Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

(((((((niyet)))))))))))))

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
NİYET

قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلى شَاكِلَتِه فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدى سَبيلًا
İsra/ 84- De ki: "Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir."
اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرنَ رَبِّ اِنّى نَذَرْتُ لَكَ مَا فى بَطْنى مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنّى اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ
Al-i İmran/35. İmrân'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin."
HADİS...
* Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resülüne ise, onun hicreti Allah ve Resülünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir."
* İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah bir kavme azap indirdi mi, o azab, kavmin içinde bulunan herkese isabet eder. Sonra, (Kıyamet gününde) herkes niyetlerine (ve amellerine) göre diriltilirler."
* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki insanlar Kıyamet günü niyetleri üzere diriltilecekler."
* Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“kıyamet günü, Allah huzuruna öyle bir kul getirilir ki, adamın sıradağlar gibi iyi amelleri vardır. Fakat bu arada – falanca da hakkı olan gelip ondan hakkını alsın- diyen bir ses duyulur.
Bu ses üzerine bir çokları gelerek adamın iyi amellerinden hakları kadarını alıp götürürler. Sonunda iyi amelleri tükenip de adam ortada şaşkın kalınca ulu Allah kendisine “benim katımda sana ait öyle bir hazine var ki, ondan ne meleklerin ve ne de kullarımın haberi yoktur.” Buyurur.
Adam “Ya Rabbi, nedir o hazine?” diye sorunca ulu Allah ona “bu hazine senin niyet edip de yapamadığın iyiliklerdir. Onların her biri için defterine yetmiş kat sevap yazmıştım” buyurur.
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Ameller Niyetlere Göredir
Buhâri, Müslim ve Ebu Davud, Hz. Ömer’den naklediyor:
“Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Rasulü (rızası ve hoşnutlukları) için ise, onun hicreti Allah ve Rasulü’ne müteveccih sayılır. Kim de nâil olacağı bir dünya veya nikahlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.”
Bu sözlerin, Allah Rasulü’nden şerefsüdur olmasına, hicret sebep olduğu için, bu sözde ana tema hicrettir. Zira, rivayete göre İki Cihan Serveri bu sözü şu hâdiseye binaen ifade buyurmuşlardır:
Mekke’den Medine’ye herkes Allah için hicret ediyordu. Ancak ismini bilemediğimiz bir sahabi, sevdiği Ümmü Kays adındaki bir kadın için hicret etmişti. Şüphesiz bu zat bir mü’mindi ama, niyet ve düşüncesi davranışlarının önünde değildi...
O da bir muhacirdi ama, Ümmü Kays’ın muhaciriydi. Ancak Allah için katlanılabilecek bunca meşakkate o, bir kadın için katlanmıştı. İsim zikredilmeden, bu hâdise, Allah Rasû-lü’nün yukarıda zikrettiğimiz mübarek sözüne mevzu olmuştur. Sebebin husûsiyeti, hükmün umûmiyetine mâni değildir. Onun için bu hadîsin hükmü, umumidir, her işe ve herkese şâmildir.
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
RİSALE...
Arkadaş! Bu niyet meselesi, benim kırk senelik ömrümün bir mahsulüdür. Evet, niyet öyle bir hâsiyete mâliktir ki, âdetleri, hareketleri ibadete çeviren pek acip bir iksir ve bir mayedır.
Ve keza, niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur.
Ve keza, niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı hasenata ve hasenatı seyyiata tahvil eder. Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyleyse, necat, halâs, ancak ihlâsladır. İşte bu hâsiyete binaendir ki, az bir zamanda çok ameller husule gelir. Buna binaendir ki, az bir ömürde Cennet, bütün lezaiz ve mehâsiniyle kazanılır. Ve niyetle insan daimî bir şâkir olur, şükür sevabını kazanır.
Ve keza, dünyadaki lezzet ve nimetlere iki cihetle bakılır:
Bir cihette, o nimetlerin bir Mün'im tarafından verildiği düşünülür. Ve nazar, o lezzetten in'am edene döner, Onu düşünür. Mün'imi düşünmek lezzeti, nimeti düşünmekten daha lezizdir.
İkinci cihet, nimeti görür görmez nazarını ona hasrederek, o nimeti ganimet telâkki ederek minnetsiz yer.
Halbuki, birinci cihette lezzet, zevalle zâil olsa bile ruhu bâkidir. Çünkü Mün'imi düşünür. Mün'im ise merhametlidir. "Daima bu nimetleri bana verir" diye ümitvâr olur. İkinci cihette, nimetin zevali ölüm değildir ki, ruhu kalsın. Ruhu da söner, ancak dumanı kalır. Musibetlerin ise, zevâlinden sonra dumanları söner, nurları kalır. Lezzetlerin zevâlinden sonra kalan dumanları, günahlarıdır.
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
KÜLLİ NİYET
Arkadaş! Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, imanla bakılırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki, emsaller birbirini takip eder. Biri gider, yerine onun misli gelir. Bu sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez. Ancak teşahhusat-ı cüz'iyede firak ve iftirakları vardır. Bunun içindir ki, lezaiz-i imaniye, firak ve iftirakla müteessir ve mükedder olmuyor. Fakat ikinci cihette, herbir lezzetin zevâli var. Ve o zeval, hadd-i zatında elem olduğu gibi, düşünmesi de elemdir. Çünkü bu ikinci cihette, hareket devriye değildir, müstakimdir. Lezzet, ebedî bir ölümle mahkûm olur.

Eğer desen: "Şu küllî hadsiz nimetlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"
Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir îtikad ile. Meselâ, nasıl ki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir, "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım." Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünkü, sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim."
İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadâkat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o bîçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek îtikad liyâkatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.
Aynen öyle de, âciz bir abd, namazında der. Yani, bütün mahlûkatın hayatlarıyla Sana takdim ettikleri hediye-i ubûdiyetlerini, ben kendi hesâbıma umumunu Sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler Sana takdim edecektim. Hem, Sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın. İşte şu niyet ve îtikad, pek geniş bir şükr-ü küllîdir.
Nebâtâtın tohumları ve çekirdekleri, onların niyetleridir. Hem meselâ, kavun, kalbinde nüveler sûretinde bin niyet eder ki, "Yâ Halıkım! Senin Esmâ-i Hüsnânın nakışlarını yerin birçok yerlerinde ilân etmek isterim." Cenâb-ı Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, onların niyetlerini bilfiil ibâdet gibi kabul eder. "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder. Hem, (Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz) gibi hadsiz adetle tesbih etmenin hikmeti, şu sırdan anlaşılır.
Hem, nasıl bir zâbit bütün neferâtının yekûn hizmetlerini kendi nâmına padişaha takdim eder; öyle de, mahlûkata zâbitlik eden ve hayvanât ve nebâtâta kumandanlık yapan ve mevcudât-ı arzıyeye halîfelik etmeye kàbil olan ve kendi hususi âleminde kendini herkese vekil telâkkî eden insan, der; bütün halkın ibâdetlerini ve istiânelerini, kendi nâmına Ma'bud-u Zülcelâle takdim eder.
Hem (Bütün mahlûkatının bütün tesbihâtıyla ve bütün masnuâtının dilleriyle Seni tesbih ederiz.) der; bütün mevcudâtı kendi hesâbına söylettirir.
Hem, (Allahım! Kâinatın zerreleri ve onlardan mürekkeb varlıkların adedince Muhammed'e rahmet eyle.)der; her şey nâmına bir salâvât getirir. Çünkü, her şey nur-u Ahmedî (a.s.m.) ile alâkadardır. İşte, tesbihâtta, salâvâtlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla.




arkadaşlar birkaç yerde arapça ayetler geçiyordu çıkmadı hakkını helal edin...
 

zxcvbnm22

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kime niyet kime kısmet.

Kime niyet kime kısmet.

Buhâri, Müslim ve Ebu Davud, Hz. Ömer’den naklediyor:
“Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur......


* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki insanlar Kıyamet günü niyetleri üzere diriltilecekler."
* Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“kıyamet günü, Allah huzuruna öyle bir kul getirilir ki, adamın sıradağlar gibi iyi amelleri vardır. Fakat bu arada – falanca da hakkı olan gelip ondan hakkını alsın- diyen bir ses duyulur.
Bu ses üzerine bir çokları gelerek adamın iyi amellerinden hakları kadarını alıp götürürler. Sonunda iyi amelleri tükenip de adam ortada şaşkın kalınca ulu Allah kendisine “benim katımda sana ait öyle bir hazine var ki, ondan ne meleklerin ve ne de kullarımın haberi yoktur.” Buyurur.
Adam “Ya Rabbi, nedir o hazine?” diye sorunca ulu Allah ona “bu hazine senin niyet edip de yapamadığın iyiliklerdir. Onların her biri için defterine yetmiş kat sevap yazmıştım” buyurur.

Sevgili kardeşim; Anlatmaya çalştığınız niyyet konusunu ihtiva eden hadis Tecrid-i Sarih'in 1. cildinde mevcuttur, fakat problemlidir. Çünkü nice iyi niyyetle yapılan işler vardır ki içerisinde kötülüğün alası vardır. Eğer karşılıklı yapılan, alıp verenin razı olduğu ve meşru olmayan Şeylerin iyi niyyetle yapılmış olması olayı meşrulaştırsaydı şu vereceğim misallerdeki gibi bir çok meselenin doğru olması gerekirdi.

Bankalar ve Esnaf kefaletler gibi bir çok kurum ve kuruluşlar belirli şartlarda ve belirli kimselere krediler vermektedir. Bu krediler tabiki faizli kresilerdir ki, bunu alanlarda verenlerde memnun. Hele veren için sorarsanız '' biz insanların sıkıntılarını gideriyoruz '' Diyeceklerdir. Alan kimse de '' ben işimin bitmesine bakarım, nemasına razıyım '' demektedir.

Fuhuş yapan bir çok kadın '' ben çocuklarımın rızkını temin ediyorum '' demek suretiyle yaptığı ahlaksızlığı hemde iftiharla meşru addetmektedir.

Hatta umumhanedeki kadınlarda '' biz hem namusumuzla ekmeğimizi kazanıyor, hemde insanların namusunu koruyoru. Eğer biz olmasaydık erkekler sokaktaki kadınlara saldırırdı '' diyerek yaptığının çok meşru ve namusluca bir iş olduğunuispata çalışıyor. Sanırım bunların hiç birinin kötü niyyetli olduklarını duymamışsınızdır.

Kadınlar için verdiğim misalleri sakın tahmin zannetmeyin, çünkü iki olayı da ekranlardan bizzat ağızlarıyla itiraf eden kadınlardan duydum.

Hadisler konusu oldukça derin bir araştırmaya tabi tutulması gereken ve belirli kriterleri olan çok çetrefilli konulardan birisidir. Busebeple naklettiğiniz hadisi Allhın rasulü söyleyemez. Eğer söylemiş olsaydı sözü askıda bırakmayıp sadece hicretle kayıtlamaz, '' Allahın hoşnut ve razı olacağı salih amelleri '' hadisin olmazsa olmaz şartları oarak zikrederdi. Hadisler konusunda daha fazla bilgi edinmeniz temennisiyle Sitedeki UYDURULMUŞ HADİSLER isimli yazımı okumanızı tavsiye ederim.

İkinci hadisdeki mesele zaten kuyruklu bir yalan olmakla beraber Allahın rasulune atılacak en büyük iftiralardan da birisidir. Allah, kıyamet ve ahiretle ilgili bilgilerin gerekli olanlarını Kur'anda beyanetmiş olduğu ve peygamberin bunlar dışında bir bilgiye sahip olmadığı açıkça bildirildiği halde bunun dışında müslümanları hayalperestliğe sevketmek karanlık kuyuya taş atmakve abesle iştiğal etmekten başka bir şey deyildir. Demek insanlar yapamıyacağı şeyleri yapacakmış gibi düşünerek ahirette başına tacı giyecek öylemi. Vaaaaaaaah inanın çok üzülüyorum. Hayalperest insanların esrlerinden cevher çıkacak değil ya tabiki böyle ucuz bol soslu promosyonlu hayali cennetler çıkar.


Ayet'i kerimelere gelince: İsra suresi 84. ayetin manasını en az 20 mealden incelediğim halde M.Hamdi Yazırın mealinden başka bu anlamı vereni göremedim. Zaten ayetteki '' şakiletih '' kelimesi omanayı pekte çağrıştırmıyor.

Diğer meallerde aynı kelimeye yüklnen anlam Seciye, Mizac, Karakter, Yaratılış, Aldığı şekle göre, Fıtrat, Kendi haline, durumuna uygun, Yapısına, meşrebine, Huylandığı huya göre, gibi manalar verilmiştir. Merhum Hamdi Yazırın elimizdeki mevcut meali asıl kendi yazdığı meal deyildir. Aslını bulan Dücane Cündüoğlu mealin yaklaşık yüzde 80 değiştirilmiş olduğunu , ve aslının yeniden terceme sdileceğini ifade etmişti.

Tefsirin piyasaya sürülme zamanını ve günün şartlarını göz önünde bulundurursak durum daha da iyi anlaşılacaktır. Sadece onun deyil Muhammed Esed'in Tefsir-ul mesaj isimli asıl meal tefsirini okuyan bir dostumdan onunda sonrsdsn değişikliğe uğradığını duydum.

Al-i İmran suresindeki tercemedeki niyyet kelimesi ise ayette kelime olarak geçmeyip sadece parantez içi bir yorumla zorlanarak verilmiştir. Gördüğünüz, duyduğunuz ve okuduğunuz her şeyi İslamın kuralı imiş gibi yazmaya kalkarsanız bunun hesabı ağır olur. Kur'anın reddettiği Tasavvuf ve tarikata gelince hassasiyet gösteriyorsunuz ve '' bu yazıyı nereden aldınız sorgulamasını yapıyorsunuzda Büyücü ve misyoner said 'in yazılarını neden Kur'ana arzetmiyorsunuz ? Çünkü yazdırıldı deyilmi ? Kim tarafından olduğunuda hiç merak ettiniz mi ? Aynen Evrenesoğlu'na yazdırılan cin ve şeytanlar tarafından. Nasıl olduğunu merak ederseniz onu da yazabilirim.Allah için şunu özellikle istirham ediyorum; ne olur Allahın bak dediği Kur'an penceresinden bakın...
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Bankalar ve Esnaf kefaletler gibi bir çok kurum ve kuruluşlar belirli şartlarda ve belirli kimselere krediler vermektedir. Bu krediler tabiki faizli kresilerdir ki, bunu alanlarda verenlerde memnun. Hele veren için sorarsanız '' biz insanların sıkıntılarını gideriyoruz '' Diyeceklerdir. Alan kimse de '' ben işimin bitmesine bakarım, nemasına razıyım '' demektedir........

doğrusun birtaraftan...Ama orda kast edilen insanın yaptığını nasıl tanımladı değil, içindeki gerçek niyetidir.o bu şu nedenini nasıl açıklarsa açıklasın,niyet bellidir.
 

basbas

New member
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
234
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
İkinci hadisdeki mesele zaten kuyruklu bir yalan olmakla beraber Allahın rasulune atılacak en büyük iftiralardan da birisidir. Allah, kıyamet ve ahiretle ilgili bilgilerin gerekli olanlarını Kur'anda beyanetmiş olduğu ve peygamberin bunlar dışında bir bilgiye sahip olmadığı açıkça bildirildiği halde bunun dışında müslümanları hayalperestliğe sevketmek karanlık kuyuya taş atmakve abesle iştiğal etmekten başka bir şey deyildir. Demek insanlar yapamıyacağı şeyleri yapacakmış gibi düşünerek ahirette başına tacı giyecek öylemi. Vaaaaaaaah inanın çok üzülüyorum. Hayalperest insanların esrlerinden cevher çıkacak değil ya tabiki böyle ucuz bol soslu promosyonlu hayali cennetler çıkar.


yukarıda yazmış olduğunuza katılmıyorum.bir şeyin hayalini kurmak ayrıdır,niyetlenip gönülden istemek ayrı.ama hadisler konusunda haklısınız bir bakıma çünki bir hadisi yorumlamak için ne üzerine söylenmiş olduğunu ve nasıl imkanlarda hangi ortamda söylendiği önemlidir ama bunlarıda hadislerin yanına yazıp açıklasam hem çok uzun sürer hem de konu dağılır gider.......

şimdi kaza ile bir insanın katline sebep olsak,azılı katille bir mi tutulalım, niyette katletmek ölümüne sebep olmak yoktu,bu kazadan sebep canilerle birmi tutulalım.orda deniyorki hicret edenler arasında Allah rızası için göçenler var birde kar düşünerek gidenler var,örneğin hicret edenler arasındaki birine sevdalı olup onun peşinden göçen var şimdi bunları birmi tutalım.

Allah razı olsun...dua ile...
 
Üst Alt