Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaz sıkıntısı

hanif9

New member
Katılım
3 Ocak 2010
Mesajlar
13
Tepkime puanı
3
Puanları
3
Özellikle bu yaz birçok tasavvuf kitabı okudum.Birçok konudaki merakımı giderdim.Sık sık da tefsir de okuyorum.Yani bilgi anlamında çok boş beleş olduğumu söyleyemem ama şu namazlarımda istikrarı bir türlü sağlayamıyorum.Evde isem genelde 5 vakiti kılarım.Ama okulda iken falan kılamıyorum(mescidimsi bir yer var ama inmiyorum) onun dışında mesela yorgun argın geldim eve ikindinin çıkmasına 20 dakika var.Hede hödö derken ikindiyi yiyorum.Nihayetinde sabah ve yatsı namazlarını her halükarda kılıyorum.Diğerlerini de kaza ediyorum ama kızıyorum da kendime.Okuduğum kitapları da bırakasım geliyor.Yani madem daha adam gibi namaz kılamıyorum ne diye razinin tefsirini okuyayım ki diyorum.Ne yapmam lazım?Tavsiyeleriniz nelerdir?Allah sizden razı olsun.
 
P

Peris

Guest
Siz sabırla zorlukları aşa-aşa devam edin.Hem gönülden isteyince Allah(cc) yardımcı oluyor.Bu sınavda size başarılar.....
 

Tarikattan_Husniye

New member
Katılım
10 Ocak 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
daha adam gibi namaz kılamıyorsan o tasavvufi kitapları okumayı derhal bırakmalısın. hem ne demiş kuranda: rabbine secde etmeyen bizden değildir.

secde etmek derken, namazdan bahsediyor. yani sen bizden değilsin. müslüman bile değilsin sen. büyük ihtimal hristiyan ya da yahudi olabilirsin. ama bence sen allah'a inanmıyorsun!
 

hanif9

New member
Katılım
3 Ocak 2010
Mesajlar
13
Tepkime puanı
3
Puanları
3
daha adam gibi namaz kılamıyorsan o tasavvufi kitapları okumayı derhal bırakmalısın. hem ne demiş kuranda: rabbine secde etmeyen bizden değildir.

secde etmek derken, namazdan bahsediyor. yani sen bizden değilsin. müslüman bile değilsin sen. büyük ihtimal hristiyan ya da yahudi olabilirsin. ama bence sen allah'a inanmıyorsun!

şaka mı bu?
 

hanif9

New member
Katılım
3 Ocak 2010
Mesajlar
13
Tepkime puanı
3
Puanları
3
Bu yazdıklarında gerçekten ciddiyse onun için sadece üzülüyorum.
 

mechanisticbreath

New member
Katılım
13 Ocak 2010
Mesajlar
8
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Önemli olan yapabildiğin kadar yapman. Nelere vakit ayırmıyoruz ki gün içinde namaza vakit bulamayalım. Annem 5 vakit namaz kılıyor babam sadece cumalara gidiyor. Diğer ibadetleri ve görevleri ortak yerine getiriyorlar. Tercih sana kalmış. Allah (c.c.) 5 vakit namazı farz kılmış sonuçta.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Eski hastalıkların reçetelerinin yazıldığı kitabları bu asrın hastalıkları için tatbik etsen hastayı öldürebilirsin. Ölmese bile tedavi edemezsin.

Hal böyle iken eskide namazın hikmet ve gayelerinden ziyade namazın şekli konusunda yoğunlaşılmış. Hastalık kalbi olduğu için namazı kalbe sokmaya çalışmışlar. Kalbi reçeteler verilmiş.
Oysa şimdi faaliyette olan akıldır, kalbe tesir ediyor. Aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin.

Eski hastalıkların reçetelerinin yazıldığı kitabları bu asrın hastalıkları için tatbik etsen hastayı öldürebilirsin.

Hastalık aynı değilse reçete fayda etmez elbette. Fakat eskiden olmayan hastalıklar mı zuhur etti? Ve bu hastalıklar olmadığı için reçetelerde yoktu. Razinin tefsirini, eski hastalıkların reçetelerinin yazıldığı kitaplara mı dahil ediyorsunuz? İsim vermemişsiniz fakat ona cevap verildiği için sordum.

Hal böyle iken eskide namazın hikmet ve gayelerinden ziyade namazın şekli konusunda yoğunlaşılmış.

Eskide namaz bütün detaylarıyla incelenmiş.. Şekli ile fakihler, hikmet ve gayesiyle mutasavvıflar bol bol ilgilenmiş, bol bol yoğunlaşmışlardır.

Hastalık kalbi olduğu için namazı kalbe sokmaya çalışmışlar. Kalbi reçeteler verilmiş.
Oysa şimdi faaliyette olan akıldır, kalbe tesir ediyor. Aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin.

Eskiden olduğu gibi şimdede böyledir diye düşünüyorum. Hastalık kalbtedir. Faliyette olan akıldır ve kalbe tesir eder.

İşte her asırın manevi hastalıkları farklı olduğu gibi reçeteleri dahi farklıdır.


Asırlarda hastalıklar farklı olabilir ama reçetesi neden farklı olsun? Reçetenin uygulanışı veya verilişi farklı olabilir ama bence reçeteler aynıdır.

İhlas sağlam bilgiden gelir. Bilgi ise asıra göre farklıdır.

Çok doğru. İhlas sağlam bilgiden gelir. Fakat bilgi asıra göre farklı değildir.

Eski asırda frengi moda idi. Bu asırda kanser moda. Elbette sen ferngi hastalığı ilmini talim etsen beş parasız bir doktor olur, kah iş bulur kah aç gezersin. Bu halde yaptığın işi nasıl seversin?

Değişik asırlarda değişik yollardan para kazanabilirsin. Fakat bu ilmi değiştirmez ki. Her asırda ilim aynı yolda ilerler.. Değişmez, gelişir belki..
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Oysa şimdi faaliyette olan akıldır, kalbe tesir ediyor. Aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin.

Evet eskide namaz bütün detayları ile incelenmiş. Ancak, galip olan şekil ve kalbe tasdik ettirme reçeteleridir

Hem aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin diyorsunuz, hemde eski reçetelerin kalbe tasdik ettirme olduğunu söylüyorsunuz? Eskiler aklı tamir etmeden nasıl kalbe tasdik ettirmişler?

Bilgi asra göre farklı değildir? Hakikaten bu ifade çok ilginç. İmam-ı Rabbani demiş: " Bir cemaat bir sünneti o asra uygun olduğun gördü tabi oldu. Diğer bir cemaat bir sünneti o asra uygun görmedi terk etti. Sünneten zarar gelmesi olmayacak bir hal değildir"
Hal böyle iken bilgi nasıl asra göre değişmez. Hatta Rumuz El Ehadiste şöyle bir hadis tevili mevcuttur: "Cansız maddelerin konuşması Hz. İsa'nın nuzülünden sonra vaki olacak"
Cansız maddeleri konşturan bilgini eski insanlarda olduğunu söylemek onları cahil kılmak demek değildir. Zira onlar veled-i zamandır.

Bilgi asıra göre farklıdır demek ne anlama geliyor? Her asırda bilgi farklı olabilir mi demek istiyorsunuz? Hz isa zamanında ki tıp ilmiyle şimdiki tıp ilmi farklı mı? Bilginin değişmemesinden kastım bir bilim dalıdır.

Sünnet bilgisi her asırda aynıdır. İsteyen uygun görür, rağbet eder. İsteyen terk eder. Yoksa bu asırda sünneti farklı mı anlamalıyız?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Birinci cümle; Bu zamanda akıl bozulduğu için kalbe tasdik ettirmek zor demektir.

İkinci cümle; Eskide akıl bozulmadığı ve-veya akıla ilişilmediği için akıl terbiyesine luzum olmadan kalbe tasdik ettirildiğinden bahsetmişim.

Allah'ın insanlığa sunduğu tıb ilmi sınırları bellidir. İnsan ne ederse etsin onun üstüne çıkamaz. Allah'ın insanlığa sunduğu o tıb ilmi bilgilerini insan her asırda ilerletmiş. Hem her asırda tıb ilminin değişik alanları revaçata olmuş. eskide Cüzzam hastalığının tedavisini bulmak için uğraşan insan bu gün kanserin tedavisi için uğraşıyor. Bilgide farklı reçetede farklı, doktorda farklı olacaktır.

Bakınız eskide insanların keşfetmek için ömrünü adadığı işlerle bugün bir çocuk elleri ile oynuyor. Eskide bir geminin yol alaması için yüz kişi lazım iken. Bugün bir çocuk bir kaç düğme ile yapabiliyor. Elbette eski insanın sorumluluğu başka bu asrın insanının sorumluluğu başkadır.

Madem imtihan ve teklif akıl sahiplerinedir. Hem kimse gücünden fazlası ile mükellef olmaz. Elbette bu asırda akıl gelişmiş ve elbette imtahanıda çetindir.

Sünnet meselesine gelirsek. Elbette sünnet değişmez. Sadece insanlığın terakkisi ile alakalı olarak sünnette dahi durumu göstermek için yazdım.
sünnet bilgisi ise değişir. Aynı hadise bir asır önce ki tevil farklıdır. Bu asırda tevil farklıdır.

Mesela, şu hadis: "Ahir zamanda adam evden çıkar, karısının nerede olduğunu kamçısı ve ayakkabısı haber verir"

Rumuz El Ehadis'te geçen bu hadise müellifi "cansız maddelerin konuşması Hz. İsa'nın nuzülünden sonra olacak" demiş. Bu asrın insanına ise bu hadis tümden açılmış artık, bu hadis telefondan mucizane haber veriyor diyebiliyoruz. Bak sünnette bilgi nasıl değişiyor?

Dediklerinize katılıyorum. Demek istediğim farklı şeydi.

Şu akıl meselesi karıştırıyor. Eskide akıl bozulmadığı için diyorsunuz. Bence eskide olan bütün bozukluklar akıl bozukluğundan kaynaklanıyor. Allah rasülünden sonra akıllar bozulmuştur.

Aynı hadise bir asır önce ki tevil farklıdır. Bu asırda tevil farklıdır.

Te'vil yine akıl ile alakalıdır ki ilk asırda başlamıştır, ayet ve hadislere yapılan te'viller.. Bozuk te'viller, bozuk akılların ürünüdür. Binlerce bozuk te'vil (sapık mezheb) ortaya çıkmıştır. Demek akıl bozukluğu taa o zmaandan başlamış..

Bu sözlerinizle;

Eskiden akıla değil kalbe meyledilmişti, fakat bu asırda akla hitap eden büyük bir eser yazılmıştır, bunu mu demek istiyorsunuz? Eskide akla hitab eden kitap yok, bu asırda akla hitap eden kitap var.. Eskiler hep kalbe hitab etmiş.. Katılmıyorum.

Eskide de faaliyette olan akıl ve kalbti muhakkak. Ama eskide kalbe hucum edilirdi. Kalbi marazlar revaçata idi. Akıla taaruz yoktu.

Akıla taarruz yoktu. Neden olmasın. İslam yapılan bütün taarruzlar akıl yönünden değilmiydi? Hatta Allah müşriklerin birçok itirazına cevap verdikten sonra akletmez misiniz demiyor mu? Demek taarruz akıladır..

Zaten akıl ile kalbi ayrı tutmak sizin ifadenizle ters.. Akıl tamir edilmeden kalb tamir edilmez. Bu ifade sizin. Bu ifadeyi şöylede olabilir;

Kalb bozulmadan akıl bozulmaz. Demek ki aklı bozmak ve kalbi bozmak gibi bir ayrım yanlış olur. Zira siz ikisini bir tutuyorsunuz, Kalb akılla tamir edilir, akılla bozulur, diyerek..

Ama eskide kalbe hucum edilirdi.

Demek ki kalbi bozmak için akıl kullanılmış. O halde eskiden yapılan hucum kalbe değil akıladır. Kalbe hucum etmek, akıla hucum etmekle mümkündür.



 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Kalbe hucum varken akılı tamir eden reçeteler zaman kaybı olacaktı.

Hücum hangi cenaha ise tedavi o cenaha olur.

Aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin.

Tekrar ifade edeyim yazılarınızın bir çoğuna katılıyorum. İtirazım şu yukarıdaki cümlelerinize.. Biraz dikkatli bakıldığında bir terslik görülecektir.

Kalbe hucum varken akılı tamir eden reçeteler zaman kaybı olacaktı.

Kalbe hucum varken akıl tamir eden reçeteler zaman kaybı olacak dediniz. Fakat daha önce;

Aklı tamir etmeden kalbi tamir edemezsin.

demiştiniz. Kalbi temir etmek için ilk önce aklı tamir etmelisiniz diyorsunuz. Fakat üst yazıda, kalbe hucum varken aklı tedavi etmeye çalışırsan zaman kaybı olur diyorsunuz. Aklım almıyor hangisine kani olacağımı..

Hücum hangi cenaha ise tedavi o cenaha olur.

Bu cümle de iyice desdekliyor. Hücum hangi cenaha ise tedavi o cehana olur diyorsunuz. Eskiden hücum kalbe idi, kalbi tedavi edeceğiz diyeceğim ama daha önceki sözünüz aklıma geliyor; Aklı tedavi etmeden kalbi tedavi edemezsiniz. Sonra aklı tadavi etmeye çalışıyorum ve diyorum ki eskiden akıl tedavi edilmiş, ağırlık kalbe değil akıladır.

Sonra siz;

Mesela, fena, beka, cezbe, süluk, rabıta hep kalb tedavisi içindir

sözünüzle rabıta, fena, beka gibi şeyler kalbin tedavisi içindir diyorsunuz. Bende itiraz ediyorum. Bunlar kalbin tedavisi için değil kalbin selameti, huzuru bulması içindir. Bu saydığınız şeyleri yapanlar zaten ilk önce akılları, sonra kalbleri tedavi olmuş kişilerdir. Aklı ve kalbi bozuk olan kişiye bunları yaptıramazsınız öyle değil mi?
 

_huzeyfe_

New member
Katılım
6 Eyl 2010
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Risale-i Nur Külliyatı - Sözler - 24. Söz okunursa bu soruna çare olur inşallah.
 
Üst Alt