alptraum
New member
- Katılım
- 1 Ocak 2005
- Mesajlar
- 2,908
- Tepkime puanı
- 166
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- Aþk`dan
- Web sitesi
- www.muhakeme.net
Kur'an'ın bütün asırlara hitab etmeyen ayeti yoktur. Bu ayetler her asırdaki insanlara bakar ve insanları uyarır.
''Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.) Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. (Meryem,59-60)''
İlgili ayetlerin tefsiri:
Peygamberler tarihine ilişkin bu hızlı film şeridinde sadece tarihe yön vermiş belirgin halkalara değinilmekle yetinilmiştir. "Adem soyu"ndan, "Nuh ile birlikte gemiye binenler"den, "İbrahim ile İsrail'in soyu"ndan sözedilmiştir.
Hz. Ad'ın bu kafilenin tümünü kapsar. Hz. Nuh, Hz. Adem'den sonrasını kapsar. Hz. İbrahim, kendisi ile başlayan iki peygamber kolunu kapsar. Hz. Yakup, İsrailoğullarına gönderilen peygamberler zincirini kapsar. Arapların atası olan Hz. İsmail, aynı zamanda bir Arap olan ve peygamberler zincirinin son halkasını oluşturan bizim Peygamberimize kadarki zincirin ilk halkasını oluşturur.
Bu kafilenin başını çekenler peygamberlerdir. Onların yanında peygamberlerin sonraki kuşaklara sarkmış iyi davranışlı "seçilmiş" soydaşları vardır. Bu kafilenin belirgin niteliği şudur:
"Bunlar rahmeti bol olan Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı."
Yani onlar her türlü kötülükten titizlikle sakınan, yüce Allah'a son derece duyarlıkla bağlı kimselerdi. Yanlarında yüce Allah'ın ayetleri okunduğunda vicdanları ürperirdi. Duygularını dalgalandıran inanç coşkunluğunu anlatacak sözler bulmamız mümkün değildir. Gözlerinden sel gibi yaşlar akar ve "ağlaya ağlaya secdeye kapanırlar."
İşte bunlar, bu gözlerinden seller gibi yaş akıtanlar, yüce Allah'ın adı anılınca kalpleri ürperenler, her türlü kötülükten titizlikle uzak duran, duyarlı Allah bağlıları var ya? Onların arkasından yerlerine, yüce Allah'dan uzak kuşaklar gelmiştir. Bunlar "namazı umursamayan ve ihtiraslarının tutsağı olmuş" yığınlardır. Yani namazı bırakmışlar, onu inkâr etmişler ve ihtirasların akıntılarına kapılmışlardır. Bunlar ile onlar arasındaki fark ne kadar büyük ve aradaki benzemezlik ne kadar çarpıcıdır!
Bundan dolay okuduğumuz ayetin son cümlesi, doğru yolu titizlikle izleyen atalarından ayrılmış bu yığınları sapıtmakla ve yokoluşla tehdit ediyor. Okuyoruz:
"Bu kuşaklar sapıklıklarının cezasına çarpılacaklardır."
Bu ceza,doğru yolu şaşırmanın, sapıtmanın sonucu olan kaybolmak ve helâk olmaktır.
Fakat arkadan gelen ayetlerde tövbe kapısı ardına kadar açılıyor. Bu kapıdan esen merhamet, lütuf ve nimet meltemi yüzümüzü okşuyor.
İnsanın imanını tazeleyen, iyi amellerin başlangıç adımını oluşturan, böylece yapıcı anlamını pratiğe yansıtan, kararlı tövbe sahibini bu acı sondan korur. Böyle bir tövbe edenler ağır cezalardan kurtulurlar. Bunun yerine en ufak bir haksızlığa uğratılmaksızın cennete girerler. Orada sürekli kalmak üzere cennete girerler. O cennet ki, rahmeti bol olan Allah, onu kullarına vadetmişti ve mü'minler de daha orayı görmeden bu vaade inandılar. Yüce Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşir, havada kalmaz.
Seyyid Kutub, FİZİLAL´İL KUR`AN TEFSİRİNİN TÜRKÇE AÇIKLAMASI
''Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.) Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. (Meryem,59-60)''
İlgili ayetlerin tefsiri:
Peygamberler tarihine ilişkin bu hızlı film şeridinde sadece tarihe yön vermiş belirgin halkalara değinilmekle yetinilmiştir. "Adem soyu"ndan, "Nuh ile birlikte gemiye binenler"den, "İbrahim ile İsrail'in soyu"ndan sözedilmiştir.
Hz. Ad'ın bu kafilenin tümünü kapsar. Hz. Nuh, Hz. Adem'den sonrasını kapsar. Hz. İbrahim, kendisi ile başlayan iki peygamber kolunu kapsar. Hz. Yakup, İsrailoğullarına gönderilen peygamberler zincirini kapsar. Arapların atası olan Hz. İsmail, aynı zamanda bir Arap olan ve peygamberler zincirinin son halkasını oluşturan bizim Peygamberimize kadarki zincirin ilk halkasını oluşturur.
Bu kafilenin başını çekenler peygamberlerdir. Onların yanında peygamberlerin sonraki kuşaklara sarkmış iyi davranışlı "seçilmiş" soydaşları vardır. Bu kafilenin belirgin niteliği şudur:
"Bunlar rahmeti bol olan Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı."
Yani onlar her türlü kötülükten titizlikle sakınan, yüce Allah'a son derece duyarlıkla bağlı kimselerdi. Yanlarında yüce Allah'ın ayetleri okunduğunda vicdanları ürperirdi. Duygularını dalgalandıran inanç coşkunluğunu anlatacak sözler bulmamız mümkün değildir. Gözlerinden sel gibi yaşlar akar ve "ağlaya ağlaya secdeye kapanırlar."
İşte bunlar, bu gözlerinden seller gibi yaş akıtanlar, yüce Allah'ın adı anılınca kalpleri ürperenler, her türlü kötülükten titizlikle uzak duran, duyarlı Allah bağlıları var ya? Onların arkasından yerlerine, yüce Allah'dan uzak kuşaklar gelmiştir. Bunlar "namazı umursamayan ve ihtiraslarının tutsağı olmuş" yığınlardır. Yani namazı bırakmışlar, onu inkâr etmişler ve ihtirasların akıntılarına kapılmışlardır. Bunlar ile onlar arasındaki fark ne kadar büyük ve aradaki benzemezlik ne kadar çarpıcıdır!
Bundan dolay okuduğumuz ayetin son cümlesi, doğru yolu titizlikle izleyen atalarından ayrılmış bu yığınları sapıtmakla ve yokoluşla tehdit ediyor. Okuyoruz:
"Bu kuşaklar sapıklıklarının cezasına çarpılacaklardır."
Bu ceza,doğru yolu şaşırmanın, sapıtmanın sonucu olan kaybolmak ve helâk olmaktır.
Fakat arkadan gelen ayetlerde tövbe kapısı ardına kadar açılıyor. Bu kapıdan esen merhamet, lütuf ve nimet meltemi yüzümüzü okşuyor.
İnsanın imanını tazeleyen, iyi amellerin başlangıç adımını oluşturan, böylece yapıcı anlamını pratiğe yansıtan, kararlı tövbe sahibini bu acı sondan korur. Böyle bir tövbe edenler ağır cezalardan kurtulurlar. Bunun yerine en ufak bir haksızlığa uğratılmaksızın cennete girerler. Orada sürekli kalmak üzere cennete girerler. O cennet ki, rahmeti bol olan Allah, onu kullarına vadetmişti ve mü'minler de daha orayı görmeden bu vaade inandılar. Yüce Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşir, havada kalmaz.
Seyyid Kutub, FİZİLAL´İL KUR`AN TEFSİRİNİN TÜRKÇE AÇIKLAMASI