Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Lütfen Yağma..Dur Artık...(Karla geçen bir konuşma)

Leila

New member
Katılım
17 Ağu 2007
Mesajlar
109
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yaş
40
kardan20adamtf7vs5.gif



Ne olur yağma, dur artık...Lütfen dur..
..........
..........
(Kar Tanesi)
Anlamıyorum... Neden?... Neden dur diyorsun şimdi bana?.. Neden çağırmışken bütün kalbinle beni ve ben şimdi yağarken senin istediğin gibi..Neden dur diye haykırıyorsun, üzerine düşerken mutlu olman için... Ne istiyorsun sen... Derdin ne söyler misin... Oyun mu istiyor canın yoksa...
Görmüyor musun çocuklar ne kadar mutlu, duymuyor musun seslerini... Hem sen değil miydin her yer bembeyaz olsun, kardan kadın yapalım, kartopu oynayalım diye tutturan arkadaşlarına... Öyleyse neden şimdi dur diyorsun her yağışımda... Neden istemiyorsun artık beni...
..........
..........
Tamam her şeyi bembeyaz bir örtüye bürüdün..Evet her şey çok güzel gözüküyor gözümüze..Belki kar topu oynamak çok zevkli, kardan kadını kendi kıyafetlerimizle sarmalamak hatta... Haklısın, ama dur..Lütfen dur...
Biliyorum, farkındayım çocuklar çok mutlu senin yağmandan üzerimize ve tüm sokaklar çocuk çığlıklarıyla dolu... Ama dur, yağma artık...
İnan... İnan beni en çok çocukların mutluluk çığlıkları sevince boğar, en çok onların yüzü güldü mü güler gözlerimin içi...Ve en çok seni izlemeyi severim yağarken, en çok senin altında yürümektir hoşuma giden... Hatta sen beyazlığınla bürümeden önce yeryüzünü; çok istemiştim yağmanı evet...Haklısın o yüzden şimdi bu çağrıma kızmakta; ama inan var bir sebebi, inan durman gerekiyor artık..Yağmaman hatta...
Eğer merak ediyorsan, sana da anlatırım sebebini bana söz verirsen yağmayacağına dair... Anlatırım bu kadar yağma diye seslenmemin sebebini, yeter ki dinle beni...Biliyorum ki dinlersen sende hak vereceksin yüreğime, sende anlayacaksın demek istediğimi...
.........
.........
(Kar Tanesi)
Anlamıyorum bu kadar önemli olan ne yağmamam için... Nedir bu kadar sorun yaptığın algılayamıyorum inan... Ama madem anlatmaktır dilediğin, madem dinleyince hak vereceğim sana... Anlat...Anlat lütfen, anlat ta bileyim bende sorun nerde..Bileyim nedir hak vereceğim...
.........
.........
Cemile Abla'yı tanır mısın bilmiyorum... Ve tabii Derya... Bende yeni tanıştım onlarla... Kırk sekiz saat olmadı karşılaşmamızın arasından geçen zaman...
Ben üzerimdeki kalın kazaklara rağmen üşüyordum delice ama gene de yağmanı istiyordum tüm kalbimle inan... Sonra Cemile Abla'yla karşılaştım üzerinde eski bir elbise; elinde bir araba, çöpleri karıştırıyordu yanındaki on yaşındaki kızıyla... Derya büyümüşte küçülmüş, bakışlarından zekası fışkırıyor dışarıya..Ama üşümüş, ama o incecik kıyafetinin altında bedeni titriyor... Kıpkırmızı olmuş yanakları Derya'nın... Öyle yaşıtları gibi iyi beslenmekten de değil üstelik yanaklarının allığı inan...Soğuktan kızarmış elleri, yanakları, o minicik burnu küçük kızın... Ayakkabısından su giriyor belli; yırtık pırtık bir ayakkabı ayağındaki... Annesine sarılıyor sık sık,
“Çok soğuk anne.”
Diyor, biz Cemile Abla'yla konuşurken laf arasına girerek.. Cemile Abla üzgün, çaresiz bakışlarla bana bakarken sarılıyor yavrusuna,
“tamam kızım, az kaldı işimiz...Eve gidince yakarız sobamızı sıcacık olur...” hafiften kızarak devam ediyor...
“Hem ne kadar dirençsiz olmuşsun sen öyle bakim, o kadar soğuk değil dışarısı..”
Diyor kızına, üşüyen bedenini hissettirmeden ona... Bana da belli etmemeye çalışıyor soğuğun aslında kemiklerine kadar işlediğini; ama ben görüyorum onunda aslında titrediğini... Sonra konuşmamız yarım kalıyor, üşümenin çaresizliğiyle Derya'nın gözlerinden akan gözyaşlarına tanıklık etmemizin üzerine... Üzülüyorum Derya'nın ağlamasına... Kendime bakıyorum... Utanıyorum... Kalın bir montla dolaşırken ve üşürken; onun gözünden akan yaşlarla eziliyorum... Montumu çıkarıyorum hemen, onu sarmalıyorum.. Cemile Abla kızıyor...Gururu, kızı üşüse de monta göz yummasına izin vermiyor...
“Yoo bu soğukta olmayın kabanınızdan..Kızım alışıktır soğuğa..Alışık olmasa da alışmak zorunda..Siz üşümeyin... Biz bakarız başımızın çaresine..”
Diyor, utanıyorum yaptığım davranıştan dolayı bu sefer... Özür dileyen bakışlarla uzattığım montumu alıyorum tekrar...
“En azından...”
Diyorum,
“eldiveni kabul edin lütfen... Hem ben bu eldivenler yüzünden hiçbir şeyi tutamıyorum sıkıca... Kavrayamıyor, hissedemiyorum ... Zaten evde bir tane de yedek var... Bunu hediye etmek istiyorum ona... Derya'yı çok sevdim inanın, benden bir hatıra kalsın istiyorum minik kıza...”
İnanmıyor ama kızının gözünden akan yaşlara da dayanamıyor ana yüreği, peki diyor bakışlarıyla.Ben elleri donmak üzere olan Derya'ya uzatırken eldivenleri kafasını çeviriyor görmemek için...
Sonra yürürken bir yandan da konuşmaya devam ediyoruz Cemile Abla'yla, bu arada otobüse binene kadar montumu vermeye de ikna ediyorum Derya'ya...
“En azından on beş dakika sıcak kalsın vücudu...”
Diyorum... O sırada Cemile Abla anlatmaya başlıyor birlikte iteklediğimiz hurda arabasıyla ilerlerken yolda...
“Biz gene iyiyiz ablacım.Buna da şükür, bizden kötüler var şu soğuklarda... Belki yakacağımız yok ama sobamız var evimizde...Belki sıcak değil ama kafamızı sokacağımız bir evimiz var küçük olan... Bizden daha kötülerde var buna da şükür...Geçen gün Ethem Dayı donarak öldü bizim sokakta... Evi de vardı ya kullanmazdı onu .. Karısını hatırlardı hep de atamazdı içeri kendini..Bu yüzden dışarıda dolaşırdı sürekli... Parası da yoktu garibin...Her kış ölümü beklerdi sanki..Bu kış geldi ölüm yanına...
Dışarıda, soğuklarla savaşan bir sürü insancık var her köşe başında... Yaşamaya çalışan, bu soğuklarda..Biz iyiyiz aslında... Buna da şükür...”
Diyor yollarımızın ayrılma noktasına geldiğimizde, Derya'nın üzerindeki montumu bana uzatırken...
Tam ayrılırken tekrar sesleniyorum Cemile Abla'ya..
“Abla...”
Diyorum döner umuduyla...Dönüp bakıyor bana soran bakışlarla...
“Sen...”
Diyorum..
”Sen daha iyi bilirsin garipleri.Evde bir sürü giymediğim kıyafetim var...Kardeşime yollayacaktım ama gönderemiyorum..Sana versem, sen de dışarıdaki kimsesizlere...”
Derken sözümü kesiyor..
“Tamam..”
Lafı çıkıyor ağzından..
“Ben yarında bu saatlerde burada olurum getir...Ama ihtiyacın olmayanları getir... Yoksa getirme diyor...”
“Peki..”
Diyerek ayrılıyorum yanından... Eve geliyorum sonra zar zor... İçerisi soğuk, buz gibi.. Hemen sobayı yakmak için kovayı doldurmaya başlıyorum.Birden duruyorum sonra Derya'nın gözyaşları aklıma gelince...
“Bu akşam yakmayacağım sobayı...”
Diyorum...
“Derya ve dışarıdakiler nasıl üşüyorsa bende üşüyeceğim ve anlayacağım ne durumdalar...”
Yakmıyorum sobayı..Ellerim üşüyor, ayaklarım buz kesiyor; gene de yakmıyorum sobayı... Uyuya kalıyorum soğukta... Kalktığımda titriyor bedenim... Ağlamaya başlıyorum ... Ben, aslında sıcak olan evimde üşürken; o insanları hiç düşünmediğim için ağlıyorum, kendimden nefret ederek.. Hemen bütün kazaklarımı çıkarıyorum dolabımdan; az kullandıklarımı ve hiç kullanmadıklarımı koyuyorum bir köşeye... Sonra çıkıyorum Derya için hediyeler seçiyorum...Ayakkabı, çorap, pantolon... bir yandan da düşünüyorum Cemile Abla'yı kızdırmadan verebilmenin yollarını..Cemile Abla'ya da montlarımdan birini seçiyorum... Onları göreceğim saatin gelmesini bekliyorum heyecanla ve hemen gidiyorum karşılaştığımız çöp tenekesinin yanına... Cemile Abla'nın yüzü gülüyor beni görünce..
“Geleceğine inanmıyordum.”
Diyor.... Elimdeki torbaları uzatıyorum..
“Buda sizler için diyorum...”
Bakışları değişiyor hemen..
“Sakın kızma abla..Bunlar hediye..Neden diye soracaksın biliyorum... Şöyle diyelim insan olduğumu hatırlattığınız için küçük birer hediye bunlar.Kabul etmezsen çok üzülürüm inan...”
Diyorum..
Gene, aslında minik kızına yenik düştüğü için gururu, kabul ediyor almayı biliyorum... Bende daha fazla uzatmayıp karşılaşmayı, bakışlarım yerde uzaklaşıyorum onlar çöpleri karıştırmaya devam ederken... Ondan sonrada bir daha görmüyorum Cemile Abla ve Derya'yı...
.............
.............
(Kar Tanesi)
Ve bu yüzden istemiyorsun yağmamı?
...........
..........
Evet... Bu yüzden istemiyorum yağmanı..Dışarıda birçok insan üşürken delice ve yatacak ev bulamazken kendine..Birde sen yağıp ta zorlaştırma işlerini..
Evet birçok çocuk mutlu yağmandan belki...Belki kardan adam yapmayı çok seviyor hepsi ama birde soğuktan donmak üzere olan minik yürekler var biliyorsun.. Biliyorsun onların nasılda zorlandıklarını sende.. Belki kardan adam yapan çocuklar kendilerine başka bir mutluluk kaynağı bulurlar gün içinde ama; üşüyen vücutlar yeni bir ruh bulamazlar yitip giderlerse...
İşte bu yüzden durmanı istiyorum senden..Bu yüzden dur diye bağırıyorum sana... Yitip gitsin istemiyorum kimsesizler..Üşüsünler, titresinler istemiyorum dışarıda.. Elimden daha fazlası da gelmiyor üzülmekten başka... Birde sana sesleniyorum böyle ara sıra... Bu yüzden diliyorum durmanı..Bu yüzden yalvarıyorum sana..
Dur lütfen yağma daha fazla...
 
T

Tanyeri

Guest
Suç, karın yağmasında değil ki..
Borçlu olan hakkı ile ödese borcunu, kimse kalmaz eminim soğuklarda.
Fakir bulmak için başka şehirlere gidilen o zamanlar, geçmiş zamanlar.
Aynı ruhu tekrar yakalamak nasip olur inşaAllah

Allah razı olsun.
 
Üst Alt