Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Müslümanım diyenlerin zaafları

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
Müslümanım diyen bir insan inancını sağlam temellere oturtmak zorundadır.İnançta zanna (tereddüde) yer yoktur.
"Ortak koşanlar diyecekler ki": "Allah isteseydi ne biz, ne de babalarımız ortak koşmazdık, bir şeyi
haram yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihayet azabımızı tatmışlardı. De ki:
"Yanınızda bize çıkaracağınız bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece
saçmalıyorsunuz." (6/14. Zanna uymanın saçmalama olduğuna değinen Allahu Teala bir şeyi iddia edenlerin
yanlarında Allah katından bir delil (bilgi)in bulunması gerektiğini söylüyor. Böyle bir delile sahip
bulunmayanların iddialarının havada kalacağını, saçmalık olacağını, zira zanna uymanın bu sonuçları doğuracağını
belirtiyor.

"Onların çoğu zandan başka bir şeye uymuyorlar. Zan ise gerçekten bir şey kazandırmaz (ifade etmez). Muhakkak
ki Allah onların ne yaptıklarını bilir." (10/36). Zanna uymanın gerçekten bir şey üzerinde bulunmamak olduğu
belirtilen bu ayette zannın; ayrılmaz bir bütün teşkil eden gerçekten bir kısmının bile ifadesi bulunmadığı
açıklanıyor.

İnsanlar arasında bile zanna uyarak hareket etmenin ne kadar kötü sonuçlar doğurduğuna ve doğuracağına değinen
ayetler, inançta zan bulunmasının asla kabul edilemeyeceğini, zannın bulunması halinde inancın fesada uğrayacağını
belirtmektedirler. Bu itibarla inancın (itikadın) konusunu yalnızca kesin bilgiler teşkil etmektedir, ki İslam
açısından bu kesin bilgiler Kuran ayetleridir.

Kuran ayetlerinin inanca yönelik olanları delil olması bakımından iki halde bulunurlar. Birinci hal "Kesin
Delil" halidir ki, kendisinden, ifade ettiğinin dışında bir şey anlamanın mümkün bulunmadığı ayetlerdir.
İkinci hal ise "Zanni Delil" halidir. İnanca yönelik ve “Zanni Delil” olan ayetlerin, bulundukları hal
ile açıklama yapılmadan kabullenilmesi ve o hali ile inancın konusu yapılması gerekmektedir. Zira gaybi olan inanç
konuları ancak gaybın sahibi olan Allah’ın açıkladığı kadarı ile bilinebilir. Örneğin öldükten sonra dirilmeyi
içimizde bizzat yaşayan olmadığından öldükten sonra dirilmenin nasıllığı hakkında Rabb'imiz bir şey açıklamış ise
ancak o kadarını bilebilmemiz ve açıklanan kadarına inanmamız gerekir. Misaller çoğaltılarak Cennet, Cehennem,
Melekler, daha önce gelip geçmiş peygamberler ve başlarına gelenler, bunların çoğunun isimleri, Allah'ın mahiyeti,
Kitab ve Sahifeler, Ahiret Günü gibi inançla alakalı konularda Kur'an'dan elimizde ne kadar delil var ise o
kadarıyla inanmamız, inancımızı yalnız bunlar üzerine kurmamız gerektiği, inançta zanna yer bulunmadığı gayet
açıktır.

Yine; inançla ilgili ayetlerin birbirlerini açıklayabileceği, sübüt bakımından kesin olan bir delilin zannı olan
bir delil ile açıklanamayacağı da bilinmelidir. Zira zan, kesin olanı açıklayamaz, bu, nakle,akla ve usule
aykırıdır. Zan, şüphe anlamına geldiğinden inançta kesinlikle yeri yoktur.
"Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden gizleniyordunuz.
Yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini zannediyordunuz." (41/22)
"İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız!"
(41/23). "Herhalde siz zannettiniz ki Rasül ve mü'minler bir daha ailelerine dönmeyecekler. Bu (düşünce)
gönüllerinizde süslendirildi (size güzel, doğru gösterildi), kötü zannda bulundunuz ve helakı hak etmiş bir
topluluk oldunuz." (48/ 12). Yukarıdaki ayetler ve daha niceleri insanların Rabb'ine karşı besledikleri
zanndan dolayı ziyana uğrayacaklarını açıklamaktadır.

Bu zorunlu ve vazgeçilmez bilgileri verdikten sonra “Cehennem Gerçeği” ni Kur’an’dan öğrenmeye
başlayalım.Makalemizin öncelikli amacı “cehennemden çıkış olup olmadığı” konusu olduğundan Cehennem hakkında kısa
bilgi verip asıl konuya girecegiz.
Kur’anın belirlediği inanç esaslarından biri olan “Ahirete iman” ın gereklerinden biri de cehennem gerçeğidir.Allah
dünyadaki imtihanda başarısız olan insanları ve cinleri cehennem ile cezalandıracaktır. “And olsun ki, cehennem
için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler;
kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.”
(7/179) ,(bkz.7/38,11/119,32/13,34/12,41/25,46/1

KİMLER CEHENNEME GİRECEKTİR

1) Cehennem; kafirler,müşrikler,münafıklar,müstekbirler (büyüklenenler),imtihanı kaybeden günahkarlar ve
fasıklar,Allah’ın ayetlerini gizleyenler,ayetlerle alay edenler vb. içindir.Kur’an daki cehennemle ilgili yüzlerce
ayetlerden bazılarına bakalım!

“Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar
orada devamlı kalırlar.”2/81)
“Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların
karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz. Onlara
elem verici azap vardır.”2/174)
“Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının!” (3/131)
“…Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehennemdir.
Zalimlerin yardımcıları da yoktur"…5/72)
“Allah, münafıkların erkeklerine, kadınlarına ve bütün kafirlere sonsuza dek olmak üzere cehennem ateşini vaadetti.
O, onlara yeter. Allah, onları rahmet alanından uzaklaştırdı. Onlara sürekli bir azap vardır.”9/6
“İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah ile beraber başka bir ilah uydurma ki, sonra
kınanmış ve kovulmuş bir hakte cehenneme atılırsın.” (17/39)
“Halbuki Rabbiniz: "Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip
yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir." buyurdu.”40/60)
“Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de dirilir.”20/74)

2) Tartısı ağır veya eşit olanlar cennete;tartısı hafif olanlar (imtihanı kaybedenler) ise cehenneme girecektir.
“O gün tartı tam hakkiyle yapılacaktır. Artık kimin tartıları ağır basarsa, işte onlar, arzularına ereceklerdir.
Kimin de tartıları hafif gelirse, bunlar da ayetlerimize haksızlık etmeleri yüzünden, kendilerine yazık
edenlerdir.(7/7-
"İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından tanıyan kimseler vardır.
Cennete girememiş, fakat gireceklerini uman bu kimseler cennetliklere "selâmun aleyküm" diye
seslenirler.Bunların bakışları, cehennemliklere doğru kaydırılınca da "Ey Rabbimiz, bizi zalimler ile bir
araya getirme" derler.Bu tepelerdekiler, simalarından tanıdıkları bazı azılı kâfïrlere de şöyle seslenirler.
"Ne kalabalığınız ve ne de şımarmanıza yol açan güçleriniz size yarar sağlamadı.Allah onları hiçbir rahmete
erdirmez " diye haklarında .yemin ederek küçümsediğiniz kimseler bunlar mıydı? Bu arada Allah onlara '
`Giriniz cennete, sizin için hiçbir korku söz konusu değil artık, hiç üzülmeyeceksiniz " der.(7/46-49) Yani
tartısı eşit olanların cennete gireceklerini bildiriyor.

3) Allah mahşer günü bütün insanları ve cinleri (şeytanları) cehennemin etrafında toplayacak.Onlar diz üstü çökmüş
ve korku içinde cehennemi görecekler ve onun sesini,dehşetini hissedeceklerdir.Ama daha sonra Allah(c.c) takva
sahibi (imtihanı kazanan mü’min) olan kullarını cehennemin etrafından alıp cennete koyacaktır.Diğerleri ise
(imtihanı kaybetmiş olanlar) cehennemin etrafında kalacaklar ve cehenneme atılacaklardır.Dikkat edilirse anlatılan
bu mahşer olayında, mü’minler cehennemi, içine girmeden görüyorlar ve dehşete,korkuya,azaba şahit oluyorlar.Böylece
girecekleri cennetin kıymetini daha iyi anlamış oluyorlar.Şimdi konuyla ilgili ayetlere bakalım:

“Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden
uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey
değildir.”3/185)
"İki taraf arasında bir set ve bu setin tepelerinde her iki grubu simalarından tanıyan kimseler vardır.
Cennete girememiş, fakat gireceklerini uman bu kimseler cennetliklere "selâmun aleyküm" diye
seslenirler.Bunların bakışları, cehennemliklere doğru kaydırılınca da "Ey Rabbimiz, bizi zalimler ile bir
araya getirme" derler.Bu tepelerdekiler, simalarından tanıdıkları bazı azılı kâfïrlere de şöyle seslenirler.
"Ne kalabalığınız ve ne de şımarmanıza yol açan güçleriniz size yarar sağlamadı.Allah onları hiçbir rahmete
erdirmez " diye haklarında .yemin ederek küçümsediğiniz kimseler bunlar mıydı? Bu arada Allah onlara '
`Giriniz cennete, sizin için hiçbir korku söz konusu değil artık, hiç üzülmeyeceksiniz " der.(7/46-49)
Araf suresindeki bu ayetlerde, tartısı eşit olanların yani günahı ve sevabı aynı olanların bile Allah’ın
affediciliği sayesinde cehenneme girmeden cennete girdiği görülüyorken imtihanı kazanan günahkar mü’minlerin ise
öncelikli olarak cehenneme girmeden cennete girmeye hak sahibi olmaları gerektiği anlaşılıyor.

“Suçlular ateşi gördüler, artık içine düşeceklerini iyice anladılar, fakat ondan kaçacak bir yer
bulamadılar.”18/53) Bütün ins ve cinler gibi suçlular da öncelikle cehennemi görüyorlar.Fakat takva sahibi olanlar
kurtulurken bunlar kurtulamıyorlar.Çünkü başarısız bir imtihan geçirmişlerdir. “Rabb'inin yüceliği hakkı için,
onları peşlerinden gittikleri şeytanları ile birlikte bir araya getireceğiz, sonra da diz üstü çöktürerek
cehennemin çevresinde toplayacağız.Sonra her grubun,rahmeti bol olan Allah'a baş kaldıran en azılı ele başlarını
ayıracağız.Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi
biliriz. Aranızda cehenneme uğramayacak (görmeyecek) hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir
hükmüdür.Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, diz üstü çökmüş durumda orada bırakırız.”19/68-72)
“ Cehennem her bakanın göreceği şekilde gösterilir.”79/36)
“Andolsun ki, cehennemi mutlaka göreceksiniz! Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle
göreceksiniz.”102/6-7)

4) İmtihanı kazanan günahkar mü’minler cehennemi görselerde ,cehenneme girmeyecekler.Çünkü Allah onların
kötülüklerini; affedip iyiliklere çevirecektir ve azap etmeden cennete sokacaktır.
“Rableri de onların dualarına şöyle icabet etti: "Kesinlikle ben, içinizden gerek erkek, gerek kadın hiçbir
iyilik yapanın işlediğini boşa çıkarmam, hep birbirinizdensiniz. Benim için hicret edenlerin, yurtlarından
çıkarılanların, yolumda işkenceye uğrayanların, savaşanların ve bu uğurda öldürülenlerin suçlarını örteceğim.
Onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Onlar, Allah tarafından tasavvur edemeyeceğiniz bir mükafata
kavuşacaklar. Mükafatın en güzeli Allah yanındadır.”3/195)
“İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mallarıyla canlarıyla Allâh yolunda cihâd edenler bir olmaz.

Allâh, mallarıyla canlarıyla cihâd edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allâh hepsine de
güzellik va'detmiştir, ama mücâhidleri oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün kılmıştır.”4/95)
“İş), ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kötülük yapan, o yüzden cezalandırılır. O,
kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir. Erkek veya kadından her kim de inanarak güzel
işler yaparsa, işte öyle kimseler cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.”4/123-124)
“Andolsun ki, Allah, İsrail oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik ve Allah:
"Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eğer siz namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır,
kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarınızı silerim ve sizi
altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.

Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artık düz
yolun ortasından sapmış, kendini zayi etmiş olur." diye buyurmuştu.”5/12)
“Eğer kitap verilenler iman edip Allah'tan korksalardı, şüphesiz onların kötülüklerini örter ve onları nimeti bol
cennetlere koyardık.”5/65)
“İşte kendilerinden yaptıklarının en güzelini kabul buyuracağımız ve günahlarını sileceğimiz bu kimseler,
cennetlikler arasında seçkin kişilerdir. Bu, va'd olunmakta oldukları şaşmaz doğru va'd iledir.”46/16)
“Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların
günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.”48/5)
“Eğer böyle yaparsanız Allah) sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn
cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.”61/12)
“Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim
Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.”64/9)
“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i
ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü
onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her
şeye kâdirsin." derler.”66/

CEHENNEMİN ÖZELLİKLERİ
1) Cehennem sürekli (ebedi) dir:
Kur’an cehennemdeki azabın bitmeyen, sürekli devam eden bir azap olduğunu vurgular.Sınırlı,bitebilecek bir azap
Kur’anda bulunmaz.
“ İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak
kalacaklardır.”2/39)
“ Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azap hafifletilir, ne de yüzlerine
bakılır.”3/8
“Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu
hususta) bir söz mü aldınız. şâyet öyle ise Allâh verdiği sözden dönmez-yoksa Allâh hakkında bilmediğiniz bir şey
mi söylüyorsunuz?Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler
cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.”2/80-81) Özellikle bu ayetlere dikkat ettiğimizde cehennemin –
kabul edilen görüşün yani günahkarların cezasını çektikten sonra cehennemden çıkacağını söyleyenlerin aksine-
sayılı/sınırlı olmadığı sürekli olduğu açıkca anlaşılmaktadır.
“Onların hepsini toplayıp bir araya getireceği gün: "Ey cin topluluğu, gerçekten şu insanlara çok
çektirdiniz!" diyecek, insanlardan onların yardakçıları da: "Ey Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık
ve bizim için kararlaştırdığın ecele ulaştık." diyecekler. Allah: "Sizin ikametgahınız, Allah'ın dilemesi
müstesna, ebedi kalmak üzere ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir."(6/12
Bu ayette geçen “Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi kalmak üzere ateştir.” Hakkında E.H.Yazır şöyle der: “ O ateş,
cehennem ateşi, oturacak yeriniz ikametgâhınız, yatağınızdır. Orada insan ve cin hepiniz ebedî olarak kalacaksınız,
ancak Allah'ın dilediği müddet müstesna buyurulmayıp da, “dilemesi müstesna” buyurulmasından anlaşılır ki,
cehennemde ebedî kalmaktan bu istisna bazı şahıslara değil, bazı zamanlara aittir. Ve beyan olunduğuna göre
Allah'ın dilediği bazı zamanlar kâfirler, ateşten çıkarılıp soğuğa, çok soğuğa atılacak, sonra yine ateşe
döndürüleceklerdir.”

“Kim de âyetlerimizi yalanlar ve onlara karşı büyüklük taslarsa, işte onlar cehennemliktirler ve orada ebedî olarak
kalacaklardır.”7/36)
“Müşrikler kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken Allah'ın mescitlerini imar etmeleri mümkün değildir.
Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde ebedi olarak kalacaklardır.”9/17)
“Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz
kötu bir yer ve kötu bir duraktır" derler.”25/65)
“Sonra o zulüm yapanlara "Tadın bakalım şu ebedi azabı!" denilecek. Vaktiyle kazandığınızdan başkası ile
mi cezalandırılacaksınız?"(10/52)
“Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ateşe
sunulduklarını görürsün, iman edenler de: "Gerçekten zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine
kıyamet günü yazık etmiş olan kimselerdir." diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap
içerisindedirler.”42/45)
“Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.”43/74)
“Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı
değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için
cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve
bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?”47/15)
“Orada çağlar boyu kalacaklardır.”78/23)
“Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî
olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.”98/6)

Cehennemden Çıkış Yoktur -2-
Makalemizin asıl konusuna gelmiş bulunuyoruz.Bu güne kadar İslam dünyasının genelinde –ister kitaplarda ister de
halk arasında-; günahkar mü’minlerin cehenneme girip cezalarını çekeceklerine ve cezası bitenin cennete gireceğine
hatta öyle ki kalbinde zerre kadar iman bulunan bir kimsenin bile cehennemde ebediyyen kalmayıp oradan çıkacağına
dair görüş hakim olmuştur.Tabiki bu görüşü ileri sürenlerin Kur’an dışında bir çok akli ve nakli delilleri
olmuştur.Mesela bir çok hadiste bu konu işlenmiştir.Hadislerden yola çıkan ve Kur’an’ı gözardı eden bir çok insanda
nedense Kur’an’a aykırı olan “ kalbinde zerre kadar iman bulunan bir kimsenin bile cehennemde ebediyyen kalmayıp
oradan çıkacağına dair görüşü” benimsemişlerdir.
Ufak bir araştırma yapan bir kişi bu yanlış düşüncenin sebeplerine kolayca ulaşabilir.Zira Allah’ın kitabında
cehennemden çıkmaya dair –bırakalım bir,iki ayeti- en ufak bir ip ucu bile yoktur.
“Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden
uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı
olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.”2/167)
“Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.”5/37)
“Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmağa tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak
ve deve, iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir! İşte suçluları böyle
cezâlandırırız.”7/40)

“Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı
azabı tadın" denir.”22/22)
“Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.Rabbimiz! Bizi buradan çıkar.
Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız. (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın
orada! Bana konuşmayın artık.”23/106-10
“Melekleri gördükleri gün, işte o gün suçlulara müjde yoktur ve onlar; (Size sevinmek) yasaktır, yasak!"
derler.”25/22)
“Yoldan çıkanların barınacakları yer de ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya geri çevrilirler ve
onlara: "Yalanlamakta olduğunuz ateş azâbını tadın" denilir.”32/20)

“Onlar, orada şöyle feryat ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel
yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da
gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir).”35/37)
“Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: "Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı biraz
hafifletsin. Bekçiler de: "Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?" diye sorarlar. Onlar:
"Evet" derler. Bekçiler: "Öyle ise kendiniz dua edin" derler. Kâfirlerin duası ise hep
çıkmazdadır.”40/49-50)

“Bunun sebebi şudur; Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bugün onlar, ateşten
çıkarılmayacaklar ve kendilerinden özür dilemeleri de kabul edilmeyecektir.”45/35)
“Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.Onların üzerlerine bir ateş
bastırılıp kapıları kapanacaktır.”90/19-20)
“Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın?”39/19)
“Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azap
içersinde ümitsizdirler. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.Onlar cehennem bekçisine:
"Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız."
der.”43/74-77)

Ayetlerde gayet açıktır ki; cehennemden çıkış imkansızdır.Fakat geleneğimizdeki bu yanlış inanışın, biraz İslam
tarihi karıştırıldığında Kur’an’dan değil de siyasi ve itikadi fırkalaşma sonucunda ortaya çıktığına şahit
olursunuz.Bakın bu konuda M.Ebu Zehra şöyle diyor: “ Mürcie mezhebine göre;küfürle beraber itaatin nasıl ki faydası
yoksa,imanla beraber günahında zararı olmayacaktır.Büyük günah işleyen bir miktar azap gördükten sonra –cehennemde
ebediyen kalmayarak- Allah’ın affına uğrayarak cehennemden çıkıp cennete girecektir.Bu düşünceyi taşıyanlar, Ehli
sünnet alimlerinin çoğunluğu olan cumhurdan büyük bir gurup ile uyuşmaktadırlar.Hatta bunların görüşleri ile
cumhurun görüşleri aynıdır.” Mezhepler tarihi s.130-133)
Ebu Zehra’nın söylediğinden anlaşılan şu ki: Müslüman alimlerimiz bu konuda Kur’an’a göre değil de sapık mürcie
mezhebinden etkilenmiş ve hatta onların yolunu takip etmişlerdir.Yani sırf bir gurup, büyük günah işlemiş müslümanı
kurtaralım derken Kur’an dışı bir inanışa sebep olmuşlardır.Bu inanç, aynı zamanda da ucuz cennet mantığına yol
açmıştır. “Nasıl olsa eni sonunda cezamı çekip cennete gideceğim,kalbinde zerre kadar imanı olan cehennemde
ebediyen kalmayacakmış,şimdilik günah işleyeyim de sonra cezamı çeker cennette keyfimi sürerim.” Mantığıyla hareket
etmeye sebep olmaktadır.

Burada şöyle bir soru akla geliyor: Bu durumda 20.yy. Müslümanları; önceki alimlerin görüşleri doğrultusunda mı
yoksa Kur’an bütünlüğü içerisinde mi bu konuya inanacaklardır? Bu sorunun cevabı elbette ki Kur’an doğrultusunda
olmalıdır. Çünkü; şüphesiz,yanılmaz,değişmez tek kaynağımız Kur’an, bu konuda gereken en doğru bilgiyi vermiş ve
buna inanmamızı istemiştir.
“Senden önce hiç kimse bunu akıl edemediler ve sapıttılar da ey cahil sen mi akıl ediyorsun?” diye bir eleştiri
olabileceğini düşünerek en basitinden şöyle diyorum:

Bizden önceki, (Allah için çalışan) alimlerimizden Allah razı olsun.Onlar gerek isabet ederek gerekse yanılarak bir
çok konuda devirlerinin şartlarına göre görüşlerini bildirdiler.İster isabet ettikleri ister de yanıldıkları
görüşleri birer ictihattır, kabul de, red de edilebilir.Bu içtihatları ise, ona inanları bağlar ve mutlak doğru
demek değildir.Mutlak doğru ancak Allah’ın ayetleridir. Ben müctehid olmadığım halde gelişen bilim ve değişen
şartlar doğrultusunda, okuduğum zaman Kur’an’ı rahatlıkla anlıyor (çünkü akıl nimeti dolayısıyla Kur’an’ı anlayıp
yaşamak zorundayım, Allah beni–falan müctehide göre değil- Kur’an’dan hesaba çekecektir.), ve O’na göre
inanıyorum.Geçmişte ki alimlerimizin ise böyle bir yanlışı yaptıklarına inanamıyorum.Belki de alimlerimiz böyle
düşünmedikleri halde, dönemin karışıklığından istifade eden bazı uyanıklar kitaplarında, geçmişimizi bize yanlış
tanıtıyor olabilirler.İnsan oğlu nankör ve aceleci olduğundan hata yapmaya elverişlidir.İyi ki Allah Kur’an’ı
insanlara bırakmayıp ta kendi korumasına almıştır.Aksi halde hadislerin başına gelenler Kur’an’ın da başına
gelebilirdi.

Kısacası;Geleneğimizdeki konuyla ilgili içtihadlar,görüşler doğru da yanlış da olabileceğinden; inançta şüpheye yer
olmayacağına inandığım için şüphesiz delil olan Kur’an’a göre inanıyorum. “Biz önceki alimler kadar bilemeyiz” gibi
tutucu,karamsar,donuk,gerici bir görüşe de aldırmayarak “ Allah Kur’an’ı bana indirmiş,beni onunla imtihan edecek,
onu anlayıp yaşamak ve inancımı O’na göre düzeltmek zorundayım ki imtihanı başarayım.Zaten Peygamberim (s.) de
böyle yapıyordu ve Kur’an’ı yaşayarak bize bunu emrediyordu:
“İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere
peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri
şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular,
aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri,
onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.”2/213)
“Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.Halbuki onlar, dini sadece Allah'a
tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle
emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.”98/4-5)
“Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler.
Halbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a
karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve
peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kul olun." demesi yakışmaz. Fakat
onun: "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis kullar olun" (demesi uygundur).Ve O size:
"Melekleri ve peygamberleri tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç
inkârı emreder mi?”3/78-80)

“Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun?
Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.”66/1) Konuyla ilgili : 3/161.164 , 5/67, 7158, 8/64,66/1 nolu ayetlere
bakılabilir.
Bu ayetlerden anlaşılan net bir sonuç şudur: Peygamberimiz kesinlikle Kur’an’a aykırı,Kur’an’da olmayan, Kur’an’a
rağmen bir inanç-din yaşamamış,anlatmamıştır.Peygamberimiz(s) Kur’an’da ne varsa onu yaşarak göstermiştir (İşte bu
hikmet veya sünnettir).Kur’an’ın helalini haram,haramını helal yapmamıştır.Kur’an’daki İnanç esaslarına ekleme ve
çıkarma yapmamıştır.Aksi halde (Kur’an’a aykırı, hadis zannedilen sözlerde olduğu gibi inanmış ve yaşamış olsaydı)
haşa!! apaçık olan bu ayetlere aykırı davranmış ve Kur’an’dan farklı bir din tebliğ etmiş olurdu. Ki bu Allah’ın
şerefli peygamberi hakkında düşünülemeyecek ( aptalca ) bir şey olurdu.
SONUÇ :
Allah’ın kitabı Kur’an’ı Kerim’de ve Peygamberimiz (s)’in sünnetinde “ Cehennemden Çıkışın olmadığı ” ;
geleneğimizde ki, cehennemden çıkışa dair yanlış inancın ise “ sapık mürcie mezhebi” nin etkisiyle yayıldığı ve
ehlisünnet denilen görüşü bile derinden etkilediği, fakat bu inancın Kur’an ve Sünnet’e aykırı olduğu görülmüştür.
Her şeyi, her zaman en doğru bilen Allah (c.c.)’tır.

SAYGILARIMLA
 
Üst Alt