Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Maraşlı Şeyhoğlu, satılmışım ben...

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nden ilginç girişim. AB'yi tanıtmak için cuma hutbesi hazırlandı. Taslak hutbede AB'nin Türkiye'ye faydaları anlatılıyor ve 'Aziz müminler, AB bir Hıristiyan birliği değildir' vurgusu yapılıyor


AB'den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'a bağlı AB Genel Sekreterliği (ABGS), birliğin Türkiye'ye sağlayacağı faydaları anlatmak için farklı projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. AB'yi camide tanıtmak için harekete geçen ABGS, bu amaçla bir 'cuma hutbesi' taslağı da hazırladı.
Çalışmada AB'ye yönelik 'yanlış algılamaların giderilmesi' hedef alındı. Diyanet vize verirse, hutbe rötuşları yapıldıktan sonra okunacak.
Hutbenin ana fikrinde, İslam dininin Avrupa Birliği'nin dışında bir din olmadığı mesajı vurgulanıyor. Atatürk'ün, 'Muasır Medeniyet' idealine de vurgu yapılan taslak hutbede, AB'nin bu ideal yolunda önemli bir adım olduğu kaydedilerek, 'AB'nin gelecek nesillere fırsatlar sunacağı' belirtiliyor.
Hutbede Hazreti Muhammed'in, 'İlim, Çin'de bil' e olsa arayın' gibi hadislerine ve Kur'an-ı Kerim'in, evrensel değerleri yücelten 'Zümer' ve 'Bakara' surelerinden bölümlere de yer veriliyor.


Taslak hutbeden çarpıcı bölümler:
'Aziz müminler, yaratılmışların en seçkini olan insana büyük değer veren dinimiz, daha huzurlu bir hayatın arayışını öğütlemektedir... Avrupalılar, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, kıtaya barış ve istikrar getirmek üzere bir birlik oluşturma kararı almışlardı. Bugün yarım milyara yakın Avrupalı, Avrupa Birliği sayesinde daha huzurlu daha müreffeh bir yaşam sürmekte. Hürriyet, akıl, bilim, eşitlik, insanlık onuru ve insan hakları gibi evrensel değerlere dayanan Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliği değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde Hıristiyan nüfus çoğunluktadır; ama başka dine mensup insanlar da vardır. 18 milyon Müslüman yaşamaktadır. Avrupa'daki evrensel değerlerin hayata geçirilmesinde, İslam filozoflarının büyük katkısı olduğunu unutmayalım....'





"Çekin pis ellerinizi cami mimberlerinden,
Bize gelmez tek hayır Avrupalı kafirden.
Söylemek zor olsada belli, bu ta ezelden
Misal ki; Maraşlı Şeyhoğlu satılmışım ben..."
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Yüzyılladır süren Müslüman hakimiyetini ve üstünlüğünü çeşitli entrika ve desiseler ile yıkmaya çalışan avrupa birliği, önce yunan oyunlarını denemiş, daha sonra sırası ile alman, italyan oyunları ile istediği sonuca ulaşmak istemiş fakat her seferinde hüsran ile geri dönmek zorunda kalmıştır.

En son sahnelenen ve perde gerisinde bulunan ingiliz devletinin başrolündeki avrupa birliği oyunu, yardımcı karakter oyuncuların olağanüstü başarı ile sergilediği performans ile, içimizdeki batı hayranlarının da gösterdiği büyük mücadele neticesinde meyvelerini vermiş ve 1957 yılından beri kapalı gişe oynamaya devam etme başarısını sağlamıştır. Senaryosunun hedefinde Müslüman dünyasını yıkmaya yönelik repliklerin yer aldığı bu filmin sponsoru ve yönetmeni yine ingilteredir. Her ne kadar filmde görsel olarak yer alamasa da, filmin bütün karakter ve oyuncularının oynayacağı role kadar her konuda insiyatif alarak filmin tek bir merkezden yönetildiğini, fügüranlar dahil her kesime hissettirmektedir. Senaristlerinin uzun uğraşlar neticesinde ortaya koyduğu filmin ana temasını isterseniz hep beraber okuyalım:

"Türkiye'yi yok edinceye ve tarih sahnesinden silinceye kadar savaşacağız.." (İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener, Avam Kamarası, 1914)

Bu sözün arkasından kısa bir zaman sonra İngiltere önderliğindeki müttefik devletler “5 çayında, İstanbul’da…” sloganı ile çıktıkları Çanakkale seferinde büyük bir hezimete uğradılar. İslam milleti, İslam coğrafyası sınırları içerisinde bulunan diğer Müslüman kardeşlerinin de cansiparane mücadelesi ile yine büyük bir mucizeye imza atmıştı. İngiltere ve müttefikleri şaşkındı. Hasta bir devlet olan Osmanlı önderliğindeki İslam milleti bütün ordularını tabiri caizse tarumar etmişti. Elbette beklenilen bu değildi.

Bu büyük yenilgiden sonra İngiltere de avam kamarası acil toplanarak “Çanakkale hezimetini” bütün ayrıntıları ile askeri kanadı ile görüştü. Saatlerce öfkeli tarzda hesap soran parlemento üyeleri, Başbakan David Lloyd George’u ve savaş bakanı Lord Kıtchner’ı en ağır şekilde eleştirdiler. Başbakan Lloyd bütün konuşulanları olanca sükunetiyle sonuna kadar dinledi.
Konuşmak için elinde bir kitapla kürsüye çıktı. Elindeki kitap Müslümanların kutsal kitabı Kur'an’ı Kerim’di:

"Şu elimdeki kitabı görüyor musunuz ? Bu, Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ı Kerim’dir. Biz bu milleti tam 300 yıldır bu kitaptan ayırmaya ve dinlerinden uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Demek ki başaramamışız. Zira, bu kitap Türk'lerin elinde olduğu ve onlar bu kitaba göre amel ettiği (yaşadığı) sürece, bütün dünyanın orduları bir araya gelse, yine de Türkleri yenemezler. Ne vakit ki, onları bu hayat ve kuvvet kaynaklarından soğutur, uzaklaştırır ve ayırırız, işte o zaman Türkleri yenmek dünyanın en kolay işi olacaktır" ( David Lloyd Kıtchner, Avam Kamarası,1916)


Aradan yıllar geçer, Kurtuluş savaşı verilmiş, Lozan da yapılan anlaşma ile Türkiye yeni sınırlarını belirlemiştir. Fakat, batı devletlerinin aldığı ağır hezimeti kabullenmeleri ve sindirmeleri halen mümkün olmamıştır. Halen, bu müslümanları nasıl alt edebiliriz ve mümkün olan en kısa sürede Müslüman dünyasının parçalanmasını sağlayabiliriz yönünde fikir ve düşüncelerini geliştirmeye yönelik fikirleri her fırsatta sergilemek zorunda kalmışlardır. 1932 yılında başbakan olarak görev yapmakta olan Churcill, Avam Kamarasında yapmış olduğu bir toplantıda milletine ve parlemonto temsilcilerine şu beyanatı vermektedir.: "Sayın İngiliz kraliyet ailesi, Lordlar ve mebuslar. Bugün sizlere ebedi bir düşman ve onu imha politikasından bahsedeceğim. Bu düşman Türkler' dir. Nasıl ki atalarımız Amerika Kıtası' na gidip, oradaki yerli kabileleri asimilasyona (Kıyıma) tabi tuttular ve onları imha ettilerse, bizler de bugün Asya' nın beyaz Kızılderelileri olan Türkleri öyle imha etmeli, kalanları ise sürüp, geldikleri doğuya, Asya' ya atmalıyız. Ege' de uzun zamandan beri düşünülen medeniyetimizin menbası ve Avrupa soyunun babası Yunanlıların hülyasını gerçekleştirmeli, yeniden bu topraklarda hakimiyetlerini sağlamalıyız. Dünyanın incisi durumunda olan ve jeopolitik yönden büyük öneme sahip Boğazların Türkler' in elinde bulunmasında, dindaşlarımız yunanlıların elinde bulunması çok büyük rahatlıklara ve faydalara sebep olacaktır. Dünya hakimi olma yolunda hareket eden Ruslar belki bizim için engel teşkil edecektir. Onlar da boğazları istemektedir. Türkler' e karşı geçecekleri herhangi bir saldırıda Rusları durdurmanın yolları, o anda Türkler' e yardımla mümkündür. Fakat şu halde Türkler' i güç ve ağırlık olarak yüz grama çıkarmamalı, elli grama ise hiç düşürmemeliyiz. Biraz kuruyunca sulamak, biraz yeşerince budamak için, kitapları olan Kur' an' ı ellerinden almakla mümkün olacaktır. Eğer Türkler' in elinden Kur' an' ı alamazsanız, onları mümkün değil yenemezsiniz. Öyleyse şimdiden Türkiye' ye karşı dinsizlik silahlarını çevirerek, onları en hassas imanlı kalplerinden vurmaya hazır olunuz." (Wınston Churcill, Avam kamarası,1932)
 
Üst Alt