Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mücahid::::::

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr

Suyu soyundurma vakti. Elleri titrek, elleri yeniyetme heyecanlardan arınmış olsa da buğday gibi salınıyor hırçın bahar rüzgârında. Musluk soğuk, el sıcak ve buhar annesini aramaya göğe çıkıyor. Mücahid yanıyor, musluğa kanıyor ve bu küçücük musluğa sıcak dayanmıyor.

Bahar güneşi ayazı ısıtmaya yetmemiş, kaldırım serçe işgalinde, mahalli bir kaygıda deniz kıyısındaki bank öyle herkesi kabul etmiyor. Birkaç martıyla dalaşıyor kabarmış boyası, üstüne haceti yiyince savaşı mağlup kapatıyor. Böylece Mücahid’e daha çok yakışıyor.

Mücahid, ah Mücahid… Islak olsa yine aynı yere konuşlanırdı, biraz daha gri olsaydı gök kirpikleriyle dalgalara damlayan ışıkları avlardı. Belki o zaman yine iki sene öncesi…

Parıltı: Hayrunnisa; denizin vefalı yâri. Parıltı kadınına benzemiyor. Mücahid kıskanıyor.

Aşk: Elem vahası; Mecnun seferi.
Çölde yaşayıp denize uzanmak ne âlâ. Deniz bir göz olmuşsa hatırında bu karşındaki deniz, deniz değil, çöldesin hala. Yanarsın da belli etmezsin, ağlarsın daha durudur suretin. Ağlarsın benzin tuz şeritli yollara bölünür, hüzün yalnızlıkla övünür. Mücahid sev, terk et, övün.

Bugün teyakkuzda akıl öyle hemen yazmak yok. Harfler saldırırsa evvela yumruklar sıkılacak sonra varsa kalem, kâğıt sulara adanacak. Şükür yoklar. Birkaç anı belirmeye başlayınca toprağın altına girmiş bir ölü taklidi yapılacak. Sonrası sessizlik… Güneşin perdesi kapanana dek sürecek sessizlik. Münker ve nekir uğrarsa ne âlâ, uğramazsa hesaplaşmak da yok. Hayata münkir fasıllar devam ediyor, Mücahid kan ağlıyor.

Akşam sesleri birikmiş yol üstü makamlarda, markasız jöleli saçlarıyla Mücahid hala bankta. Birikintilere dalıp çıkıp hüznüyle besleniyor, martılardan çok şey öğreniyor. Arabaların karbon monoksit haleleri var, içindekilerin çok gecikmiş gibi bir hali var. Mücahid hiçbir zaman gecikmiyor, o hep erken, en erken. Bugünün zembereği kimlere saplanıyor?

Yağmur duasında şimdi sapak bir boyutta sıkışmış, meskûnunda sükûnu arayan bir neyzen gibi. Üç vakte kadar… Bir iki üç. Ellerine yıldızlar damlıyor. Bu yıldız yağmurları hangi ölüme nispet hesaplanıyor? Soğuk. Dudakları “ben topraktanım, susuzum” der gibi çatlak. Yıldızlar ellerinde.

Büyü geceye yakışmış, yakışıklı Mücahid’in aklı karışmış. Melankoliden geçmek için Leyla’dan geçiyor. Hal bu ya yine ayağı kayıyor, düşüyor. Karınca kolonileri çatal çatal, çamura batıyor. Uzaktan bir kadının topuk sesleri geliyor. Trafik seyrelmiş, yerlerde nem. Bu ne menem gece hala bitmiyor? Can tüketmek sigara aranan ellerin müsebbibi. Mücahid canını tüketiyor, kadını ölmüyor.

Şarapçı hasbihâl edecek adam ararken Mücahid şehre hicrete başlıyor. Anasının rahminden kopmuş gibi kopuyor kordondan, zulmet koridorların münevver yarenleri ışık saçarken Mücahid anadan üryan, üşüyor. Acıdan dökmüş günahını, ruhu aklanmış. Sahi kefenden kundağı nerede saklanmış?

Durma, aç kapıyı ölümün bezirgânbaşı!
Mücahid sana geliyor!
Sırtını sıvazla, ısıt canını;
Yazık, üşüyor!



—Durum nedir?
—Maktul XX yaşında, erkek, kalbine bir bıçak saplanarak öldürülmüş. Katilin saç örneği maktulun koynuna iliştirilmiş halde bulundu. Bir boğuşma yaşanmamış. Saç makasla kesilmiş, bir iz bırakmak istenmiş, belki de bir seri katil. Parmak izlerine sadece maktulun dudaklarında rastlandı, suç aleti antika bir hançer, temiz. Suçlu kayıt eşleştirmelerinde bir sonuca varılamadı. Kriminolojik tetkike sevk için olay yerinde rapor hazırlayan memur tuhaf bir olay yaşadığını söylüyor. Bir kadın maktulun cesedinin etrafında yedi defa dönmüş ve sonra yanına yaklaşmış, kulağına doğru bir şey fısıldamış. Memur uzaklaştırmak istemiş ama kadın memurun yüzünü tırmalamış. Sorgu odasına aldırdım, bekliyor.
—Gidelim::::::::::::!
 
Üst Alt