Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ne kadar mutluyuz?

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Selamun aleykum efendim evet ne kadar mutluyuz yada ne kadar süre mutlu kalabiliyoruz.duymak istediğim mutluluğun tarifi değil nasıl ebedi bir sevince ve mutluluğa kavuşabiliriz sorusunun cevabı.
 

ahmett

New member
Katılım
15 Tem 2006
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
sabah ve yatsı namazlarımı cemaatla kıldığım mudetce mutluyum ama bunlardan birini cemaatle kılmayı kaçırdımmı dunyanın en mutsuz insanı oluyorum
gerçi israilin musluman kardeşlerime yaptıklarını gördukçe huzursuz ve özgunum Allah onların yardımcıları olsun

Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir. (MAİDE SURESİ / 82)

Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. (AHZAB SURESİ / 23)

Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (NİSA SURESİ / 95)

Ey Rabbimiz! Bize zorluklara tahammül gücü bağışla. Adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkar eden bu kafirler güruhuna karşı bize yardım et.”(Bakara,2/250
Ey Rabbimiz! Bizi zalim bir toplumun elinde rezil-rüsvay etme/fitneleriyle onurumuzu çiğnetme ve bizi lütfunla kafirler toplumunun elinden kurtar.” (Yunus,10/85-86.)
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Düşün ve hiç tereddüt etmeden cevap ver...

Dünya ile alakalı herşeyi ama herşeyi terk edebiliyormusun ?

Eğer böyle bir ihsana sahip isen MUTLULUK nedir görebilme şansına sahip olabilirsin.

Zerre kadar dünya meşgalesi aklında var ise mutluluk dediğin anlık birşeydir efendim, gelir ve giderrrrrrrrrrrr.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
dünya ile alakali herseyi terkedipte mutluluga ulas diye bir emir yok sen camursuz yoldan yürüyüp halvette dogruyu bulmaya calisiyorsun ama camurlu yoldan yürümek ne kadar zor ve ne kadar mesakketlidir ama mükafatida nekadar büyüktür ebedi mutluluk istiyorsan neden dünyada bulmaya calisiyorsunki ama eger allaha güzel bir kul olmaya calisiyorsan bunun mutlulugu dünya icindedir ve bu mutluluk hic birzaman dogustan kolayla verilmemistir hep elemler hep kederler olmustur ve sonunda mutluluk olmustur tabi mutlulugu aciklarken bir olayda yada bir olguda anlatmak yanlis olur sen ne tarz mutluluk ariyorsun mutluluk bir tane degil ki...........
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Köln/ALMANYA
küçük şeylerle mutlu olabilen birisiyim....fakat müslüman kardeşlerimize yapılan bu eziyet ve işkenceleri aklımdan çıkarmıyorsam her anım mutsuz geçiyor....sürekli mutsuz olmakta beni yıprattığı için oldukça haberlerden kaçmak istiyorum....
duadan başka bir şey gelmiyor elimizden...dua en büyük yardımdır fakat acaba hakkıyla duamızı yapabiliyormuyuz....
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Köln/ALMANYA
gül21' Alıntı:
Düşün ve hiç tereddüt etmeden cevap ver...

Dünya ile alakalı herşeyi ama herşeyi terk edebiliyormusun ?

Eğer böyle bir ihsana sahip isen MUTLULUK nedir görebilme şansına sahip olabilirsin.

Zerre kadar dünya meşgalesi aklında var ise mutluluk dediğin anlık birşeydir efendim, gelir ve giderrrrrrrrrrrr.
arkadaşım ....
kendimizi dünyadan tamamen soyutlayamayız...sonuç olarak bu dünyada yaşıyorsak.dünya meşgalesi taşımamız lazım..fakat bu meşgale bizi ahireti unutturmayacak...dünya ahiretin tarlasıdır...

hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya,yarın ölecekmiş gibide ahirete çalışmalıyız....
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
çok büyük zatlardan ağlar baba vardı, Allah ondan razı olsun , dileyen google da aratabilir bulur, neden ağladığı sorulduğunda bildiklerini bilseydiniz sizde ağalardınız cevabını alırdınız, , eğer hakikati görebilseydik, az güler , çok ağlardık, ne mutlu ağlar baba gibi ağlayabilenlere.
Allah C.C. Ağlar baba ve onun gibi ağlıyanlardan razı olsun bizleride rızası için ağlıyabilenlerden eylesin...
 

tenvir

New member
Katılım
25 Tem 2006
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
gül21' Alıntı:
Düşün ve hiç tereddüt etmeden cevap ver...

Dünya ile alakalı herşeyi ama herşeyi terk edebiliyormusun ?

Eğer böyle bir ihsana sahip isen MUTLULUK nedir görebilme şansına sahip olabilirsin.

Zerre kadar dünya meşgalesi aklında var ise mutluluk dediğin anlık birşeydir efendim, gelir ve giderrrrrrrrrrrr.
dünya esma i hüsnanın tezahür ettiği bir mezraadır. eğer insan sadece kalbden ibaret olsaydı dediğinizde bir hakikat bulunabilirdi. fakat insanda kalbden maada sır nefis hafa ahfa gibi birçok latife mevcut kişi odur ki hepsiyle yani kalb bir kumandan sair letaif birer asker gibi hareket ederek terakki etsin. bu da dünyayı esma i hüsnanın bir tarlası bilip ekip biçmekle mevcut olur. ticarette bir müslümanın nasıl olması gerektiğini göster. öğrenciysen okulunun birincisi ol( nasıl ki tesettürlü bir kardeşimiz tüm engellemelere rağmen okul birincisi olduğunda seviniyoruz.) vs vs vs.
 

abrec

New member
Katılım
21 Ağu 2006
Mesajlar
321
Tepkime puanı
2
Puanları
0
valla şu şartlarda çok mutlu olanlar bence bencillerdir
her taraf savaş kan
ekonomik krizler
şiddet hırsızlık gasp
saygısızlık
islamın ve türkiyenin durumu
ha sen dersen ben iyiyim mutluyum bencilsindir bende
 

ela-88

New member
Katılım
28 Ağu 2006
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
:D Mutluluğumu biri bozuncaya kadar mutluyum..yada öyle zannediyorum...
 

YalancýDünya00

New member
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
mutluyum çünkü elhamdülillah müslüman olarak dünyadayım mutluyum çünkü kendimden kötü olanları görüp ders çıkartıyorum mutluyum çünkü rabbim bana bu yolda ilerlerken yanıma eşimi verdi...allahıma şükürler olsun..
 

tuana76

New member
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
dua

dua

kardeşlerim ben dua nimetimden mahrum kalmadığım her an mutluyum.çünkü aşılmaz bütün engelleri onunla aşabileceğime aşamasan bile rahmetin üzerimize sağnak sağnak yağdığına inanan biriyim.hepiniz Alah ın izni ile duaya sarılın ve mutlu olun AMİN
 

_güvercin_

New member
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Rabbim mutlu olma nimetini bahşettiği için mutluyum.. Esenlikle....
 

asikkulun

New member
Katılım
15 Eyl 2006
Mesajlar
1,217
Tepkime puanı
96
Puanları
0
Yaş
32
Konum
sivas
ALEYKÜM SELAM KARDEŞİM
ALLAH 'ın huzurunda olduğum her an mutluyum.
 

nisa58

New member
Katılım
25 Eyl 2006
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zerre kadar dünya meşgalesi aklında var ise mutluluk dediğin anlık birşeydir efendim, gelir ve giderrrrrrrrrrrr.

haklısın bu konuda arkadaşım. dünya daki mutluluklar gelir gider , mutsuzluklarda öyle . önüne çıkan engelleri aştığın sürece mutlusundur. bu engelleri aşabilmek içinde dünya meşgaleleri ile uğraşmak zorundasın. hayatını maddi olarak kazanamazsan manevi olarak ta yaşama sansın sıfıra iner. belki geçmiş zamanlarda bu şart yoktu ama su zamanda komsu komsusunu tanımıyor. ben küçük bir anadolu sehrinde yaşıyorum ama burada bile çok fazla birbirine yabancılaşma var. büyük şehirleri düşünemiyorum. gerçi mutluluğun ne anlama geldiğinide bildiğimizi tam olarak bilmiyorum ama .

mutluluk.......... küçük hoşnutluklar mı ?gelir gider ...
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
ŞEYTANIN TUZAĞI
Allah'ın istediği şey insanların şu dünya hayatını mutluluk içinde, saadet içinde geçirmesidir. Ahiret hayatını da cennet'te yaşamalarıdır. Allah'ın istediği yalnızca budur. Allah insanları cezalandırmak değil mukafatlândırmak ister.

3/ÂL-İ İMRAN-31: Kul in küntüm tuhibbünallâhe fettebi'uni yuhbibkümüllahü ve yağfirleküm zünûbeküm. Vallahü gafûrun rahîm.
De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız, o zaman bana tâbî olun ki; Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın (sevaba çevirsin). Allah GAFÛR'Dur RAHÎM'dir.

Allah'ın istediği şey insanları mükâfatlandırmakdır. Ama insanlar kendilerine verilen serbest iradeyi, Allah'ın emrettiği istikamette değil yanlış istikametlerde kullanarak, Allah'ın hediyelerine vasıl olmak yerine, cehennem'e vasıl olmak yolunu tutuyorlar. Ne yazık ki, insanların çoğunluğu bu durumda. İşte iblîs Peygamber Efendimiz (SAV)'in Allah'a kavuşmasından 14 asır sonra insanları büyük tuzağına düşürmüş vaziyette. Hangi İslâm ülkesine giderseniz oradaki din âlimleri ile konuşursanız şunu göreceksiniz. Hepsi size şunu sorarlar. Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun? Zekât veriyor musun? Kelime-i Şehadet getirdin mi? Paran var da Hacca gittin mi? Bunların hepsine "evet" cevabını almışlarsa size verecekleri cevap "kurtuldun" olacaktır. Halbuki Allahû Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de hiç böyle söylemiyor. Şeytandan kurtulabilenler ihlâs sahibi olan kullardır. Sen, diyor iblis'e, "Benim ihlâs sahibi kullarımı yoldan çıkartamazsın. İdIâle düşüremezsin."

15/ HİCR-40: İllâ ibâdeke minhümülmuhlasıyn
Senin ihlâs sahibi kulların hariç.

Öyleyse insanların ihlâs sahibi olmaları lazım geldiği sonucuna ulaşıyoruz. Sadece bir tane Kur'ân-ı Kerîm var. Ne hüküm verdiyse Allahû Tealâ Hz., neyi bildirdi ise, sadece onlar var, Kur'ân-ı Kerîm hükümleri. Ve O hükümlere baktığımız zaman Allahû Tealâ Hz.nin İslâm'ın 5 şartını yeterli görmediği sonucuna ulaşıyoruz. Çünkü bu beş şart sadece fizik vücudun görevlerinden bir kısmını ifade ediyor.
Bir de son andaki (Kıyâmet günündeki) sahneyi sergilemiş Allahû Teâlâ Sebe Sûresi'nin 20. âyet-i kerîmesinde
;

34/ SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim ibliysü zannehü fettebe'ûhü illâ feriykan minelmü'miniyn.
Şeytan insanlar üzerindeki vaadini yerine getirdi. Mü'minlerden ibaret bir tek fırka hariç hepsi iblise tâbî oldular.
34/ SEBE-21: Ve mâ kâne lehü aleyhim min sultânin illâ lina'leme men yü'minü bil'âhıreti mimmen hüve minhâ fiy şekk, ve rabbüke alâ külli şey'in hafiyz.
İblisin onlar üzerinde bir yetkisi (nüfuzu) yoktu. Ancak ahirete inananlar ile şüphe edeni ayırt edebilmek için yaptık. Senin Rabbin herşeyi muhafaza eder.
NAHL-99, 100 : İnnehû leyse lehü sültânün alellezîne âmenû ve alâ Rabbihim yetevekkelûn. İnnemâ sültânühü alellezîne yetevellevnehû vellezînehüm bihî müşrikûn.
Şeytanın âmenu olup Rab'lerine tevekkül edenlere bir tasallutu yoktur. Onun yalnız kendisini dost edinen (kâfirlere) ve Allah'a şirk koşanlara tasallutu vardır.
14/ İBRAHİM-22: Ve kaâleşşeytânü lemmâ kudıyel'emrü innallâhe ve'adeküm va'delhakkı ve ve'adtüküm feahleftüküm, ve mâ kâne liye aleyküm min sultânin illâ en deavtüküm festecebtüm liy, felâ telûmûniy ve lûmû enfüseküm, mâ ene bimusrihiküm ve mâ entüm bimusrıhıyy, inniy kefertü bimâ eşrektümûnimin kabl, innazzâlimiyne lehüm azâbün eliym.
Şeytan emir olup bittiği zaman der ki; "Muhakkak ki Allah size hak vaadde bulunmuştu. Ben de size vaad ettim. Fakat vaadimden caydım. Sizi davet etmemin dışında üzerinizde hiçbir nüfuzum yoktu. Siz hemen davetime icabet ettiniz. Artık beni kınamayın, kendi nefsinizi levmedin, kınayın. Ben sizin yardımınıza gelecek değilim. Siz de benim yardımıma gelemezsiniz. Muhakkak ki daha evvel ben Allah'a ortak koşmanızı tanımadım . Muhakkak bu zalimler için, elim bir azap vardır.

İşte mü'minlerin dışında bütün fırkaların şeytana tâbî olmaları insanlık için hazin bir tabloyu gösteriyor. Allahû Tealâ ezelde ebedi bilendir. Dolayısıyla insanların bir gün ne hale geleceğini ve kıyamet günü yapılacak olan hesaplaşmada hangi noktada bulunacağını çok açık bir şekilde ifade ediyor. Bu bize bir işarettir. Demek ki, insanların büyük bir kısmı ne yazık ki, iblisin kandırmalarına tâbî olacak. İblis böyle bir sonuca ulaşmak için ne yapabilirdi? Öyleyse bir şey yapmalıydı ki, insanlar doğru zannettikleri, kendilerini kurtaracağını zannettikleri ibadetlerle uğraşsınlar ama kurtulamasınlar ve iblisle birlikte cehennem'e gitsinler. İşte İslâm'ın beş şartı böyle bir tuzaktır.


DÜNYA HAYATINDAKİ MUTSUZLUK VE HUZURSUZLUK
Allahû Tealâ Yunus Sûresi'nin 100. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor;

YUNUS-100: Vema kâne linefsin en tü'mine illâ biiznillâh ve yec'alürricse alellezine lâ ya'külûn.
Allah'ın izni olmaksızın hiç bir kimse imân sahibi olamaz. İmân sahibi olmakta aklını kullanamayanlara (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlere) Allah şeytanın zulmetini gönderir. Böylece azaplanırlar.

Gerçekten aklın iki tane müşaviri vardır. Birisi NEFS, diğeri de RUH'dur. Fizik vücudun kumandanı olan akıl, nefsi ve ruhu bir müşavir olarak kullanır ve bunlardan bir tanesinin talebini kabul eder. Her olaydan evvel içinizdeki iki sesi duymuşsunuzdur. Birisi sizi güzelliğe, doğruya Allah'ın emirlerine doğru çekmek isteyecektir. Öteki ise yanlışa ve şerre doğru çekmek isteyecektir. Birisi nefsimizin sesidir, kötüye çeker, diğeriyse ruhumuzun sesidir. Allah'a çeker. Şunu biliyoruz ki, başlangıçta herkes, nefsi emmarede bulundugu için olaylar cereyan etmeden evvel bir karar safhası vardır. Ve bu karar safhasında mutlaka nefs ve ruh arasında bir kavga vardır. Kavga kesindir. Bu kavganın arkasından bunlardan bir tanesi aklı ikna edecektir. Eğer aklı ikna eden nefs ise, ki emmare nefs kademesinde hep böyledir, aklın ikna olduğu olay tahakkuk edecektir. Nefs-i Emmare genellikle aklı şerre alet eder. Ve akıl ondan aldığı fetva üzerine, ondan aldığı müşavirlik üzerine, fizik vücudu şer istikametinde kullanır. Her şer olay hem derecat kaybetmemize sebebiyet verir. Hem de her şer işlediğimizde sıkıntı duyarız. Hayır işlediğimizde ise hem deracat kazanır hemde ferahlık ve huzur duyarız. Şer istikametinde kullanılan fizik vücut mutlaka başkalarına zarar ika edecegi cihetle, mutlaka bir tepkiyi çevreden davet edecektir.
Zulmün işlenmesiyle beraber karşısından gelen tepkinin intikamını alamıyorsak şuuraltımızda birikim başlayacaktır. Nefsimiz duruma hakimse başkalarının bize yaptığı herhangi bir hadisede ona cevap veremiyorsak, bu imkandan mahrum isek, nefsimiz hemen bir şuuraltı birikimi başlatır ve olay şer olarak tahakkuk ettigi zaman zaten bir sıkıntı kalbimizi kaplar. Başkalarının kalbini kırmışızdır, başka birine yanlış bir davranış yapmışızdır. Ondan da bir tepkinin gelmesi muhakkak gibidir. Böylece ondan gelen yeni tepki, bizim nefsimizde yeniden bir olay başlatacaktır. Ve spiral giderek yükselecektir. KİN, KAVGA, İNTİKAM birbirinin arkasından insanı devamlı rahatsızlıklar içinde tutacaktır. Kaldı ki olay burada da bitmeyecektir. Çünkü fizik vücut bir günah işlediği zaman RUH mutlaka NEFSE azap edecektir. Ve kişinin azap duyması da bu pişmanlıkla noktalanır. Bu azap (halk arasında bu azaba vicdan azabı denilir) olmalıdır ki ancak bu azaptan sonra azabın husule getirdiği pişmanlık hissi de yer etsin. Böylece görülüyor ki, NEFS-i emmaradeki herkes için olay vücuda gelmeden evvel (bütün olaylar için geçerlidir) mutlaka NEFS ve RUH arasında bir kavga vardır. Olay genellikle şer olarak tahakkuk ediyor. Şerri yaşarken iç sıkıntı duyuyoruz. Ve olay tahakkuk ettikten sonra da RUH NEFSE mutlaka azap ediyor. Öyleyse hep kavganın sıkıntının ve azabın var olduğu bir vücut ülkesinde insanlar daimî bir huzursuzluk içinde yaşıyor. Kaldı ki, hep huzursuzluk hali içinde yaşayan insan çevreden de etki aldığı için, bu etki alanı içinde daha da huzursuz olur. Başkalarının her yaptığı kişiye batar.
NEFS-İ EMMARE'de başkalarının size yaptığı ters bir harekete daha büyük bir hareketle cevap vermek istersiniz. Biri size bir tokatmı attı? Daha şiddetli bir tokat, bir yumruk atmak, hatta onu bayıltıncaya kadar dövmek gelir içinizden. Hep intikamin peşindesiniz ve hırsınız daima size hakimdir. İntikam şeytanın silahıdır. Şeytan kişiye hakimse o zaman şu dünya adı verilen gezegende mutlu olmak asla mümkün değildir. Eğer her olaydan evvel kavga varsa hep yanlış şeyler yapıp pişmanlık duyuyorsanız, hep ruhunuz nefsinize azap ediyorsa, hep bu büyük sıkıntıyı üstleniyorsanız; O zaman sizin için söz konusu olan şey huzursuzluktur ve sıkıntıdır. Kâfirler, amelsiz mü'minler ve yetersiz amelli mü'minler hepsi nefsi emmarede olmaları sebebiyle dünyadaki hayatları, hep huzursuzluk ve sıkıntı içinde geçmektedir.
 
Üst Alt