sinang
New member
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Hz. Peygamber (a.s.)'in Mi'râc yolculuğu nasıldı? Bu yolculuk rüyada mı yapılmıştı, yoksa uyanık ve ayıkken mi? Rasûlullah (a.s.) bu yolculuğa fiilen ve bedenen mi çıkmıştı; yoksa bir yerde otururken mânen ve hayaller âleminde mi semâyı gezmişti? Bu sorunun cevabını bizzat Kur'an-ı Kerim'in kelimeleri vermektedir. "Sübhân-ellezi esrâ" ile söze başlamak gösteriyor ki, bu çok fevkalâde ve muazzam bir vak'a idi ve sadece Allah'ın kudretiyle vuku buldu. Rüyasında bir kişiye bu gibi şeylerin gösterilmesi ya da bir kişinin ilhâm ve keşif yoluyla bunlara tanık olması, böylesine kuvvetli bir ifade ile söze başlamayı gerektirmez. "Her türlü ayıp ve kusurdan münezzeh olan Allah, kuluna (rüyasında veya ilhâm yoluyla) ayetlerinden bazısını göstermek için..." gibi bir ifade kullanıldığı takdirde rüya veya ilhamın pek değer taşımadığı ortaya çıkar. Bunun yanı sıra, "gece vakti götüren" deyimi de Mi'râc'ın fiilen ve bedenen olduğunu göstermektedir. Rüyada, ilhamda veya hayalde bir kişiye bir yerin gezdirilmesi için "götürme" fiilinin kullanılması uygun olmaz. Onun için, bu yolculuğun fiziksel ve vücutça olduğunu kabul etmek zorundayız. Bu sadece manevî veya zihnî bir tecrübe değildi. Rasûlullah (a.s.) bu yolculuğa bilinçli olarak çıkmış ve her şeyi gözleriyle görmüştü.
Şimdi, Rasûlullah (a.s.)'ın uçak veya diğer herhangi bir vasıta olmaksızın Cenab-ı Allah tarafından Mekke'den Kudüs'e bir gecede gitmesi, mümkün idiyse, hadis-i şeriflerde yer alan diğer tafsilât niye mümkün olmasın? Bir şeyin mümkün olup olmaması bahsi ancak bir insanın kuvveti ve kudreti söz konusu olunca ortaya çıkar. Eğer mesele, Allah ile ilgiliyse onun mümkün olması konusunda tereddüde düşmek, Allah’ın Kadir-i Mutlak sıfatına inanmamak anlamına gelir. Madem ki Allah her şeye kâdirdir, o zaman en umulmadık işleri yapabilir. Cenab-ı Allah bir kulunu, maddeler âleminin en hızlı nesnesi olan ışığın bile milyarlarca yılda yetişebileceği bir yere bir ânda götürebilir. Zaman ile mekânın sınırları mahlûklar için geçerlidir. Kâinat'ın yaratıcısı için değil.
Hz. Peygamber (a.s.)'in Mi'râc yolculuğu nasıldı? Bu yolculuk rüyada mı yapılmıştı, yoksa uyanık ve ayıkken mi? Rasûlullah (a.s.) bu yolculuğa fiilen ve bedenen mi çıkmıştı; yoksa bir yerde otururken mânen ve hayaller âleminde mi semâyı gezmişti? Bu sorunun cevabını bizzat Kur'an-ı Kerim'in kelimeleri vermektedir. "Sübhân-ellezi esrâ" ile söze başlamak gösteriyor ki, bu çok fevkalâde ve muazzam bir vak'a idi ve sadece Allah'ın kudretiyle vuku buldu. Rüyasında bir kişiye bu gibi şeylerin gösterilmesi ya da bir kişinin ilhâm ve keşif yoluyla bunlara tanık olması, böylesine kuvvetli bir ifade ile söze başlamayı gerektirmez. "Her türlü ayıp ve kusurdan münezzeh olan Allah, kuluna (rüyasında veya ilhâm yoluyla) ayetlerinden bazısını göstermek için..." gibi bir ifade kullanıldığı takdirde rüya veya ilhamın pek değer taşımadığı ortaya çıkar. Bunun yanı sıra, "gece vakti götüren" deyimi de Mi'râc'ın fiilen ve bedenen olduğunu göstermektedir. Rüyada, ilhamda veya hayalde bir kişiye bir yerin gezdirilmesi için "götürme" fiilinin kullanılması uygun olmaz. Onun için, bu yolculuğun fiziksel ve vücutça olduğunu kabul etmek zorundayız. Bu sadece manevî veya zihnî bir tecrübe değildi. Rasûlullah (a.s.) bu yolculuğa bilinçli olarak çıkmış ve her şeyi gözleriyle görmüştü.
Şimdi, Rasûlullah (a.s.)'ın uçak veya diğer herhangi bir vasıta olmaksızın Cenab-ı Allah tarafından Mekke'den Kudüs'e bir gecede gitmesi, mümkün idiyse, hadis-i şeriflerde yer alan diğer tafsilât niye mümkün olmasın? Bir şeyin mümkün olup olmaması bahsi ancak bir insanın kuvveti ve kudreti söz konusu olunca ortaya çıkar. Eğer mesele, Allah ile ilgiliyse onun mümkün olması konusunda tereddüde düşmek, Allah’ın Kadir-i Mutlak sıfatına inanmamak anlamına gelir. Madem ki Allah her şeye kâdirdir, o zaman en umulmadık işleri yapabilir. Cenab-ı Allah bir kulunu, maddeler âleminin en hızlı nesnesi olan ışığın bile milyarlarca yılda yetişebileceği bir yere bir ânda götürebilir. Zaman ile mekânın sınırları mahlûklar için geçerlidir. Kâinat'ın yaratıcısı için değil.