Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Müslüman olmayanlar" Müslümanların Koruması Altındadır

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden

          Ortalanmis Mesaj         

Bir İslam toplumunda daha önce değindiğim gibi herkes, dilediği inanç ve görüşü seçme hakkına ve seçimine göre yaşama, örgütlenme imkanlarına sahiptir. Bu ve başka temel hükümler İslam’ın temel insan hakları bağlamında insan olan herkese tanıdığı hak ve özgürlüklerdir. Elbette bir İslam toplumunda gayri müslimler de olacak ve onların da temel hak ve özgürlükleri bulunacaktır. Hz.Ali'nin formüle ettiği gibi Müslüman olmayanlar "bizim yaratılışta eşlerimizdir". Bu genel tanım içinde Müslümanlar, farklı din ve siyasi görüş sahiplerinden sadece genel asayişe itaat ve onlara götürülecek hizmetler karşılığında, güçleri oranında vergi (cizye) isterler. Siyasi görüşlerin açıklanması ve siyasal katılım kanalları açıktır. Ancak bir fikri zor ve şiddet kullanarak benimsetmek yasaktır. Meşru bir yönetime karsı silahlı eylemde bulunan (bağy) aynıyla karşılık görür. Ama devlete karşı islenmiş suçlar olmadığı için, silahlı eylemden vazgeçenler (ayetin tanımıyla tevbe edenler) kendi hallerine bırakılırlar. Bu arada adam öldürmüş, kan akıtmışsa bunun hesabını verir.
Şüphesiz bunlar en ekstrem durumlardır. Asıl normal sistemde yürürlükte olan ise akıllara durgunluk verecek kadar çarpıcı bir özgürlüktür. Ve bizce henüz Batı hukuku İslamiyet’in azınlıklar veya siyasal muhalefeti temsil eden gruplarla ilgili getirdiği hukukun seviyesine yaklaşabilmiş değildir. İslam, ilke olarak gayri müslim her dini veya kültürel grubu kendi hukukuyla başbaşa bırakır. Peygamberimiz Yahudilerin anlaşmazlığında onlara; "Size hüküm vermemi ister misiniz? İnandığınız Tevrat'a göre mi, yoksa Kuran’a göre mi?" diye sormuş ve talepleri üzerine Tevrat'a göre onlara hüküm vermiştir. Bu, tam anlamı ile dini ve adli/hukuki özerkliktir. Şimdi bu konuda gayri müslim bir tarihçi olan Lübnan Hıristiyanlarından Prof. Philip K. Hitti'nin tanıklığına başvuralım;
"...Müsamaha gören dinlere mensup olanlar, yani vahye dayanan kitaplara sahip dini camialardan meydana gelir ki, Hıristiyan, Yahudi ve Sabii olan bu gibi kimselere Ehlu'z-Zimme adı verilir; Müslümanlar, bu gibi kimselerle çeşitli şartlar taşıyan müahedeler yapmışlardı. Kitap sahibi dinlerin mevcudiyetlerinin bu şekilde tanınmış olması, Hz.Muhammed'in getirdiği en basta gelen yeniliklerden biridir. Bu dinlere mensup olanlar, İslam cemiyetinde silah taşımayacaklar ve İslam devletinin kendilerine tanıdığı "himaye" (zimmet) hakkına mukabil ona vergi (cizye) ödemeye rıza göstereceklerdi. Bu hukuki statü muvacehesinde Zimmiler zümresi, arazi vergisi (haraç) ve cizye ödemelerine mukabil, geniş surette müsamaha gördüler. Bir Müslümanın taraf olduğu hukuki ihtilaflar müstesna, bu teba zümresi, hukuk davalarında ve hatta ceza davalarında kendi dini başkanlarının adli teşkilatlarına ve usullerine tabi tutuldular. İslam hukuku bu çeşit gayri müslimlere tatbik edilmekten alıkonulmuştur. Bu ayrı statüye tabi tutulma (adli muhtariyet) sistemi, Osmanlı devletinde son devirlere kadar, Irak’ta ve Filistin'de kurulan İngiliz manda idaresinde meriyette kalmıştır"
"Köken itibariyle Kuran-ı Kerim de (9/19, 26/105 ve 109, 36/69-72 vd) gösterilen Ehli Kitab'a hasredilen ve ilk İslam devletlerinde meriyette tutulan bu müsamahakar statü, daha sonraları Müslümanlar tarafından Harranlı Sabiiler ve Berberiler'e teşmil edilmiştir"
Zaman zaman hukukta katılıklar gözlenmedi değil. Ama yine Hitti'nin tespitiyle bu katılığa başvuranlar, Müslüman kökenli hukukçulardan çok, daha sonra Müslümanlığı kabul eden Yahudi ve Hıristiyan kökenli Müslüman hukukçular olmuştur. Bunlara ek olarak Hz.Ömer’in yoksul ve çalışamayacak durumda olan gayri müslimlere devlet bütçesinden maaş (işsizlik sigortası) bağladığını hatırlatmamız yerinde olur. Müslümanlar tarih boyunca Müslüman olmayanlara bütün bu hakları verdikleri gibi, bazan onlar için savaşmayı da göze almaktan çekinmemişlerdir............
Dünün zimmileri ile bugünün gayri müslim grupları arasında ilginç bir benzerlik kurmak mümkün. Ancak buna geçmeden önce birkaç hatırlatmada bulunmak istiyoruz;
Müslümanlar zimmiler hukukunda bu kadar esnek ve insan haklarına saygılı davranmış olsalar bile, bütün bunlara rağmen Müslümanlar asla adam öldürmez diye kimsenin inanmayacağı bir düşünceyi öne sürüp İslam’ı gereksiz ve ikiyüzlü savlarla "şirin" göstermeye de ihtiyaç yoktur... Elbette hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir ülkede bütün yargı yolları ve savunma kapıları açık olarak ve suçun bireyselliği ile cezanın kollektif ve intikamcı olmamasına dikkat ederek idamı hükmeden cezalar da vardır. İslam taammüden adam öldürme fiiline kısas uygular. Ama bu mutlaka uygulanır demek değildir, maktulün yasal varisleri bundan vazgeçme hakkına sahiptirler.
Kuran "yeryüzünde fitne çıkaranlar"ın zor kullanarak bastırılması hükmünü getirir. Siyasal rejime muhalefet bağlamında burada sözü edilen "fitne" herhangi bir siyasi görüsü anlatma, açıklama, taraftar toplama veya seçimle işbasına gelmeye çalışma değil, doğrudan şiddet ve baskı yöntemlerine başvurma eylemidir. Bugün en demokratik ülkelerde bile durum bundan farklı değil ve siyasi terör örgütleri kurulu demokratik rejimlerin silahıyla mukabele görmektedirler.


 
Üst Alt