Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaza başlamak istiyorum. Bi sorum var?

esracikss

New member
Katılım
21 Tem 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Arkadaşlar, 21 yaşındayım ve hiç namaz kılmadın. Allah'ın izniyle namaza başlamak istiyorum. Sorum şu : Kılmadığım zamanlar için başlamadan önce birşey yapmam gerekiyor mu ? Yani önce kaza namazı mı kılıcam? Öyleyse o nasıl kılınıyor. ? Cevaplarınız için teşekkürler ;)
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
s.a kardeşim..Maşallah....
Değerli Kardeşimiz;

Farz bir namazı vaktinde kılmaya eda, vakti geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bir namazı tekrar kılmaya da iade denir.

Bir namaz ya bile bile kasden kılınmayıp kazaya bırakılır veya bir özürden dolayı kazaya kalır. Bir vakit namazı kasdî olarak kılmayıp kazaya bırakmak büyük bir günahtır. Böyle bir hareketten uzak durmalıdır. Bu çeşit bir hatanın işlenmesi durumunda bir an önce kaza edilmeli, borçtan kurtulmalıdır. Çünkü ölümün ne zaman gelip çatacağı belli olmaz. Ölüm gelip de hazırlıksız yakalarsa âhirete borçlu olarak gidilmiş olur.
Bu şekilde kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmekle borçtan kurtulunmuş olunsa da, işlenen günah için ayrıca tevbe istiğfar edip, Allah'tan af dikmek lâzımdır. Bunun için hem kaza, hem de tevbe edilmelidir.

Unutmak, uyku veya meşru bir mazeretten dolayı vaktinde kılınamayan namazlar da hatırlandığı veya meşru özür geçtikten sonra fazla vakit geçirmeden kaza edilmelidir.

Bazı özürler vardır ki, bu hallerde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmezler. Kadınların âdet ve lohusalık hali, beş vakit devam eden sar'a veya cinnet hali bu çeşit özürlerdendir. Zaten âdet gören ve lohusa olan kadının namaz kılması caiz olmayıp haramdır.

Vakti içinde kılınmayan beş vakit namazın kazası farz, vitir namazının kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir. Kazası sünnet olan, yalnız sabah namazının sünnetidir. Günün sabah namazı kazaya kalmış ise öğleye kadar kılınınca farzıyla birlikte sünneti de kaza edilir. Öğleden sonraya kalınca sünnet kılınmaz, sadece farz kaza edilir.

Zamanında kılınamayan bazı vakit sünnetleri de daha sonra kılınarak kaza edilir. Meselâ, cemaate yetişmek için öğle namazının ilk sünneti kılınamadığı takdirde, farzı kılıp iki rekât sünnetten sonra ayrıca kılınır. Cuma namazının ilk sünneti hutbeden önce kılınamadığı zaman, yine Cumanın iki rekât farzından sonra kaza edilerek kılınır, îki rekât kılınarak yarıda bırakılan öğlenin ve cumanın ilk sünnetleri aynen bu şekilde dört rekât olarak kaza edilir. Bu sünnetlerin dışındaki diğer vakit namazlarının sünnetleri kılınmadıkları zamanlar kaza edilmezler. Meselâ ikindi ve yatsı namazının sünnetleri farzdan önce kılınmadıkları zaman daha sonra kılınmazlar.

Kaza namazları, ne şekilde kazaya kalmış ise aynı şekilde kılınacaktır.
Sabah 2, öğle 4, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 ve vitir 3 rekat olarak kaza edilir.

Her namaz için belirli bir zaman veya mekan tayin edilmez. Yani ikindi namazının kazası ikindi vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. İstediğiniz zamanda kılınabilir.

Fakat kerahet dediğimiz zamanlarda kılınmamasına dikkat edilir. Bu vakitler de güneş doğduktan 45 dk sonraya, Güneş batmadan 45 dk. Önceye kadar ve Güneş tam tepede olduğu zaman (öğleye 30 dk. Kala) namaz kılınması hoş görülmemiştir. Bunların dışındaki bütün zamanlarda kaza namazı kılnabilir.

Kaza namazları nasıl kılınır?

Vaktinde kılamayıp kazaya kalan namazları altı vakti bulan veya daha çok olan bir kimse kaza namazları arasında bir sıra gözetmediği gibi, kaza namazları ile vakit namazları arasında da bir sıra takibi yapmaz. Namaz kılmanın mekruh olduğu üç kerahet vaktinin dışında istediği ve müsait olduğu her zaman kılabilir. Çünkü kaza namazları için belli bir vakit yoktur. Meselâ, vaktinde kılınamamış olan bir ikindi namazı yatsıdan sonra, bir yatsı namazı da öğleden sonra kılınabilir.

Kaza namazlarını kılarken vakti belirlemeye gerek yoktur. Bu çok zor olacağından kolay olanı yapmak daha uygundur. Bir kaza namazı şöyle niyet edilerek kılınır:

Meselâ: "Vaktine yetişip de kılamadığım ilk öğle namazını" yahut "son öğle namazım Allah rızası için kılmaya niyet ettim." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur.

Daha kolay olması bakımından "Üzerimde olan bir öğle veya ikindi namazını kaza ediyorum" şeklinde niyet etmek de yeterlidir.
Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra ikamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan kâfi gelirken, her farz namazı için ayrı ayrı ikamet getirmek sünnettir.

Kazaya kalmış olan namazların kaç vakit olduğunu kesin olarak bilemeyen kimse, galip tahminine göre hareket eder. Sayı bakımından tam bir tahmin yapamıyorsa, üzerinde kaza namazı kalmadığı kanaatine varıncaya kadar kılar.

Aynı namazları kazaya kalmış olanlar bu namazı cemaatle kılabilirler. Fakat farklı farklı namazları kılmaya kalkanlar tek bir cemaat olamazlar; ayrı ayrı kılmaları gerekir.

Kaza namazlarını, mümkünse evde kılmayı tercih etmelidir. Şayet bu namazlar mazeretsiz olarak kazaya bırakılmışsa bir günah sayılacağından bunu teşhir etmek uygun olmaz.

Mehmed Paksu
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
kardeşim aynı zaman vakit namazını öncelikle kılıcan....kaza namazlarınıda onun aredından, hepsini bir kerede kılamayacagından...her vaktin ardından kılmadıgın namzın kazasınıda kılarsın..bunuda senelere yayarsın..Allah c.c. kabul etsin...TAbiki önce vakit namazı unutma...
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
yani kaza kılcam diye vakit namazı kılmamazlık olmaz..o zaman vakit namazınıda kazaya bırakmış olursun..ezan okundumu o vaktin o gunku namazı eda edicen..selametle..

İnşallah yardımcı olabilmişimdir
 

ayna44

New member
Katılım
17 Şub 2007
Mesajlar
488
Tepkime puanı
100
Puanları
0
Yaş
36
SELAMUN ALEYKUM

KARDES ARKADASLARIMIZ. NE GUZEL BI SEKILDE ANLATMIŞŞ..ALLAH RAZI OLSUN..
NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR..
BENIM SANA TAVSIYEM BU AYDA ORUÇ TUTMAN.. İNŞ TUTARSIN. RABBIM BU AYDA ORUÇ TUTANLAR İÇİN ÇOK BUYUK MUKAFATI VAR...

“Ebû Said el-Hudrî (ra)’nin Peygamberimizden rivayet ettiği (merfû) hadis: “Recep Allah’ın, Şa’ban benim, Ramazan ise ümmetimin ayıdır. Her kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Recep ayını oruçlu geçirirse, Allah’ın en büyük rızasını hak etmiş demektir. Allah, onu Firdevs-i Âlâ’ya yerleştirecektir.

Her kim Recep ayında iki gün oruç tutarsa, ona iki kat ecir vardır. Bu katlardan her birinin ağırlığı, dünyadaki dağlar kadardır.

Her kim Recep ayında üç gün oruç tutarsa, Allah onunla Cehennem arasına uzunluğu bir senelik yürüyüş mesafesi kadar olan bir hendek koyar.

Her kim Recep ayında dört gün oruç tutarsa, (her türlü) beladan, delilikten, cüzzamdan, alaca hastalığından, Deccalın şerrinden ve kabir azabından kurtulur.

… altı gün oruç tutarsa, o kişi, yüzü ayın on dördünden daha parlak bir şekilde kabrinden kalkar.

… yedi gün oruç tutarsa, onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cehennemin yedi kapısı birer birer o kişiye kapanır.

… sekiz gün oruç tutarsa, onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cennetin sekiz kapısı birer birer o kişiye açılır.

… dokuz gün oruç tutarsa, o kişi kabrinden “Lâ ilâhe illallâh” nidaları ile kalkar ve onun yüzü Cennetten başka bir tarafa çevrilmez.

… on gün oruç tutarsa, Allah, Sırat üzerinde her milde onun istirahat edeceği bir yatak var eder.

… on bir gün oruç tutarsa, o kişi yarın kıyamet gününde - kendisi kadar veya daha fazla oruç tutanlar hariç- kendisinden daha faziletli kimse görmez.

… on iki gün oruç tutarsa, Allah Teala ona kıyamet gününde bir tanesi dünyadan ve içindekilerden daha hayırlı olan iki güzel elbise giydirir.

… on üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününde insanlar büyük zorluklar içindeyken o kişi için arşın gölgesinde bir sofra kurulur ve o kişi bundan yer.

… on dört gün oruç tutarsa, Allah Teala ona kıyamet gününde hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanoğlunun tahmin edemediği bir sevap verir.

… on beş gün oruç tutarsa, Allah Teala kıyamet günü o kişiyi güvende olan kimselerin duracağı bir yere sokar. Oraya her ne zaman bir melek-i mukarreb ve bir peygamber uğrasa ona şöyle derler: “Müjdeler olsun sana ki güvende olanlardansın.”
[22]



ALLAHA EMANET OLUN
SELAM VE DUA ILE KALIN..
SELAMUN ALEYKUM...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Arkadaşlar, 21 yaşındayım ve hiç namaz kılmadın. Allah'ın izniyle namaza başlamak istiyorum. Sorum şu : Kılmadığım zamanlar için başlamadan önce birşey yapmam gerekiyor mu ? Yani önce kaza namazı mı kılıcam? Öyleyse o nasıl kılınıyor. ? Cevaplarınız için teşekkürler ;)
kardeşlerimiz sorularınıza cevap verdiği için bize sadece kararınızı kutlamak ve hayırlı olsun dileklerini sunmak düşer.
Rabbim bu güzel kararınızı hayırlı ve baki eylesin.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Namaz çok önemli kardeşim. Maaşallah.Allahım daim etsin inşaallah.
Herşeyinizi ihmal edin, ama namazınızı sakın ihmal etmeyin. Din'in direğidir namaz. Bakın bir örnek vereyim size, örneğin; her yaptığınız nafile ibadetlere nafile olması hasebi ile değer verelim:

Sadaka verdiniz: 0
Hasta ziyaret ettiniz : 0
Bir kardeşinin ihtiyacını karşıladın: 0
2 rekat nafile namaz kıldın : 0
1 günlük nafile oruç tuttun : 0
5 saat ilim öğrenmek için kitap okudun : 0

Ne oldu şimdi elimizde tam 6 tane 000000 oldu. İşte şimdi Din'in direğini o gün yaptıklarının en başına koy bakalım şimdi ne oldu 1000000 !! Gördüğün gibi bütün nafilelerin hepsi bir değer ve anlam yüklendi. İşte namaz o yüzden her şeyden çok önemli. Allahım daim etsin inşaallah.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net

          Ortalanmis Mesaj         



فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلوةَ فَاذْكُرُوا اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلى جُنُوبِكُمْ فَاِذَا اطْمَاْنَنْتُمْ فَاَقيمُوا الصَّلوةَ اِنَّ الصَّلوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
Nisa / 103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
وَاَقيمُواالصَّلوةَ وَاتُواالزَّكوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعينَ
Bakara / 43. Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلوةِ الْوُسْطى وَقُومُوا لِلّهِ قَانِتينَ
Bakara / 238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.
قُلْ اِنَّ صَلَاتى وَنُسُكى وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتى لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمينَ
En’am / 162. De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.
وَاَقِمِ الصَّلوةَ طَرَفَىِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ الَّيْلِ اِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّاَتِ ذلِكَ ذِكْرى لِلذَّاكِرينَ
Hud / 114. Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.
اُتْلُ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلوةَ اِنَّ الصَّلوةَ تَنْهى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللّهِ اَكْبَرُ وَاللّهُ يَعْلَمُ مَاتَصْنَعُونَ
Ankebut / 45. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.
اِنَّمَا يُريدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِى الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلوةِ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
Maide / 91. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?
فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّينَ () اَلَّذينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ () اَلَّذينَ هُمْ يُرَاؤُنَ () وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Maun / 4-7. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır, Ve hayra da mâni olurlar.
اِنَّ الْمُنَافِقينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَاِذَا قَامُوا اِلَى الصَّلوةِ قَامُوا كُسَالى يُرَاؤُنَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّهَ اِلَّا قَليلًا
Nisa / 142. Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.



 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net

          Ortalanmis Mesaj         


HADİSLER...



          Ortalanmis Mesaj         




* Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?" "Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu vesselâm: "İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu."


* Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İki erkek kardeş vardı. Bunlardan biri öbür kardeşinden kırk gün kadar önce vefat etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)ın yanında bunlardan birincinin faziletleri zikredildi. Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm): "Diğeri müslüman değil miydi?" diye sordu. "Evet, müslümandı ve fena da değildi!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: "Öldükten sonra, namazının ona ne kazandırdığını biliyor musunuz? Namazın misali, sizden birinin kapısının önünde akan ve her gün içine beş kere girip yıkandığı suyu bol ve tatlı bir nehir gibidir. Bu (nehrin) onun üzerinde kir bıraktığını göremezsiniz. Öyleyse, siz ona namazının neler ulaştırdığını bilemezsiniz."


* Ebü Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber mescidde idik. O esnada bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!" dedi, Resülullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalâtu vesselâm yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz adama: "Evinden çıkınca abdest almış, abdestini de güzel yapmış mıydın?" buyurdu. O: "Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz: "Sonra da bizimle namaz kıldın mı?" diye sordu. Adam: "Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz: "Öyleyse Allah Teâlâ hazretleri haddini -veya günahını demişti- affetti" buyurdu."


* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek: "Ey Allah'ın Resülü, dedi, ben bir hadd (suçu) işledim, cezasını tatbik et!" Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama (birşey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Resülullah'la birlikte o da namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah'ın Kitabını tatbik et!" Efendimiz: "Sen bizimle birlikte namazını eda etmedin mi?" diye sordu. Adam: "Evet!" dedi. Efendimiz: "Öyleyse git. Zîra Allah, senin günahını affetti" veya -hadd'ini affetti" dedi."


* Âsım İbnu Süfyan es-Sakafi (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre, bunlar Selâsil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler. Sonra Hz. Muâviye (radıyallâhu anh)'nin yanına döndüler. Hz. Muâviye'nin yanında Ebü Eyyüb el-Ensârî ve Ukbe İbnu Âmir vardı. Âsım: "Ey Ebü Eyyüb! dedi. Bu sene gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre, kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş." Ebü Eyyüb: "Ey kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözünü işittim: "kim emredildiği şekilde (mükemmel olarak) abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe! (Resülullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?" Ukbe: "Evet!" dedi."


* Ukbe İbnu Amir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Rabbin, koyun güden bir çobanın, bir dağın zirvesine çıkıp namaz için ezan okuyup sonra da namaz kılmasından hoşlanır ve AIIah Teâlâ hazretleri şöyle der: "Benim şu kuluma bakın! Ezan okuyor, namaz kılıyor, yani benden korkuyor. Kasem olsun, kulumu affettim ve onu cennetime dahil ettim."


* İmam Mâlik (radıyallâhu anh)'e ulaştığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zâhirî ue bâtînî temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mü'min riayet eder."


* Hz. Huzeyfe (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı herhangi bir şey üzecek olursa namaz kılardı."


* Abdullah İbnu Selmân, Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın ashabından birisinden naklediyor: "Hayberin fethedildiğii gün bir adam Hz. Peygamber'e gelerek: "Ey Allah'ın Resülü, bugün ben öyle bir kâr ettim ki böyle bir kârı şu vadi ahalisinden hiçbiri yapmamıştır" dedi. Efendimiz: "Bak hele! Neler de kazandın?" diye sordu. Adam: "Ben alıp satmaya ara vermeden devam ettim. Öyle ki üçyüz okiyye kâr ettim dedi. Aleyhissalâtu vesselâm efendimiz: "Sana kârların en hayırlısını haber vereyim mi?" diye sordu. Adam: "O nedir, ey Allah'ın Resülü?" dedi. Efendimiz açıkladı: "(Farz) namazdan sonra, kılacağın iki rekattir."


* Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bana kadın ve güzel koku sevdirildi, gözümün nuru namazda kılındı."


* Rebî'a İbnu Ka'b el-Eslemî anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraber gecelemiştim, kendisine abdest suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana: "Dile benden (ne dilersen)!" buyurdu. Ben: "Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana: "Veya bundan başka birşey?" dedi. Ben: "Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim. "Öyleyse kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu."


* Ma'dan İbnu Ebî Talha el-Ya'merî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın azadlısı Sevbân (radıyallâhu anh)'a rastladım. Kendisine: "Bana bir amel söyle de onu yapayım. Allah da onun sayesinde beni cennetine koysun" dedim. -Veya şöyle demişti: "Dedim ki: "..Allah nezdinde en hayırlı ameli bana bildir."- Sevbân sükut etti. Sonra ben tekrar aynı şeyi sordum. O yine sükut etti. Ben üçüncü sefer sordum. Sonunda dedi ki: "Aynı şeyleri ben de Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)a sormuştum. Bana şu cevabı vermişti: Çokça secde yapman gerekir. Zîra sen secde ettikçe, her secden sebebiyle Allah dereceni artırır, onun sebebiyle günahını döker." Ma'dan der ki: "Sonra Ebu'd-Derdâ'ya geldim. Aynı şeyi ona da sordum. O da Sevbân'ın bana söylediğinin aynısını söyledi."


* Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini isittim: "Birinizin evinin avlusunda bir nehir aksa da bunun içinde günde beş sefer yıkansa acaba bedeninde hiç kir kalır mı?" Aleyhisalatu vesselam'ın muhatabı: "Hiçbir şey kalmaz!" dedi. Resulullah da: İşte namaz da böyledir, suyun kiri, pası giderdiği gibi o da günahları giderir."


* İbnnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Peygamberiniz (Mirac gecesinde) elli vakit namazla emrolundu. Sonra bunu beşe indirinceye kadar Rabbinize müracaatta bulundu."


* Ebu Katade İbnu Rıb'i anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah-u Zülcelal hazretleri buyurdu ki: "Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve kim bunu vaktinde kılmaya devam ederse onu cennete koyacağım diye katımda ahidde bulundum. Kim de bunu vaktinde kılmaya devam etmezse katımda onun için hiçbir ahid yoktur."


* Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah için secde eden herkese Allah bir sevap yazar ve bu secde sebebiyle bir günahını affeder, makamını da bir derece artırır; öyleyse secdeyi çok yapın."


* Osman İbnu Ebi'l-as radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben namazda çocuk ağlaması işitir, bunun üzerine kıraatimi kısa tutarım."


* Ebu Musa anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben artık ihtiyarladım. Ben rükuya gittim mi siz de rükuya gidin. Rükudan kalktım mı siz de kalkın. Secde yaptım mı siz de secde yapın. Benden önce rüku ve secdeye giden kimseyi görmeyeyim."


* Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin namazda iken (yapışan öteberiyi gidermek için) alnını silme işini çok yapması namazın edebine aykırıdır."


* Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Namazda iken sakın parmaklarını çıtlatma!"


* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz esneyince elini ağzına koysun ve (haaah! diyerek) ses çıkarmasın. Çünkü bu hale şeytan güler."


* Adiyy İbnu Sabit, babası kanalıyla dedesinden, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın şu sözünü rivayet etmiştir: "Namazda tükürmek, sümkürmek, hayız haline girmek ve uyuklamak şeytandandır."


* İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Gözlerinizin hızla kör olmaması için, namazdayken onları semaya kaldırmayın."


* Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuşlardır: "Kulla şirk arasında sadece namazın terki vardır. Onu terketti mi şirke düşmüş demektir."


* Asım İbnu Amr anlatıyor: "Irak ahalisinden bir grup, Hz. Ömer'e gitmek üzere yola çıktı. Yanına geldikleri vakit Hz. Ömer onlara: "Siz kimlerdensiniz!? diye sordu. Onlar: "Biz Irak ahalisindeniz!" dediler. "İzinli olarak mı geldiniz?" dedi. Onlar: "Evet!" dediler. Onlar Hz. Ömer radıyallahu anh'tan kişinin evde kıldığı namazın hükmünü sordular. Hz. Ömer: "Ben Resulullah'a bu hususta sormuştum da: "Kişinin evinde kıldığı namazı nurdur, öyleyse evlerinizi nurlandırın" buyurdu" dedi."


* Ebu Saidi'l-Hudri anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizdenbiri namazını kılınca, ondan evi için de bir nasib ayırsın. Zira Allah Teala hazretleri, onun evine, namazından bir hayır bırakır."


* Abdullah İbnu Sad radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Evdeki namaz mı, mesciddeki namaz mı daha efdal?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Evime bakmıyor musun, mescide ne kadar yakın! Farzlar hariç, evimde kılmam, benim nazarımda mescidde kılmamdan daha makbuldür."



 

Saltanat

New member
Katılım
21 Tem 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
Konum
a
Allah razı olsun sorandan & cevaplayandan..
 

sena

New member
Katılım
1 Haz 2007
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
gercekten kardeşim cok doğru bi karar vermişsin ...namaz kılan ibadetlerini yerine getiren bir kişinin içi huzur dolu olur...senin için hayırlı olsun allaha emanet olun..
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Allah Razı olsun kardesım kararınız bu garıbı mutlu ettı,,
dusunelım, hesap gunu geldı Rabbımızın Huzurundayız, Rabbımız sorucak Eyy Kulum neden emretttıgım namazı kılmadın dıye, pekı ne dıyecez Rabbım işlerım çoktu, vakıt bulamıyodum, yaslanınca kılmayı dusunuyodum, ara ara kılıyodum bır turlu devam edemedım.... gıbı cevaplar mı verecez... samımıce olacak olanları dusundukten sonra insanın hiç vakit kaybetmeden Emr olunan namaza baslaması gerekır...............
Rabbım, namazını hakkıyla eda edenlerden eylesın, kalplerımızı İslam'a kenetlesın
amiiiin.....................
 

esracikss

New member
Katılım
21 Tem 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Namaz kılınışını resimli anlatmışsınız. Ama namazdan sonra tesbih çekiliyor, onu nasıl yapıcaz, onunla ilgili konu var mı ? ben bulamadım da :(
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
tesbih cekmek....

kardeşim
namaz bittikten sonra
Allahümme entesselam ve minkesselam tebarekte ya zelcelali vel ikram (farz namaz bittikten sonra denir)


Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim (hepsinde denir tesbihata girmeden önce)

Sonra Âyet-el-kürsi okunur, 33 kere (Sübhanallah), 33 kere (Elhamdülillah) ve 33 kere (Allahü ekber) denir. Bir kere (La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir) denir

sonra duaya gecilir...

selam ve du aile...
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
En kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahü ekber’dir.

Bu tesbihten sonra en kıymetli tesbih ve zikir La ilahe illallah demektir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En üstün tesbih Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber’dir.) [Müslim]

(La ilahe illallah demek 99 belayı defeder, en aşağısı sıkıntıdır.) [İ.Asakir]

(Temcid, yani La havle ve la kuvvete illa billah, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim]

(Zikirde "La ilahe illallah"dan, efdali yoktur.) [Taberani]

(Zikrin efdali, La ilahe illallah, duanın efdali de elhamdülillahtır.) [Tirmizi]

(Allah indinde en kıymetli söz, "Sübhanallahi ve bihamdihi"dir.) [Müslim]

("Sübhanallah" diyen Uhuddan daha büyük sevaba kavuşur. "La ilahe illallah" ve "Allahü ekber" demek de böyledir.) [Beyheki]

(Gece ibadeti zor gelen, hayra mal sarf edemeyen veya düşmanla savaşmaya korkan, çok Sübhanallahi ve bihamdihi desin. Bu, Allah yolunda harcayacağı bir altın dağdan daha kıymetlidir) [Taberani]

(Zor bir duruma düşen, "Bismillahirrahmanirrahim ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ, onu her türlü bela ve musibetten korur.) [Deylemi]

(Cennet hazinesi olan, "Sübhanallahi vel-hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber, vela havle vela kuvvete illa billah" demeye devam edenin ağaçtan yaprak döküldüğü gibi günahları dökülür.) [Ramuz]

(Dilde hafif, terazide ağır ve bağışlayıcı olan Allah indinde en kıymetli iki cümle: "Sübhanallahi ve bihamdihi, Sübhanallahilazim") [Müslim]

(Şu beş şeyi dilinizden düşürmeyin: Sübhanallah, Elhamdülillah, La ilahe illallah ve La havle vela kuvvete illa billah.) [Taberani]

(Allahü teâlânın indinde, tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) [İ. Ahmed]

(Tekbir Allahü ekber,
Tahmid Elhamdülillah,
Tesbih Sübhanallah,
Tehlil La ilahe illallah,
Temcid La havle vela kuvvete illa billah demektir.)

Kur’an-ı kerimde, Bâkıyat-üs-sâlihat [sürekli kalan iyi işler] geçmektedir. Resulullah buyurdu ki: (Bâkıyat-üs-sâlihatı, çok söyleyin. Bunlar; tesbih, tehlil, tahmid, tekbir ve temciddir.) [Taberani]

Her gece yatarken yüz defa (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber) okuyan kimse, yüz defa tesbih, tahmid ve tekbir söylemiş olur. Böylece, muhasebe yapmış, kendini hesaba çekmiş sayılır.

Bir kimse, (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim) derse, hem tesbih [sübhanallah], hem tekbir [Allahü ekber], hem tahmid [hamd] , hem tehlil [la ilahe illallah], hem temcid [la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim] söylemiş olmakla, en kıymetli tesbihi okumuş olur.

Zül-celal vel-ikram
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ancak celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.) [Rahman 27]
(Celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin adı çok yücedir.) [Rahman 78]
[Celal, Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarındandır, azamet, büyüklük, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.]

Âyet-i kerimede geçen zül-celal vel-ikram ifadesinin ism-i a’zamdan olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan bilhassa dualarda bunu çok söylemek gerekir. Peygamber efendimiz, bir kimsenin (Ya zel-celali vel-ikram) diyerek dua ettiğini duyunca, (Allah’tan ne istersen iste, duan kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)

Başka bir hadis-i şerif de şöyle:
(Ya zel-celali vel-ikramı çok söyleyin, ona çok devam edin.) [Tirmizi]
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net

esracikss

New member
Katılım
21 Tem 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
son bir soru : namaz vakitleri ezan okunduktan kaç saat sonraya kadar geçerlidir?
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
Namaz vaktinin sonu kaç dakikadır?
CEVAP
Abdest alıp farzı kılacak kadardır ki, 10-15 dakikadır.

Sual: Namaz vaktinin girdiğinde şüphe edilerek kılınsa, sonra, vakit girdikten sonra kılındığı anlaşılsa, namaz kılınmış olur mu?
CEVAP
Namazın sahih olması için, namaz vaktinin girdiğini iyi bilmek gerekir. Vaktin girdiğinde şüphe ederek kılsa, sonra vakit girdikten sonra kıldığı anlaşılsa, kıldığı namaz sahih olmaz.

Vaktin girdiği, adil bir müslümanın okuduğu ezan ile anlaşılır. Ezanı okuyan adil değilse, vaktin girip girmediğini kendi araştırır. Girdiğini çok zannedince, kılar.

Din işlerinde adil müslümanın sözüne inanılır. Mesela, kıbleyi, bir şeyin temiz ve necis olmasını, helal, haram olmasını haber verince inanılır. Haber veren fasıksa yahut fasık olduğu belli değil ise, doğru söyleyip söylemediğini araştırıp, zannettiğine göre hareket eder. Çünkü çok zannetmek, iyi bilmek demektir.

Namaz vaktinin girdiğini haber vermek ibadettir. Burada da, namaz vaktini bilen, akıl baliğ, adil bir erkeğin ezanına inanılır. Fasık müezzinin haber vermesine de inanılmaz. Vaktinden önce okunan ezan sahih olmaz. Büyük günah olur. Ezan, belli kelimeleri, belli şekilde okuyarak, namaz vaktinin girdiğini bildirmektir. Yüksek yere çıkıp okumak sünnettir.

Sual: İşlerimin çokluğu sebebiyle, namazı son vaktinde kılmak caiz midir?
CEVAP
Namaz, son vaktinde kılınınca da, vaktinde kılınmış olur. Fakat akşamı yıldızlar görününceye kadar geciktirmek ve yatsıyı gece yarısından sonra kılmak mekruh olur. Namazı ilk vaktinde kılmanın önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En kıymetli ibadet, vakti girince hemen kılınan namazdır.) [Tirmizi]
(Allahü teâlâyı anıp, namazını vaktinde kılanın, sevabı kat kat artar.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, namazlarını vaktinde kılanı Cennete koyacağına söz verdi.) [Taberani]

(Namazını, vakti girince hemen kılandan, Allahü teâlâ razı olur. Vakitlerinin sonunda kılanları da affeder.) [Tirmizi]

Sual: Evinde namazı yalnız kılan kimse, namazları müstehab olan vakitlerinde mi kılmalı? Sabah namazını camide cemaatle kılındığı vakte kadar geciktirmek uygun olur mu?
CEVAP
Uygun olmaz. Müstehap olan vakitler, cemaat ile kılmak için, mescide gitmek içindir. Yalnız iken, her namazı vakti girer girmez kılmaya gayret etmelidir. Çünkü namaz ne kadar geç kılınırsa sevabı o kadar azalır. İkindi ve yatsı namazlarında imam-ı a’zamın kavline uymaya çalışmalıdır.

Namazı kılmadan vakti çıkarsa, adam öldürmüş gibi büyük günah olur. Kaza etmekle, bu günah affolmaz. Yalnız borç ödenir. Bu günahı affettirmek için, tevbe-i nasuh yapmak veya hacc-ı mebrur yapmak lazımdır. (İbni Âbidin)

Sual: Bir namazı vakti girmiştir diye zannederek kılsak, vakit de gerçekten girmiş olsa, bu namazlarımız sahih olmaz mı? Yani namazları vakitlerinde kıldığını bilmek şart mıdır?
CEVAP
Evet şarttır. S. Ebediyye’de diyor ki:
Namazın sahih olması için, vaktinde kılmak ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. (Mizan-ül-kübra)

Vaktin içinde olduğunu bilerek, vaktin farzı diyerek, başladığı namazı kılarken, vakit çıksa ve çıktığını bilmese sahih olmaz. Bu günün farzı deseydi, sahih olup, kaza olurdu. Vakti girmeden kılınan farz, nafile olur. Vakti çıktıktan sonra kılınmış ise, kaza olur. Yani (Bu günün öğle namazını eda etmeye) diye niyet eden kimse, vakit çıkmış ise, öğleyi kaza etmiş olur. Bunun gibi, öğle vakti çıktı sanarak, (Bugünkü öğleyi kaza etmeye) niyeti ile kılınca, vakit çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi eda etmiş olur. Her ikisinde de aynı namaza niyet etmiş, yalnız vaktin çıkmasında yanılmıştır.

Fakat, geçmiş öğle namazını kazaya niyet ederek kıldığı namaz, o günün öğle namazının yerine geçmez. Çünkü, bugünün namazına diye niyet etmemiştir. Böylece, eda niyeti ile kılınan öğle namazı geçmişte kılınmamış bir öğle namazının yerine geçmez. Bir kimse, senelerce, öğleyi vaktinden önce kılmış olsa, ve hepsine (Üzerime farz olan öğleyi kılmaya) diye niyet etse, o günkü öğleyi düşünmese, her gün bir evvelki öğleyi kaza etmiş olur. Yalnız son öğleyi ayrıca kaza etmesi lazım olur. O günkü öğleyi niyet etse, eda dese de, demese de, her gün o günkü öğleyi eda etmiş olup, vaktinden önce oldukları için, hiçbiri öğlenin farzı olmaz, nafile olur. Hepsini kaza etmesi lazım olur.

Görülüyor ki, namazların vakitlerini bilmek ve vaktin içinde kılmış olduğunu bilmek lazımdır.

Sual: Namaz vakti çıkmadan ne kadar önce namaza başlanırsa, o namaz sahih olur?
CEVAP
Vakit çıkmadan, iftitah tekbiri alınca, namazı vaktinde kılmış olur. [Maliki ve Şafii’de ise, bir rekat kılınca o namaz vaktinde kılınmış olur. Bir rekat kılınmadan başka vakit girerse, o namaz eda değil, kaza olur.]

Sabah namazı kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahih olmaz. İkindiyi kılarken güneş batarsa, bu namaz sahih olur.

Sual: Sabah namazını güneş doğuncaya kadar kılmak caiz mi? (Güneşin doğmasına 15 dakika kalınca kılmak mekruh olur) diyenler vardır. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Sabah namazını cemaat ile ortalık aydınlanınca kılmak müstehaptır. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır. Hadis-i şerifte, (İbadetlerin en kıymetlisi, vakti girer girmez kılınan namazdır) buyuruldu. (Tirmizi)

Sabah namazını güneş doğuncaya kadar kılmak caizdir. (Güneşin doğmasına 15 dakika kalınca kılmak mekruh olur) sözü yanlıştır. Güneş doğana kadar kılınır. Erken kılmak elbette daha faziletlidir. Sabah namazının farzından önce de, sonra da kaza namazı kılınabilir.

Sual: Bazı kimseler, sabah namazının vakti, öğleye kadar diyerek, müslümanların namazlarını kazaya bırakıp haram işlemelerine sebep oluyor. Sabah namazının vakti ne zamana kadardır?
CEVAP
Sabah namazının vakti, dört mezhepte de, şer’i gecenin sonunda başlar, güneş doğana kadar devam eder. Güneş doğunca, sabah namazının vakti çıkmış olur. Sabah namazı bu vakitte kılınamazsa, kazaya kalmış olur. Şer’i bir özürsüz namazı kazaya bırakmak büyük günahtır. Güneş doğduktan sonra işrak vaktine kadar hiçbir namaz kılınamadığı için, sabahın kazası da bu vakitte yapılmaz. Güneşin doğuşundan 50 dakika sonra sünneti ile birlikte kazası yapılır. Öğleye 20 dakika kalıncaya kadar kaza edilebilir. (Redd-ül Muhtar, Halebi, Dürer)

Mukaddimet-üs-salât, Tefsir-i Mazheri ve Halebi-yi kebirdeki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam, bana imam oldu. Fecr doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyu uzayınca ikindiyi, güneş batar batmaz akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü, sabahı, hava aydınlanınca; öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı, oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık. Sonra, "Ya Resulallah, namaz vakitleri budur. Ümmetin, beş vaktin namazını, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar" dedi.) [Ebu Davud]

Bir başka hadis-i şerif meali de şöyle:
(Namaz vakitlerinin ilki ve sonu vardır. Sabah namazının vakti, fecr doğunca başlar, güneş doğunca sona erer.) [Tirmizi]

Bu ikinci hadis-i şerifte sabah namazının sonu pek açık olarak bildirilmektedir. Sabah namazını cemaatle kılarken, ortalığın iyice aydınlanmasını beklemek efdaldir. Hadis-i şerifte, (Sabah namazını, hava aydınlanınca kılmanın sevabı daha büyüktür) buyuruldu. (Tirmizi)

Sual: Evde sabah namazını tek başına kılan kimse, imsaktan 15 dakika sonra hemen kılmalı mı yoksa vaktin sonuna doğru kılması mı daha iyi?
CEVAP
Yalnız kılan kimsenin, her zaman her namazı vakit girer girmez kılması daha iyidir
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
NAMAZIN KAZASI OLUR MU ?



بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ



İslam’da ameli olarak Allah’a takdim edilen en azim ibadet şüphesizki namazdır.

Bundan dolayıdırki İslam, namazın üzerinde çok ciddi bir şekilde durmuş ve kulun kıyamet günü ilk hesabını vereceği amelinin de namaz olduğunu haber vermiştir.



"..... عن عبد الله بن قرْط رضي الله عنه قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : أول ما يحاسب عليه العبد يوم القيامة الصلاة ، فإن صلحت صلح سائر عمله وإن فسدت فسد سائر عمله



{ …… Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kulun, kıyamet gününde ilk hesabını vereceği ameli “ namazıdır “ . Eğer namazından salah bulursa, sair amellerin-den de salah bulur. Eğer namazı ifsad olmuş ise, sair amelleri de ifsad olur. }

TABERANİ . KEBİR : 10435.N

AHMED . MÜSNED : 4 / 103

S . SAHİHA : 1358 – 1748.N

SAHİH’İ TERĞİB : 376.N



Bunun yanı sıra namazı bilinçli bir şekilde terk edenlerin de islam’dan çıkacağını birçok delillerle haber vermiştir…… İslam’ın bu konuda dile getirmiş olduğu Ayet ve hadisleri,konuyla ilgilenenler çok iyi bilirler.



Ama ne yazıkki bu kadar delillere rağmen meseleyi sulandıran ve namaz gibi çok önemli bir ibadeti, “ Nasıl olsa kaza ederim “ diyerek terk eden ve hatta bu terk ettikleri namazları seneler sonra kaza etmeye çalışan insanlar yaygınlaşmıştır.



Acaba gerçekten onların iddia ettiği gibi, namazı bilinçli olarak vaktinden çıkarıpta onu başka bir zamanda eda edebilir mi bir Müslüman ?.



Veya, - yine bu insanların iddia ettikleri ve yaptıkları gibi – 10 – 15 sene namaz kıl-mayıpta, seneler sonra bu namazları kaza edebilir mi bir insan ?



İşte bu yazımızda bu konudan bahsedip ve meselenin Kur’an ve Sünnet çizgisinde meşru olup olmadığına bakacağız. Çünkü biraz önce de ifade ettiğimiz gibi , bu konu çok hassas ve önemli bir konudur.



Değerli kardeşlerim ! meseleye namazın terkiyle alakalı bilinen gerçekleri hatır-latarak girecek olursak, konu dahada güzel anlaşılacaktır inşaallah . O gerçeklerden bir tanesi de bilindiği gibi, bir vakit de olsa namazı terk eden bir kimsenin bütün amel-lerinin iptal olacağıdır.



وقال أبو الدرداء‏ :‏ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم‏ :" ‏من ترك الصلاة متعمداً فقد حبط عمله‏ "‏‏ ‏

‏رواه أحمد ورجاله رجال الصحيح‏.‏

1

{ …. Ebû'd-Derda r.a'dan. O şöyle dedi : Allah Resulü S.A.V. buyurdu ki : " Her kim ki bilerek namazı terkederse bütün amellerini ibtal etmiştir." }



Bu Hadis'i Ahmed Müsned'in de rivayet etmiştir. Heysemi. Mecmau'z-Zevaid de bu rivayetin ravileri Sahih'in ravileridir demiştir.

MECMAU’Z ZEVAİD : 1 / 295 . 1639.N



“ ..... أن أبا المليح حدثه قال : كنا مع بريدة في يوم ذي غيم، فقال: بكروا بالصلاة فإن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من ترك صلاة العصر حبط عمله "



{ … Ebu’l Melih’den,şöyle dedi : Biz Bureyde r.a ile bulutlu bir günde gazada bulunu-yorduk. Bureyde r.a bize hitaben şöyle dedi : İkindi namazını vaktinde kılınız, çünkü resulullah s.a.v buyurdular ki : “ Kim ikindi namazını terk ederse onun bütün amelleri boşa gitmiştir “ }

BUHARİ : 2.C.617.S

NESEİ : 1.C.473.N



Durum böyle iken namazı bilinçli olarak nasıl terk edebiliriz ki ? … Veya başka bir ifadeyle ; terki olmayan bir şeyin kazası nasıl yapılabilir ki ? …



Ben Müslüman kardeşlerimin dikkatine şunu sunmak isterim : “ Eğer bir müslü-manın bilinçli olarak terk ettiği namazının kazası olmuş olsaydı,kadınlar ay hali gördüklerinde terk ettikleri namazlarını temizlendikten sonra kaza ederlerdi. Çünkü kadın hastalandığı zaman namazı da orocu da terk eder. “



Ama İslam, kadınların temizlendikten sonra oroçlarını kaza etmelerini emretmiş , namazlarını ise kaza etmelerini emretmemiştir.



{ ….. Ebu Said el-Hudri r.a’dan. Resulullah s.a.v : ………….. Kadın hayız gördüğü zaman namaz da kılmaz oruç ta tutmaz ………… }

BUHARİ:4.C.1820.S



{ …. Aişe r.a dan. Şöyle demiştir :Biz,peygamber s.a.v’in yanında iken ramazanda adet görürdük. Temizlendikten sonra bize orucu kaza etmemizi emrederdi. }



İBNİ MACE :4.C.1670.N



{ …. Muaze el-Adevi r.a’dan rivayet edildiğine göre kadının biri Aişe r.a’ya : “ Hayız gören bir kadın namazı kaza edecek mi ? “ diye soru sordu. Aişe r.a : “ Sen haru-rilerden misin ? . Biz Resulullah s.a.v’in yanında hayız gördüyümüz zamanlarda namaz kılmazdık ve kazasıyla da emrolunmazdık “ diye cevap verdi. }



TİRMİZİ : 1.C.130.N

NESEİ : 1.C.381.N



Görüldüğü gibi bu deliller, özür olmadan, bir müslümanın bilinçli - yani iradesine bağlı olarak - bir vakit de olsa namazı terk edemeyeceğine açıkça delalet etmektedir.



Özür ise, insanların belirlediği şeyler değil , İslam’ın belirlediği şeylerdir. Bunlar da ; kadınlarda hastalanma – yani ay hali - , Umumen kadın ve erkeklerde ise,uyuma ve unutma halidir. Bunların haricinde hiçbir şey,namazın terki için özür kabul edilmez.







2

Basiretli bir müslüman bu hususta şunu asla unutmaması gerekir. O da ; “ Allah indindeki özrün tayini , insanların seçtikleri ile değil , Allah’ın seçtikleri iledir.”



Yani, bizim özür olarak gördüğümüz veya belirlediğimiz şeyler Allah katında özür kabul edilmez,özür ancak Allah’ın belirlediği şeylerdir.



Öyleyse tekrar altını çizerek ifade edelim ki, bu hususta bir Müslüman için özür ancak, “ ay hali “ “ unutma hali “ ve “ uyku hali “ dir.



Ay başı olan kadının namazı terk edeceği ve bu halinin de şer’i bir özür olduğu biraz önce delillerle anlatıldı. Şimdi ise Uyku ve unutma halinin şer’i özür olduğunu anlatan delilleri zikredelim.



… عن أنس بن مالك ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال :من نسي صلاة فليصلها إذا ذكرها. لا كفارة لها إلا ذلك .



{ …. Enes İbni Malik r.a’dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki : Her kim bir namazı kılmayı unutursa onu hatırladığında kılsın.Onun bundan başka kefareti yoktur. }



BUHARİ : 2.C.648.S

MÜSLİM : 2.C.684.N



…. “ عن أنس بن مالك قال: قال نبي الله صلى الله عليه وسلم " من نسي صلاة أو نام عنها ، فكفارتها أن يصليها إذا ذكرها



{ …. Enes İbni Malik r.a’dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki : Her kim bir namazı kılmayı unutur veya onu uyuyarak kaçırırsa, artık o namazın kefareti, hatırladı-ğında – veya uyandığında – onu kılmasıdır. }

MÜSLİM : 2 . C. 684 / 315.N



{ … Ebu Katade r.a dedi ki : Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : “ …………. Dikkat edin ! şu muhakkak ki uyku ile namaz kaçırmakta bir taksirat yoktur.Taksirat ancak diğer bir namaz vakti girinceye kadar namazını kılmayan için vardır. Binaenaleyh her kim vakti çıkana kadar bir namazdan uyku sebebiyle gafil olursa, uyandığında bu namazı kılsın. Ertesi gün olduğunda ise, o namazı kendi vakti içerisinde kılsın …….. “ . }

MÜSLİM : 2.C.681.N … TİRMİZİ : 1.C.177.N

EBU DAVUD : 1.C.437. N … NESEİ : 1.C.615.N

İBNİ MACE : 2.C.698. N … AHMED : 5 / 298



Bu delillerde de açıkça görüldüğü gibi, Allah resulü s.a.v uyku ve unutmayı şer’i özür kabul etmiş ve bu sebeplerden dolayı kılınamayan namaza da, uyanmayı ve hatırlamayı vakit tayin etmiştir.



ALLAH’U TEALA SAVAŞTA BİLE NAMAZ KILMAYI EMRETMEKTEDİR



Değerli Müslümanlar ! unutmayalım ki Allah’u Teala savaş gibi ölüm korkusunun yaşandığı en şiddetli ortamlarda bile Müslümanlara cemaatle namaz kılmalarını emretmiştir.



Rabbimiz bu hususta kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :



3

وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُواْ فَلْيَكُونُواْ مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّواْ فَلْيُصَلُّواْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْ ضَى أَن تَضَعُواْ أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُواْ حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَاباً مُّهِيناً



“ İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsın ; böylece onlar secde ettik-lerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da korunma araçlarını ve silahlarını yanlarına alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız – yani,erzak ve mühimmatınızdan - ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır. “

NİSA : 102.AY.



Yeri gelmişken sormak gerekir ; acaba bugün namazlarını terk edenlerin bundan daha önemli bir mazeretleri olabilir mi ?.



El cevap : elbette ki olamaz….. Öyleyse düşünmemiz gerekmez mi ? . Allah’u Teala savaş gibi vahim bir ortamı dahi namazı terk etmek için bir mazeret kabul etmezken,bizler nasıl olurda havadan sudan şeyleri kendimize mazeret kabul ederek namazı terk ederiz.



Acaba bizim mazeret diye öne sürdüğümüz şeyleri Allah’u Teala mazeret olarak kabul eder mi ?. Elbette ki etmez. Neden ? . Çünkü Rabbimiz nelerin mazeret ola-cağını Resulünün dili ile beyan etmiştir. Onları da biraz önce zikrettik.



Eğer Allah resulü s.a.v’in Hendek savaşında birkaç namazı güneşin batımından sonra kılmasını, namazın kaza edileceğine delil sayanlar varsa, bunların bu iddia-larına birçok yönden reddiye vardır.



BİRİNCİSİ : Her şeyden önce bu namazların vaktinin dışında kılınma sebebi ihmal değil savaşın şiddetidir.



Bundan dolayıdır ki Allah resulü s.a.v o gün onlara şu şekilde beddua etmiştir :



" ملأ الله قبورهم وبيوتهم نارا. كما حبسونا وشغلونا عن الصلاة الوسطى . حتى غابت الشمس".





4

“ Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun . Zira onlar, ta güneşin batışına kadar bizi hapsettiler ve ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. “



MÜSLİM : 2.C.627.N



İKİNCİSİ : Korku namazı ile ilgili Ayet henüz nazil olmamıştı.Yani,Müslümanlar savaşta dahi olsalar namazlarını mutlaka kılmaları gerektiğini anlatan Ayet henüz inmemişti. Bundan dolayıdır ki,bu Ayet’lerin inzalinden sonra Allah resulü s.a.v ve onun ashabı, savaşta dahi namazlarını kılmışlar ve onu vaktin dışına bırakmamışlardır.



{ …. Resulullah s.a.v ile beraber Zatu’r Rika gününde korku namazı kılanlardan Sehl İbni Hamse şöyle anlatıyor : “ Askerin bir kısmı Resulullah s.a.v ile beraber namaz için saf bağladı.Öbür kısmı da düşmanın karşısında saf bağladı. Resu-lullah kendisi ile beraber bulunanlara bir rekat kıldırdı.Sonra Resulullah s.a.v ayakta sabit kaldı.Kendisi ile beraber bir rekat kılanlar kendi başlarına kılarak tamamladılar.Sonra çekildiler ve düşmanın yüzüne karşı saf bağladılar.Ve öbür taife gelip Resulullah’ın geri kalan bir rekat namazını onunla birlikte kıldılar. Sonra Resulullah s.a.v oturmakta devam etti. Cemaat da bir rekat kendi baş-larına kılıp tamamladılar. Sonra Resulullah bunlarla beraber selam verdi.” }



MÜSLİM : 2.C.842.N



ÜÇÜNCÜSÜ : Bu olay, savaş sebebiyle kılınamayan namazın kaza edileceğine de delil olamaz. Neden ? ….. Çünkü ümmet ilk defa böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya gelmek-tedir. Dolayısıyla,böyle anlarda namazı nasıl eda edeceklerini de bilmiyorlardı. Ne zaman ki Allah’u Azze ve Celle bu gibi durumlarda namazın nasıl kılınacağını Resu-lüne vayyetti , artık bundan sonra vahyin doğrultusunda hareket edilmiştir.



{ …. Ebî Sa'îd el-Hudrî'den,O da babasından haber verdi ki, O şöyle dedi : Hendek Savaşında, geceden uzun bir zaman geçinceye kadar - namaz kılmaktan - alıkonulduk. Nihayet bize kifayet edildi, - yani bize elverildi, savaştan kurtarıldık - Bu, yüce Allah'ın şu sözünde - açıklanan durumdadır - : " Allah savaşta – yardımıyle – müminlere yetti.Allah güçlüdür,üstündür " Bunun üzerine Peygamber s.a.v Bilâl'i çağırdı ve O'na emretti de, O kamet getirdi de öğle namazını kıldırdı ve onu, vaktinde kıldırdığı gibi güzelce edâ etti. Sonra O'na emretti de ikindi namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Sonra O'na emretti de akşam namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Sonra O'na emretti de yatsı namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Bu - olay - ; " Fakat bir tehlikeden korkarsanız, yaya yahut binmiş olarak kılın " âyetinin inmesinden önce olmuştu. }

AHMED : 3 / 67 . 11250.N

DARİMİ : 3.C.1532.N

TİRMİZİ : 1.C.179.N



DÖRDÜNCÜSÜ : Bilindiği gibi ibadetlerde asıl olan taabbudiliktir. Yani,bir ibadet Allah’ın istediği ve Resulünün de gösterdiği şekilde yapılır. Dolayısıyla, namaz husu-sunda her şey en ince ayrıntısına varana kadar tarif edilmişken,insanların kendi kafa-larına göre öne sürdükleri tarifler kabul edilemez.



Özellikle namazın terki için kabul edilen özürler İslam tarafından anlatılmışken,hiç kimse kendi kafasına göre özür tayin edip, namazını terkedemez.







5

BEŞİNCİSİ : Sohbetimizin başında da zikrettiğimiz gibi ; “ Allah indindeki özrün ta-yini, insanların seçtikleri ile değil , Allah’ın seçtikleri iledir.”



Yani, bizim özür olarak gördüğümüz veya belirlediğimiz şeyler Allah katında özür kabul edilmez,özür kabul edilecek şeyler ancak Allah’ın belirlediği şeylerdir.



Öyleyse tekrar altını çizerek ifade edelim ki, bu hususta bir Müslüman için özür ancak, “ ay hali “ “ unutma hali “ ve “ uyku hali “ dir. Bunun haricinde hiçbir özür, şer’i özür kabul edilmez.



Hulasa, sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Benim bu hususta problemi olan insanlara nasihatim şudur :



“ …. Unutmayın ki namaz, insanın kıyamet günü hesabını vereceği ilk amelidir. Eğer namaz hususunda hesabınız kolay olursa, sair amelleriniz hususunda da hesabınız kolay olacaktır. Eğer namaz konusunda sınıfı geçemez iseniz unut-mayın ki,diğer ameller hususunda da sınıfı geçemeyeceksinizdir…. “



“ … Öyleyse hiç vakit kaybetmeden Allah’ın Kitabına ve Resulü’nün sünnetine koşun …. Ve sakın bu konularda Radyo ve televizyonlarda şarlatanlık yapanlara da aldanmayın. Çünkü bu zavallı kağıt karalama alimleri, hiçbir delile dayan-madan sizlere - 10-15 sene de olsa – namazın kazasından bahsedeceklerdir … “



Sizler Allah resulü s.a.v’in şu hadisi şeriflerine güvenerek Allah’a yönelin ve nama-zınıza başlayın.

Eğer namazınızı ara sıra da olsa ihmal ediyor iseniz, sakın bundan sonra nama-zınızı şer’i bir özür olmadan terk etmeyiniz.



Bakınız Allah Resulü s.a.v ne buyurmaktadır :



“ Adem oğullarının hepsi günah işler, günah işleyenlarin en hayırlısı ise çokça tevbe edenlerdir “

İBNİ MACE : 10.C.4251.N



"... قَالَ رَسثولً اللهِ صلى الله عليه وسلم : التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ، كَمَنْ لاَ ذَنْبَ لَهُ ..

“ Allah Resulü s.a.v yine şöyle buyurmaktadırlar : Günahından tevbe eden kimse, tıpkı günahı olmayan kimse gibidir. “

İBNİ MACE : 10.C.4250.N



Öyleyse bu fırsatı kaçırmadan Rabbine yönel,O’na tevbe et ve namazına başla.Ve asla onu terk etme.



Allah’u Azze ve Celle bizlere, hakkı hak bilip ona ittiba eden ve batılı da batıl bilip ondan uzak duran kullarından olmamızı nasip eylesin.



VEL HAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN





TACUDDİN EL-BAYBURDİ
 
Üst Alt