Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mecburi mezhep şekli yoktur

Ferrar_

New member
Katılım
14 Eki 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Bu dinde tekellik yoktur Mecburi mezhep şekli filanda yoktur
İslamda bugün mevcut olan mezhepler şöyle meydana gelmiştir
Bir kızım Zatlar
ki bunların bazılarına müçtehit unvanı verilir
bunlar Kuranı Kerimin Ahkamına emirlerine nehiylerine ait muradı İlahiyeyi
muradı Peygamberiyeyi umumun anlayışından daha fevkalade bir şekilde anlayıp
temiz bir ihlas ile Sergi (halinde) ortaya koymuşlar
bu sergiyi gezen Ehli İslamda ne güzel anlamışlar diye peşlerinden gitmişlerdir

Yoksa bu mezhep imamlarının hiç birisi bizim peşimizden geleceksiniz diye bir cebirde Bulunmamışlardır
Ve Bu mezhep imamlarını mahalle imamı zannetmeyiniz
milyarlarca Müslüman asırlardır bu zatların peşlerinden gitmişlerdir

hiç birisi bizim peşimizden geleceksiniz diye bir zorlamada Bulunmamışlar
Hatta İmamı A’zam Ebu Hanefi Hazretleri
İmamı Yusuf ile İmamı Muhammed bir mesele hakkında birleşirler de Benim içtihadım
Haricinde içtihat ederlerse İsabet etmiş olurlar’’ buyurmuşlardır
Ki bunlar Ebu Hanefi Hazretlerinin talebeleridir

Hulasa (((ihlas))) ile Kuranı Kerimden ve ehadisi Muhammediyeden dinin hakikatini anlamak Çıkarmak kabiliyeti olan kimsenin hiçbir mezhebe mensup olmak mecburiyeti yoktur

Bu hususta noksanını eksikliğini ((idrak))) eden kimsenin ise
Elbette hak olan bir mezhebe kendisini nisbet etmesi lazımdır.


Mesela bir içtihat örneği verelim

İmamı Şafii hazretlerine içtihat kapısı 13 yaşında açılmıştır
13 yaşında iken hocasının huzurunda hadis okurken
mühim bir hadise olmuş mesele onun izahıyla hallolmuştur

Şöyle ki
Kuş ticareti yapan birisi Kuşunu satarken alıcıya şu şekilde konuşuyor

Benim kuşum daima öter eğer ötmezse karımı üç başmak ile boşayacağım
(Yani karımın üç defa hayızlığını görüp temizleninceye kadar geçecek olan sürede
yani yaklaşık 100 gün yaklaşmayacağım ve ondan sonra boşanmak suretiyele boşanacağım karım boş olacak demiş)

Müşteri kuşu alır
birkaç gün sonra gelir ‘‘kuşunuz daima ötmüyor’’ diye şikayette bulunur
‘‘bundan dolayı karınız üzerinde şart koşmuştunuz dikkat edin boşanmak vaki olmuştur’’ der

Zavallı kuşçu İmamı Malik hazretlerine meseleyi sormak için gider
Hazreti İmamda o sıra hadis okutuyorlarmış
İmamı Şafii hazretleri de 13 yaşında oldukları halde
Hazretin huzurunda hadis okuyorlarmış

Kuşçu huzura girer kıssayı hikaye eder
İmamı Malik hazretleri hiddetlenir fakat fayda yok
Üç boşama ile boşayacaksın der

Kadının yaradılış mahalli olduğunu yani yaradanını yakınlığı bulunduğunu
Binaenaleyh böyle büyük bir kıymeti sen istismara alet etmişsin boşayacaksın diye
Hiddetli bir şekilde fayda yok demiş

Kuşçu dışarı çıkarken mini mini olan imamı Şafii hemen dersten usulcacık kalkar
Kuşçuyu önler ‘‘Sakın ha! Kadını bırakma boşanmak vaki olmadı sen iyi anlatamadın’’ der

Kuşçu tekrar döner
-efendim acaba iyi anlatamadım mı ? tekrar edeyim mi der?
İmamı Malik tekrar dinledikten sonra
Evet talak vaki olmuştur diye cevap verir

Yine zavallı adam mahzun dönerken mini mini imam yine kuşçuyu önler
-Sakın ha!
Kadını bırakma talak vaki olmamıştır diye ısrar eder

Bu kere kuşçu imamı malik huzuruna gelir
-efendin siz talak vaki oldu diyorsunuz
Ahlak dersinizde bulunan küçük efendi kadını bırakma hayır olmadı diyor canlı
Gözlerle
Bende şaşırdım kaldım diyince
İmamı malik ‘‘ Kim O’’ diye sorar
13 yaşında imamı Şafii gösterir
Cenabı İmamı Malik
Evladım Sen misin o neden boşanmak vaki olmadı izah et bakayım
Diye kendisine iltifat eder

İmamı Şafii
-Efendim bu ders dün geçti’’ derler

Dünkü dersimizde
Bir hanım Huzur peygamberiye geliyor
Kendisini Allahın emriyle iki kimsenin istediğini söylüyor
Bunlardan birisinin Muaviye olduğunu söylüyor

Resuli Zişan efendimiz
Bunların ikiside senin küfv’ün değildir Muaviye Züğürttür
Diğerinin de omzundan değnek düşmez buyurmuşlardır

Şimdi bu derste Nebiyi Ekrem efendimizin Omzundan değnek düşmez demelerindeki
Muratları değnekle oturur değnekle kalkar değnekle yatar manasına olmayıp
Hırçın dayakçıdır manasınadır

İşte bu zatında kuşun daima örter demesi
Çok ötücüdür manasına olduğundan
Boşanmak vaki olmadığı kanaatindeyim buyurunca
İmamı Malik hazretlerin karşısında 13 yaşında evladın ((((Dini anlayışındaki))
Şu derin anlayışına hayran kalarak gözleri yaşarıp vecdier içinde yani kendini kaybedercesine
İlahi aşka içinde aşırı heyecanla duada bulunmuşlar ve suali sorana da Küçük İmamın irfanıyla anlayışıyla Karın boş olmamıştır diye sevindirmişlerdir
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Allah'a övgüler olsun,Kuran-ı Kerim vardır,Resulullah'ın Kuran-ı Kerim'i uygulaşıyışında ki uygulama esasları olan Hadis-i Şerifler vardır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Nefsi konuşmamak şartı ile ilmi yeterli kişiler içtihad verirler.Normal müslümanların muhakkak ilimle meşgul olmaları özellikle Kur'an ve sünneti öğrenmeleri ,içtihadın bağını görmesi daha ehemmiyetlidir.aklı ve kalbi tezkiye etmelidir.
 

unimeka.

New member
Katılım
6 Ocak 2008
Mesajlar
24
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Kocaeli
mezhepler

mezhepler

Bazı art niyetliler, “Kur’an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]
(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]
(İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]

Bazıları da, Kur’an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]

(Âlimlere uyun.)
[Deylemi]
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]

Resulullah efendimiz, Kur'an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'an-ı kerim kapalı kalırdı. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.
Bazı art niyetliler, “Kur’an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]
(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]
(İndirdiğim Kur’anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]

Bazıları da, Kur’an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]

(Âlimlere uyun.)
[Deylemi]
(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]

Resulullah efendimiz, Kur'an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'an-ı kerim kapalı kalırdı. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Yinede bu konuda yani içtihad kapısı açıkmı kapalımı bu konuda ve mezheb konusunda bedüüzzaman ra.eserlerinden aydınlanınız.
O bu topluma daha uygun zaviyeden açıklamalarda yapmış.Mevdudi ve seyyid kutub ve hatta muhammed abduh,un görüşlerinide okuyup karşılaştırınız.Bu konularda farklı zaviyelerden bakmışlardır,daha iyi olur,kanaatimizce.
 

asilnur

New member
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
168
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Konum
Istanbul
Mezheplerde büyük bir rahmet vardır
Mezhep, tutulup gidilen yol, yöntem demektir. Mezhep, dinin, bazı noktalarda yorum ve te'vil farkları bulunan kollarından her birine denir.

Her şeyden önce şunu ifade etmeliyim ki, mezhep imamları mezhep kurmak için uğraşmamışlardır. Mesela bunların ilki Ebu Hanife, hicri 80'de dünyayı şereflendirmiş, 150'de vefat etmiştir. Ebu Hanife, Sahabi ve Tabiinden (radiyallâhu anhüm) Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ahval ü etvar ve davranışlarına dair meseleleri tespit edip toplamıştır. Bunu yaparken örfün tesirleri de olmuştur. Kendi anlayış, yorum ve te'villerinde Ebu Hanife, "Ben mezhep kuruyorum" iddiasında bulunmamış, "Sünnet ve hadislerden, teferruata dair benim anladığım meseleler bunlardır" demiştir.

Daha sonra zuhur eden İmam Malik, yetiştiği şartlar içinde teferruata dair meseleleri değerlendirirken müracaat ettiği şahıslara, kendi kültür ortamına göre çok cüz'i de olsa bazı farklarla kendi ulaştığı kaynaklardan, hadis kitabı Muvatta'yı meydana getirmiş ve fetvalarını da onun içinde toplamıştır.

Onun talebesi İmam Şafii, İmam Malik'e harfiyen bağlı olmakla beraber pek çok meselede hocasının anladığı meselelere saygısının yanında, bir kısım farklı yorumlar ortaya koymuştur ama o da bir mezhep kurma sevdasına düşmemiştir. Kendinden evvel yaşamış imamlara hürmetli olmakla beraber teferruata dair meselelerde kendi kanaatlerinin doğru olduğu fikrine varmıştır; varmış ve ulaştığı bilgileri, "el-Ümm" isimli kitabında toplamıştır.

İmam Ahmed b. Hanbel, İmam Şafii'den sonra gelmiş, meseleyi hadislere isnat ederek kırk bin hadis ihtiva eden "el-Müsned"ini meydana getirmiştir. O da bir mezhep kurmayı düşünmemiş, ayet ve hadisler çerçevesinde kendi anlayışını ortaya koymuş; böylece kendi kendine arkasında toplananlar için bir mezhep teşekkül etmiştir.

Mezhepler ayrıntıda ihtilaf etmişlerdir

Binaenaleyh, hiçbir mezhep imamı, parti kurar gibi mezhep kurma sevdasıyla ortaya çıkmamış ve anlayışlarını kitaplaştırmamıştır. (Anlayış farkının usulde değil, teferruatta olduğunu bir kere daha hatırlatalım.) Anlayışlarını kitaplarda tefrik edince bu anlayış farklarını parlak ve cazip bulanlar onun arkasından yürümüşler ve böylece zamanla mezhepler teşekkül etmiştir. Esasında bu büyük insanların arasında ciddi bir muhalefet olmamıştır. Mesela İmam Şafii, İmam Azam'ın medfun bulunduğu Bağdat'ta sabah namazı kılarken kunut duasını okumayı terk etmiş, bunun sebebi sorulduğunda ise, "Ebu Hanife'nin huzurunda ona muhalefet etmekten haya ederim" demiştir. Evet onlar bu kadar hakperest ve kadirşinastılar.

Diğer bir konu, aslında mezheplerde büyük bir rahmet vardır. Vâkıa, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bütün hayatını tek başına bir insanın yaşaması mümkün değildir. Allah mezhep imamlarına lütfetmiş ve ihsanda bulunmuş, her biri ona ait farklı derinlikleri temsil etmiştir ki o derinliklerden herhangi birini yaşayan kurtulur. Mezheplerin tevhidi olsaydı, her imamın söylediği şeyi yaşama mecburiyetinde kalacaktık.

Bir de bunlar çeşitli meşreplere göre çok hoş ve latiftir. Farklı coğrafyalar, farklı mizaçlar bunlardan herhangi birine daha yatkın olabilir ve mükellefiyetlerini belli ölçüde de olsa daha rahat yerine getirebilir. Bütün insanların meşreplerini, mizaçlarını birleştiremeyeceğimize göre mezhepleri birleştirme veya bunların ayrı ayrı olmalarını hor görüp yadırgama yanlıştır. Beşer o kadar çeşitli tabakalardadır ki, bunları birleştirmek mümkün değildir.

İmamların meseleleri farklı anlamalarına gelince, İmam Şafii, insan vücudundan kan çıkınca abdestin bozulmayacağına, insanın elinin kendisine nikah düşen birine değdiğinde abdestin bozulacağına hükmeder. Ebu Hanife ise bunların tam tersi bir hükme varır. Bunların kendilerien göre delilleri de vardır. İmam Şafii şöyle der: Allah Resûlü ve Sahabe harb ederlerdi, çok defa yara alırlardı. Sonra kılıçları, kabzaları ve vücutları kanlı olarak Allah'ın huzurunda elpençe divan durur ve namaz kılarlardı. Eğer kan, abdesti bozsaydı Allah Resûlü onları ikaz ederdi. Ebu Hanife taraftarları ise şöyle derler: "İmam, sen doğru söylüyorsun ama bu, harp zamanı gibi bir zarurete mebnidir. Her zaman böyle olmaz. Sair zaman insanın vücudundan kan çıksa onu yıkaması gerekir."

Zayıf da olsa her iki imamın farklı yorumladıkları şöyle bir hadise de söz konusudur: Hz. Aişe, Efendimiz'in yüzünde kanayan bir sivilce kanını siler. Yüzünden kanın silindiğini gören Resûlullah, kalkar abdest alıverir. Bu mesele kapalı bir zarf içinde imamların önüne getirilir. Ebu Hanife, "Efendimiz abdest aldı, çünkü sivilceden çıkan kan abdestini bozdu" der. İmam Şafii ise konuyu, "Allah Resûlü yüzüne kadın eli değdiği için abdest aldı" şeklinde değerlendirir. Buna benzer meseleler çoğaltılabilir.

İşte teferruata ait bazı meselelerde bu türlü farklı anlayışlar, imamları farklı mütalaalara götürmüş ve bunlardan birini daha makul bulan Ebu Hanife'nin arkasında, diğerini cazip bulan da İmam Şafii'nin arkasında yerini almıştır. Mezheplerin bütün ihtilafları böyle tâlî ihtilaflardır. Ben Allah'a çok şükrediyorum ki, mezhepleri böyle ihtilaf ettirmiş ve meseleye vüs'at (genişlik) kazandırmıştır.
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
ellerine sağlık asilnur... Allah razı olsun.

ben yanlış düşünüyor olabilirim yanlışsa uyarırsanız sevinirim.

mezhep imamlarını o dönemin bilim adamları olarak görüyorum kuranı okuyup inceleyip, peygamber efendimizin hayatını inceleyip insanlara eserler çıkardılar. Allah onlardan razı olsun.
fakat gunumuzde ilahiyatcılarında günümüz şartlarına uygun eserler yazması gerekmiyormu?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Değerli Elifnisa

Mezhep İmamları o dönemde, Kur'an ve Sünnetten çıkartılabilecek olan tüm hükümleri çıkarmışlardır. Kur'an dan olsun, Peygamberimizden olsun, sahabeden olsun, alınan ve nakleden bilgiler ışığında bütüm alternatifler ortaya konmuştur. Bu temel içtihadların bu güne göre değişmesi mümkün de olamamaktadır. Ve ya olursa eksik, hatalı şeyler ortaya çıkmaktadır. Ancak bu günkü ilim adamları, bu günün şartları için, o mezhep imamlarının içtihadlarından muhtelif ilmi metolardan istifade edip fetva verebilirler ki bu da zaman zaman yapılmaktadır.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Gunumuzde ilahiyatcılarında günümüz şartlarına uygun eserler yazması gerekmiyormu?

Günümüzdeki ilahiyatçıların günümüz şartlarına uygun eserler yazması derken, amaçta halislik, kelamda aşırılık görüyorum, ben kelama değil sizin niyetinize önem veriyorum, Gerçekten günümüzde teknik olarak her geçen gün bir şeyler değişiyor, mesela insanlar uzaya gidiyor, turistik seyahat yapıyor, artık bu şekilde bir yaşam biçimi de var, mesela insan uzayda namazını neye göre kılacak, işte bu gibi konularda Kuran ve hadis ışığında fetvalara ihtiyaç var.Hayrettin Karaman hocamız gibi ilim erbabları bu konularda biz müslümanlara ışık tutuyor. Allah razı olsun onlardan.
 
E

elif

Guest
Hz. Anas bin Malik (ra) meliki mezhebi imamı sahabeyi kiramdır, Ahmed bin hanbel, İmam Ebu Hanife, İmam şafi de en azından tabiindir, Peygamberimiz (sav) dahi söylemiştir ki ''insanların en hayırlısı benim sahabem , onlardan sonrakiler (tabiin ve tabai tabiin, ki türkçesi sonrakiler)
şimdi bu Ululazim İnsanlar Peygamber Efendimize yakın olanlar, sahabe ve sahabenin yetiştirdiği tabiin (sahabem gökteki yıldızlar, onlardan kime uyarsanız hidayete erersiniz) Allah onlardan razı olsun. Onlar önderdirler.
ne var ki aradan takriben 1400 yıl sonra O İnsanlara ,Alimlere gerek yoktur diyenler çıkmış.
,ahirzamanın fitnesi rüzgar gibi estiği bu günlerde onlar mı daha iyi bilmiş
Dinde zorlama yoktur, ama Allahın Peygamberin Dinini değiştirmeye kimsenin hakkı yoktur!
buna güçleri yetmez ancak kendilerine zarar vermiş olurlar.

Necip Fazıl bu şiiri onlara yazmıştır, ben de bu sözleri canu gönülden söylüyorum onlara:

Sonsuzluk Kervanı, "peşinizde ben,

Üç ayakla seken topal köpeğim!"

Bastığınız yeri taş taş öpeyim.

Bir kırıntı yeter, kereminizden!

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben...



Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...

Ufuk önlerinde bayrak kulesi.

Bu gidenler Altun Kol Silsilesi;

Ölçüden, ahenkten daha güzeller.

Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...



Sonsuzluk Kervanı, istemem azat!

Köleniz olmakmış gerçek hürriyet.

Ölmezi bulmaksa biricik niyet;

Bastığınız yerde ebedî hasat.

Sonsuzluk Kervanı, istemem azat
 
Üst Alt