Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Övülme Ve Kötüleme Karşisinda Insanlarin Dereceleri Değişiktir

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
İnsanlar övülme ve kötüleme karşısında dört dereceye ayrılır:

Birinci derece:
Avam derecesidir ki, övülmeye sevinir teşekkür ederler; kötülenmeye ise kızarlar ve karşılığını vermeye çalışırlar. Bu, derecelerin en aşağısıdır.


İkinci derece: Âbidler derecesidir ki, bunlar övülmeye sevinirler, kötülenmeye kızarlar.

Fakat muamelelerinde kızgınlıklarını belli etmezler. Kendilerini övenlerle kötüleyenleri görünüşte bir tutarlar. Fakat kalplerinde birini dost, diğerini de düşman bilirler.

Üçüncü derece: Müttakiler derecesidir ki, bunlar övenlerle kötüle yenleri hem kalplerinde, hem dillerinde bir tutarlar. Kötülenmekten kalpleri kızmaz ve kin tutmaz. Öveni, kötüleyene tercih etmez ve üstün görmez. Zira onların kalbi ne övme ne de kötülenmekle ilgilenmez. Bu, çok büyük bir derecedir. Bazı âbidler, bazen bu dereceye ulaştıklarını sanırlar, fakat yanılırlar. Zira bu dereceye ulaşmanın işareti, onu kötüle-yenin yanında fazla oturması onu övenden daha ağır gelmemektir; eğer kötüleyen ziyaretine geç gelse, ona gönlünün arzusu, övene olan arzusundan aşağı olmamaktır; kötüleyeni inciten kimseye, öveni inciten kimseye kızdığı gibi kızmak, öveni incitene daha çok kızmamaktır ve öven bir hata işlerse, onun hatası kalbine kötüleyenin hatasından daha hafif gelmemektir. Bu, çok zor şeydir.

Bazen âbid kendi kendine gurur verip der ki, beni kötüleyene kızmam, çünkü beni kötülemesi günah işlediği içindir. Bu, sadece lânetli şeytanın âbidi aldatmasıdır. Zira büyük günah işleyen, başkalarını kötüleyen çok kimseler vardır ki, kalbinde onlara böyle kızmaz. O halde bundan anlaşılır ki, bu kızgınlık nefs-i emmârenin kızgınlığıdır, dinin muhafazası için olan kızgınlık değildir. Bu incelikleri bilmeyen cahil âbid, çok kere çektiği zahmetler boşa gider.

Dördüncü derece: Sıddıkların derecesidir ki, onlar öveni düşman, kötüleyeni de çok dost bilirler. Zira ondan üç şey faydalanırlar:

Birincisi; kendi kusurunu ondan duymuş olurlar.

İkincisi; kötüleyen sevaplarını onlara hediye etmiş olur.

Üçüncüsü; onları kusurdan ve kusura benzeyen şeylerden arınmaya teşvik etmiş olur.

Hadiste: Resûlüllah:

“Nafile oruç tutanların vay haline! Gece namazı kılanların vay haline! Aba ve hırka giyen zahidlerin vay haline!“ buyurdu.

“Ya Resûlallah, kimler bu fiilleri yapsın, bunlar kimlerden kabul edilir“ dediler. Buyurdu:

“Bunları yapacak kimsenin, kalbinin dünyadan kesilmesi; kendisini öveni düşman, kötüleyeni dost bilmesi gerekir“ denilmektedir.

Eğer bu hadis sahih ise, durum çok zordur. Zira bu dereceye erişmek çok zordur. Hatta görünüşte öven ile kötüleyeni bir tutup kalbinde ayırmak olan ikinci dereceye erişmek de zordur. Zira kişi umumiyetle bir husus vuku bulunca, muhakkak övenler ve kendisine tabi olanlar tarafını tutar. Dördüncü dereceye ulaşmak da, ancak nefsini yeninceye kadar onunla düşmanlık yapmak, kendi kusurunu duyduğu zaman, düşmanının kusurunu duyduğu zaman, sevindiği gibi sevinmek ve kendisini kötüleyen kimsenin akıl ve idrakine inanmakla mümkün olur. Bu hal, nadir vaki olur. Hatta bir kimse, bütün ömrü boyunca öven ile kötüleyeni bir görmeye çalışıp uğraşsa, yine bu mertebeyi kolay kolay elde edemez.

Bil ki, övülme ve kötülenmenin birbirinden ayrı tutulmasının takva ehli yanında tehlikeli olmasının sebebi şudur ki, övülme insanın kalbinde çok arzu edilir, istenir. Şöyle ki, insan övülmek için ne hileler yapar. Bazen övülmek için ibadete riya da katar. Günah işlemekle buna kavuşacağını bilse, günah da işler.

Resûlüllah‘ın hadis-i şerifte: “Nafile oruç tutanların, namaz kılanların vay haline!“ buyurması, umumiyetle övülmek arzusunun riya ile yapılan ibadete sebep olduğu içindir. Zira insafın gönlünde kök salmış övülmek arzusu sökülmedikçe, insan çabuk günaha düşer. Gerçi kötülenmeyi sevmemek, övülmeyi sevmek bir günaha sebep olmazsa haram değildir. Fakat günaha sebep olmaması hayli uzak bir ihtimaldir. İnsanların günahlarının çoğu övülmek ve kötülenmekten doğar. Dünya insanlarının aklı ve fikri öyle bir dereceye gelmiştir ki, ne yaparlarsa, insanların görmesini isterler. İnsana bu hal hakim olunca, Müslümanlara yakışmayan işlere sebep olur. Haram olan bu derecedir. Ama riya yoluyla değil belki insanların kalbini kebâirden gözetip hatırlarını hoş etmek için iltifat etmek haram değildir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Allah razı olsun üstadım , nefismizi aldın gözümüzün önüne koydun onu bize hatırlattın ..

[SIZE=-1]Haklı olarak da birini yüzüne karşı övmek, onun felaketine sebep olabilir. Çünkü sevdiği kimseyi övmek, aşırılığa kaçar ve yalan karışabilir. Sevmediği kimseyi övmekte ise riya olabilir.

Bazen bir kimseyi övmekle, övülen kimse sevinir, kendini beğenir, insanlar beni örnek alsın diye gösterişe kapılabilir. Kendini diğer insanlardan üstün görebilir. Halbuki kendini aciz, eksik, günahkâr gören, kibirlenemez, salih amel işlemeye ve haramlardan daha çok sakınmaya gayret eder. Kendisini başkalarından üstün gören kimse ise, bütün faziletlerden mahrum kalır. Övülen kimse, kendisinde bir şeyler olduğunu zanneder. Resulullah efendimizin yanında birisini övdüler. Övene, (Onun boynunu kestin, duyarsa iflah olmaz) buyurdu. (Buhari, Müslim)

Birini övmek, onun kibirlenmesine sebep olabilir. Kibir ve ucub ise, insanı helak eder. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Din kardeşinden bir ihtiyacını isterken onu övmekle söze başlamayın. Böyle yapan onun belini kırmış olur.) [İbni Lal]

(Birbirinizi övmekten sakının. Çünkü övmek onu boğazlamaktır.) [İbni Mace][/SIZE]
[SIZE=-1]
(Kişiyi yüzüne karşı övmek, onu boğazlamaktır.) [İ. Ebiddünya]

Bizi öven bize iyilik etmiş olmaz. Bizi arkadan hançerlemiş olur. Onun için övenlerin sözlerine itibar etmemeli. İki hadis-i şerif meali:
(Meddahların [herkesi övenlerin, yağcıların] yüzüne toprak saçın!) [Müslim, Tirmizi]
(Meddahların ağzına toprak atın.) [İbni Hibban]

(Toprak saçmak, onu aşağı bilmek, sözlerine değer vermemektir.)

İyileri övmek uygun olmayınca, fasıkları, yani açıktan günah işleyenleri övmek hiç uygun olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Fasık övüldüğü zaman Allahü teâlâ gazaplanır.) [İbni Ebiddünya, Beyheki]

Bizi övenlerin tesiri altında kalmak da uygun değildir. İnsanların övmesiyle, yermesini bir kabul edenler makbul insanlardır. Birisini tenkit ettiğiniz zaman üzülmüyor, haktan ayrılmıyorsa, övünce de sevinmiyorsa, o kimse salih biridir. Hz. Ömer, kendisini öven birine, (Beni de, kendini de helak mı edeceksin) buyurdu. Bir âlim de, kendini yüzüne karşı övene buyurdu ki: (Beni niçin övüyorsun? Öfkeli iken tecrübe ettin de beni halim selim mi buldun? Benimle yolculuk ettin de iyi biri olarak mı gördün? Bana bir emanet verdin de buna riayet ettim mi? Bilmediğin kimseyi nasıl översin?)

Övülmeyi sevmek felakettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Övülmeyi sevmek, insanı kör ve sağır eder. Kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, verilen nasihati işitmez olur.) [Deylemi]

(Din işlerine, insanların sizi övmeleri arzusunu karıştırmaktan sakının. Sonra amelleriniz boşa gider.) [Deylemi]

(Cennetin ebedi nimetlerini isteyen, övülmekten hoşlanmasın.) [Deylemi]

Bir insan için ölüm anı mühimdir. Yani imanla gitmek mühimdir. Ölürken imanla gitmeyen kimseyi hayatında övmek neye yarar? Kendimizi övmek, övenlere ses çıkarmamak, bilmediğimiz insanları övmek uygun olmaz. Allahü teâlâ, bize iman gibi büyük bir nimet ihsan etmiştir. Bununla övünebiliriz. Ancak son nefese kadar bu imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli değildir. Bunun için daima korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak, dinimizin bütün emirlerini yapmak ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek gerekir.

[/SIZE]


bugün ikinci kez yazmak nasip oldu bu beyiti.

Elimizden öpen dudakları teperiz
Allah diyen gel ayağından öperiz...

Necip Fazıl Kısakürek
 
Üst Alt