Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nasil Tevbe Etmeli....

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
ONİKİNCİNOTA

Ey bu Notaları dinleyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilaf-ı adet olarak, gizlenmesi lazım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru ve niyaz ve münacatını bazen yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü Rahmet-i İlahiyyeden rica etmektir. Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffaret olacak, muvakkat lisanımın tevbe ve nedametleri kafi gelmiyor. Sabit ve bir derece daim olan kitabın lisanı daha ziyade o işe yarar. İşte on üç sene evvel, dağdağalı bir fırtına neticesinde, Eski Said’in gülmeleri, Yeni Said’in ağlamalarına inkılab edeceği bir hengamda; gençliğin gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım bir anda, şu münacat ve niyaz, Arabi yazılmıştır. Bir kısmının Türkçe meali şudur ki:

Ey Rabb-i Rahimim!.. ve ey Halik-ı Kerimim! Benim su-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti... Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır. Ben bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacaletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede göre göre gayet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbab ve akran ve akaribim gibi kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dar-ı faniden, firak-ı ebedi ile ebed-ül-abad yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dar-ı dünya da, kat’i bir yakin ile anladım ki haliktir gider ve fanidir ölür. Ve bilmüşahede içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmareyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkardır. Bir lezzet verse bin elem çektirir. Bir üzüm tanesi yedirse, yüz tokat vurur.
Ey Rabb-i Rahimim!.. ve ey Halik-ı Kerimim! Şimdiden görüyorum ki: Yakın bir zamanda ben kefenimi giydim, tabutuma girdim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken, senin dergah-ı Rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kaliyle bağırarak derim: El-aman el-aman! Ya Hannan! Ya Mennan! Beni günahlarımın hacaletinden kurtar! İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerinde durdum. Başımı dergah-ı Rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nida ediyorum: El-aman el-aman! Ya Hannan! Ya Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halas eyle! İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyi’ciler beni bırakıp gittiler. Senin afv ü rahmetini intizar ediyorum… Ve bilmüşahede gördüm ki: Senden başka melce’ ve mence’ yok. Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekanın darlığından bütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-aman el-aman! Ya Rahman! Ya Hannan! Ya Mennan! Ya Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir. İlahi! Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten-lil Alemin olan Habibin, senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekva değil, belki nefsimi ve halimi sana şekva ediyorum. Ey Halık-ı Kerimim ve ey Rabb-i Rahimim! Senin SAİD(?) ismindeki mahlukun ve masnuun ve abdin, hem asi, hem aciz, hem gafil, hem cahil, hem alil, hem zelil, hem müsi’, hem müsin, hem şaki, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip senin dergahına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatiatlarını itiraf ediyor… Evham ve türlü türlü illetlerle müptela olmuş. Sana tazarru ve niyaz eder. Eğer kemal-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen; zaten o senin şanındır. Çünkü ERHAMÜRRAHİMsin. Eğer kabul etmezsen; senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka RAB yok ki, dergahına gidilsin. Senden başka hak MABUDyoktur ki, ona iltica edilsin!..
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
 
Üst Alt