radikal
New member
Gül koksun dünyan, gül!
Gül’e merhaba demen için bir salavat kafi!
İçten sunacağın samimiyeti, “gül” gibi koklar O Gül,
Gerçeğin perçeminde bir fiske! Ağırlığı afaki…
Cesaret kokacaksın bir de, en amansızından,
En kansızından…
Açacaksın uzun saçlarını, hasmına heybet sunarken,
Gecenin bir vakti iki büklüm kıyamdaki beline inad,
Dimdik duracaksın, diyecekler sana; işte genç! İşte Ümmedi Muhammed!
Şefkat kokacaksın bir de; en yetiminden, en zenginine,
Parmak uçlarına değen saçlara uzanacaksın, yaşlısından en gencine,
Bir gülümsemen ferahlık verecek, hem içine hem karşındakine,
Bir sadakanın tasadduğu, böyle yazılacak hanene!
Sevgi kokacaksın, sevgi! En ard’sız, en gerçek olanından,
Kime, neden, niye sorularının muhatabı dahi olmadan,
Açacaksın gönlünü, kıvrım kıvrım yapraklarından,
Her bir yaprağa, sevdiklerinin adını yazacaksın hiç usanmadan,
Hiç parmak çıtlatmadan…
Tevazu kokacaksın, bütün bütün kokular saçarken,
Muhatabın görmemiş olacak, nefsine yapılmış bir fahşaya ağlarken,
“Sövene dilsiz, vurana elsiz” sözünü kendine düstur, hayatına nakşederken,
Sövene de, vurana da; gıyabında dua edeceksin yatarken…
Bakirelik kokacaksın bir de! Hem fikri, hem manevi,
Ayıpların günahlarınla harmanlanmamış olacak,
Keşke! masalarında çerez misali!
Bildinse sus! acaksın, açmayacaksın O bilinmez mahremi,
Sırr; içinde, toprak olacak,
Kokusu çıkmayacak; sarımsak olsa dahi!..
Gül’e merhaba demen için bir salavat kafi!
İçten sunacağın samimiyeti, “gül” gibi koklar O Gül,
Gerçeğin perçeminde bir fiske! Ağırlığı afaki…
Cesaret kokacaksın bir de, en amansızından,
En kansızından…
Açacaksın uzun saçlarını, hasmına heybet sunarken,
Gecenin bir vakti iki büklüm kıyamdaki beline inad,
Dimdik duracaksın, diyecekler sana; işte genç! İşte Ümmedi Muhammed!
Şefkat kokacaksın bir de; en yetiminden, en zenginine,
Parmak uçlarına değen saçlara uzanacaksın, yaşlısından en gencine,
Bir gülümsemen ferahlık verecek, hem içine hem karşındakine,
Bir sadakanın tasadduğu, böyle yazılacak hanene!
Sevgi kokacaksın, sevgi! En ard’sız, en gerçek olanından,
Kime, neden, niye sorularının muhatabı dahi olmadan,
Açacaksın gönlünü, kıvrım kıvrım yapraklarından,
Her bir yaprağa, sevdiklerinin adını yazacaksın hiç usanmadan,
Hiç parmak çıtlatmadan…
Tevazu kokacaksın, bütün bütün kokular saçarken,
Muhatabın görmemiş olacak, nefsine yapılmış bir fahşaya ağlarken,
“Sövene dilsiz, vurana elsiz” sözünü kendine düstur, hayatına nakşederken,
Sövene de, vurana da; gıyabında dua edeceksin yatarken…
Bakirelik kokacaksın bir de! Hem fikri, hem manevi,
Ayıpların günahlarınla harmanlanmamış olacak,
Keşke! masalarında çerez misali!
Bildinse sus! acaksın, açmayacaksın O bilinmez mahremi,
Sırr; içinde, toprak olacak,
Kokusu çıkmayacak; sarımsak olsa dahi!..