş ve söz meydanlarına dikilmiştir.
Artık methiyeler ona,özlemler ona,akıtılan kanlar ve adanan kurbanlar onadır!!..Yaşadığımız çağda,özgürlük putunun gölgesi bir hayli genişlemiş ve bu zillet verici gölgede,yakalarında özgürlük rozeti ile firavunlara kulluk yapan zavallılar kitleleşmiştir.
Sözü fazla uzatmadan,bizlere ;"Siz de Özgürmüsünüz veya Özgürlüğe talipmisiniz?"sorusunu soranlara,durmadan ve duraksamadan şunu söylüyoruz;"Biz özgür değiliz ve özgürlüğede talip değiliz !"
Ahlar,vahlar,sızlanmalar,hor ve küçük görmeler....vs.
Böylesi cahili fısıltıları bilinçli bir tebessümle ayaklar altına alarak,sözümüze devam ediyoruz ;
"Bizler,bin firavuna bir kere boyun eğmeyi zillet kabul eden,ancak alemlerin Rabbi olan ALLAH(c.c) a binlerce secde ederek,binlerce itaat ederek,şeref ve izzet kazanan müslümanlarız.Şahidlik yapabilecek her şey şahid olsun ki,Bizler ALLAH'ın kulu,ALLAH'ın kölesiyiz.
Bundan şeref duyuyoruz,bundan izzet duyuyoruz,bundan onur duyuyoruz ve bu kulluğu yaşarken özgür olmak değil,ALLAH'a kulluğumuzu eksik görerek kulluğa daha fazla yaklaşmak ve hakkıyla kul olmak istiyoruz."
ALLAH'a kul olmanın verdiği tüm gerçek duygularla tekrar tebessüm ediyoruz.Sonra da özgürlük büyüsü ile Firavunlara kul olan dünya insanlarına bakıyor,onlara merhamet ediyor ve onlara şöyle sesleniyoruz ;
"Sizleri yaradan ve yaşatan ALLAH(c.c),Sizleri başıboş bırakmayacaktır.Özgürlüğü isteseniz veya özgür olduğunuzu zannetseniz de,O'nun buyruğuna karşı çıkamayacak ve boynu bükük olarak O'nun huzuruna götürüleceksiniz.Bir mahluk ve bir kul olarak yaratıldığınızı ve Yaratıcıya karşı çaresiz olduğunuzu unutmayın.Yaptıklarınızdan ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.
Bir insansınız ve iki çeşit kullukla karşı karşıyasınız.Bir tarafta nefse veya şeytana veya şeytanın dostu olan fıravunlara kulluk,diğer tarafta ise alemlerin Rabbi olan ALLAH(c.c)a Kulluk.Bu iki çeşit kulluğun dışına çıkmanız ve özgür olmanız mümkün değildir.Bu nedenle sizleri hayali bir kavram olan özgürlüğe değil,kullara kulluğu radderek ALLAH'a kul olmaya davet ediyoruz.İstiyoruz ki,ALLAH'a kulluk ile şeref ve izzet kazanasınız,
istiyoruz ki, bu kulluk ile kurtuluş bulasınız..."
Harflerden meydana gelen sözcükler,kendilerine yüklenen anlam ile değer kazanırlar.Bilmediği bir sözcük veya bir kavram ile karşılaşan insanlar ;Bu ne demektir?"Sorusu ile...,
"Bu söze ne anlam veriyorsununuz...,
bu sözle ne demek istiyorsunuz,
bu sözle ne anlıyorsunuz ? "
demektedirler.
Nitekim bu gibi sorular cevaplandığı zaman söz konusu kavram tanınmış olmakta ve hangi anlamda kullanabileneceği açıklık kazanmaktadır.
Yaşadığımız yüzyılda sık sık kullanılan Özgürlük kavramına,bu kavramı oluşturan ve savunan insanlar tarafından şu anlamlar yüklenmiştir;
Her hangi bir kısıtlamaya,şarta,koşula bağlı olmayan,
hiç bir siyasi güç tarafından denetlenmeyen,engellenmeyen,toplumsal baskılara,kurallara boyun eğmeyen,tavır ve davranışlarında serbest olan.....
Bu ifadeler genellikle halk tabakasının özgürlük anlayışıdır.Özgürlüğü bilinçli bir şekildesavunmaya çalışan entellektüel kesim ise içerdiği manayı daha geniş boyutları ile varoluşçuluk felsefesinde bulmaktadır.
Kısaca açıklamak gerekirse,varoluşçuluk felsefesinde özne ve nesene ilişkisi vardır.Bu ilişkide Özne etkileyen ve aynı zamanda etkilenmeyen,Nesne ise etkilenen durumundadır.Mesela bir bekleme salonunda yalnız olarak oturan bir insan genelde özne durumundadır.Bekleme salonunda bulunan masa,sandalye gibi eşyalardan etkilenmesi ve nesne durumuna düşmesi söz konusu değildir.Çünki bu gibi eşyaların kendisini görmediğini ve kendisi hakkında bir yargıda bulunamayacaklarını bilir.Bu nedenle,bekleme salonunda gelişi güzel oturabilmekte,istediği hareketlere kısıtlama getirmeden yapabilmaktedir.Özne durumunda olduğu için,bekleme salonunda bulunan eşyaları nesne olarak görmekte ve bu nesnelerden etkilenmemektedir.
Bu durumda iken,bekleme salonuna bir insan gelir ve karşısına oturur.Bu olayla,bekleme salonunda yalnız olarak oturmakta olan insanın tavırlarında bir değişiklik olur.Usulca oturuşuna çekidüzen verir.Çünkü karşısına,nesne olarak gördüğü eşyalardan farklı bir varlık gelmiştir.Bu varlıktan etkilenmesinin sebebi,bu varlığın kendisini görmesi ve kendisi hakkında iyi veya kötü bir yargıda bulunabilmesidir.
Bekleme salonunda yalnızken Özneliği yaşayan insan,ikinci insanın gelmesi ile bu insandan etkileniyor ve hareketlerini bu insana göre şekillendiriyor veya kısıtlıyor ise,o insanı özne kabul etmekte ve kendisi de nesne durumuna düşmektedir.Özneliği terkederek nesne durumuna düşen bu insan,voroluşçulara göre özgürlüğünü yitiren insandır.Çünkü özgürlük,nesne durumuna düşmeden özneliği yaşama eylemidir.
Herhangi bir insan,yaşantısına ve tavırlarına kendi iç dünyasındaki değer ölçülerine göre yön verebiliyor ve dış dünyadan etkilenmiyorsa ; Bu insan,varoluşçulara göre özgür bir insandır.Bunun karşıtı olarak herhangi bir insan,çevresindeki bazı insanlardan veye toplumdan etkileniyor ve onların ölçülerine göre yaşıyorsa bu insan kesinlikle özgür değildir.
Nitekim varoluşçuların büyük bir çoğunluğu bu genel yaklaşımdan hareket ederek,bir insanın özgür olabilmesi için ATEİST,yani Tanrı tanımaz olmasını da şart koşmuşlardır.Çünkü ALLAH'a inanan insanlar,ALLAH'ı özne,kendilerini ise nesne olarak göreceklerinden ve ister istemez etki sahasına gireceklerinden,bu insanların özgür olmaları mümkün değildir.
Özgürlüğün bu şekilde anlaşıldığı ve entellektüeller tarafından genel olarak bu yaklaşımla benimsendiği bu çağda,biz müslümanların Özgürlük kavramı ile ilişkisi ne olacaktır?
Müslümanlar özgür müdür?
Tabiki zor bir soru !..
Ne var ki söz konusu zorluk,cevabı bulmakta değil,bu cevabı açıksözlülük ile,ifade edebilmektir.
Ne yazıkki bir çok müslüman,kulağa ve nefse hoş gelen bu kavramı bir değer olarak benimsemekte ve yüce İSLAM dinini bu değerden mahrum etmemek için,"Gerçek özgürlük İSLAM dadır" diyebilmektedir.
Artık rahattır!..
Hürriyet,özgürlük,demokrasi gibi sloganların benimsendiği ve alkışlandığı bir çağda ;"Ben özgür değilim" diyerek,aşağılık kompleksine düşmeyecektir !..
Şayet özgürlüğün gerçek anlamını bilen düşünen kafalar tarafından sıkıştırılır ve zor durumda bırakılırsa ; "Siz özgürlüğü böyle anlıyorsunuz.Biz ise şöyle anlıyoruz" diyerek,gerçek anlamından ferağat ettiği özgürlüğünün,harflerine tutunacaktır.
Zaten mühim olan,bu kutlu rozetin yakaya takılması değilmidir!!..
İnsanları ALLAH'a kulluktan ve bu kulluk pisikolojisinden soyutlamak içinFiravunlar tarafından uydurulan bu kavramlar,bir put gibi yükseltilmiş ve zavallı insanlara bir ideal olarak benimsetilmiştir.Özgürlüğü ideal olarak benimseyen bir insanın,bu idealinin perde arkasında İLAH'laşma özlemi vardır.Çünkü dilediğini dilediği şekilde yapacak olan,sadece ve sadece ALLAH'tır (c.c)
İnsan ise bir mahluktur,bir yaratıktır ve yaşadığı hayat çeşitli Adetullah'lar ile kuşatılmıştır.Bunların dışına çıkması,bunları geçersiz kılması kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir.
Hürriyet ve özgürlük kavramlarını sloganlaştıran müstekbirlerin yagane gayesi,bu özgürlük büyüsü ile insanları kendilerine köle yapmaktır.Bu müstekbirler;"Herkes hür olmalımıdır?"sorusuna,haklı nedenlerle iyi ve kötü ayırımını getirmekte,ancak"İyilik ölçüsü ne olmalıdır?" sorusuna ise çıkar ve menfeatlerine uygun bir şekilde hazırlanan şeytani kanunlarla cevap vermektedirler.Neticede iyi kabul edilen insanlar ALLAH'ın hukukuna göre değil,şeytani hükümlere göre iyi kabul edilen insanlardır.
Böyle bir toplumda ceza hukuku ile karşılaşmamak ve iyi bir insan olabilmek için,ister istemez firavunların ölçüsünü esas alan insanlar,bu ölçünün gerektirdiği tavırları yerine getirdikleri zaman,iyi ve özgür birer insan değil,Firavunların zavallı köleleri durumuna gelmektedirler !!..
Firavunlara kulluk ve kölelik yapmalarına rağmen vazgeçmedikleri,vazgeçemedikleri özgürlük ideali ise,firavunlar tarafından putlaştırılmış,yüceleştirilmiş ve söz meydanlarına dikilmiştir.
Artık methiyeler ona,özlemler ona,akıtılan kanlar ve adanan kurbanlar onadır!!..Yaşadığımız çağda,özgürlük putunun gölgesi bir hayli genişlemiş ve bu zillet verici gölgede,yakalarında özgürlük rozeti ile firavunlara kulluk yapan zavallılar kitleleşmiştir.
Sözü fazla uzatmadan,bizlere ;"Siz de Özgürmüsünüz veya Özgürlüğe talipmisiniz?"sorusunu soranlara,durmadan ve duraksamadan şunu söylüyoruz;"Biz özgür değiliz ve özgürlüğede talip değiliz !"
Ahlar,vahlar,sızlanmalar,hor ve küçük görmeler....vs.
Böylesi cahili fısıltıları bilinçli bir tebessümle ayaklar altına alarak,sözümüze devam ediyoruz ;
"Bizler,bin firavuna bir kere boyun eğmeyi zillet kabul eden,ancak alemlerin Rabbi olan ALLAH(c.c) a binlerce secde ederek,binlerce itaat ederek,şeref ve izzet kazanan müslümanlarız.Şahidlik yapabilecek her şey şahid olsun ki,Bizler ALLAH'ın kulu,ALLAH'ın kölesiyiz.
Bundan şeref duyuyoruz,bundan izzet duyuyoruz,bundan onur duyuyoruz ve bu kulluğu yaşarken özgür olmak değil,ALLAH'a kulluğumuzu eksik görerek kulluğa daha fazla yaklaşmak ve hakkıyla kul olmak istiyoruz."
ALLAH'a kul olmanın verdiği tüm gerçek duygularla tekrar tebessüm ediyoruz.Sonra da özgürlük büyüsü ile Firavunlara kul olan dünya insanlarına bakıyor,onlara merhamet ediyor ve onlara şöyle sesleniyoruz ;
"Sizleri yaradan ve yaşatan ALLAH(c.c),Sizleri başıboş bırakmayacaktır.Özgürlüğü isteseniz veya özgür olduğunuzu zannetseniz de,O'nun buyruğuna karşı çıkamayacak ve boynu bükük olarak O'nun huzuruna götürüleceksiniz.Bir mahluk ve bir kul olarak yaratıldığınızı ve Yaratıcıya karşı çaresiz olduğunuzu unutmayın.Yaptıklarınızdan ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.
Bir insansınız ve iki çeşit kullukla karşı karşıyasınız.Bir tarafta nefse veya şeytana veya şeytanın dostu olan fıravunlara kulluk,diğer tarafta ise alemlerin Rabbi olan ALLAH(c.c)a Kulluk.Bu iki çeşit kulluğun dışına çıkmanız ve özgür olmanız mümkün değildir.Bu nedenle sizleri hayali bir kavram olan özgürlüğe değil,kullara kulluğu radderek ALLAH'a kul olmaya davet ediyoruz.İstiyoruz ki,ALLAH'a kulluk ile şeref ve izzet kazanasınız,
istiyoruz ki, bu kulluk ile kurtuluş bulasınız..."