Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nakşibendi yolunun büyüklüğü

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
Nakşibendi yolunun mufaddaliyeti hakkında Mektubatı şeriften bir yazı.." Bu yüce yolun büyüklüğü ve Nakşibendiyye tabakasının üstünlüğü ancak Sünnet-i Seniyye'ye bağlılığı ve kötü bidatlardan kaçınması vasıtasıyladır.Bundan dolayı bu yolun büyükleri cehri zikirden kaçındılar...>

İmamı Rabbani k.s. 168. mektubundan mükemmel bir yazı..............................."



NAKŞİBENDİ YOLUNUN BÜYÜKLÜĞÜ



................Malum olsun ki:

Bu yüce yolun büyüklüğü ve Nakşibendiyye tabakasının üstünlüğü ancak Sünnet-i Seniyye'ye bağlılığı ve kötü bidatlardan kaçınması vasıtasıyladır.Bundan dolayı bu yolun büyükleri cehri zikirden kaçındılar ve kalbi zikri emrettiler.Aynı şekilde Rasülüllah (s.a.v)ve Hulefa-i Raşidin(r.a.) devrinde olmayan raks ve sema'dan, vecd ve tevacüd gibi şeylerden men ettiler.

İşte onların sünnete olan bu bağlılığı büyük neticelere(mükafatlara)sebep oldu.Bidatlardan kaçınmalarının da bir çok meyvesini gördüler.Bu sebeple başkalarının ulaştıkları en son nokta onların ilk başladıkları yer oldu.

Bunlara mensup olmak bütün nisbetlerin üstündedir.Bu zatların kelamı kalbi hastalıklara devadır.Onların bakışları manevi hastalıklara şifadır.Onların gösterdiği teveccüh talibleri iki cihanın alakasından kurtarır.Bu yolun büyüklerinin şanı yüce himmetleri,müridlerini mümkinat aleminin bataklığından kurtarıp vücubun zirvesine(Hz. Allaha ) yükseltir.

Ancak bu şerefli mensubiyet şu zamanlarda anka kuşu gibi oldu.Perdelerin arkasına geçip gizlendi.Öyle ki şu tabakadan bir topluluk bu yüce devleti bulamadıklarından ve bu nimeti kaybetmelerinden dolayı her yola girip çeşitli mesleklere süruk ettiler.

Güzel cevherler elde etmenin yerine çanak parçalarıyla sevindiler.Çocuklar gibi basit şeylere kalplerini tatmin ettiler.Hatta onlar o kadar sıkıntıya düştüler ve şaşırdılar ki; büyüklerin yolunu terk edip zaman zaman zaman teselliyi cehri zikirde arar oldular.Bazen itmi'nanı raks sema ve dönmede gördüler.

Bunlardan daha acaibi;bu kötü bidatları bu şerefli mensubiyeti tamamlayıcı ve kemale erdirici;bu tahribatı tamir sanmalarıdır.Allahü Teala onlara insaf versin.Onlara şu yolun büyüklerinin kemalatından ruhen koklamayı nasip eylesin....
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
NAKŞİBENDÎLİK NEDİR?
Nakşibendî terbiye okulu, hicri: 791, miladi: 1389 tarihinde vefat eden Hace Muhammed Bahauddin Nakşibend Hz.'lerinin temel usullerini belirlediği bir manevi terbiye sistemidir. Onun adına nispet edilerek "Nakşibendîlik" diye anılmaktadır.
Bu terbiye yolu ve usulü, Şah-ı Nakşibend Hz.leri ile başlamış değildir. Kendisi bu yolun usul, adap ve feyzini önceki büyüklerden almıştır. Bu terbiye yolunun usul ve adabı, silsile yolu ile Hz. Ebu Bekir Sıddık'a (r.a) ve ondan Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimize ulaşmaktadır. Terbiyenin başında ve merkezinde âlemlere rahmet olan Hz. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bulunmaktadır. Bu terbiye yolunun temel özelliği gizli zikir ve ilahi muhabbetir. Bu zikir ve terbiye yolu, tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır.
Hz. Ebu Bekir Sıddık'tan (r.a.) sonra bu yola "Sıddıkiyye" ismi verildi. Hz. Beyazid-i Bistamî'ye (k.s) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra "Tayfûriyye" ismi verildi. Tayfir, Beyazid-i Bistami'nin bir diğer adıdır. Hace Abdulhalik Gücdevani Hz.lerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, "Hâcegâniyye" ismi verildi. Bu yol bu isimle İslam âlemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlana Halid Bağdadî’den sonra "Nakşibendî Hâlidiyye" ismiyle de anılıp yayıldı. Bu gün Anadolumuzda yaygın olan kol "Hâlidiyye" koludur. Bu yol, günümüzde Şah-ı Nakşibend Hz.lerine nispet edilen meşhur ismiyle "Nakşibendîlik" şeklinde anılmaktadır.
Nakşibend, "nakş" ile "bend" kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Bir isim değil sıfattır; ancak isim gibi meşhur olmuştur.
Nakş, bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hale getirmek, mühür gibi kazımaktır.
Bend, Farsça bir isim olup, dilimizde hem isim, hem sıfat olarak kullanılmaktadır. isim olarak, bağ, kelepçe, baraj, bent, kemer gibi manalara gelmektedir. Sıfat olarak, sıkıca bağlı, iyice bağlayan, kuvvetlice bağlanmış manalarına gelir.
Kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve ondan hiç kopmadıkları için, gizli zikir sahiplerine Nakşibendî denmiştir.
Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, doğunun felsefesi, batının batıl dinleri değil, Kur'an ve sünnettir.
Bütün manevi terbiye yollarına kısaca "tasavvuf" denir.

Nakşibendî terbiyesi, gizli zikir usulü üzerine kurulmuştur. Bu usulü benimseyen büyük veliler tarafından geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu usul ve adaplar bizzat Kur'an ayetlerinden, rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin sünnetinden ve O'nun şerefli ashabının (r.anhüm) hallerinden alınmıştır. Her şeyi ile Kur'an ve sünnete bağlıdır. Bu yolun usul ve adapları, Kur'an ve sünnette ya açıkca belirtilmiş, ya da işaret, delalet ve sükût yoluyla kabul edilmiştir. Yani, İslam'ın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur.
Fakihler nasıl fıkıh alananda içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler.
Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri Yüce Allah'a bağlamaktır Temel usulü gizli, zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir. Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:
1-) Zahiri Hâller: Vücudumuzun dış azaları ile yaptığı bütün ibadetleri içine alır. Yeme içme, temizlik, alış-veriş, aile hukuku gibi vazifeler de bu kısma girer. Bu vazife ve edepler fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Hangi vazifeyi yapıyorsak, onunla ilgili ilahi emri ve edebi öğrenmemiz gerekir.
2-) Batıni Hâller: Kalbin gafletten uyanması ve zikirle ihya edilmesi, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, ruhun ilahi huzura yükselmesi, böylece insanın ilahi nur, ilim, aşk, edep ve güzel ahlaka ulaşmasıdır. Zahiren ve batınen terbiye olan insanın elde edeceği en büyük inmet güzel kulluktur. Bu hale kısaca ihsan mertebesi denir. İhsanı yukarıda tarif ettik. Bu yol herkese açıktır. Bütün insanlar bu edeplere ve nimetlere davet edilmiştir.
Zâhirî ve bâtınî edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse Yüce Allah tarafından sevilir, O'nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet ile dolar.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri Yüce Allah'a bağlamaktır Temel usulü gizli, zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir. Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:
1-) Zahiri Hâller: Vücudumuzun dış azaları ile yaptığı bütün ibadetleri içine alır. Yeme içme, temizlik, alış-veriş, aile hukuku gibi vazifeler de bu kısma girer. Bu vazife ve edepler fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Hangi vazifeyi yapıyorsak, onunla ilgili ilahi emri ve edebi öğrenmemiz gerekir.
2-) Batıni Hâller: Kalbin gafletten uyanması ve zikirle ihya edilmesi, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, ruhun ilahi huzura yükselmesi, böylece insanın ilahi nur, ilim, aşk, edep ve güzel ahlaka ulaşmasıdır. Zahiren ve batınen terbiye olan insanın elde edeceği en büyük inmet güzel kulluktur. Bu hale kısaca ihsan mertebesi denir. İhsanı yukarıda tarif ettik. Bu yol herkese açıktır. Bütün insanlar bu edeplere ve nimetlere davet edilmiştir.
Zâhirî ve bâtınî edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse Yüce Allah tarafından sevilir, O'nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet ile dolar.

Bu bilinçle haraket edilmesi halinde herhangi bir cemaatin, tarikatın ya da mezhebin birbirlerine karşı üstünlüğü asla söz konusu olamaz..Temel hedef öncelikle bu kaideleri yerine getirmektir..Bid'atlar sokmadan gerçek dini yaşamaya çalışmaktır..
 
Üst Alt