Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaz İçin Ağlanılır mı????

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Yaklaşık on beş sene önce, bir arkadaşımızı ziyarete gidiyorduk.

Arkadaşlarımızla birlikte otobüsümüzde yol alırken sabah namazının vakti girmişti. Açıkçası, yolun ne kadar süreceğini, sabah namazına yetişip yetişmeyeceğimizi bilmiyordum. Her yolculukta yaşadığım namaz sancısı; öylesine
kaplamıştı ki her yanımı, uyuyamıyordum.
Bu güzergâhta ilk defa seyahat ettiğimden, nerede mola verileceğini ve gideceğimiz yere ne zaman varılacağını bilmiyordum. Tecrübeli arkadaşlarımdan birine yaklaştım:
"Namazı ne zaman kılacağız? Ben buraları bilmiyorum, namazı kılacağımız yere geldiğimizde bana haber ver "dedim.
Uykulu gözlerle cevap verdi:
"Tamam kılarız, merak etme."
Sonra da gözlerini kapayıp uyumaya devam etti.
Hem de namazını kılan, çok dindar bir arkadaşımızdı o. "Merak etme "dedi, ama merak etmemem mümkün mü?
Ne zaman uyanacak, nasıl uyanacak, belli değil. Hani dese ki, "Seni uyku tutmuyorsa, beni şu saatte uyandır ki hazırlık yapalım. "Tamam. Ama yok.
Dakikalar birbirini kovalıyor, sabırsızlık içerisinde sayıyorum saniyeleri. Güneş ışığı doğmak için saniyede 300 bin kilometre hızla koşuyor. Etrafta hiçbir çaba yok.
Keşke, güzergâhın nasıl olduğunu bilip abdestli olsaydım, hiç değilse arabada kılardım. Şimdi bu da mümkün değil.
Çaresiz, bir diğer arkadaşımıza yöneldim: "Namaz geçmek üzere. Ben şoföre namaz için ricada bulunacağım. Durmazsa ineceğim "dedim. Kaşlarını çattı, alaycı bir ifadeyle: "Ya sen aklını mı kaçırdın" dedi.
Şaşırdım, üzüldüm, kırıldım. Namazlarını kıldığını bildiğim bir kimseydi o.

Gerçekten ben aklımı mı kaçırmıştım? Otobüste mışıl mışıl uyuyup, uslu uslu, ses çıkarmadan, Rabbimi düşünmeden oturmalı mıydım?
Kendimi sorguladım. Sabah namazını bu kadar düşünmekte haksız mıydım? Cevabını, merhum babamdan dinlediğim şu hatırada bulabilirsiniz:

Babam, 1950lerde Emirdağda, dayısına misafir oluyor. Onların iş yeri, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretlerinin kaldığı evin tam karşısında.
Geceyi dayısıgilde geçiren babam, sabahleyin bir ağlama sesiyle uyanıyor.
Şöyle anlatıyor babam: "Baktım ki, dayımın oğlu hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Kocaman delikanlı, ama çocuk gibi gözyaşı döküyor."
Bu durum karşısında, başına kötü bir olay geldiğini veya acı bir haber aldığını sanıyor.
"Hayrola Ceylan, neyin var, niçin ağlıyorsun?"diye soruyor. Aldığı cevap ilginç:
"Sabah namazına kalkamadık. Baksana, güneş doğmuş. Onun için ağlıyorum."

İşte ikinci bir örnek:
Olay, Mehmed Paksu Hocanın dedesinin başından geçiyor. Dedesi tarlaya ekin biçmeye gidiyor. Tabiî, uzun yaz günlerinde geç saatlere kadar çalışıyor.
Yorgun ve bitkin bir şekilde uyuyor. Sabah kalktığında bir de ne görsün? Güneş doğmuş ve sabah namazı kaçmış.
Namazı kaçırdığına o kadar üzülmüş ki, hıçkırıklara boğulmuş. Beyaz sakalını kırmızı toprağa sürerek, ağlıyor ve sürekli şöyle diyormuş:
"Ben ne yaptım, ben ne yaptım da sabah namazını kaçırdım?"

O kadar ağlamış ki, beyaz sakalı, toprağa sürmekten dolayı kırmızılaşmış.
Evet, namaz için ağlanır, namaz için akıl kaçırılır, ona can ve canan feda edilir.
Ama şimdi bu gerçek tam anlaşılmıyor.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sabah namazını düşünmek "delilik", kalkamayınca ağlamak "gariplik" olabiliyor!
Gerçekten sabah namazını kaçırınca üzülmemiz gerekmez mi?

"İmandan sonra en büyük ve en mühim mesele olan namaz'ın bir vakti geçirilince hiçbir şey olmamış gibi normal mi karşılamalıyız?

Bir vakit namazı kaçırmak sıradan bir hadise mi?
Sabaha kadar dünya kupası maçlarını izlemek mantıklı, ama sabah namazını düşünmek gereksiz mi?
Oysa, uykusundan uyanamadığı için üniversite imtihanını kaçıran bir genç, üzüntüsünden, kahrından, yeri göğü yıkabiliyor.

Peki, Peygamberimizin (a.s.m.), iki ayrı hadiste, "Dünya ve içindekilerden hayırlıdır" dediği sabah namazının sünneti ve farzı, bir maç kadar önemli değil mi?
Dünya ve içindeki tüm hazinelerden daha değerli olan sabah namazı, bir üniversite imtihanı kadar ehemmiyet taşımıyor mu?
Namaz için ağlamak, üzülmek gerekmiyor mu?

-- > Büyük velîlerden Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün sabah namazına uyanamaz.
Sabah olduğunda o kadar üzülür, o kadar ağlar, nefsini suçlayıp yüreği yanarak öylesine bir istiğfar eder ki, bu yüzden sabah namazının sevabından daha fazla ecir kazanır.
Bunu gören şeytan ertesi gün o zatı erkenden sabah namazına uyarır. Çünkü, müminler sevap kazandıklarında şeytan kahrolur. Madem ki, o zatın namaz kılamaması Allaha daha çok yalvarmasına sebep olmuştur; şeytana düşen onun ikinci kez gözyaşı döküp yalvarmasını engellemektir.


Acaba bu zamanda, sabah namazını kaçırdığında ağlayan, pişman olan, tövbe ve istiğfar eden, nasıl kalkabilirim diye çırpınan ne kadar mümin var dersiniz?

Elimizde çok sağlıklı bir istatistik yok. Ama şu kadarını söyleyebiliriz: Üç büyük ilimizdeki üniversiteli gençler arasında yapılan bir ankete göre, beş vakit muntazam namaz kılanların oranı yüzde 10. Bunların da en çok kaçırdıkları namaz,
hiç şüphesiz sabah namazı.Beş vakit namaz kılan müminler içinde, haftada, ayda veya birkaç ayda bir sabah namazı kaçıranların sayısı oldukça fazla. İsterseniz, başta kendi nefsinizde, sonra çevrenizde küçük bir araştırma yapın. Bu acı gerçeği bütün çıplaklığıyla
göreceksiniz.
Oysa sabah namazı ve tüm farz namazlar, başta Peygamberimiz (a.s.m.) ve onun güzide ashabının üzerinde titrediği muhteşem bir ibâdettir. Bir mümin sabah namazını kaçırdığında "aklını kaçırmış gibi"deli divane olmalı, tepesi atmalı, dünyası kararmalı, kahvaltı yapacak bir iştah bulamamalı, akşama kadar kendini cezalandırmalıdır.

Sabah namazı kaçtığı gün, yer yerinden oynamalı, aklı başından gitmeli, tövbe ve istiğfar için Allaha el açmalı, yalvarmalı, af dilemelidir.

Ve hepsinden önemlisi, sabah namazını kaçırma işini kesinlikle "sıradan"görmemeli, "olabilir" kabul etmemeli; nefsine, gafletine, uykusuna isyan etmelidir.
Hemen, "Nerede hatâ ettim? Hangi tedbiri almalıyım ki, bir daha bu acıklı azaba düşmeyeyim?" diyerek çözüm arayışına girmeli, çözümü bulmalı ve derhal uygulamalıdır.
Çünkü, söz konusu olan çocuk oyuncağı değil, sıradan bir olay değil, üç günlük dünya hayatını ilgilendiren bir mesele değil.
Sözünü ettiğimiz; bizim, kâinatın ve her şeyin Sahibi, Sultanı, Yaratıcısı olan Allahın huzuruna girme; Onun dergâhında secdeye kapanma; canımız, cananımız, biricik varlığımız, sevenimiz, sevgilimiz olan Zât-ı Zülcelâle ibadet etme meselesidir.Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz.
Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hatâ bizdedir.
Bir mümin haftada bir, ayda bir sabah namazı kaçırmayı normal göremez, kabullenemez!

Namazlarımızı kaçırıyorsak, bu gidişe dur demek, silkinmek, titremek, ihmalimize isyan etmek, haftada bir, ayda bir sabah namazı kaçırmayı Artık yeter" demek durumundayız.

Kulu olmakla iftihar ettiğimiz Rabbimiz bizden böyle bir umursamazlık, böyle bir vurdumduymazlık istemiyor.
Ümmeti olmakla şereflendiğimiz Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), bize ihmalkârlığı ders vermiyor. Onun bütün ömründe kaçırdığı sabah namazı sadece bir tanedir. O da, savaş dönüşü, aşırı yorgun ve uykusuz olduğu bir zamanda, nöbetçinin uyuması yüzünden ve belki de ümmetine böyle durumlarda nasıl davranması gerektiğini ders vermek hikmetiyle olmuştur.

Gerçek bu iken sabah namazına duyarsız kalamayız.
Sabah namazı için nasıl bir durumda olursak olalım, ister onu haftada bir, ister yılda bir, hattâ birkaç yılda bir kaçırıyor olalım; yeni bir ubudiyet şuuruyla donanmak, yeni bir cehd ve gayret kılıcını kuşanmak, yeni bir tebliğ ve ikaz harekâtı başlatmak durumundayız.
Elinizdeki kitap, "namaz"mücadelesinin acılı-sevinçli, kederli-mutlu bir serüvenidir.
"Namaz için ne yapabilirim? "diye çırpınan bir ruhun, zonklayan bir beynin çözüm arayışlarıdır. Allaha karşı hiçbir hasenesini göremeyen, "günah hamalı" olmaktan başka elinde bir sermayesi bulunmayan, ama Allahı sevdiğine inanıp, Ona hakkıyla ibâdet edemediğine yanan bir kardeşinizin çözüm önerileridir.
Kitabın, "namaz"dâvâsında hiç değilse zihinleri düşünmeye sevk etmesini ve çok daha kapsamlı teşebbüslere vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
namaz için ağlanır..hakkaten ağlanır..
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (2/3)
ayrıca inşallah dostoğru kılanlardan oluruz..
allah razı olsun hocam..değerli paylaşımın için..
selametle..
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
namaz icin aglanirmi

namaz icin aglanirmi

Yıllar önce bir otobüsle yolculuk ederken sabah namazının vakti girmişti. Her yolculukta yaşadığım “namaz sancısı” her yanımı öylesine kaplamıştı ki, uyuyamıyordum. Şoför bir türlü mola vermiyor, vakit gittikçe daralıyordu.


Birlikte yolculuk ettiğimiz arkadaşıma yöneldim:


— Namaz geçmek üzere. Ben şoföre namaz için ricada bulunacağım. Durmazsa ineceğim, dedim. Kaşlarını çattı, alaycı bir ifadeyle:


— Ya sen aklını mı kaçırdın, dedi.


Şaşırdım, üzüldüm, kırıldım. Namazlarını kılan bir kimseydi o. Gerçekten ben aklımı mı kaçırmıştım? Otobüste mışıl mışıl uyuyup, Rabbimi düşünmeden oturmalı mıydım?


Kendimi sorguladım. Sabah namazını bu kadar düşünmekte haksız mıydım?


Oysa bir gece dayısına misafir olan babam, sabah hıçkırık sesleriyle uyanıyor. Dayısının oğlu çocuk gibi gözyaşı döküyor. Sebebini sorduğunda aldığı cevap ilginç:


— Sabah namazına kalkamadık. Baksana, güneş doğmuş; onun için ağlıyorum.


Evet, namaz için ağlanır, namaz için akıl kaçırılır, ona can ve canan feda edilir. Ne yazık ki, şimdi bu gerçek tam anlaşılmıyor.


Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sabah namazını düşünmek “delilik”, kalkamayınca ağlamak “gariplik” olabiliyor! Gerçekten sabah namazını kaçırınca üzülmemiz gerekmez mi?


“İmandan sonra en büyük ve en mühim mesele olan namaz”ın bir vakti geçirilince hiçbir şey olmamış gibi normal mi karşılamalıyız?


Sabaha kadar dünya kupası maçlarını izlemek mantıklı, ama Kur’an’da en fazla emredilen ibadet olan namazı düşünmek gereksiz mi? Oysa sabah uyanamadığı için üniversite sınavını kaçıran bir genç, üzüntüsünden, kahrından, yeri göğü yıkabiliyor.


Peki, Peygamberimizin (s.a.v.), iki ayrı hadiste, “Dünya ve içindekilerden hayırlıdır” dediği sabah namazının sünneti ve farzı, bir maç kadar önemli değil mi? Dünya ve içindeki tüm hazinelerden daha değerli olan sabah namazı, bir üniversite imtihanı kadar ehemmiyet taşımıyor mu?


Bir ankete göre, ülkemizde namaz kılanların oranı yüzde 25, kılmayanlar ise yüzde 75. Beş vakit namaz kılan mü’minler içinde, haftada, ayda veya birkaç ayda bir namazını kaçıranların sayısı oldukça fazla.






Oysa sabah namazı ve tüm farz namazlar, başta Peygamberimiz (s.a.v.) ve onun güzide ashabının üzerinde titrediği muhteşem bir ibadettir. Bir mü’min namazını kaçırdığında “aklını kaçırmış gibi” deli divane olmalı, dünyası kararmalı, yemek yiyecek bir iştah bulamamalı, kendini cezalandırmalıdır.


Ve hepsinden önemlisi, namazı kaçırmayı kesinlikle “sıradan” bir olay gibi görmemeli, “olabilir” kabul etmemeli; nefsine, gaşetine, uykusuna isyan etmelidir. Hemen, “Nerede hata ettim? Hangi tedbiri almalıyım ki, bir daha bu acıklı azaba düşmeyeyim?” diyerek çözüm arayışına girmeli, çözümü bulmalı ve derhal uygulamalıdır.


Çünkü söz konusu olan çocuk oyuncağı değil, basit bir hadise değil, üç günlük dünya hayatını ilgilendiren bir mesele değil. Sözünü ettiğimiz; bizim, kâinatın ve her şeyin Sahibi, Sultanı, Yaratıcısı olan Allah’ın huzuruna girme; Onun dergâhında secdeye kapanma; canımız, cananımız, biricik varlığımız, sevenimiz, sevgilimiz olan Zât-ı Zülcelâle ibadet etme meselesidir.






Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz. Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hata bizdedir. Kulu olmakla iftihar ettiğimiz Rabbimiz bizden namaza karşı umursamazlık, vurdumduymazlık istemiyor. Ümmeti olmakla şereflendiğimiz sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bize ihmalkârlığı değil, aksine hassasiyeti emrediyor.


Namaz konusunda nasıl bir durumda olursak olalım, ister onu haftada bir, ister yılda bir, hatta birkaç yılda bir kaçırıyor olalım; yeni bir ubudiyet şuuruyla donanmak, yeni bir cehd ve gayret kılıcını kuşanmak, yeni bir tebliğ ve ikaz harekâtı başlatmak durumundayız.
 

NUAYMAN

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
530
Tepkime puanı
249
Puanları
0
Yaş
51
haklısın kardeşim bende size sabah namazı ile ilgili başımdan gecen bir olayı anlatayım..aylardan haziran'dı akşam cok geç saate kadar arkadaşlarla birlikteydim. gece saat 2 sularıydı ve ertesi gün işe gideceğim icin yattım yatarkende icimdende ben bugün sabah namazına kalkamam ya hayırlısı dedim uyumuşum gözlerimi açtığımda hayvanat bahcesindeydim tam ayıların kafeslerinin önünde onlara bakıyordum o anda kafesin kapısı birden acılmasınmı ayının bir tanesi direk üstüme doğru koşmaya başladı. tabi ben ne yaptım biliyormusunuz hiç bir şey dondum kaldım :) ayı yanıma gelipte bana tokatı yapıştırınca gözlerim acıldı.ve yatağın yanında dimdik ayakta buldum kendimi.ezan sesleri her tarafımı sarmıştı.o günü hiç unutamam...
 
A

abdirabbih

Guest
haklısın kardeşim bende size sabah namazı ile ilgili başımdan gecen bir olayı anlatayım..aylardan haziran'dı akşam cok geç saate kadar arkadaşlarla birlikteydim. gece saat 2 sularıydı ve ertesi gün işe gideceğim icin yattım yatarkende icimdende ben bugün sabah namazına kalkamam ya hayırlısı dedim uyumuşum gözlerimi açtığımda hayvanat bahcesindeydim tam ayıların kafeslerinin önünde onlara bakıyordum o anda kafesin kapısı birden acılmasınmı ayının bir tanesi direk üstüme doğru koşmaya başladı. tabi ben ne yaptım biliyormusunuz hiç bir şey dondum kaldım :) ayı yanıma gelipte bana tokatı yapıştırınca gözlerim acıldı.ve yatağın yanında dimdik ayakta buldum kendimi.ezan sesleri her tarafımı sarmıştı.o günü hiç unutamam...

:):):) maşallah güzel bi tokatmış size sabah namazını eda ettiripte sevabına nail olmanıza vesile olan :):)
 

NUAYMAN

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
530
Tepkime puanı
249
Puanları
0
Yaş
51
:):):) maşallah güzel bi tokatmış size sabah namazını eda ettiripte sevabına nail olmanıza vesile olan :):)
mihrimah kardeş darısı senin başına diyecem olmayacak şu an banada komik geliyor.. tek ben sabah namazına kalkayımda tokatmı olur dayakmı olur farketmez..:):D
 

arzuhal

New member
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
337
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Yaş
35
Hadis: İki erkek kardeş vardı. Bunlardan biri öbür kardeşinden kırk gün kadar önce vefat etti. Resulullah (sav)`ın yanında bunlardan birincisinin faziletleri zikredildi. Bunun üzerine Efendimiz (sav): "Diğeri müslüman değil miydi?" diye sordu. "Evet, müslümandı ve fena da değildi!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Öldükten sonra, namazının ona ne kazandırdığını biliyor musunuz? Namazın misali, sizden birinin kapısının önünde akan ve her gün için beş kere girip yıkandığı suyu bol ve tatlı bir nehir gibidir. Bu (nehrin) onun üzerinde kir bıraktığını göremezsiniz, öyleyse, siz ona namazının neler ulaştırdığını bilemezsiniz..
 
Üst Alt