radikal
New member
Bismillahirrahmanirrahim.
“Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler.” (A’raf: 181)
Allah’u Zülcelal hazretleri, yarattığı kulunun talim ve terbiyesini istediği şartlarda olgunlaşması için önce öğretmeyi murad eder, daha sonra öğretici olanı vesile kılar. İlim ehli kullarını bu iş ile görevlendirir. Ve sevdiği kulunu bu ilim ehline gönderir. İlim ehli zatlar da kendi içlerinde ikiye ayrılır:
1- Zahiri ilim ehli,
2- Batıni ilim ehli.
Zahiri ilim, dünya hayatına yönelik ilimlerin cümlesini kapsar, mürşidi ise zahiri ilimlerin ehlidir. Fen, matematik, astronomi, tarih vb. gibi ilimleri kapsar.
Batıni ilim ise; uhrevi ilimler cümlesini kapsar ve mürşidi de evliyaullah’tır. “Bu Allah’ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir.” (Cuma: 4)
Müslümana gerekli olan zahiri ilimden gerektiği kadarı kifayet ettikten sonra, esas amacı ve hedefi batıni ilim olmalıdır. Batıni ilim ehli mürşid-i kamil; ismi ile beraber mükemmel ve kemalat sahibidir. Bu gibi ilim ehli Allah’u Zülcelal hazretleri tarafından 100 senede bir dünyaya gönderilir. Her yüz senede bir gelen kamili mükemmil alim, Din’e karışmış bid’at ve hurafeleri kırar, tekrar eski haline güncelleyerek insanların istifadesine sunar. Bu ilim ehlinin görevi ve Allah (celle celaluhu) indinde sorumluluğu bununla bitmez. Kendisinin görevi bittikten sonra, yerine gelecek olan halifesini en az kendi makamına kadar yükseltmek ile de İndallah’ta mesuldur.
Kamil-i mükemmil bir alim, insanları irşad eder. Sapmış, azgınlaşmış ve yoldan çıkmışlara, önce şeriatın inceliklerini öğretir, bilgilendirir, sevdirir ve uygulama safhasına geçirir. İstidadı olanlara zikr telkin eder. Muhabbeti ve muhakemesi keskin olanları zamanla satır ilmi dairesinden alır, sadr ilmi kaidesine getirir. Yani bağlarını dünyadan ve meşgalesinden koparır, ahiret ve meşgalesine bağlar. İşleri koparmak ve bağlamaktır. Reçeteleri keskin ve acıdır, kabul edecek yiğit az bulunur. Kabul eden olduğu zamanda, bütün bilgilerinden soyar, arındırır ve kapıdan o şekilde sokar. Çünkü, bu alemde biliyorum sözü küfr’dür. Yaparım sözü, küstahlıktır, hadsizliktir. “…attığın vakıt da sen atmadın ve lakin Allah attı, hem de mü'minlere güzel bir imtihan geçirtmek için, hakikat Allah semi'dir, alimdir” ( Enfal: 17) Ayeti kerimesinin tecelligahına mazhar kıldığı bölümdür. Atılan adımın, yenilen lokmanın, içilen bir yudum suyun, başa gelen musibetin veya hayr’ın; vesile olana değil, vesile edene rikkat ve dikkat ile yönelilen yerdir. Marifet ilmi burada başlar. Muhabbetullah ile tanışan kişinin aldığı zevkin zerresi, dünya ve içindeki bütün nimetler ile karşılaştırılsa bir nebze dahi denk gelmediği burada anlaşılır, yaşanır. İlim bu mertebede salike sadr’ının alabildiği kadarı ile Kamil-i Mükemmil alim tarafından verilmeye başlanır. Aynı zamanda zikr ve istiğfar ile sadr ve letaifleri genişlemeye başlar ve güçlenir. “Şerh etmedik mi senin için bağrını” ( İnşirah : 1 ) ayeti kerimesi ile de sadrın genişlemesi sabittir.
Marifet ilmi; bizzat Allah’ın (celle celaluhu) Zat’ını ve Rububiyetini kuluna göstermek istediği bölümdür. Bu yol aynı zamanda muhabbet yoludur.
(Kısa kısa ve sıkmadan gitmek istiyorum, devamı çok ve uzun bir konu. Soruları olan olursa cevapladıktan sonra devam edeceğiz inşallah.)
“Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk’a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler.” (A’raf: 181)
Allah’u Zülcelal hazretleri, yarattığı kulunun talim ve terbiyesini istediği şartlarda olgunlaşması için önce öğretmeyi murad eder, daha sonra öğretici olanı vesile kılar. İlim ehli kullarını bu iş ile görevlendirir. Ve sevdiği kulunu bu ilim ehline gönderir. İlim ehli zatlar da kendi içlerinde ikiye ayrılır:
1- Zahiri ilim ehli,
2- Batıni ilim ehli.
Zahiri ilim, dünya hayatına yönelik ilimlerin cümlesini kapsar, mürşidi ise zahiri ilimlerin ehlidir. Fen, matematik, astronomi, tarih vb. gibi ilimleri kapsar.
Batıni ilim ise; uhrevi ilimler cümlesini kapsar ve mürşidi de evliyaullah’tır. “Bu Allah’ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir.” (Cuma: 4)
Müslümana gerekli olan zahiri ilimden gerektiği kadarı kifayet ettikten sonra, esas amacı ve hedefi batıni ilim olmalıdır. Batıni ilim ehli mürşid-i kamil; ismi ile beraber mükemmel ve kemalat sahibidir. Bu gibi ilim ehli Allah’u Zülcelal hazretleri tarafından 100 senede bir dünyaya gönderilir. Her yüz senede bir gelen kamili mükemmil alim, Din’e karışmış bid’at ve hurafeleri kırar, tekrar eski haline güncelleyerek insanların istifadesine sunar. Bu ilim ehlinin görevi ve Allah (celle celaluhu) indinde sorumluluğu bununla bitmez. Kendisinin görevi bittikten sonra, yerine gelecek olan halifesini en az kendi makamına kadar yükseltmek ile de İndallah’ta mesuldur.
Kamil-i mükemmil bir alim, insanları irşad eder. Sapmış, azgınlaşmış ve yoldan çıkmışlara, önce şeriatın inceliklerini öğretir, bilgilendirir, sevdirir ve uygulama safhasına geçirir. İstidadı olanlara zikr telkin eder. Muhabbeti ve muhakemesi keskin olanları zamanla satır ilmi dairesinden alır, sadr ilmi kaidesine getirir. Yani bağlarını dünyadan ve meşgalesinden koparır, ahiret ve meşgalesine bağlar. İşleri koparmak ve bağlamaktır. Reçeteleri keskin ve acıdır, kabul edecek yiğit az bulunur. Kabul eden olduğu zamanda, bütün bilgilerinden soyar, arındırır ve kapıdan o şekilde sokar. Çünkü, bu alemde biliyorum sözü küfr’dür. Yaparım sözü, küstahlıktır, hadsizliktir. “…attığın vakıt da sen atmadın ve lakin Allah attı, hem de mü'minlere güzel bir imtihan geçirtmek için, hakikat Allah semi'dir, alimdir” ( Enfal: 17) Ayeti kerimesinin tecelligahına mazhar kıldığı bölümdür. Atılan adımın, yenilen lokmanın, içilen bir yudum suyun, başa gelen musibetin veya hayr’ın; vesile olana değil, vesile edene rikkat ve dikkat ile yönelilen yerdir. Marifet ilmi burada başlar. Muhabbetullah ile tanışan kişinin aldığı zevkin zerresi, dünya ve içindeki bütün nimetler ile karşılaştırılsa bir nebze dahi denk gelmediği burada anlaşılır, yaşanır. İlim bu mertebede salike sadr’ının alabildiği kadarı ile Kamil-i Mükemmil alim tarafından verilmeye başlanır. Aynı zamanda zikr ve istiğfar ile sadr ve letaifleri genişlemeye başlar ve güçlenir. “Şerh etmedik mi senin için bağrını” ( İnşirah : 1 ) ayeti kerimesi ile de sadrın genişlemesi sabittir.
Marifet ilmi; bizzat Allah’ın (celle celaluhu) Zat’ını ve Rububiyetini kuluna göstermek istediği bölümdür. Bu yol aynı zamanda muhabbet yoludur.
(Kısa kısa ve sıkmadan gitmek istiyorum, devamı çok ve uzun bir konu. Soruları olan olursa cevapladıktan sonra devam edeceğiz inşallah.)