Başkanlığı (YÖK) aldığı bir kararla 2007-2008 öğretim yılında daha demokratik olma yönünde bir çalışmala başlattıklarını ve baş örtülü, hatta tesettürlü öğrencilerin de bundan böyle serbestçe okullarına gibedileceğini açıkladı. Konu ile ilgili bir açıklama yapan YÖK başkanı şunları söyledi:"Okullara ve üniversitelere başörtülü kızlar serbestçe gidebilecektir. Başörtülü avukatlar, başörtüleriyle duruşmalara katılabilecektir. Başörtülü memureler tesettür kıyafeti ile çalışabilecektir. Olur mu böyle şey? demeyin. Tabiî olur. İngiltere’de nasıl oluyorsa Türkiye’de de olur."
Bir gazetecinin :-Efendim böyle bir şey uygarlığa aykı değilmidir sorusu üzerine Yök Başkanı şöye devam etti: "Bırakın şu hezeyanları! İngiltere’de uygarlığa aykırı olmayan şey bizde niçin olacakmış... Kimse bu konuda Fransa başörtüsünü yasakladı demeye yeltenmesin. Fransa’nın bütün üniversitelerinde, bütün yüksek okullarında, bütün Katolik liselerinde başörtüsü serbesttir. Orada, Müslümanların özel İslâm kolejleri amaçlarına izin verilmiştir. Fransa’da başörtüsü sadece resmî devlet liselerinde yasak edilmiştir ve bu yasak hukuka, demokrasiye, insan haklarına aykırıdır.
2)Hükümet AB üyeliğine girmekten vazgeçecek fazla üstüne gidilmeyecek i ve bu konudaki tüm taleplerini geri çekti. Konu ile ilgili Başbakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi:"Türkiye gibi nüfusu, yüzölçümü, zenginlikleri ve potansiyel bakımından büyük bir ülkenin yıllardan beri Avrupa Birliği’ne girebilmek için her zillete katlanması ne kadar yüz kızartıcı bir şeydir."
3)Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada: Bundan böyle ilkokuldan itibaren kur'an öğretimi başlayacak ve Yabancı dil olarak Arapça dersinin getirileceğini açıkladı. %99 u müslüman olan halkımızın inandığı kuran'ın daha iyi anlaşılması ve herkesin kendi kitabını anlamısının en doğal hakkı olduğunu bildiren Bakan; Bunun için Arapça dersinin Ortaokul ve liselerde elzem olduğunu savundu.
4)Saldırgan ve Zalimane siyaseti ve yıllardan beri dünya islam ülkeleri arasında bozgunculuk ve fitne üremesi, Filistindeki müslüman halka haksız yere zülüm etmesi yüzünden İsrail Büyükelçimiz çağrıldı.
5)Türkiye'de iç barışı, sosyal uzlaşmayı sağlamak için: "Türk-Kürt kardeşliği", "Alevi-Sünni kardeşliği" ve "Dinci-Çağdaş kardeşliği" ile ilgili dernekler kurulması yönünde adımlar atılmaya başlandı.
6)Ayrıca yine yapılan açıklama da: Türk insanının Tarihi, lisanı, yazısı, milli kültürü ve kimliği ile barışması yönünde somut adımlar atılacağı bildirildi.
7)Savunma bakanlığından yapılan açıklamada ise: Barışa ve savaşa yönelik nükleer konularda hemen harekete geçileceği ve derhal uçak sanayi kurulacağı bildirildi. Konu ile ilgili basına bir açıklama yapan Savunma bakanı şöyle dedi: "Komşumuz İran, bu konudaki diretmelere nasıl kafa tutuyor. Amerika ve israil bunu istemezmiş, varsın istemesinler. Onların depolar dolusu atom silahı var da, onlar canları istediği zaman nükleer enerji santralı kurabiliyorlar da, biz Türkler niçin aynı şeyi yapamayacakmışız?
-Efendim, Türkiye’nin böyle bir şey yapması barışa karşı bir tehdit oluştururmuş... Böyle söyleyene “Hoşt! ” demek gerekir. Şu anda İsrail’de uzun menzilli iki yüzden fazla nükleer füze ve bomba var, bunlar barışı tehdit etmiyor da, Türkiye yaparsa mı edecek... Böyle mantık olur mu? Evet tekrar ediyorum, sadece sivil sahada değil, askeri sahada da nükleer konuya el atmalıyız ve en kısa zamanda üretime geçmeliyiz." dedi.
8.İçişleri bakanı ise yaptığı açıklamada: Türkiye'de Din ile devlet daha doğru tabirle ifade edilmesi yönünde çalışmalar başlatıldığını, halkın isteklerinin bu yönde olduğunu bildirdi. Bakan konuşmasına şöyle devam etti: "Laik Fransa’da, laik Portekiz’de bu iki güç nasıl barışıksa bizde de öyle olmalıdır. Bazıları böyle bir şeye çılgınlık diyeceklerdir. Çünkü onların ana felsefesi din-devlet, din-siyaset, din-resmî ideolojisi kavgası ve anlaşmazlığı üzerine kurulmuştur. Ülkemiz, halkımız, devletimiz üzerindeki sömürgeci baskıyı sürdürebilmek için din ile devleti, İslâm ile Cumhuriyeti birbirine zıt kuvvetler olarak gösteriyorlar. Onların, her ne pahasına olursa olsun devam ettirmek niyet ve azmine sahip oldukları müzmin anlaşmazlık en kısa zamanda anlaşmaya, barışa, uzlaşmaya çevrilecektir. Japonya’da devlet Şintoizm ile zıt gidiyor mu? İtalya’da devletKatoliklikle ve diğer dinlerle barışık değil midir? Orada, kilise ve diğer dinler yüzde yüz hür değil midir? İtalyan devleti Papa seçimine karışıyor mu? Bizde de öyle olacaktır. Devlet dine karışmayacak. Müslümanlar yüzde yüz bağımsız cemaat teşkilatlarını kuracaklar, başlarını dinî-ruhanî-İslâmî başkanlarını serbestçe seçeceklerdir. Fransa’da ve öteki medenî ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi Müslümanlara okullar açmak hürriyeti, dernek kurma hürriyeti verilecektir. Dininden, inançlarından, düşünce ve görüşlerinden, tenkitlerinden, tekliflerinden dolayı hiçbir Müslümana zulüm edilmeyecektir." dedi.
Bir sabah kalktığınızda bu haberleri duysaydınız kendinizi nasıl hisssederdiniz?
Bir gazetecinin :-Efendim böyle bir şey uygarlığa aykı değilmidir sorusu üzerine Yök Başkanı şöye devam etti: "Bırakın şu hezeyanları! İngiltere’de uygarlığa aykırı olmayan şey bizde niçin olacakmış... Kimse bu konuda Fransa başörtüsünü yasakladı demeye yeltenmesin. Fransa’nın bütün üniversitelerinde, bütün yüksek okullarında, bütün Katolik liselerinde başörtüsü serbesttir. Orada, Müslümanların özel İslâm kolejleri amaçlarına izin verilmiştir. Fransa’da başörtüsü sadece resmî devlet liselerinde yasak edilmiştir ve bu yasak hukuka, demokrasiye, insan haklarına aykırıdır.
2)Hükümet AB üyeliğine girmekten vazgeçecek fazla üstüne gidilmeyecek i ve bu konudaki tüm taleplerini geri çekti. Konu ile ilgili Başbakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi:"Türkiye gibi nüfusu, yüzölçümü, zenginlikleri ve potansiyel bakımından büyük bir ülkenin yıllardan beri Avrupa Birliği’ne girebilmek için her zillete katlanması ne kadar yüz kızartıcı bir şeydir."
3)Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada: Bundan böyle ilkokuldan itibaren kur'an öğretimi başlayacak ve Yabancı dil olarak Arapça dersinin getirileceğini açıkladı. %99 u müslüman olan halkımızın inandığı kuran'ın daha iyi anlaşılması ve herkesin kendi kitabını anlamısının en doğal hakkı olduğunu bildiren Bakan; Bunun için Arapça dersinin Ortaokul ve liselerde elzem olduğunu savundu.
4)Saldırgan ve Zalimane siyaseti ve yıllardan beri dünya islam ülkeleri arasında bozgunculuk ve fitne üremesi, Filistindeki müslüman halka haksız yere zülüm etmesi yüzünden İsrail Büyükelçimiz çağrıldı.
5)Türkiye'de iç barışı, sosyal uzlaşmayı sağlamak için: "Türk-Kürt kardeşliği", "Alevi-Sünni kardeşliği" ve "Dinci-Çağdaş kardeşliği" ile ilgili dernekler kurulması yönünde adımlar atılmaya başlandı.
6)Ayrıca yine yapılan açıklama da: Türk insanının Tarihi, lisanı, yazısı, milli kültürü ve kimliği ile barışması yönünde somut adımlar atılacağı bildirildi.
7)Savunma bakanlığından yapılan açıklamada ise: Barışa ve savaşa yönelik nükleer konularda hemen harekete geçileceği ve derhal uçak sanayi kurulacağı bildirildi. Konu ile ilgili basına bir açıklama yapan Savunma bakanı şöyle dedi: "Komşumuz İran, bu konudaki diretmelere nasıl kafa tutuyor. Amerika ve israil bunu istemezmiş, varsın istemesinler. Onların depolar dolusu atom silahı var da, onlar canları istediği zaman nükleer enerji santralı kurabiliyorlar da, biz Türkler niçin aynı şeyi yapamayacakmışız?
-Efendim, Türkiye’nin böyle bir şey yapması barışa karşı bir tehdit oluştururmuş... Böyle söyleyene “Hoşt! ” demek gerekir. Şu anda İsrail’de uzun menzilli iki yüzden fazla nükleer füze ve bomba var, bunlar barışı tehdit etmiyor da, Türkiye yaparsa mı edecek... Böyle mantık olur mu? Evet tekrar ediyorum, sadece sivil sahada değil, askeri sahada da nükleer konuya el atmalıyız ve en kısa zamanda üretime geçmeliyiz." dedi.
8.İçişleri bakanı ise yaptığı açıklamada: Türkiye'de Din ile devlet daha doğru tabirle ifade edilmesi yönünde çalışmalar başlatıldığını, halkın isteklerinin bu yönde olduğunu bildirdi. Bakan konuşmasına şöyle devam etti: "Laik Fransa’da, laik Portekiz’de bu iki güç nasıl barışıksa bizde de öyle olmalıdır. Bazıları böyle bir şeye çılgınlık diyeceklerdir. Çünkü onların ana felsefesi din-devlet, din-siyaset, din-resmî ideolojisi kavgası ve anlaşmazlığı üzerine kurulmuştur. Ülkemiz, halkımız, devletimiz üzerindeki sömürgeci baskıyı sürdürebilmek için din ile devleti, İslâm ile Cumhuriyeti birbirine zıt kuvvetler olarak gösteriyorlar. Onların, her ne pahasına olursa olsun devam ettirmek niyet ve azmine sahip oldukları müzmin anlaşmazlık en kısa zamanda anlaşmaya, barışa, uzlaşmaya çevrilecektir. Japonya’da devlet Şintoizm ile zıt gidiyor mu? İtalya’da devletKatoliklikle ve diğer dinlerle barışık değil midir? Orada, kilise ve diğer dinler yüzde yüz hür değil midir? İtalyan devleti Papa seçimine karışıyor mu? Bizde de öyle olacaktır. Devlet dine karışmayacak. Müslümanlar yüzde yüz bağımsız cemaat teşkilatlarını kuracaklar, başlarını dinî-ruhanî-İslâmî başkanlarını serbestçe seçeceklerdir. Fransa’da ve öteki medenî ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi Müslümanlara okullar açmak hürriyeti, dernek kurma hürriyeti verilecektir. Dininden, inançlarından, düşünce ve görüşlerinden, tenkitlerinden, tekliflerinden dolayı hiçbir Müslümana zulüm edilmeyecektir." dedi.
Bir sabah kalktığınızda bu haberleri duysaydınız kendinizi nasıl hisssederdiniz?