oðuz bakar
New member
- Katılım
- 24 Ara 2007
- Mesajlar
- 126
- Tepkime puanı
- 6
- Puanları
- 0
- Yaş
- 58
"Susun! Konuşma sırası size de gelecek!" (BAZI FİKİRLERİNE KATILMASAM DA)
Körü körüne muhabbet, arkasından aklın körleşmesini getirmektedir. Artık
sevilen nesneye duyulan muhabbetten dolayı akıl çalışmaz olur, sevilenin
her hareketi seven için uyulması mecbûri bir emir hâlini alır. İnsanların
bâtıl yollara gitmelerinin ana sebebi budur.
Bu yanlış muhabbetten dolayı birisini sever, ona bağlanır, daha onun
sözünün üstünde söz tanımaz! Aklı artık “o”nun cebindedir. Bu “o” ise
lider olur, şeyh olur, abi olur, efendi olur, dede olur, baba olur, koca
olur, karı olur, yazar olur, çizer olur fark etmez. Bu sevilenler konuşur,
sevenler de koyun kaval dinler gibi kulak verir. Dinlerken de aklına hiç
“Acaba?” sorusu gelmez...
Koyun sürülerinin eke koçları olur; o nereye giderse sürü de oraya gider.
O koç eğer uçuruma atlasa, sürü de gözünü kırpmadan atlar. Şimdi insan
topluluklarına bakıyorum, aynı manzarayı onlarda da görüyorum.
Bir Müslümanla dinin temel mes’elelerini konuştuk, hiç itiraz etmedi.
Konuşmanın sonunda ise, “Ben bunları bir de ağabeyime sorayım!” demez mi?
Ölür müsün, öldürür müsün. Abe koyun! Madem senin aklın ağabeyinin cebinde
idi, beni niye meşgul ettin? Ben gider abinle konuşurdum...
İdareci durumundaki bir Müslümana Kur’an, Hadis ve fıkıh ölçüsünü
söylüyorum. “Ağabeylerimiz böyle söylemiyor!” deyiveriyor. Sevdiği
kişileri Kur’an, Hadis ve fıkhın üzerine çıkardığını bile düşünemiyor...
“Hele bu söylediklerini o kitaplardan bir araştırayım” dese, doğru yapmış
olacak. Garibin kafası ona da basmıyor. Nasıl olsa sevdiği söyleyecek, o
da koyun gibi uyacak; rahata alışmış bir kere. Ya o sevdiği Cehennem’e
yuvarlanırsa? İşte orayı düşünemiyor.
Bakın Rabbimiz ne buyuruyor:
“İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de,
onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri
ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zâlimler azâbı gördükleri
zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın
azâbının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara Sûresi,
165)
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyup arkalarından gidilenler,
uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azâbı görmüş,
nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (166)
Bu 166. ayet için mealde şu açıklama getirilmiş:
“Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen, böylece
bâtıl yola giden kimseler, ahirette o önderlerin kendilerinden
uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azâbı
görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin
tersine, bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yoktur.” (Kur’an-ı
Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, Suudi baskısı, s.24)
Rabbü’l-Âlemin’in kelâmına kulak verince, insan eğri ile doğruyu ancak
ayırd edebiliyor. Çünkü “doğru söz” ancak Allah ve Rasûlune aittir.
Beşerin sözünü bu ölçülere vurduktan sonra kabûl veya reddederiz. Demek,
önce semâvî ölçüyü elde etme mecbûriyeti vardır. Yoksa, cerbezeyi san’at
edinen şeytan ve avaneleri gelir, lâf cambazlığı ile seni kandırır, peşine
takar sürükler. Hz. Âdem (as) gibi bir yüce peygamberi tuş eden, seni mi
kandıramayacak? Kur’an ve Sünnet’i eline ölçü yap ki, önüne her gelenin
tuzağına yem olmayasın.
Ebedî ölçülere uymayan bir husûsu gördüğün zaman ise konuş be adam! Niye
her söze kafa sallayıp duruyorsun? Allah bu aklı sana niye vermiş? Edebini
bozmadan konuşmak o kadar zor mu? Sevdiğin kişinin her sözünün kalbine
yerleşmesine izin verme! Önce şeriatla tart, doğru ise al!
Eğer şimdi konuşmaz, Agop’un kazı gibi kafa sallarsan; üzülme, nasıl olsa
Mahşerde bol bol konuşma fırsatın olacaktır! Gerçi oradaki konuşman
boşadır ya, olsun, buradaki dinlemen de zaten boşa idi..
MUSTAFA KAPLAN (RİSALE-İ NUR CÂMİASINDAN)
Körü körüne muhabbet, arkasından aklın körleşmesini getirmektedir. Artık
sevilen nesneye duyulan muhabbetten dolayı akıl çalışmaz olur, sevilenin
her hareketi seven için uyulması mecbûri bir emir hâlini alır. İnsanların
bâtıl yollara gitmelerinin ana sebebi budur.
Bu yanlış muhabbetten dolayı birisini sever, ona bağlanır, daha onun
sözünün üstünde söz tanımaz! Aklı artık “o”nun cebindedir. Bu “o” ise
lider olur, şeyh olur, abi olur, efendi olur, dede olur, baba olur, koca
olur, karı olur, yazar olur, çizer olur fark etmez. Bu sevilenler konuşur,
sevenler de koyun kaval dinler gibi kulak verir. Dinlerken de aklına hiç
“Acaba?” sorusu gelmez...
Koyun sürülerinin eke koçları olur; o nereye giderse sürü de oraya gider.
O koç eğer uçuruma atlasa, sürü de gözünü kırpmadan atlar. Şimdi insan
topluluklarına bakıyorum, aynı manzarayı onlarda da görüyorum.
Bir Müslümanla dinin temel mes’elelerini konuştuk, hiç itiraz etmedi.
Konuşmanın sonunda ise, “Ben bunları bir de ağabeyime sorayım!” demez mi?
Ölür müsün, öldürür müsün. Abe koyun! Madem senin aklın ağabeyinin cebinde
idi, beni niye meşgul ettin? Ben gider abinle konuşurdum...
İdareci durumundaki bir Müslümana Kur’an, Hadis ve fıkıh ölçüsünü
söylüyorum. “Ağabeylerimiz böyle söylemiyor!” deyiveriyor. Sevdiği
kişileri Kur’an, Hadis ve fıkhın üzerine çıkardığını bile düşünemiyor...
“Hele bu söylediklerini o kitaplardan bir araştırayım” dese, doğru yapmış
olacak. Garibin kafası ona da basmıyor. Nasıl olsa sevdiği söyleyecek, o
da koyun gibi uyacak; rahata alışmış bir kere. Ya o sevdiği Cehennem’e
yuvarlanırsa? İşte orayı düşünemiyor.
Bakın Rabbimiz ne buyuruyor:
“İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de,
onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri
ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zâlimler azâbı gördükleri
zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın
azâbının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara Sûresi,
165)
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyup arkalarından gidilenler,
uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azâbı görmüş,
nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (166)
Bu 166. ayet için mealde şu açıklama getirilmiş:
“Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen, böylece
bâtıl yola giden kimseler, ahirette o önderlerin kendilerinden
uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azâbı
görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin
tersine, bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yoktur.” (Kur’an-ı
Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, Suudi baskısı, s.24)
Rabbü’l-Âlemin’in kelâmına kulak verince, insan eğri ile doğruyu ancak
ayırd edebiliyor. Çünkü “doğru söz” ancak Allah ve Rasûlune aittir.
Beşerin sözünü bu ölçülere vurduktan sonra kabûl veya reddederiz. Demek,
önce semâvî ölçüyü elde etme mecbûriyeti vardır. Yoksa, cerbezeyi san’at
edinen şeytan ve avaneleri gelir, lâf cambazlığı ile seni kandırır, peşine
takar sürükler. Hz. Âdem (as) gibi bir yüce peygamberi tuş eden, seni mi
kandıramayacak? Kur’an ve Sünnet’i eline ölçü yap ki, önüne her gelenin
tuzağına yem olmayasın.
Ebedî ölçülere uymayan bir husûsu gördüğün zaman ise konuş be adam! Niye
her söze kafa sallayıp duruyorsun? Allah bu aklı sana niye vermiş? Edebini
bozmadan konuşmak o kadar zor mu? Sevdiğin kişinin her sözünün kalbine
yerleşmesine izin verme! Önce şeriatla tart, doğru ise al!
Eğer şimdi konuşmaz, Agop’un kazı gibi kafa sallarsan; üzülme, nasıl olsa
Mahşerde bol bol konuşma fırsatın olacaktır! Gerçi oradaki konuşman
boşadır ya, olsun, buradaki dinlemen de zaten boşa idi..
MUSTAFA KAPLAN (RİSALE-İ NUR CÂMİASINDAN)