NİÇİN VE NEDEN İSTİĞFAR
Tövbe, bir büyük suçtan sonra; ortaya konulan fiîlden duyulan pişmanlık ve geri dönüş dolayısıyla yapılır.İstiğfar ise, günlük olaylar içinde, varoluş gayemizin hakkını şuûrlu bir biçimde edâ edememekten dolayı yapılan hatalı hareketlerin ardısıra özür dilemektir.
&
İnsanın yeryüzünde "HALİFE" olarak yaşaması gerekirken, bu kemâlatı yaşamasını engelleyen davranışlar ortaya koyarak hayatını sürdürmesi, "istiğfar"ın ana gerekçesidir.Yani, "istiğfar" eden kişinin bu istiğfarı yaparken âdeta şöyle düşünmesi icabetmektedir:
"-Yâ Rabbi, sen beni kendine "halife" olarak yeryüzünde yaşatıyorsun. Oysa ben şu davranışımla, senin "halifene" asla yakışmıyacak bir hareket ortaya koydum. Ve bu yanlışımın da farkına vardım!..
Lûtfen, varoluş kemâlatıma yakışmayan bu fiîlimden (veya düşüncemden) dolayı beni bağışla. Eğer bağışlamazsan, ben "halifelik" yüceliğine yakışmayan ilkel beşerî değerlendirmeler batağında boğulur giderim. Bu yüzden bana merhamet et ve bana varoluş kemâlimin gereğini yaşama yolunu kolaylaştır"
İşte bu anlayış sonucu yapılan istiğfar elbette ki gayesine ulaşmış demektir. Sanıyorum, niçin istiğfar sorusunun cevabını böylece izâh etmiş olduk. Şimdi gelelim neden istiğfar bölümüne. Yani nelerden dolayı istiğfar.
&
Her yerde ve her zerrede zâtı, vasıfları, isimlerinin özellikleri ile mevcût olan Allâh-u Teâlâ; dilemiştir ki, O'nu hem kendi özümüzde hem de tüm mevcûdatta müşahede edelim.
Bunun içindir ki,
"Nefsinizde mevcut, idrâk edemiyor musunuz?"
ve
"Başını ne yana çevirirsen çevir Allah'ın vechini görürsün"
işaretleri verilmiştir Kur'ân-ı Kerîm'de.
Ancak gerçek bu olmasına rağmen; bizim ne bu gerçekten haberimiz vardır, ne de "HALİFE" olmanın bilincine sahibiz; ve dahi, ne de özümüzün gerektirdiği davranışları ortaya koyabilmekteyiz.
İşte, insanın hakikatının gereğini yaşıyamaması; beşerîyetinin getirdiği düşüncelerle, duygularla, şartlanmalarla, tabiatının oluşturduğu güdüsel hareketlerle; ve şartlanmalardan ileri gelen değer yargılarıyla hayatı değerlendirmesi; ve bunun sonuçları olarak ortaya çıkan bütün fiîller, hep özür dilenmesine yani "istiğfar" edilmesine neden olan şeylerdir.
Bu sebebledir ki, biz, lâf olsun diye "estağfirullah" çekmeyecek; yaptığımız yanlışları düşünerek, onları farkederek özür dileme anlamında "istiğfar" edeceğiz.
Bu hususu da, böylece elimizden geldiğince açıklığa kavuşturduktan sonra; şimdi gelelim, Efendimiz Muhammed Mustafa aleyhi's-selâmın bize öğretmiş olduğu çeşitli istiğfarlara
Tövbe, bir büyük suçtan sonra; ortaya konulan fiîlden duyulan pişmanlık ve geri dönüş dolayısıyla yapılır.İstiğfar ise, günlük olaylar içinde, varoluş gayemizin hakkını şuûrlu bir biçimde edâ edememekten dolayı yapılan hatalı hareketlerin ardısıra özür dilemektir.
&
İnsanın yeryüzünde "HALİFE" olarak yaşaması gerekirken, bu kemâlatı yaşamasını engelleyen davranışlar ortaya koyarak hayatını sürdürmesi, "istiğfar"ın ana gerekçesidir.Yani, "istiğfar" eden kişinin bu istiğfarı yaparken âdeta şöyle düşünmesi icabetmektedir:
"-Yâ Rabbi, sen beni kendine "halife" olarak yeryüzünde yaşatıyorsun. Oysa ben şu davranışımla, senin "halifene" asla yakışmıyacak bir hareket ortaya koydum. Ve bu yanlışımın da farkına vardım!..
Lûtfen, varoluş kemâlatıma yakışmayan bu fiîlimden (veya düşüncemden) dolayı beni bağışla. Eğer bağışlamazsan, ben "halifelik" yüceliğine yakışmayan ilkel beşerî değerlendirmeler batağında boğulur giderim. Bu yüzden bana merhamet et ve bana varoluş kemâlimin gereğini yaşama yolunu kolaylaştır"
İşte bu anlayış sonucu yapılan istiğfar elbette ki gayesine ulaşmış demektir. Sanıyorum, niçin istiğfar sorusunun cevabını böylece izâh etmiş olduk. Şimdi gelelim neden istiğfar bölümüne. Yani nelerden dolayı istiğfar.
&
Her yerde ve her zerrede zâtı, vasıfları, isimlerinin özellikleri ile mevcût olan Allâh-u Teâlâ; dilemiştir ki, O'nu hem kendi özümüzde hem de tüm mevcûdatta müşahede edelim.
Bunun içindir ki,
"Nefsinizde mevcut, idrâk edemiyor musunuz?"
ve
"Başını ne yana çevirirsen çevir Allah'ın vechini görürsün"
işaretleri verilmiştir Kur'ân-ı Kerîm'de.
Ancak gerçek bu olmasına rağmen; bizim ne bu gerçekten haberimiz vardır, ne de "HALİFE" olmanın bilincine sahibiz; ve dahi, ne de özümüzün gerektirdiği davranışları ortaya koyabilmekteyiz.
İşte, insanın hakikatının gereğini yaşıyamaması; beşerîyetinin getirdiği düşüncelerle, duygularla, şartlanmalarla, tabiatının oluşturduğu güdüsel hareketlerle; ve şartlanmalardan ileri gelen değer yargılarıyla hayatı değerlendirmesi; ve bunun sonuçları olarak ortaya çıkan bütün fiîller, hep özür dilenmesine yani "istiğfar" edilmesine neden olan şeylerdir.
Bu sebebledir ki, biz, lâf olsun diye "estağfirullah" çekmeyecek; yaptığımız yanlışları düşünerek, onları farkederek özür dileme anlamında "istiğfar" edeceğiz.
Bu hususu da, böylece elimizden geldiğince açıklığa kavuşturduktan sonra; şimdi gelelim, Efendimiz Muhammed Mustafa aleyhi's-selâmın bize öğretmiş olduğu çeşitli istiğfarlara