İnsanın cesed ve ruhtan meydana gelmesi gibi, kelâm dahi lafız ve ruh manadan meydana gelir. Lafız bir sadefse, mana o sedefteki inci; lafız bir zarfsa, mana o zarftaki mektup; lafız bir elbise ise, mana o elbisedeki dilberdir.
Kelamdan asıl maksat, mananın ifade edilmesidir. Lafız buna bir hizmetkardır.[11] Edebi bir ifadede, güzel bir manaya, güzel elbise giydirilir. Ediblerin mana incilerinin sadefleri de güzeldir. Sadece lafzın, kelimelerin güzelleştirilmesine çalışmak, sıradan bir mektubu çok süslü bir zarfla göndermek veya yaşlı bir bayana gelinlik giydirmek gibidir. Belağatın büyük imamlarından A. Kahir Cürcani'nin ifadesiyle, "lafız yerine manayı ön plana çıkarmak müzmin bir hastalıktır."[12]
Sadık Kılıç, lafzı şöyle değerlendirir: "Lafız unsur u, sadece kendisinden sonsuz ufukları, düşünce ve itikat burçlarını seyrettiğimiz, aklı aşan bir biçimde de ötesine geçebildiğimiz bir parmaklık, bir fanus rolünü oynamaktadır."[13]
Gazali şöyle der: Lafızlardan hakikatleri arayan belki de lafızlar çok olduğunda şaşırır, manaların da çok olduğunu (yani her birinin farklı anlamlar ifade ettiğini) hayal eder. Hakikatler kendisine açılan kişi ise, manaları asıl, lafızları tabi' kılar. Zayıf kişinin hali ise onun tersidir. Çünkü hakikatleri lafızlardan ister. Cenab-ı Hakk'ın şu sözü her iki fırkaya işaret etmektedir:[14]
"Yüzüstü kapanarak giden mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde düpedüz giden mi?"[15]
Kur'ân-ı Kerim'de en güzel manalar en güzel lafızlarla ifade edilmiştir.[16] Kur'ân-ı Kerîm'de yer alan herbir kelime, bulunduğu yere tam bir uyum arzeder. Mesela, Şeytanın vesveselerinden bahseden "Nas" suresinde sıkça tekrar edilen "s" sesi, adeta şeytanın fiskoslarını ses olarak da yansıtmaktadır. Yerden suyun çıkışını anlatan "yeşşaqqaqu"[17] ifadesi, çatlayışın, akışın bütün fışırtısını, şakırtısını, takırtısını duyurarak, adeta suyun çıkış tarzını göstermektedir.[18] Kafirlere haşmetli bir üslûbla hitab eden Kaf suresinin kelimeleri, cezaletli lafızlardan seçilmiştir. Cenneti anlatan ayetlerde, kelimeler cennetin letafetinden hisse almışlardır.
Kur'ân-ı Kerîm, gerçi şiir değildir. Fakat onu okuyanların açıkça gördükleri gibi, Kur'ân ayetlerinde şiirin de fevkinde bir akıcılık ve selaset vardır. Bu İlâhî beyan, manaya muhatab olamayanları lafızlarıyla cezbettiği gibi, manaya aşina olanları da engin ve zengin manalarla kendine çekme
Kelamdan asıl maksat, mananın ifade edilmesidir. Lafız buna bir hizmetkardır.[11] Edebi bir ifadede, güzel bir manaya, güzel elbise giydirilir. Ediblerin mana incilerinin sadefleri de güzeldir. Sadece lafzın, kelimelerin güzelleştirilmesine çalışmak, sıradan bir mektubu çok süslü bir zarfla göndermek veya yaşlı bir bayana gelinlik giydirmek gibidir. Belağatın büyük imamlarından A. Kahir Cürcani'nin ifadesiyle, "lafız yerine manayı ön plana çıkarmak müzmin bir hastalıktır."[12]
Sadık Kılıç, lafzı şöyle değerlendirir: "Lafız unsur u, sadece kendisinden sonsuz ufukları, düşünce ve itikat burçlarını seyrettiğimiz, aklı aşan bir biçimde de ötesine geçebildiğimiz bir parmaklık, bir fanus rolünü oynamaktadır."[13]
Gazali şöyle der: Lafızlardan hakikatleri arayan belki de lafızlar çok olduğunda şaşırır, manaların da çok olduğunu (yani her birinin farklı anlamlar ifade ettiğini) hayal eder. Hakikatler kendisine açılan kişi ise, manaları asıl, lafızları tabi' kılar. Zayıf kişinin hali ise onun tersidir. Çünkü hakikatleri lafızlardan ister. Cenab-ı Hakk'ın şu sözü her iki fırkaya işaret etmektedir:[14]
"Yüzüstü kapanarak giden mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde düpedüz giden mi?"[15]
Kur'ân-ı Kerim'de en güzel manalar en güzel lafızlarla ifade edilmiştir.[16] Kur'ân-ı Kerîm'de yer alan herbir kelime, bulunduğu yere tam bir uyum arzeder. Mesela, Şeytanın vesveselerinden bahseden "Nas" suresinde sıkça tekrar edilen "s" sesi, adeta şeytanın fiskoslarını ses olarak da yansıtmaktadır. Yerden suyun çıkışını anlatan "yeşşaqqaqu"[17] ifadesi, çatlayışın, akışın bütün fışırtısını, şakırtısını, takırtısını duyurarak, adeta suyun çıkış tarzını göstermektedir.[18] Kafirlere haşmetli bir üslûbla hitab eden Kaf suresinin kelimeleri, cezaletli lafızlardan seçilmiştir. Cenneti anlatan ayetlerde, kelimeler cennetin letafetinden hisse almışlardır.
Kur'ân-ı Kerîm, gerçi şiir değildir. Fakat onu okuyanların açıkça gördükleri gibi, Kur'ân ayetlerinde şiirin de fevkinde bir akıcılık ve selaset vardır. Bu İlâhî beyan, manaya muhatab olamayanları lafızlarıyla cezbettiği gibi, manaya aşina olanları da engin ve zengin manalarla kendine çekme