Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Lehv-el Hadis

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İnsanlardan öylesi var ki,herhangi bir ilmi delile dayanmadan, ALLAH yolundan saptırmak ve sonra,da onunla alay etmek için, eğlence sözü satın alır. işte onlara rüsvay edici bir azab vardır.

[FONT=Georgia, Times New Roman, Times, serif]"“Ona ayetlerimiz okunduğu zaman,sanki bunları işitmemiş sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir.sende ona acıklı bir azabın müjdesini ver. ""[/FONT]
[FONT=Georgia, Times New Roman, Times, serif](Sure Ayet No: 6/7[/FONT])




Ayetteki "eğlence söz" şeklinde tercüme edilen kısmın metindeki orjinal karşılığı "Lehv-el hadis"dir. Lehv-el hadis; eğlence söz, insanı oyalayan, işinden alıkoyan sözler, asılsız hikayeler, masallar, romanlar, tarihi efsaneler, güldürücü lakırdılar,gevezelikler ve şarkı gibi eğleyici sesler anlamına gelir. (Hak Dini Kuran Dili)

Ayetlerin inişine vesile olan şartlar tahlil edilirse, bu, ayetlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Rivayetlere göre, Peygamberimiz(sav), risalet görevi gereği inen ayetleri insanlara okumaya başlayıp onları imana davet edince, toplumda yankı bulur. Bazıları Müslüman olur,olmayanların bir kısmı da etkilenir. Dolayısıyla ilahi mesajlar bir anda gündemi işgal eder. Bu hal egemen güçlerin dikkatlerinden kaçmaz. insan fıtratı ile uyum içerisinde olan ayetler doğal olarak fıtratlarda değişim rüzgarları estirmeye başlar. ilahi mesajların karşısında olan kimselerin en sert muhalefetleri bile bunun önüne geçmeye yetmez. Çünkü fıtratla mücadele edil(e)mez. Şer güçler bazen mücadele ettikleri zihniyetlere fikren karşı .koyacak gücü kendilerinde bulamazlar. Böyle durumlarda rakiplerinin mücadelelerini dolaylı yönden boşa çıkartacak tedbirler geliştirirler. O gün Mekke toplumunda da bu yönde kafalar yorulur. Nihayet içlerinden biri Irak, İran ve Suriye taraflarına giderek oradan birtakım hikaye, masal ve efsaneler getirir. Anlatmakla kısa sürede bitirilemeyen bu bin bir gece masalları Mekke toplumunda ilk defa anlatılacağı için merakı celp eder. Bu şahıs getirdiği bu malzemelerle masal partileri düzenler. Anlatılırken en heyecanlı yerinde kesildiği için bir sonraki seansı dinleyiciler sabırsızlıkla bekler. Bu şekilde aslı astarı olmayan hikayelerle insanların dikkatleri ilahi mesajlardan başka şeylere çekilmiş olur. Hiçbir eğitsel değeri olmayan bu anlatımlar, böylece vahyin karşısına sadece insanları boş şeylerle eğleme aracı olarak konulmuş olur.

Bu şahsın aynı zamanda güzel cariyeleri de varmış. Herhangi bir gencin peygamberimizin(sav) etkisinde kaldığını görünce hemen o cariyelerinden birini gönderirmiş. O da görevinin önemine(!) binaen, o genci yedirir, içirir ve eğlendirirmiş. Nefse hoş gelen saatlerin ardından: ‘Bir düşün bakalım! Muhammed'in söyledikleri mi daha güzel, yoksa benim sana yaptıklarım mı’ diyerek o genci ALLAH'ın yolundan çevirmeye çalışırmış.

İşte yukarıdaki ayetler böyle bir atmosferde inerek bazı insanların bilgisizce, sadece nefse hitap ederek ve alay ederek insanları ALLAH'ın yolundan alıkoymaya çalıştığını belirtiyor ve onları rüsvay edici bir azapla tehdit ediyor.

Bugün de küfür ehlinin, imana karşı yürüttükleri yöntem aynıdır. Yüreklerdeki maneviyatı silip atmaya ve hakikatlerle fıtratın buluşmasına engel olmaya güçleri yetmeyen zihniyetler "Lehv-el Hadis" kavramı içerisinde değerlendirilebilecek birtakım çabalarla insanları sadece boş u boşuna eğleyen meşguliyetlerin içine çekiyorlar. Bugün televizyonlardaki çoğu diziler, yarışma programları, talkshow programları, müzik-eğlence programları, magazin programları ve haberleri, filmler, geldiği nokta itibari ile toplumun büyük bir kısmını heyecanlandırarak oyalayan sportif faaliyetler ... vb rahatlıkla ayetteki “Lehv-el Hadis” kavramı ile ifade edilebilecek işlerdendir. Dikkat edilirse bugün de, dün cahiliyede olduğu gibi kadınlar, dişilikleri ön plana çıkartılarak aynı amaca alet edilmektedirler. Bu tür işler insanları her geçen gün daha da oyalamaktadır. Bunlarla oyalanan insanlar dolayı olarak İslam'dan uzaklaştırılmış oluyorlar. Öyle ki ,bazen İslami duyarlılığını bildiğimiz insanlar dahi gitmeleri gereken periyodik İslami sohbetlerini aynı saate denk düşen maçlar sebebi ile terk edebiliyorlar. Maç saatlerinde kafeleri tıklım tıklım dolduran insanlar gol ihtimalinin arttığı veya gol atıldığı anlarda ortaya koyduklar müthiş tepkiler ve bağrışmalarla ister istemez “N’oluyor bu insanlara” sorusunu sorduruyorlar.

Yine, öyle insanlara şahit oluyorsunuz ki, uyanık geçirdiği saatlerin büyük bir kısmını her türlü müziği dinleyerek geçiriyorlar. Müzik adeta onların ayrılmaz bir parçası haline gelmiş. Vahiyden ve ilimden uzak insanların ekranlardaki saatlerce güldüren gevezelikleri bir taraftan insanlara günün yorgunluğunu güya attırmaya çalışırken, aynı zamanda onların kalbi hayatlarını tahrip etmektedir.

Kısacası, kişiye hiçbir faydası olmadığı halde onu sadece oyalayan ve ilgilendiren tüm sözler, görüntüler ve davranışlar lehv-el hadis olduğu bilinmelidir. Bunların insanları oyalamaktan daha öte acı bir neticesi vardır ki, o da yarattığı duyarsızlıktır. Bu tür işlerin muhatabı olan insanlar zamanla ciddi konulara karşı duyarlılıklarını yitiriyorlar.Toplumsal sorunlar artık dikkatlerini çekmez oluyor. Hatta ciddi konulardan sıkılmaya bile başlıyorlar. Sorumluluk bilinçlerini kaybediyorlar. Bu şekilde bir nevi uyuşturulmuş oluyorlar.

Çok ilginçtir ki söz konusu ettiğimiz ayetten hemen sonra gelen lokman suresinin 7.ayeti, sanki 6.ayetin bir sonucu olarak zikredilmiş ve bir sebep; sonuç ilişkisi ortaya konulmuştur.
"Ona ayetlerimiz okunduğu zaman sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver."

Lehv-el hadis türünden işlere kendini kaptırmış kişilere dikkat edin ortak özellikleri, dini konular ve fikri meseleler karşısında sıkılmalarıdır. Bu tip kimseler ALLAH'ın ayetlerini işittikleri halde işitmemiş gibi davranırlar. Açıkça reddetmezler ama, nötr bir tavır sergilerler. Apaçık olan ALLAH'ın ayetlerini anlamada da problem yaşarlar. Çünkü kulaklarında ağırlık! vardır. Eğlence türü işler onları duyarsız hale getirmiştir. Peygamberimiz (sav)in, "Çok gülmek kalbi öldürür" hadis-i şerifinin manasını burada açıkça görebiliriz.

Televizyonu günümüzdeki durumu itibariyle değerlendirecek olursak, bugün televizyon genellikle eğlence aracıdır. İnsanları eğlerken onlara seviye kazandırmak yerine tam tersine yozlaştırmaktadır. En masum programlar olarak nitelenen haber programları bile çoğu zaman haber değeri olmayan şeylerle dolduruluyor. insanları güzel ve faydalı gelişmelerden haberdar etme gibi bir işlevi olduğu söylenen medya -istisnalar hariç- tam tersine sanki, insanları böyle şeylerden alıkoymaya çalışan araçlara dönüşmüş durumda. Bu yüzden bir Müslüman olarak televizyon ile ilişkilerimizi ciddi bir şekilde karara bağlamak zorundayız. Tabi eğer Müslümanlığımız bizim için en değerli şey ise ...

Mesela, böyle bir sorun karşısında hemen hemen herkes televizyon la beraber olmak koşuluyla bir çözüm bulmaya çalışır. Bence bu bir paradokstur. Çünkü televizyon evde kurulu olduğu sürece kontrol edilememektedir. Neden televizyonu hayatımızda çıkarmak bize garip ve imkansızmış gibi görünür? Acaba hiç çaba gösterdik mi? Ben iddia ediyorum ki, televizyonu hayatınızdan çıkardığınız zaman hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Tam aksine çok büyük güzellikler kazanacaksınız. Bir defa başkalarının sizi oyalamalarından kurtulacaksınız. Geniş bir zaman dilimi kazanacaksınız. İslam'ı okumaya imkan bulacaksınız. Evdeki fertler arasında iletişim zemini oluşacak. En azından daha temiz bir hayatınızın olacağı kesin. Eğer "dünyadan nasıl haberdar olacağız?" diyorsanız bunun tek yolu tv değildir. Radyo ve gazetelerle de aynı amaç gerçekleştirilebilir.

Belki televizyonun hayatın her alanına yerleştiğini ve hakimiyetini düşünerek böyle ferdi bir tavrın tuhaf olduğunu zannedebilirsiniz. Ama siz kendi hayatınızdan sorumlusunuz. Düşünün, hasta olduğunuzda ve herhangi bir şey size zarar verdiğinde, o şeyi herkes yiyip içse de siz kendi sağlığınızı düşünerek onu yiyip içmeyi terk etmiyor musunuz? Böyle bir durumda başkalarının onu terk edip etmemesine bakıyor musunuz? Ve bu tavrınız tuhaf görülüyor mu? Hayır. Çünkü kendiniz için önemlisiniz. işte ben tv konusundaki bu tavrımız! da böyle algılıyorum. Televizyonu evde kurulu tutarak bir çözüm aramak da insanı ciddi bir çözüme taşımayacaktır. Şu insanların haline bakın ki, hemen hemen herkes tv konusunda hem şikayet ediyor, hem de her gün bilmem ne kadar saatini ekran karşısında geçirmekten kurtulamıyorlar. Bu tam bir şaşkınlık halidir.

Gelin yitirdiğimiz duyarlılıklarımızı yeniden kazanmak için "lehv-el hadis” türü işleri hayatımızdan çıkarmaya çalışalım. Çünkü biz Müslümanların, eğlenmeye oyalanmaya ayıracak vakti olmamalıdır.
 
Üst Alt