Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mazlum şehid oldu.

nurullah_01

New member
Katılım
15 Ocak 2007
Mesajlar
488
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
41
Konum
huzur diyarýndan
Ceketini kaptığı gibi, hızla kapıya yöneldi. Arkasından bağıran arkadaşlarına cevap verirken dışarı çıktı.
Evden aradılar. Eşim rahatsızlanmış. Acil gitmem lazım.
Merdivenleri ikişer-üçer inerek ana yola çıktı. Kurulmuş bir robot gibi her gün işe gidip geldiği yola koyuldu.
Salim, henüz bir yıllık evli bir gençti. Babası işgalci İsrail askerleri tarafından vurulduğundan bu yana, yetim büyümüştü kendisi gibi yetim büyüyen vatanıyla.
Eşi dokuz aylık hamileydi. Bugün yarın doğum yapacaktı. Zaman zaman artan sancılan tatlı telaşlar yaşatıyordu.
"Her şey yolunda" demiş, "egzersizlerine devam etsin" diye eklemişti doktor. Baba olmanın heyecanıyla dokuz ay boyunca hop oturup hop kalkmıştı Salim.
Hızlı hızlı sokaklarda yürüyen Salim'e döndüğü köşede ansızın biri çarptı. Kendini yerde buldu birden. Kaçan şahıs aniden dönüp Salimi kucakladı kemerine eliyle bir şey sıkıştırırken fısıldadı:
Seni tanıyorum, bunu çok acil yerine ulaştır. Bön bön bakan Salim'e son sözlerini de söyledi.
Filistin için!
Hızla uzaklaştı. Birden kurşun sesleri ortalığı kapladı. İki ateş arasında kalmıştı anlaşılan. Yandaki yıkıntının arasına zor attı kendini. Hızla geçip giden askeri cemseler, askerlerin ayak sesleri birbirine karışmıştı. Kovalamaca sürüp gitti.
Toz bulutu içerisinde başını kaldırıp uzaklaşan askerlere sokakta kayboluncaya kadar baktı. Doğrulup üstünü başını temizledi. Kimdi acaba? Merak etmişti. Devam eden silah seslerinin aniden kesilmesiyle kaçanın vurulmuş olduğuna hükmetti.
"Mutlaka bir direnişçiydi" dedi kendi kendine. ''Leş kargaları gibi yine üşüşmüşler üzerine"
Uzaktan uzağa işgalci askerleri gözetlemeye koyuldu. Sadece bağırmalar, çağırmalar vardı. Ellerinde kocaman kocaman Amerikan silahları, bir o yana bir bu yana koşuşturuyorlardı."Kahretsin!" dedi. "Rabbim sizi kahretsin, en yakın zamanda"
Yarım asrı aşkın bir direniş sergiliyordu Filistin. Arkasına Amerika gibi bir kan içici vampirin her türlü silah ve siyasi desteğini alan İsrail, işgalini gün be gün kökleştirmeye çalışıyordu.
Birden eli kemerine gitti Salim'in. Kaçan direnişçinin kemerine sıkıştırdığı da neyin nesiydi? Sağma soluna baktı. Bir köşeye çekilip açtı. Kapalı bir kağıt gördü. "Amir Mahluf a verilecek" yazılmıştı. "Kim bu Amir Mahluf?" diye düşünürken aklına eşinin durumu geldi. Öyle ya, annesi telefonda çabuk gelip hastaneye götürmesini söylemişti. Kapalı kağıdı hemen cebine yerleştirdi. Hızlı adımlarla evine doğru yürüdü.
"Aman Allahım!" dedi kendi kendine yürürken. "Nasıl da düşünemedim. Amir Mahluf..." Evet tanıyordu Amiri. Direnişin askeri kanadını temsil eden kahramandı. Direniş onunla gurur duyuyordu.
Kulaklarında "Bunu çok acil yerine ulaştır" diyen direnişçinin sözleri yankılandı. Bir ikilem içindeydi. "Eşim, direniş! Allahım!" Ansızın durdu. Kararını vermişti. Yolunu değiştirip ara sokaklara daldı, gözden kayboldu.
Önünde durduğu kapıyı tıkladı. Kapıyı yağız bir Arap delikanlısı açtı. Genişçe bir odaya alındı. Biraz sonra içeri giren şahsın önünde ayağa kalktı. Hiçbir şey demeden elindeki kapalı kağıdı ona uzattı. Adam kağıdı açıp uzun uzun baktı.
Vurdular mı dedi?
Evet, dedi Salim. Onu şehid ettiler.
İntikamı boynumuza borç olsun. Sen git istersen. Salim, girdiği evden çıkarken tekrar sokaklara daldı. En kestirme yollardan eve varmalı, eşini hastaneye kavuşturmalıydı.
Sabah çıktığı işten evine ikindi sonrası varan Salim, kapıyı tıkladı. Kapıyı açan annesi öfkeliydi.
Neredesin oğlum, sabahtan beri seni bekliyoruz.
Tamam anne, geldim.
Çabuk bir araba bul, doğdu, doğacak.
Eşinin olduğu odaya vardı. Acılar içinde kıvranan hayat arkadaşına baktı.
Salim, dedi genç kadın ümitle, geldin mi?
Geldim canım, korkma! Şimdi bir taksi getirir seni hastaneye götürürüm tamam mı?
Acele et Salim, dayanamıyorum.
Girdiği kapıdan hemen çıkan Salim, iki sokak ötede oturan arkadaşı Rahman'a koşarcasına gitti: "İnşaAllah evdedir" dedi kendi kendine. Sokağı dönünce Rahman'm arabasını gördü. "Elhamdülillah evdeymiş" dedi.
Kapıyı hızlı hızlı çaldı.
Kim o? dedi, kapının arkasından bir erkek sesi.
Rahman, benim Salim, dedi telaşlı telaşlı. Hızla açılan kapıda beliren Rahman sordu:
Ne oldu Salim, neden telaşlısın böyle?
Eşim, eşim doğum yapmak üzere, hastaneye götürmemiz lazım. Taksinle götürseydik.
Bekle hemen geliyorum.
İçeri giren Rahman'la az sonra yola çıkmışlardı. Evinin önünde durduklarında, bir koşuda içeri fırladı Salim. Biraz sonra genç eşi ve annesiyle beraber taksiye bindiler.
Hızla ilerleyen araç kontrol noktasına yöneldi. Yola barikat kuran askerler takside bir olağanüstülük sezmişlerdi.
Ne oluyor, dedi yaklaşan asker.
Eşim, dedi Salim. Doğurmak üzere, hastaneye yetiştireceğiz.
Geçiş yasak, dedi asker, geçiş yasak.. Duran araçtan inen Salim, askere yaklaştı.
Anlamadınız galiba, dedi telaşla. Eşim doğum yapacak, acele hastaneye yetiştirmemiz lazım.
Salimle tartışan arkadaşlarının yanına diğer İsrail askerleri de yığıldı. Hepsinin azgından çıkan tek söz, "geçiş yasaktı.
Çaresiz bir şekilde çırpınan Salim bir o askere bir bu askere derdini anlatmaya çalışıyordu. Eşinin sancıları arttıkça çığlıkları kulağında yankılanıyordu.
Askerler Rahman'a taksiyi geri çekmesini söylediler. Hiçbir umut yoktu. Nuh diyor peygamber demiyorlardı.
Oğlum! Salim.
Sesin geldiği tarafa dönünce annesini gördü. Eliyle "gel" işareti yapıyordu. Hızla yanlarına vardı.
Salim, oğlum! Zamanımız yok. Çabuk yardım et.
Bir taraftan annesi, bir taraftan Salim kontrol noktasının yanındaki duvarın arkasına eşini kaldırdılar. Yanlarında getirdikleri örtüyü yere seren annesi "Kimseyi buraya yaklaştırma" dedi. Duvarın diğer tarafına geçen Salim, askerlerin, Rahman'm ve kontrol noktasında bulunanların bakışları arasında kendini yiyip bitiriyordu.
Allahım! Allahım! Bu ne zulüm, kendi vatanımda bunca zulüm, kahretsin..."
Diğer tarafta ise annesinin seslerini duyuyordu.
Derin derin nefes al kızım! Hah şöyle, hah şöyle, az kaldı kızım, az kaldı...
Yaşadığı bunca zulmün baskısıyla çaresizlik içinde çırpınan Salim, bir ileri bir geri gidip geliyordu. Düşünceler aleminde zulmün odağına kilitlenen Salim'i, ansızın bir ses kendine getirdi. înga, inga, ingaa..
Aman Allahım, dedi sevinçle ne yapacağını bilmez bir halde donup kalmıştı. Duvarın arkasından kundağına sanlı bebeği Salim'e uzatan annesi:
Tebrikler Salim bir oğlun oldu, dedi gözyaşları içinde.
Heyecanla bebeği kucağına alan Salim, annesinin sesiyle ifkildi.
Adını ne koyacaksın oğlum?
Birden durdu Salim. Aval aval annesine baktı. Doğrusu hiç düşünmemişti. Bir kollarındaki çocuğa baktı, bir kontrol noktasındaki askerlere... Yıllardır yaşadığı zulümleri, yaşadığı onca mazlumiyeti düşündü. Askerlerin, bekleyenlerin, annesinin bakışları altında iki adım ileri atarak kollarındaki bebeği aniden havaya kaldırdı.
Direnişimize bir yiğit daha bahşeden Allah'a hamd olsun. Gökler ve yer yaşadıklarımıza, mazlumiyetirnize şahit olsun. Oğlumun adı Mazlum olsun.
Yeni doğan bebek kollan arasında havadayken o anda bir kurşun sesi çınladı Salim'in kulaklarında. Beyaz kundağındaki Mazlum'dan damlayan sıcak kan, Sali*m'in alnına aktı. Daha doğar doğmaz şehitti Mazlum. Mazlum şehid...
 
Üst Alt