Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaz kaç vakittir diye sorulmaz neden ? çünkü namaz gözaltında tutukludur... görmüyor musun denilir

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Namaz kaç vakittir diye sorulmaz neden ? çünkü namaz gözaltında tutukludur... görmüyor musun denilir

Kur’an, tüm ibâdetlerin nasıl yapılacağını ayrıntılarıyla açıklamaz. Meselâ orucun nasıl tutulacağı konusunda Kur’an’da ayrıntılı bilgi verilmemiştir. Yine, zekâtın farz olduğunu Kur’an açıkça bildirdiği halde, zekât oranlarını belirtmemiştir.
Bununla birlikte namaz konusunda, Kur’an’da diğer ibâdetlerden daha fazla detay vardır. Bunlardan bazı âyetleri görelim:
“Namaz belirli vakitlerde mü’minler üzerine farz kılınmıştır.” (4/Nisâ, 103). Bu konu, yani vakitler diğer âyetlerde şu şekilde detaylandırılmıştır:

a) “Güneşin öğle vakti zevalinden, gecenin karanlığına kadar namaz kıl. Bir de sabah namazını kıl.” (17/İsrâ, 78). Buna göre zevalden gecenin karanlığına kadar öğle ve ikindi, âyetin devamı ise sabah namazını ifade etmektedir.
b) “Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl.” (11/Hûd, 114). Bu âyete göre de gündüzün iki tarafı; sabah ve ikindi, gecenin gündüze yakın saatleri de akşam ve yatsı namazını ifade etmektedir.
c) “Güneş doğmadan önce ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde ve gündüzün etrafında da O’nu tesbih et.” (20/Tâhâ, 130). Bu âyete göre de;
Güneş doğmadan önce, sabah namazı,
Güneş batmadan önce ikindi veya öğle ve ikindi namazı,
Gece saatlerinde de akşam ve yatsı namazları,
Gündüzün etrafı da çok önemli olduklarına işaretle sabah ve akşam namazları tekrar ifade edilmiştir.
d) “Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktine girince Allah’ı tesbih edip namaz kılın.” (30/Rûm, 17-18). Bu âyette hemen bütün namaz vakitleri zikredilmiştir. Şöyle ki; akşama girerken; akşam ve belki akşam ile birlikte yatsı namazı, sabaha ererken; akşam ve belki akşam ile birlikte yatsı namazı, sabaha ererken; sabah namazı, gündüzün sonunda; ikindi namazı ve öğle vakti girince de; öğle namazı ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, Kur’an’ın ayrı ayrı âyetleriyle ifade edilen namaz vakitleri, oruç ve zekât gibi ihtilâfı olmayan farzlardan daha çok detaylandırılmış ve beş vakit olduğu belirtilmiştir. Bütün âyetler dikkate alındığında öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah olmak üzere namazın beş vaktinin, özel sınırlarıyla sınırlandırıldığı görülür.
Namazın nasıl kılınacağını ve namazların kaç rekât olduğunu ayrıntılarıyla Kur’an anlatmaz. Nasıl, hangi namazın kaç rekât olduğunu Rasûlullah’ın sünnetinden öğreniyorsak ve bu konularda ümmet arasında hiçbir ihtilaf yok ise, aynı şekilde namazın beş vakit olduğu ve o vakitlerin ne zaman gireceğini de, namazların kılınış şeklini de Rasûlullah’tan öğreniyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun “Kur’ân-ı Kerim’de Beş Vakit Namaz” konulu bir kararı da vardır. Kurul kararı aynen şöyledir:
“Belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farziyeti Kitab, sünnet ve icma ile sâbittir. Beş vakit namazın edâ edileceği vakitlere ve ne şekilde edâ edileceğine Kur’ân-ı Kerim’in bir kısım âyetlerinde mücmel olarak işaret olunmuş, bu işaretler Rasûlullah (s.a.s.)’ın kavlî ve fiilî sünnetiyle açıklık kazanmıştır. Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerim’deki mücmel emir ve hükümleri açıklama yetkisi, Onu insanlara tebliğle görevli olan Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e aittir. O, namazı bizzat kılarak ve Müslümanlara imam olup kıldırarak nasıl kılınacağını öğrettiği gibi, bunların vakitlerini de göstermiştir. Gerek kılınış şekli, gerek vakitleri ile ilgili bu uygulama amelî tevâtür olarak, günümüze kadar devam etmiştir.
Kur’ân-ı Kerim’de beş vakit namaza mücmel olarak işaret eden âyetlerden Tâhâ sûresinin 130’uncu âyetinde:
“…Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et. Gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, rızâya ulaşasın.” Buyrulmuş; güneşin doğmasından ve batmasından önce, gece saatlerinde ve gündüzün iki ucunda olmak üzere beş ayrı vakitte Cenâb-ı Hakk’ı tesbih, yani namaz kılmak emredilmiştir.
Bakara Sûresinin 238’inci “Namazlara ve ayrıca orta namaza devam edin” mealindeki âyet-i kerimede “namazlar” anlamındaki “salevât” kelimesi çoğuldur. Arapçada çoğul üçten başlar. “İki”ye tesniye denir ve “iki namaz” sözü “salâteyn” şeklinde söylenir. Demek oluyor ki, âyetteki “salevât” sözünden en az üç namaz anlaşılır. Ayrıca bir de “orta namaz” var. Çünkü ma’tuf, ma’tûfun aleyhten (üzerine atıf yapılandan) ayrıdır. Bu sebeple “orta namaz”, “namazlar” ifadesine dâhil olmadığı gibi, her iki yanında eşit sayı bulunmadığı için, üç namazın arasında yer alacak bir namaza “orta namaz” denilmesi de mümkün değildir. O halde, âyetteki “salevât” kelimesi, en az dört namazı ifade eder. Orta namaz buna eklendiğinde beş vakit namaz ortaya çıkar. Orta namazın ikindi namazı olduğu bazı hadislerde açıklanmıştır.
Hûd Sûresinin 114’üncü âyetinde ise, “Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl…” buyrulmaktadır.
Âyet-i celilede “gündüze yakın saatler” anlamındaki “zülef” kelimesi, “zülfe”nin çoğuludur. Yukarıda belirtildiği üzere en az üç adedi ifade eder. Demek oluyor ki, bu âyete göre gecenin gündüze yakın saatlerinde, (akşam, yatsı ve sabah namazı olmak üzere) en az üç namaz var. Ayrıca gündüzün iki ucunda da iki vakit var. Böylece bu âyet-i kerimeden de namazın beş vakit olduğu anlaşılmaktadır.
Bunlardan başka 4/Nisâ, 103; 11/Hûd, 114; 17/İsrâ, 78; 30/Rûm, 17-18; 24/Nûr, 36; 50/Kaf, 39-40; 76/İnsan, 25-26. âyet-i kerimelerinde de beş vakit namaza veya vakitlerine mücmel olarak işaret eden ifadeler bulunmaktadır. Bu mücmel ifade ve işaretler, Rasûlullah’ın (s.a.s.) söz ve uygulamaları ile açıklanmış, onun açıkladığı ve uyguladığı şekilde bütün Müslümanlar tarafından amelî uygulama olarak günümüze kadar devam ettirilmiştir. Asr-ı Saâdetten beri her asırda Müslümanlar beş vakit namaz kılmış, hiç kimse bunun aksini söylememiştir. Bu itibarla “Kur’an’da beş vakit namazın bulunmadığı iddiasının ilmî hiçbir değeri yoktur.” (Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 22/01/1998 tarihli ve 4 nolu kararı.)
Kur’an, Peygamberimize tâbi olmayı, Ona itaat etmeyi emretmektedir. Peygamberimize inanmazsak, zaten onun tebliğ ettiği Kur’an’a da inanmamış oluruz. Peygamber’in kaç vakit namaz kıldığı ve kıldırdığı, kıldığı namazların kaç rekât olduğu ve namazı nasıl kılıp neler okuduğu fiilî sünnet olarak, her asırdaki Müslümanların kendilerinden sonrakilere de yaşarak aktardığı mütevâtir bir sünnettir, uygulamadır.
Hadis-i şeriflerde Peygamberimiz’in nasıl namaz kıldığı ile ilgili çok geniş açıklamalar vardır. Peygamberimiz’in namaz kılma şeklini anlatan hadislerin toplandığı güzel bir kitap ismi vereyim: “Hadislerle Hz. Peygamber’in Namaz Kılma Şekli”, yazarı: Muhammed Nâsıruddin el-Albânî. Beka Yayınları tarafından yayınlandı.
Aşağıda namaz vakitleriyle ilgili Peygamberimiz’den bize gelen hadisleri de vereceğim. Namaz, mütevâtir bir uygulama ile, nesilden nesile aktarılarak (biz bizden önceki âlimlerden, ümmetin uygulamalarından ve yazdığı kitaplardan öğrendik; bizden öncekiler kendilerinden önceki nesillerden… Bu şekilde Peygamberimiz ve ashâbı nasıl namaz kılıyor idiyse biz de benzer şekilde (nesilden nesile aktarılarak ve uygulamalara şahit olunarak ve yazılan eserlerden ve özellikle hadislerden) namazın nasıl kılınacağını öğrendik. Tabii, hadisleri ve Peygamberimizin namaz kılma şeklini kabul etmeyenlere ne demeli? Onlar, bilsinler ki, Kur’an’ı da kabul etmemiş olurlar. Çünkü Kur’an, Peygamberimiz’e itaat edilmesini emrediyor. Kur’an’ın Peygamberimiz’e (namaz ve her türlü ibadet ve tüm dinî konularda) itaat etmemizi çok net şekilde emrediyor. Dolayısıyla Peygamber’e itaatsizlik, Ona itaati emreden Kur’an’a itaatsizliktir.
Aşağıda Peygamberimiz’in (s.a.s.) namaz vakitleriyle ilgili Kütüb-i Sitte’de belirtilen uygulama ve öğretilerini sunuyoruz:

2. (2331)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi:"Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lüftu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır."

AÇIKLAMA:
Bu hadis, beş vakit namazın Mi'râc sırasında farz kılındığını ve ilk defa elli vakit olarak teşrî edildiğini belirtiyor. Mi'râc'la ilgili uzun bir hadiste (5570 numaralı hadis) açıklandığı üzere Resûlullah Cenâb-ı Hakk'tan elli vakit namaz farzını telakki ettikten sonra dönüş sırasında Hz. Mûsa (aleyhisselâm)'ya uğrar. Hz. Mûsa: "Allah ümmetine neyi farz kıldı?" diye sorunca, Resûlullah "Elli vakit namaz!" der. Bunun üzerine Hz. Mûsa: "Ümmetin buna takat getiremez, git Rabbinden azaltmasını taleb et!" tavsiyesinde bulunur. Resûlullah mükerrer gidişlerle namaz miktarını elliden beş vakte indirtir. Şu halde yukarıdaki hadis, Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Cenâb-ı Hakk'ın son müracaatında verdiği cevabı aksettirmektedir: "Namaz artık beş vakitten daha da azaltılamaz, bu kesinleşmiş bir hükümdür."
Hadiste, namaz beş vakit olmakla birlikte elli vakit olduğu ifade edilir. Bu, "yapılan her hayrın Allah indinde en az on misliyle kabul edileceği"ni tebşir eden âyet-i kerîmeye uygun bir ihbardır: "Kim bir hayır işlerse işte ona bunun on katı var" (En'âm 160). Şu halde Resûlullah'a Mî'rac'ta farz edilen beş vakit namaz, mü'minin defter-i ameline on misliyle yani elli vakit olarak yazılmaktadır. Rabbimiz, namazın ehemmiyetini gereğince takdir etmemiz için elli vakit olarak farzetmiş, lütfunun, kereminin vüs'atini ifade için de beş vakte indirerek elli vakit olarak değerlendirmeye tabi tutmuştur.

1. (2360)- Hz. Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi."
(Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl'e emretti, sabah ezanını okudu.
Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl'e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortası (nısfu'n-Nehar)" demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam namazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâl yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, "sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere" demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneş (ikindi) kızıllığına büründü" diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti." (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 256)
4. (2363)- Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazların vaktinden sormuştu. Ona:
"Şu (önümüzdeki) iki günde namazları bizimle kıl!" buyurdu. (O gün) güneş tam tepe noktasından (batıyor) kayınca ezan için Bilâl'e emretti. O da öğle ezanını okudu. Sonra öğle için kâmet okumasını emretti. Sonra güneş yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneş batınca emretti, akşam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydınlık kaybolunca emretti, yatsı için kâmet okudu. Sonra şafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. İkinci gün olunca, Bilâl'e ortalığın serinlemesini beklemeyi emretti. O da öğleyi, ortalık iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. İkindiyi, güneş yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kıldı. Akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmazdan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı ortalık iyice ağarınca kıldı. Sonra:
"Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi:
"Benim ey Allah'ın Resûlü!" dedi.
"Namazlarınızın vakti dedi, gördüğünüz (iki vakit) arasındadır."
AÇIKLAMA:

1- Yukarıda kaydedilen hadisler beş vakit namazdan her birinin ilk vakti ile son vaktini belirlemektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), muhataplarının anlamakta zorluk çekeceği veya çabuk unutacağı bir kısım tariflere ve hatta teknik tabirlere dayanacak olan açıklamalara yer vermiyor. Namaz vakitlerini öğrenmek isteyen zâta, iki gün boyu bunu fiilen gösteriyor: Bunu birinci gün, namazları ilk vakitlerinde, ikinci gün de son vakitlerinde kılmak suretiyle yapıyor. İkinci günün sonunda soru sahibini çağırarak, "namaz vakti, bu iki hududun arasında kalan zamandır" buyuruyor.
2- Namazlar bu iki vakit arasında muteber olmakla beraber, ilk vaktinde kılınmalarının ehemmiyetine başka hadislerde dikkat çekilmiştir. Gerçi, bu rivayetlerde öncelikle ilk vaktinde kılmış olması da namazları ilk vakitlerinde kılmanın efdaliyetine bir delil sayılabilir.
3- Sorulan bir şeyin cevabını, fiilen göstererek vermek efdaldir. Bu tarz, meselenin hem herkesce anlaşılmasına, hem de daha iyi kavranmasına yardım eder.
4- Bir kısım meseleleri, ihtiyaç ânına kadar açıklamamak, ihtiyaç hasıl olunca açıklamak efdaldir. İhtiyaç ânını sorulan sual, bilme ihtiyacının duyulması tayin eder.
5- Rivayetlerde yatsının vakti ihtilaflı gözükmektedir. Büreyde ile Ebû Mûsa'nın rivayetlerinde (2360 ve 2363. rivayetler) yatsıyı Hz. Peygamber'in gecenin üçte birinden sonraya bıraktığı ifade edilirken 2362 numaralı hadiste -ki Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs'ın rivayetidir- gece yarısında kıldığı belirtiliyor. Bunlardan hangisinin efdal olduğunu âlimler münakaşa etmiştir. Hanefîlere göre, yatsıyı gecenin ilk üçte birinin sonunda kılmak müstehabtır. Bazı Hanefîlere göre müstehab olan vakit son üçte bir'den önceki vakittir. Bazı Hanefîlere göre de namazın gecenin üçte birine tehiri efdaldir. Bu iki görüşü birleştirerek:"Yatsıya, gecenin üçte biri çıkmazdan önce niyetlenip bu üçte birin sonunda namazdan çıkmalı" diyen de olmuştur.
Şafiî hazretlerinden iki görüş rivayet edilmiştir. Birine göre yatsının ihtiyarî vakti gecenin üçte birine, diğerine göre yarısına kadar devam eder. Nevevî ikinci kavlin esahh oduğunu söylemiştir.

5. (2364)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı.
Sonra Cibrîl (aleyhisselâm) bana yönelip:
"Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimü'ssalâtu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!" dedi."

7. (2366)- Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "...Öğleyi, güneş (tepeden batıya) meyledince kıldı. (Bu sırada) gölge ayakkabı bağı kadardı. Sonra ikindiyi, gölge ayakkabı bağının misli ve adam boyu olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık kaybolunca kıldı. Sonra, sabahı, şafak sökünce kıldı. Sonra ertesi günün öğlesini, gölge, adam boyu olunca kıldı. Sonra ikindiyi, kişinin gölgesi iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte birine veya yarısına doğru kıldı. Sonra sabahı kıldı ve ortalık ağardı."

AÇIKLAMA:

Hadiste geçen şirak'ı ayakkabı bağı diye çevirdik. Bu, ayakkabının üstündeki kayış, sırım demektir. Şârihlerden Sindî bununla eşyanın öğle vaktindeki aslî gölgesinin kastedildiğini belirtir. Mekke'de bu sıfırdır. Mevsime ve mekana göre, zeval ânındaki bu gölgenin miktarı olabilecektir. Zîra her yerde tam zeval ânında gölgesizlik hali olmaz. Bu hâl ekvatorda ve oraya yakın yerlerde olabilir. Sindî der ki: "Şirak ile, zeval ânındaki gölgenin kastedildiğinin delili şu ki, hadisin devamında ikindi vakti, bu aslî gölgeye (mesela) insan gölgesinin bir misli daha ilave olmasıyla başlatılmaktadır."

8. (2367)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bilesiniz, namazın bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Öğle vaktinin evveli güneşin tepe noktasından batıya meyil (zeval ânıdır. Son vakti de ikindinin girdiği andır. İkindi vaktinin evveli, vaktinin girdiği andır. Vaktin sonu da güneşin sarardığı andır. Akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktin sonu da ufuktaki aydınlığın (şafak) kaybolduğu andır. Yatsı vaktinin evveli, ufuğun kaybolduğu andır. Vaktin sonu da gecenin yarısıdır. Sabah vaktinin evveli fecrin (aydınlığı) doğmasıdır. Vaktin sonu da güneşin doğmasıdır."

9. (2368)- Muvatta'da Abdullah İbnu Râfi' Mevla Ümmü Seleme'den kaydedilen bir rivayette şöyle denmiştir: "Abdullah İbnu Râfi', Ebû Hüreyre'ye namazların vaktini sormuştu. Ebû Hüreyre kendisine şu açıklamayı yaptı: "Ben sana haber vereyim: Gölgen kendi mislin kadarken öğleyi kıl. İkindiyi gölgen iki mislin olunca kıl. Akşamı güneş batınca kıl. Yatsıyı seninle arana gecenin üçte biri girince kıl. Sabahı da alaca karanlıkta kıl."

10. (2369)- İmam Mâlik'in anlattığına göre, Hz. Ömer valilerine şöyle yazdı: "Nazarımda işlerinizin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanında kılmaya) devam ederse dînini korumuş olur. Kim de onu(n zamanını tehir suretiyle) zayi ederse, onun dışındakileri daha çok zayi eder."
Hz. Ömer yazısına şöyle devam etti: "Öğleyi gölge bir ziralıktan birinizin gölgesi misli oluncaya kadar kılınız. İkindiyi, güneş yüksekte, beyaz, parlak iken, hayvan binicisinin, güneş batmazdan önce iki veya üç fersahlık yol alacağı müddet içerisinde; akşamı güneş batınca; yatsıyı ufuktaki aydınlık battımı gecenin üçte birine kadar kılınız. -Kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin- Sabahı da yıldızlar parlak ve cıvıldarken kılınız."

AÇIKLAMA:

1- Bu rivayet, Hz. Ömer'in namaza ne kadar ehemmiyet verdiğini göstermektedir. Onun nazarında namaz ferdlerin dînî hayatını ilgilendiren bir mesele olarak kalmıyor, devletin meselesi oluyor ve en mühim meselesi addediliyor. Bundandır ki, namaz vakitleriyle ilgili teferruâtı valilerine tamim ediyor ve yatsıyı kılmazdan önce yatacak olanlara üç kere tekrar ettiği bir bedduada bulunuyor: "Namazdan önce yatanın gözü uyku tutmasın." Bezzâr'ın bir rivayetinde bu bedduayı bizzat Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yapmıştır:
2- Yıldızların cıvıldaşması diye tercüme ettiğimiz tabirin aslı müştebike'dir. Yani, iç içe girmiş, kenetlenmiş demektir. Maksad yıldızların hepsinin canlı olarak görüldüğünü, ortalığın henüz iyice aydınlanmadığını ifade etmektir. Çünkü, gündüz aydınlığı zayıfken yıldızlar daha çok gözükür. Aydınlık arttıkca azalır ve sonunda görünmez olurlar.

13. (2372)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğlenin (başlama) vakti, güneşin (tepe noktasından batıya) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi kendi uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı namazının vakti orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından (yani şafağın sökmesinden) başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar."

AÇIKLAMA:

Hadiste geçen şeytanın iki boynuzu tabiriyle ilgili olarak İbnu Hacer şu açıklamayı sunar: "Şeytanın iki boynuzu başının iki tarafı demektir. Denir ki: "Şeytan güneşin doğduğu yerin hizasında dikilir. Öyleki o, doğunca (şeytanın) başının iki yanı ortasında olur. Ta ki, güneşe tapanların güneş için yaptıkları secde onun için yapılmış olsun. Batma sırasında da aynı hal mevzubahistir. Durum böyle olunca güneşin, şeytanın iki boynuzu arasından doğması, doğuşu esnasında güneşi seyredene nisbetendir. Şöyle ki, eğer şeytanı seyretmiş olsaydı, onu güneşin yanında dikilmiş olarak görecekti."
İbnu'l-Esîr, en-Nihâye'de karneyn yani iki boynuz tabiriyle -İbnu Hacer'in açıklamasından görüldüğü üzere- başın iki tarafından ifade edildiğini kaydettikten sonra "kîle" yani denildi ki diyerek kelimenin tâlî manalara da tevcih edildiğini belirtir: "Karn, kuvvet"tir, yani güneş doğarken şeytan harekete geçer ve tasallutta bulunur ve güneşe yardımcı vaziyetini alır."
İbnu'l-Esîr, karn kelimesinin devir, çağ mânasının da esas alınarak hadisteki karneyn tabirinin iki çağ şeklinde anlaşıldığına dikkat çeker.
Denildi ki: "İki çağı arasında demek "öncekilerden ve sonrakilerden olacak iki ümmeti" demektir. Bütün bunlar, güneşin doğuşu esnasında ona secde edenler için bir temsildir. Ve sanki, bu sapıklığı, onlara şeytan kurmuştur. Öyleyse güneşperest güneşe secde etti mi şeytan güneşin yanında yer almış gibidir."
Ulemanın bu açıklamalarına şunu da ilave edebiliriz: Dîn-i mübîn-i İslâm, sabah namazının nihâi vaktini güneşin doğuşu olarak tesbit etmiştir. Öyleyse mü'min Rabbine karşı farz olan sabah ibadetini yapabilmek için güneş doğmazdan önce kalkmalıdır. Güneşin doğması ânında yapılacak ibadet makbul değildir. Öyle ki, güneş doğmadan önce başlanmış bir namaz henüz bitmeden güneş doğacak olsa, o namaz bozulmaktadır, kazası gerekmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dînde bu kadar ehemmiyetli yeri olan bir meselenin mü'minlerin zihninde daha canlı olarak yer etmesi için, meseleyi şeytanla da irtibat kurarak vazetmiş olmaktadır. Nitekim dînin reddettiği pek çok mesele şeytana nisbet edilerek kerâhet veya haramiyeti beyan edilmiştir. Bu tebliğ üslubunun Kur'ân'da da pek çok örnekleri vardır. İçki, kumar ve putları haram eden âyette olduğu gibi (Mâide 90-93).
Şu halde, hadisten İbnu Hacer'in de kaydedip reddettiği bir kısım kozmoğrafik, maddî îzahlar yapmak için tekellüfe gerek kalmamaktadır.
Hadisteki maslahat açıktır: Mü'minlerin erken kalkmalarını sağlamak, mü'minlere zaman şuuru, programlı iş yapmak, vaktinde iş yapmak alışkanlığı kazandırmak, kendini vakte göre ayarlamak, disipline etmek, vaktinden sonra yapılacak işlerin kıymet ifade etmeyeceği fikrini zihinlerde tesbit etmek gibi günlük hayatımızın gerek ferdî ve gerekse içtimâî vechelerinde, gerek sıhhat ve gerek iktisad açılarından gerek dünyaya ve gerek âhirete bakan pek çok faydaları, maslahatları saymak, görmek ve göstermek mümkündür.

418. (1397) (6405)- Osman İbnu Affân radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:
"Birinizin evinin avlusunda bir nehir aksa da bunun içinde günde beş sefer yıkansa acaba bedeninde hiç kir kalır mı?" Aleyhissalâtu vesselâm'ın muhatabı: "Hiçbir şey kalmaz!" dedi. Resûlullah da: "İşte namaz da böyledir, suyun kiri, pası giderdiği gibi o da günahları giderir."
419. (1400) (6406)- İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Peygamberiniz (Miraç gecesinde) elli vakit namazla emrolundu. Sonra bunu beşe indirinceye kadar Rabbinize müracaatta bulundu."

420. (1403) (6407)- Ebu Katâde İbnu Rib'î anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah-u Zülcelal hazretleri buyurdu ki: "Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve kim bunu vaktinde kılmaya devam ederse onu cennete koyacağım diye katımda ahidde bulundum. Kim de bunu vaktinde kılmaya devam etmezse katımda onun için hiçbir ahid yoktur."


Ahmed KALKAN hocadan ALLAH razı olsun verdiği bilgi ve yapmış olduğu faydalı çalışmalardan dolayı : MÜCAHİD


Buhârî, Bed'ül-Halk: 6, Enbiya: 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr: 42; Müslim, Îman: 259, (162); Tirmizî, Salât: 159, (213); Nesâî, Salât: 1, (1, 217-223). (Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İbrahim Canan, Akçağ Y., c. 8, s. 229)
Müslim, Mesâcid: 176, 177, (613); Tirmizî, Salât: 115, (152); Nesâî, Mevâkît: 12, (1, 258); (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 258)

Tirmizî, Salât: 1, (149); Ebû Dâvud, Salât: 2, (393) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 260)
Nesâî, Mevâkît: 15, 7, 10, 17, (1, 251, 255, 261, 263) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 261
Tirmizî, Salât :114, (151); Müslim, Mevâkît: 6, (1, 249, 250) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 262)
Zürkânî bu tabiri, "güneşin zevalinden (yani batıya yönelmesinden) hasıl olan gölge henüz mevcut değilkenki gölge" diye açıklar. Bu gölge, önceki hadiste ayakkabı bağı kadar diye ifade edilmişti. Bir diğer ifade ile güneşin öğlede tepe noktasına varıp da gölgenin batı cihetinden kesilip, henüz doğu cihetine doğru büyümeğe geçmediği andaki en kısa olan gölgedir. Bazı âlimler buna aslî gölge de demiştir.
Seninle'den maksad akşamı kıldığın vakitle demektir. Yani akşamla yatsı arasına gecenin üçte biri girince kıl demek olur.
Muvatta, Vukûtu's-Salât: 9, (1, 8) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 262)
Muvatta, Mevâkît: 6, (1, 6-7) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 263)
Müslim, Mesâcid: 173, (612); Ebû Dâvud, Salât: 2, (396); Nesâî, Mevâkît: 15, (1, 260) (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 265)
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/100.
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/101.
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/101.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Metin mete görmesin bu yazıyı vallahi hoşuna gitmez ona sormamız lazım namazın kaç vakit ve kaç rekat olduğunu sorsak namaz 3 vakitte kılınır der sabah
öğle
akşam


Yalan ben asla sabah ögle aksam demedim,Neden benim yerime söylemek geregini duydunuz anlamadim,Benim dedigimde degil dediklerim Kuranin dedigidir ve SABAH,AKSAM ve YATSI(vusta) yani senin dedigin gibi degil...Kusura bakmayin unutmusum Her namaz iki rekattir kardesim benim adima yazmis ama rekatlari unutmusta
 

firsaf

New member
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
105
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Kur'an-ı Kerim' de beş vakit namazın bulunup bulunmadığı belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Beş vakit namazın eda edileceği vakitlere ve ne şekilde eda edileceğineKur'an-ı Kerim'in bir kısım ayetlerinde mücmel olarak işaret olunmuş, bu işaretler Rasalül1ah (s.a.)'in kavli ve fiili sünnetiyle açıklık kazanmıştır.
Bilindiği üzere Kur ' an-ı Kerim ' deki mücmel emir ve hükümleri açıklama yetkisi, Onu insanlara tebliğle görevli olan Peygamber (s.a.) Efendimize aittir. O namazı bizzat kılarak ve Müslümanlara imam olup kıldırarak nasıl kılınacağını öğrettiği gibi bunların vakitlerini de göstermiştir. Gerek kılınış şekli, gerek vakitleri ile ilgili bu uygulama ameli tevatür o1arak, günümüze kadar devam etmiştir.
Kur'an-ı Kerim' de beş vakit namaza mücmel olarak işaret eden ayetlerden Taha Süresinin 130 uncu ayetinde: "...Güneşin doğmasından önce de, batmasın dan önce de Rabbını övgü ile tesbih et. Gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, rızaya ulaşasın." buyurulmuş; güneşin doğmasından ve batmasından önce , gece saatlerinde ve gündüzün iki ucunda olmak üzere beş ayrı vakitte Cenab-ı hakk' ı tesbih yani namaz kılmak emredilmiştir. Bakara Süresinin 238 inci "namazlara ve ayrıca orta namaza devam edin" mealindeki Ayet-i kerimede "namazlar" anlamındaki "salâvat" kelimesi çoğuldur. Arapça da çoğul üçten başlar. "İki'' ye tesniye denir ve ''iki namaz'' sözü "salateyn'' şeklinde söylenir. Demek oluyor ki, ayetteki ''salavat'' sözünden en az üç namaz anlaşılır. Ayrıca bir de "orta namaz" var. Çünkü matuf, matuf aleyhten (üzerine atıf yapılandan) ayrıdır. Bu sebeple "orta namaz", "namazlar'' ifadesine dahil olmadığı gibi, her iki yanında eşit sayı bulunmadığı için, üç namazın arasında yer alacak bir namaza ''orta namaz'' denilmesi de mümkün değildir. O halde, ayetteki "salavat" kelimesi, en az dört namazı ifade eder. Orta namaz buna eklendiğinde beş vakit namaz ortaya çıkar. Orta namazın ikindi namazı olduğu bazı hadislerde açıklanmıştır. Hüd süresinin 114'üncü ayetinde ise, "Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl..." buyurulmaktadır. . Ayet-i celilede ''gündüze yakın saatler" anlamındaki "zülef" kelimesi, "zülfe" nin çoğuludur. Yukarıda belirtildiği üzere en az üç adedi ifade eder. demek oluyor ki, bu ayete göre gecenin gündüze yakın saatlerinde, (akşam, yatsı ve sabah namazı olmak üzere) en az üç namaz var. Ayrıca gündüzün iki ucunda da iki vakit var. Böylece bu ayet-i kerimeden de namazın beş vakit olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan başka Nisa, 4/103. Hud, 11/114; İsra, 17/78; Rum, 30/17-18; Nur, 24/36; Kaf, 50/39-40; Dehr (İnsan) , 76/25-26 ayet.-i kerimelerinde de beş vakit namaza veya vakitlerine mücmel o1arak işaret eden ifadeler bulunmaktadır.

Bu mücmel ifade ve işaretler, Rasulüllah ( s.a.v.. ) , in söz ve uygulamalar ile açıklanmış, onun açıkladığı ve uyguladığı şekilde bütün Müslümanlar tarafından ameli uygulama olarak günümüze kadar devam ettirilmiştir. Asr-ı Saadetten beri her asırda Müslümanlar beş vakit namaz kılmış hiç kimse bunun aksini söylememiştir. Bu itibarla "Kur'an' da beş vakit namazın bulunmadığı iddiasının ilmi, akli, icmali, tafsili, hiç bir değeri yoktur.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Öğle ve ikindi namazını ALLAH CC sana kaldırma yetkisimi verdi namazların iki rekat oluşu diyosun yani farz olan 4 rekatıda ikiye indirdin ALLAH tan korkar insan bunları yazarken



Oldugunu isbat et?Ama hemen kivirirsin degilmi?Hem benim bulunmadigim konuda arkamdan dedi kodu yaparsin hem isine gelmedi kivirirsin?Buyur bekliyorum?Nerede ögle ve ikindi?
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Metin abi buyur ayet;

"Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."(Cum'a 9)


Sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde herkez ya evinde olur ya da büyük bir kesim o vakitte alışveriş yapmaz..Demek bu ya öğle vakti ya da ikindi vakti zamanıdır..İkindi vakti olması muhtemel değildir..Çünkü o saatte vucud dinginleşir ve günün yorgunluğu hissedilir..Bunun için en uygun zaman öğle vaktidir..Cuma namazı da bu sebepten dolayı öğle namazıyla aynı zamanda kılınır....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Öğle ve ikindi namazını ALLAH CC sana kaldırma yetkisimi verdi namazların iki rekat oluşu diyosun yani farz olan 4 rekatıda ikiye indirdin ALLAH tan korkar insan bunları yazarken



Kur'an bağlılarının namazı, Kur'anda belirtilen ana çerçeveye (Rüku, secde, Kur'an tilaveti) sadık kalındıktan sonra, ayrıntılarda birbirine benzemek zorunda değildir! (ki zaten bir hanefi ve şafii mezhebindeki namazda da farklılıklar var hemde küçümsenmeyecek oranda) Mesela bir hanif kalkar ve : "Ben rükuda suphaneRabbiyel Azim yerine ihlas suresini okuyorum" dese, hiç kimsenin "senin namazın kabul olmaz" deme yetkisine haiz midir? Hangi delile dayanarak bu itiraz yapılabilir?
Ya da bizim Kur'andan, 3 vakit algıladığımız namazı, yine Kur'an ehlinden biri "Ben 3+1 olarak anlıyorum" yada başka biri "ben 4+1 vakit sonucuna vardım" derse yine kimsenin "En doğrusu benim dediğimdir" dayatması yapamaz. Sonuçta günlük olarak, Alah'ın "Secde edin" emri yerine getiriliyor mu getirilmiyor mu? önemli olan budur işte. Sağlam olmayan delillerle kimse kimseyi namazdan men edemez! Zaten son zamanlarda, her cemaat/tarikat/mezhep kendi çizgisinde olmayanları olmayanları ya eksik yada hatalı görmekte. Bunlar, EN DOĞRU YOLDA KENDİLERİNİN OLDUĞU ZANNINDADDIRLAR. Düşünenler için elbette bunda deliller var.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Metin abi buyur ayet;

"Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."(Cum'a 9)

Sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde herkez ya evinde olur ya da büyük bir kesim o vakitte alışveriş yapmaz..Demek bu ya öğle vakti ya da ikindi vakti zamanıdır..İkindi vakti olması muhtemel değildir..Çünkü o saatte vucud dinginleşir ve günün yorgunluğu hissedilir..Bunun için en uygun zaman öğle vaktidir..Cuma namazı da bu sebepten dolayı öğle namazıyla aynı zamanda kılınır....



Kardesim benim itirazim benim hic alakali olmadigim konuda bile beni öne sürmeleri?Sen öyle diyorsun benim itirazim buna olamaz ama ben 3 kiliyorum ve öyle algiliyorum sizin verdiginiz deliller beni mutmain etmiyor?Tamam ben diyorum üc ama sen illaki bes dersen ben ne diyebilirim,Her neyse senin vermeni istemezdim ama sen vermis oldun...Cuma hakkinda hic konusmak istemiyorum...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Kardesim benim itirazim benim hic alakali olmadigim konuda bile beni öne sürmeleri?Sen öyle diyorsun benim itirazim buna olamaz ama ben 3 kiliyorum ve öyle algiliyorum sizin verdiginiz deliller beni mutmain etmiyor?Tamam ben diyorum üc ama sen illaki bes dersen ben ne diyebilirim,Her neyse senin vermeni istemezdim ama sen vermis oldun...Cuma hakkinda hic konusmak istemiyorum...

Cuma hakkında hiç konuşmak istemiyormuş

Yarabbiii Sana sonsuz şükür habibin muhammed mustafaya(s.a.s) Onun al ve ashabına ehli beytine sonsuz salatu selam olsun

Bizi bu bataklıktan kurtardın Senin sayende namazımızı 5 kılarız
Cuma namazlarını görevimiz haricinde Senin merhametin sayesinde kılarız
Peygamberin muhammed musatafayı iman ettik itaat ettik elhamdulillah
Senin Dostum dediğin ''Sadıklarla beraber olunuz'' ayetine mazhar olan dostuna bizi gönderdin elhamdulillah nasib ettin

senden korkmayan KAFİRDİR ALLAHIM CC
 

Ferrar_

New member
Katılım
14 Eki 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Namaz kaç vakittir diye sorulmaz neden ? çünkü namaz gözaltında tutukludur... görmüyor musun denilir

Namaz kaç vakittir diye sorulmaz neden ? çünkü namaz gözaltında tutukludur... görmüyor musun denilir

Namaz beş vakittir

SON SÖZ:

namaz ve abdest
göz altında tutukludur
Hazreti Muhammed abdesti nasıl almış namazı ne şekil kılmış ve içinde ne okumuşsa
bu göz altında tutuklu olaraktan günümüze kadar gelmiştir
abdets nasıl alınır
namaz nasıl kılınır diye sorulmaz
bakılır
gözünün önündedir günde beş defa bakarsın
kimsenin sözüde dinlenilmez

çünkü gözün ile her gün göz altında tutukludur öyle gelmiştir
peygambermiz
abdest nasıl alcaz namazı nasıl kıılacaz diye soruya
bana bakın ben nasıl kılıyorsam sizde öyle kılın buyurmuş
yani abdesti ve namazı göz altına alıyor kimseye el sürdürmüyor
bir mezhepte el bağlanır diğer mezhepte el bağlanmaz
bir mezhepte cemaat içinde okur bir mezhepte okumuaz
bir mezhepte ağıza burnu su vermek sünnettir
demek ki bunlar hiç biri indi kanaatle değildir
onların hepsini peygamberimiz filen yapmışlar o şeklilde talim etmişlerdir
efal-i peygamberi ve talim-i peygamberiyle yapılmıştır

böyle olduktan sonra peygamberimiz bir şey talim etmiş fiil-i peygamberiyle o şeyi işlemişse artık bu emrin şekilden şekile sokulması hususunda hiç kimsenin yetkisi yoktur
bu hususta hiç kimsenin sözü dinlenmez. göz altında tutukludur
ne müctehid, ne şeyhül-islam, ne ders-i am ne müderris ne de şunun bunun sözü...
dinlenemez
dırıltı denir geçilir
namaz üç vakittir iki rekat kılınır.... dırıltıı..
dinlenmez ki
kimsenin sözü dinlenmez
O göz altına alınmıştır
o nasıl yapmışsa öyle yapılır...

ARTIK ANLAYINIZ !!!
namaz 5 vakittir 5 beş
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Namaz beş vakittir

SON SÖZ:

namaz ve abdest
göz altında tutukludur
Hazreti Muhammed abdesti nasıl almış namazı ne şekil kılmış ve içinde ne okumuşsa
bu göz altında tutuklu olaraktan günümüze kadar gelmiştir
abdets nasıl alınır
namaz nasıl kılınır diye sorulmaz
bakılır
gözünün önündedir günde beş defa bakarsın
kimsenin sözüde dinlenilmez

çünkü gözün ile her gün göz altında tutukludur öyle gelmiştir
peygambermiz
abdest nasıl alcaz namazı nasıl kıılacaz diye soruya
bana bakın ben nasıl kılıyorsam sizde öyle kılın buyurmuş
yani abdesti ve namazı göz altına alıyor kimseye el sürdürmüyor
bir mezhepte el bağlanır diğer mezhepte el bağlanmaz
bir mezhepte cemaat içinde okur bir mezhepte okumuaz
bir mezhepte ağıza burnu su vermek sünnettir
demek ki bunlar hiç biri indi kanaatle değildir
onların hepsini peygamberimiz filen yapmışlar o şeklilde talim etmişlerdir
efal-i peygamberi ve talim-i peygamberiyle yapılmıştır

böyle olduktan sonra peygamberimiz bir şey talim etmiş fiil-i peygamberiyle o şeyi işlemişse artık bu emrin şekilden şekile sokulması hususunda hiç kimsenin yetkisi yoktur
bu hususta hiç kimsenin sözü dinlenmez. göz altında tutukludur
ne müctehid, ne şeyhül-islam, ne ders-i am ne müderris ne de şunun bunun sözü...
dinlenemez
dırıltı denir geçilir
namaz üç vakittir iki rekat kılınır.... dırıltıı..
dinlenmez ki
kimsenin sözü dinlenmez
O göz altına alınmıştır
o nasıl yapmışsa öyle yapılır...

ARTIK ANLATYINIZ !!!
namaz 5 vakittir 5 beş

ALLAH CC Razı olsun işte idrakli bir kardeşimiz
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Cuma hakkında hiç konuşmak istemiyormuş

Yarabbiii Sana sonsuz şükür habibin muhammed mustafaya(s.a.s) Onun al ve ashabına ehli beytine sonsuz salatu selam olsun

Bizi bu bataklıktan kurtardın Senin sayende namazımızı 5 kılarız
Cuma namazlarını görevimiz haricinde Senin merhametin sayesinde kılarız
Peygamberin muhammed musatafayı iman ettik itaat ettik elhamdulillah
Senin Dostum dediğin ''Sadıklarla beraber olunuz'' ayetine mazhar olan dostuna bizi gönderdin elhamdulillah nasib ettin

senden korkmayan KAFİRDİR ALLAHIM CC



Insan biraz haya eder ama ne gezer ben o konuya girmeyecegim diyorum sen buna bile karsisin,Verdigin cevap sadece kuruntu versen güzel güzel beyyine ama ne gezer ilimi yine veriyoruz sele.Bak cevap verenlere öyle veya böyle tesekkür ederim diye belirtiyorum ama senin böyle bir keyfiyetin bile yok yani sen caliyor kendin oynuyorsun...
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Insan biraz haya eder ama ne gezer ben o konuya girmeyecegim diyorum sen buna bile karsisin,Verdigin cevap sadece kuruntu versen güzel güzel beyyine ama ne gezer ilimi yine veriyoruz sele.Bak cevap verenlere öyle veya böyle tesekkür ederim diye belirtiyorum ama senin böyle bir keyfiyetin bile yok yani sen caliyor kendin oynuyorsun...

Elhamdulillah sizin gibi (niyetim vede zihniyetim bozuk değil) nedenmi yazdım bunları

Hamdolsun namazı 5 kılarız kendi kafamıza göre değil Kur'an ve sünnete göre
Hamdolsun Cuma namazını kılarız Kur'an ve sünnete göre ''Cuma namazını mazeretsiz 3 defa üst üste kılmayanın iki yakası bir araya gelmez'' (hadis-i şerif)

Velhasıl namazımız 3 değil

Velhasıl sünneti inkar etmedik etmeyiz

Velhasıl nasılki anayaslar tüzükler kanundan ayrı deği ise ''Sünnet hadis Kur'andan ayrı değildir''

İDRAK EDEBİLENLERE NE MUTLU
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Elhamdulillah sizin gibi (niyetim vede zihniyetim bozuk değil) nedenmi yazdım bunları

Hamdolsun namazı 5 kılarız kendi kafamıza göre değil Kur'an ve sünnete göre
Hamdolsun Cuma namazını kılarız Kur'an ve sünnete göre ''Cuma namazını mazeretsiz 3 defa üst üste kılmayanın iki yakası bir araya gelmez'' (hadis-i şerif)

Velhasıl namazımız 3 değil

Velhasıl sünneti inkar etmedik etmeyiz

Velhasıl nasılki anayaslar tüzükler kanundan ayrı deği ise ''Sünnet hadis Kur'andan ayrı değildir''

İDRAK EDEBİLENLERE NE MUTLU



Eyi ya istedigin gibi devam senin tercihine benim bir itirazimmi var.Sen nasil dersen öyle olmustur..
 

Ferrar_

New member
Katılım
14 Eki 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
''Cuma namazını mazeretsiz 3 defa üst üste kılmayanın iki yakası bir araya gelmez'' (hadis-i şerif)

dikkat cuma namazı neden bu kadar önemlidir
Alemlere rahmet olarak gönderilen Fahri alem efendimiz
ufak bahanelerle İnsanlara kurtarmak ister nice nice günahları bahanelerle silerde
neden acaba cuma namazına 3 defa gelmeyeni münafık sayar
neden ?
o ümmetine karşı çok rahimdir merhametlidir
neden böyle buyurmuş

söyliim ?
o günkü cuma namazları
bugünkü gibi değildi
cuma namazında imam saatlerce sakal sünnettir değildir diye hutbe veriyor
yahuuu dinin sakalla ne alakası vardır
neyseee...
işte sen bu imamın bu cuma namazına değil 3- 10 defada gitmesen hiç bir şey olmaz
anlatamadım mı _

cuma namazına gitmenin şartları var
en önemlisi şu :
cuma namazını Cumhurbaşkanı başbakan bizzat imam olur kıldır veya vekilleri kıldırır
o yüzden fahri alem efendimiz demiş
hadisi şerif imam fasıkta olsa facirde olsa ona iktiba edinizr
işte buradaki imam cuma namazında ki imamdır. mahalle imamı değil değil.....
o imamcumhurbaşkanı veya vekillerdir
şimdi halk başbakanı beğenir beğenmez
tutar tutmaz
bazıları derki biz başbakanın arkasından namaz kılmayız bu iyi biri değildir şudur budur filan..
hoooppp dur bakalım diyor Hazreti Muhammed
çünkü bütünlük bozulyuyor
ve diyor ki
imam fasıkta olsa facirde olsa ona iktiba ediniz.. anlatabildim mi ?

bu hadisi şerifteki imam bu imam
yoksa mahalle imamı değil sen tanımadığın bir adama 100 milyonunu emanet etmessinde gider mahalle imamına namazda ruhunu teslim edersin... yaaaa öyle kolay mı... bu din..... ne hükümler var ... ama çokta tatlı hem zor hem tatlı... neyse şimdi burasını bırakalım

gelelim mevzuun an yerine
hulasa : üç cuma namazına gitmeyen münafıktır buyurulmuş
o halde bu emrin huzurunda dikkatle duralım
düşünelim
ufak bahanelerle insanları kurtarmak isteyen alemlere rahmet olarak takdim edilen Hazreti Muhammed neden böyle buyurmuşlar..
evet işte durur düşünürsen
imam fasıkta olsa facirde olsa ona iktiba ediniz
hadisi şerifinin üzerinde hazır ol duruşla pür dikkat durursan
onun bahsetmiş olduğu cuma namazı bugünkü cuma namazları değildir anlarsın.
çünkü cuma namazını mahalle imamlar değil cumhurbaşkanı veya vekilleri kıldırır
hutbede halka bir haftada neler oldu neler bitti diye hesap verir hesap
şu işleri yaptık bu işleri yaptık
ağyar şunları yaptı bunları yaptı... hulasa İslam ümmetinin mukadderatından bahseder
şimdi bir kimse bunun bildiği halde
hadi birinci cuma dalgınlık etti gelmedi
ikinci cuma nefsine uydu gelmedi
üç cuma oldu işim vardı dedi yemek yiyorum dedi gelmedi...

olmadı diyor peygamber... bu adam münafıktır
yani İslamın mukadderatı cumhurbaşkanının anlattıkları şeyler müslüman halkın kaderi müslümanların hali vaziyeti onun hiç umurunda değildir
o halde bu müslümanım diyor bunlarla ilgilenmiyor o halde bu münafıktır içi başka dışı başka bir insandır
anlatabildim mi ?

yooooksaaa bu günkü cuma namazlarına değil 3-20 defada üstüste gitmesen bir şey olmaz
yani sana kimse münafık demez
çünkü cuma namazlarında ne bahsediliyor
kim kıldırıyor malum
3 defa gitmemem için şartlar var kardeşim

basma kalıp kilişelemiş cümleler sakalla tüyle tüsle uğraşmalar...
bunlar İslamın müslüman halkın dertleri sefalarımıdır
dertler taksim edilecek sefalar takdim edilecek
bu ne bu...
sakala sünnettir değildir ...
 

beyza

New member
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
169
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
41
arkadaşlar siz ne kadar açıklarsanız açıklayın karşınızdakinin anladığı kadardır açıklamalarınız..o yüzden bazen sadece dua etmek düşer birbirimize..

dua ve selametle..
 
Üst Alt