Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kutsiler

  • Konbuyu başlatan abdirabbih
  • Başlangıç tarihi
A

abdirabbih

Guest
Kutsiler
Ali Haydar POLAT
Dünya bir saray, insanlar misafir. Dünya bir mektep, insanlar talebe. Dünya bir kışla, insanlar asker. İmtihan gerektiren bu dünyada, insanların bir kısmı saîd, bir kısmı ise şakidir. Saîd’ler, daima imarla, şakîler yakıp yıkmakla meşguller. Saîd’lerin ahir zamandaki temsilcileri kutsilerdir. Kutsilere gelince, onlar, kolektif şuurun temsilcileridirler.

Hakkı gören göze, kalbin, vicdanın sesini işiten kulağa sahip olan kutsiler, yolları üzerine kurulmuş göz kamaştırıcı saraylara, tezyin edilmiş güzelliklere, şehvet ve şöhretin korkunç tuzaklarına takılıp kalmayacak şuurdadırlar. Kutsiler bilirler ki, bunlar fânîdir. Bekâ fenâdan çıkar. Fenâya takılanlar, Bekâyı bulamazlar. Bundan dolayıdır ki, fenâda Bekâya giden yolu ararlar.

Kutsiler, “Fâniyim fâni olanı istemem” şuuruyla hareket eder, fenâ bataklığında boğulmaktan kurtulurlar. Bekâ arzusu ölmüş ruhlar, fenâda takılır kalır; şan, şöhret ve nefsin arzulan içinde mahvolup giderler.

Kutsiler; vahşi hayvanların, çürümeye mahkûm olmuş bir ceset üzerinde boğuşmaları gibi, dünya üzerinde insan kanı içmekten, göz yaşı dökmekten zevk alan menfaat şebekeleri, gaddar, zalim ve kafirlerin zulmüne mukabil, ahlâkın, adaletin, ilmin, faziletin, şefkat ve merhametin, vefâ ve sadâkatin “Sözle, hâl ve davranışlarıyla’’ temsilciliğini yaparlar.

Kutsiler, dünyaya ahiret için geldiklerini, insanlara, o âleme açılan kapıyı “Cennet Koridorunu”, “Ba’sü ba’de’l-mevti” (öldükten sonra dirilmeyi) göstermek için akıl ve mantığa hitap ederler. Başkalarının mal, can ve namusunu kendi mal, can ve namusu kadar kutsal bilir, zerre kadar hayır ve şerrin zayi olmadığına, bunlardan hesaba çekileceğine inanır, emniyet telkin ederler. Bu yüce mefkûrenin şuurundan mahrum olanlar, his ve heveslerin, gençlik ve güzelliklerin, lezzet ve zevklerin baharına takılır kalır, sınır tanımaz şehvetler, ferman dinlemez kin, adavet ve nefretlerle nice masumun canını yakar, sızlanma ve inlemelerine sebebiyet verirler.

Kutsiler için zorluklara sıkıntı, üzüntü ve yorgunluklara katlanma, gönül verdiği dâvası içindir. Bu yolda akıtılacak ter ve gözyaşı, gerektiği zaman verilecek baş, akıtılacak kan, insanlığın saadeti, huzur ve emniyetini temin maksadına matuftur.

Kutsiler için, niyetlerin sıhhati (samimiyet), amellerin makbuliyeti, Allah’a (cc) karşı ihlâs ve yakîni elde etmek çok önemlidir. Onun için rıza-i İlâhî yolunda, hizmetten yorulmaz, tebliğden usanmaz, daima hakkın üstün olması ümidi ile meşru çizgiden şaşmadan, sınırı aşmadan, yön değiştirmeden dosdoğru yürürler.

Kutsiler, atalet ve meskenetten kaçar, ciddî bir gayret içinde, sebeplere değil sebepleri Yaratana güvenir, ümitle yaşarlar. Düşmanın çokluğu, engellerin büyüklüğü onları yıldıramaz.

Kutsiler, herşeyin güzel tarafını görür, günahtan, gıybetten, gabavet ve ihanetten uzak, emniyet insanıdırlar.

Kutsiler, sıdkın, vefânın ve aksiyonun temsilcisidirler. Kokuşmuş, insanı tiksindiren, hayvanları bile utandıran tablolar karşısında gırtlaktan sıkılmışçasına rahatsızlık duyar, ancak bataklıktan insan kurtarmak suretiyle nefes alırlar.

Kutsiler, bu asırda Ensar ve Muhacirin efendilerimizin (r.anhüm), uğrunda ağaç gibi budandıktan kutsî dâvanın, omuzlarında olduğuna inanır, vicdanlarında bu ağır mes’ûliyeti duyar, onlara lâyık olmanın yolunu araştırırlar.

Kutsiler, nimetlere şükreder, musibetlere sabrederler. Musibetlerin bir ikaz, cebri birer nasihat olduğunu kabullenir, ölesiye sebepleri zorlayarak, hizmete koşmanın paratoner olduğuna inanırlar.

Kutsiler, insanların sulh ve emniyet içinde, insanca yaşamalarına gayret eder, bunun için gerekirse her türlü sıkıntıya katlanır, irşad ve tebliğ için dünyanın her tarafına hicret edip, hizmet vermeye hazırdırlar.

Kutsiler, insanlarla, kıblesi Kâbe olan hiçbir mü’minle uğraşmamayı, gıybet etmemeyi, ayıp ve kusur araştırmamayı, onların en büyük kötülüğüne dahi (Allah korusun) iyilikle cevap vermeyi ideal edinmişlerdir. Meyhanede, kumarhanede, çürüyen neslin imdadına koşmayı ve eroinle (açmadan solan gül gibi) hapishane ve hastaneleri dolduran gençliğin imdadına yetişmeyi, onları bu manevî yangından kurtarmayı bir itfaiye memuru edasıyla dert edinmişlerdir.

Kutsiler, yaşama hakkını çok gören, dünyanın dört bir yanında kan akıtmaktan zevk duyan hasımlarına, ahiret saadetini nasıl kazandırır, dünya ve ahirette emniyet ve huzur içinde nasıl yaşatır, insanlık kâbuslu rüyadan nasıl kurtarılır, bunun çaresi için çırpınırlar. Sabır ve teenni ile hareket ederek, Allah’ın kullarına bu yolda hizmet verebilmek için şehadetle cennetin yolunu gözetir, onun hasretiyle yanar, tutuşurlar.

Kutsiler, gece gündüz Allah’ın adının anıldığı İbn-i Erkam evleri ve aynı mânâyı ifade eden yurt ve yuvalarında, bu mutluluk ve huzur iklimi içinde (ihsan-ı îlâhî olarak} hizmet ettiren Allah’a yarattığı zerreler adedince şükreder, hamdeder ve O’nun Habibi (sav), bizim Efendimiz, rehberimiz, pişdarımız, Hz. Muhammed (sav)’e salat ü selam ederler.

Bu kutsiler arasında olabilmenin heyecanını yaşıyor Rahmeti Sonsuza sığınıyor, cürüm ve hatalarımıza karşı rahmetiyle muamele edeceğine inanıyor, kapısında ümitle bekliyoruz.

alıntıdır....
 
Üst Alt