Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an'ın kitap haline getirilmesi..

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Milâdi 611 yılında Şubat’a rastlayan Ramazan ayının , muhtemelen Kadir gecesinde , Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ e Alâk Sûresinin ilk 5 âyeti ile başlayan vahiy ; 23 yıl kadar devam etmiş , Hicrî 10.yılda Mekke'de, vedâ haccında, cumaya rastlayan Arife günü , Arafat’ta “Abdâ” isimli devesinin üzerinde iken nâzil olan ; "Bu gün dininizi kemâle erdirdim ; üzerindeki nimetimi tamamladım ; ve size din olarak İslâm’ı seçtim …" ifadesinin yer aldığı Mâide Sûresi 3. Âyet ile Kur’ân-ı Kerîm tamamlanmıştır.
İlk vahiyden sonra üç yıl kadar hiç vahiy gelmemiş olup bu zamana “Fetret Devri” denir.

Rasûlullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) her gelen vahyi yanında bulunanlara öğretir , ezberletir ve yazdırırdı. Gelen vahiyleri yazdırdığı bu insanlara “Vahiy Kâtipleri” denirdi.
Onun için sahaben bir kısım insanlar gece-gündüz bazen nöbetleşe de olsa 24 saat Efendimizin yakınında bulunur , hane-i saadetlerinde olduklarında da kapı eşiğinde nöbet tutarlardı.
Tespit edilebilen vahiy kâtipleri şunlardır :
Hz. Ebu Bekr , Hz. Ömer , Hz. Osman , Hz Ali , Abdullah İbn-i Ebû Serh , Avâm oğlu Zübeyr , Said oğlu Hâlid , Said oğlu Eban , K’âb oğlu Ubeyy , Râbi’ oğlu Hanzele , Arkam oğlu Abdullah , Hasene oğlu Şurahâbil , Ebû Fâtıma oğlu Muaykab , Revâha oğlu Abdullah , Sabit oğlu Zeyd , Ebû Süfyan oğlu Muâviye …v.b.

Tarihi verilere göre , yazı ; Mekke’ye ilk defa , Efendimizin çağdaşı , O’ndan biraz yaşlı olan Ebu Süfyan’ın babası Harb tarafından dışarıdan getirilmiş olup ;
Kur’ân , Arap dilinde yazılmış ilk kitaptır.

28 harf bulunan Arap alfabesini , yalnızca 15 işaret ile doğru yazabilme ve okuyabilmenin sıkıntılarını gidermek için ; önce noktalarla bazı işaretler diğerlerinden ayrılmış , harekeleme işi ise hicrî 1.yüzyılın ikinci yarısında Haccac bin Yusuf tarafından gerçekleştirilerek bugünkü seviyeye gelmiştir.

O devirde kağıt henüz mevcut değildi. Gerek Mekke , gerekse Medine’de vahiy kâtipleri , kendi imkanlarına göre bulabildikleri ; parşömen , papirüs , tabaklanmış deri parçaları , tahta levhalar , develerin kürek kemikleri , yumuşak ve beyaz taş çeşitleri , hurma ağacının yapraklarının orta damarları , kırık seramik kap parçalarlı v.b. gibi yazı malzemeleri üzerine yazıyorlardı.

Vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sâbit şöyle demiştir :
“Vahiy geldiğinde Rasûlullah bana yazdırıyordu ve ben yazımı bitirdiğimde , yazdığım şeyi benden okumamı istiyordu. Şayet her hangi bir hata varsa onu düzeltiyordu. Bundan sonra ben de hemen (insanlara bunları tebliğ etmek için) çıkıyordum.”

Rasûlullah vahiy aldığı her defasında , bunu önce sahabelerden oluşan bir erkekler gurubuna okurdu. Sonra da bir kez daha olmak üzere hanım sahabelerden oluşan bir guruba okurdu.

Yazıya geçirilen kısımlarının tamamı herkeste bulunmuyordu. Bazı parçalar birilerinde , bazı parçalar da başkalarında bulunuyordu ve Rasûlullah Efendimizin sağlığında bile bu tür Kur’ân parçalarına sahip olanların sayısı yüzlerce sahabeyi buluyordu.

Ezberlemede ise durum farklı idi. Her kes değişik kısımları ezbere biliyorlardı ama tamamını ezbere bilen kadın ve erkeklerden de çok sayıda sahabe vardı ki bunlara “Hâfız” denir.

Burada bir konuya değinmekte yarar var :
Hicretten birkaç yıl önce , Medineliler Müslüman olmak için Mekke’ye gelmeye başladıklarında , Râfi bin Mâlik , Akabe ‘ de Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) ile karşılaştı ve kendisine o zaman kadar vahyedilmiş bütün âyet ve sûrelerden oluşan bir Kur’ân nüshası verdi. Râfi’de bunu Medine’de kendi mescitlerinde okumayı adet edindi. Bu ; dünyada böyle bir hizmetin yapıldığı ilk mescittir.

Mushaf ; bir araya toplanıp bağlanmış sayfalar anlamına gelir.
Kur’ân’ın Mushaf haline getirilmesini zorunlu kılan olaylar dizisi şöyle gelişmiştir:
Hz. Ebû Bekr’in hâlifeliğinin ilk yılında , daha öne Yemen tarafında peygamberliğini îlan eden Müseylemet-ül Kezzap ‘ın topladığı Yüz bin kişilik ordusunun üzerine , Hz. Hâlid bin Velid komutasında on üç bin kişilik İslâm ordusu gönderildi . Aralarında Yemâme’de çok kanlı bir savaş oldu. Müslümanlar savaşın ilk safhasında pek mukavemet edemediler. Çok şehit verildi fakat bir netice alınamadı. Kur’ân’ı iyi bilen Müslümanların oluşturduğu ; “Kur’ân Ehli Kıtası” adı verilen üç bin kişilik özel bir gurup düşmanı bozguna uğrattı fakat çok sayıda da hâfız komutanlarıyla birlikte şehit oldu. Şehit olan hâfızların sayısını değişik kaynaklar 70 ile 700 olarak zikretmekteler.

[Bu savaşta Vahşi (r.a.) ; Uhud Savaşında Hz. Hamza’yı şehid ettiği aynı mızrak ile yalancı peygamber Müseylemet-ül Kezzap ‘ı üzerinde kadın kıyafeti olduğu halde kaçarken tanımış ve öldürmüştür.]

Bu savaştan sonra Hz. Ömer , Halife Ebû Bekr’in yanına giderek:
-Sahabeler Yemame’de ateşe koşan pervaneler gibi idi. Halbuki bunlar Kur’ân’ın hâfızlarıdır. Böyle giderse Kur’ân’ın unutulma tehlikesi olabilir. Kur’ân’ı bir araya getirtip toplatsan çok büyük bir iş yapmış olursun , dedi.
Hz. Ebu Bekr buna yanaşmadı ve şöyle dedi:
-Ben Allah(celle celalüh) Rasûlü’nün yapmadığı bir şeyi mi yapacağım?...
İki taraf ta kendi görüşlerini destekleyecek deliller ileri sürdüler. Nihayet Ebu Bekr , vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’i getirtti , durumu anlattı , ve ilave etti :
-Sen vahiy katibiydin , eğer onunla aynı görüşte isen , ben de ikinizin dediğini yaparım. Ama aynı fikrimde isek , ben bu işe girişmeyeceğim.
Zeyd önce buna yanaşmadı :
-Rasûlullah’ın yapmadığı bir işi O mu yapacak ?... dedi.
Hz. Ömer :
-Eğer bunu yapacak olursanız size bir zararı olur mu? Diye sordu.
Bir süre düşündükten sonra :
-Hayır , vallahi bundan bize gelecek bir zarar yok , dediler...

Akılları yatmıştı. Bir heyet teşkil edildi .
Halka ilân edildi ki ; kimin yanında her hangi bir şey üzerine yazılmış Kur’ân âyetleri varsa getireler.

Hz. Zeyd başkanlığında kurulan heyette : HazretiAli , HazretiOsman , Ubeyy bin Ka’b , Abdullah ibn-i Abbas , Abdullah ibn-i Zübeyr , Abdullah ibn-i Ömer … bulunmuş , hatta bütün sahabe yardım etmiştir.
Hz. Zeyd , getirilen dokümanları hemen kabul etmemiş , hele ezbere okuyanlara karşı büsbütün ihtiyatla davranılmıştır. Bizzat Rasûlullah Efendimizin huzurunda yazılanlar esas alınmış , fakat bunda da pek titiz davranarak , Kur’ân âyetlerini getirenlerden ; bu âyetlerin , Kur’ân’dan olduğuna dair iki de tanık göstermelerini şart koşmuştu. Yalnızca Ebû Huzeyme’nin getirdiği iki âyeti ; Efendimizin O’nun şahitliğini iki şahitlik yerine saymasından ötürü kabul etmiştir.

Rasûlullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) zamanında Kur’ân’ın toplandığına dair bir kısım haberler varsa da , iki sebepten bu pek mantıklı bir değerlendirme olarak görülmemektedir . Öncelikle Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) zamanında Kur’ân âyetleri vahiy geldikçe yazılıyordu ama , Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) sağ olduğundan toplanmasına ihtiyaç duyulmuyor , çünkü ; kimin Kur’ân’la ilgili bir sorunu olsa sorup , ilk ağızdan da cevabını alıyordu , yanlışsa düzeltiliyor , eksikse tamamlanıyordu. İkinci olarak da ; toplanmanın olması için vahyin kesilmesi icap eder ki , Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) hayatta olduğu sürece vahiy gelmeye devam ediyordu.

Sûreler içinde yer alan âyetlerin , bizzat Efendimizin verdiği emre göre sıralanmış olduğu konusunda herkes hemfikirdir.

Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) her Ramazan ayında , o âna kadar gelmiş olan Kur’ân âyetlerini okurdu.
Hz. Zeyd’in anlattığına göre : “Cebrâil Aleyhisselam’ın Resûl-i Ekrem’e Kur’ân-ı Kerim’in tamamını son olarak okuduğu zaman ben de huzurlarında idim . Kur’ân-ı Kerim’i o tertibe göre toplamağa karar verdim. Yazılı olarak gelenleri ve ashabın hatırında olanları toplayıp, Efendimize son okunan sıraya göre yazdım, yalnız ; Berâe Sûresinin son iki âyetini bulamadım , nihayet sahabeden Ebû Huzeymet-ül Ensârî ‘ de bulup ait olduğu yere koydum …” Demiştir.

Böylece tamamlanan ilk Mushaf’a : “Ana Mushaf” adını verdiler.

Hz. Ali’nin ; Efendimizin vefatının ardından : “Ridâmı ancak Cuma namazını kılmak için sırtıma alacağım , ondan başka , Kur’ân’ı bir araya getirinceye kadar hiç bir iş için dışarıya çıkmayacağım dediği , evinde oturup Kur’ân’ı “Mushaf” haline getirdiği ve sûreleri iniş sırasına göre topladığı hakkındaki rivayetler ise zayıftır. Hz. Ali’nin karakteri ve haksızlığa karşı şiddeti mâlûmdur. Kur’ân’ın tertibine , toplanışına ait bir itirazı olsaydı bunu açıkça söylemekten çekinmezdi. Kaldı ki konuyla ilgili tüm kaynaklarda Hz. Ali’nin vahiy komisyonunda aktif olarak görev aldığı belirtilmektedir. Kur’ân’la ilgili yanlış bir düzenlemeye ise rıza gösterdiğini düşünmek aslâ mümkün değildir.

Burada sûre sayısındaki itilaflara da değinmekte yarar görüyoruz.
İbn-i Mes’ut Kur’ân’da 112 sûre olduğunu ; Muavvezeteyn’in (Kul eûzü‘ler) sûre olmadığını söylemesini , âlimler ; bunların dua olduğunu zannetmesine bağlamışlar ve bizzat Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) tarafından namazda okunmasının ; Sûre olduğunun ispatı olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında bazı sûreleri bitiştirmek neticesinde daha az sayıda sûre bulunduğu yanında bazı kunut dualarının sûre olduğu iddiaları olmuşsa da mesnetleri olmadığından kabul görmemişlerdir.

Halifeye teslim edilen “Ana Mushaf” , Hz. Ebû Bekr’in vefatından sonra Hz. Ömer’e , O’nun vefatı ile de Efendimizin zevcelerinden olan Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa validemize intikal etmiştir.

Hz. Osman’ın hilâfetinde Huzeyfe (r.a.) ; sınırların genişlemesi , yeni millet ve toprakların devlete dahil olması ile Kur’ân okuyanların âyetleri kendi lehçelerine göre okuduklarını tespit etmiş , bunun mânâyı bozmaya doğru gideceğinden ürkmüş , Hz. Osman’ın dikkatini çekmiş , O’da ; HazretiZeyd bin Sabit başkanlığında Abdullah bin Zübeyr , Sâ’d bin As , Abdurrahman bin Hâris ‘i görevlendirerek bir nüsha daha yazdırmış , sonra bunu ; Ümmül Mü’minîn HazretiHafsa’da bulunan nüshayı emaneten alarak karşılaştırmış , hiçbir farklılık olmadığını görünce “Asıl Mushaf’ı” iade etmiş ve bu nüsha esas alınarak 7 adet çoğaltılmış , bunlar : Şam , Yemen , Bahreyn , Kûfe , Basra , Mekke’ye yollanmış biri de Medine ‘de bırakılmıştır.

Bugün elimizde bulunan Kur’ân-ı Kerim nüshalarının aslı bunlardır.

Yazılan , usta öğreticiler huzurunda okunması öğrenilen , ve hâfızlar (yalnızca ülkemizde 150.000 civarında hâfız bulunmakta) tarafından tek harekesi değiştirilmeden ezberlenmiş olarak günümüze kadar gelmiş bulunan Kur’ân-ı Kerim hakkında zaman zaman ; asıl Kur’ân bu değil , veya bu Kur’ân eksik veya şu âyetler sonradan eklenmiştir , hatta şeytan Rasûlullah Efendimizin ağzından konuşarak aslında âyet olmayan bir kısım ifâdelerin Kur’ân’a eklenmesini sağlamıştır … gibi akıl dışı iddialar olagelmiştir. Kur’ân’ın toplanması esnasında gösterilen titizliğin ve yukarıda zikredilen intikal usullerinin ; öne sürülen bu sapık iddiaların neden mümkün olamayacağını ispat konusunda yeterli delil sayılacaktır.

İnnâ nahnü nezzelnezzikre ve innâ lehû lehâfizûn. (Hicr Sûresi-Âyet :9)
Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.

Kur’ân’ın şefâatine nâil ve mahzar olmamız dileğiyle …


YARARLANILAN KAYNAKLAR :
Muhammed Mustafa -1 - Ahmed HULÛSİ – Kitsan Yayınları
Ebû Bekr es Sıddîk - Ahmed HULÛSİ – Kitsan Yayınları
Hz. Muhammed’in Hayatı - Lûtfullah AHMED- İstanbul Maarif Kitaphanesi
Kısas-ı Enbiyâ-Tevârih-i Hulefâ-Ahmed Cevdet Paşa – Doğan Güneş Yayınları
Tarih-i Taberi Tercemesi Ebû Cafer M. bin Cerir Et-Taberî –Can Kitabevi
Dört Büyük Halîfe Seyyid Eyyûb bin Sıddîk – Bedir Yayınevi
Hz. Ebûbekir – Mustafa Necati BURSALI – Çile Yayınları
Hak Dini Kur’ân Dili – Elmalılı M.Hamdi Yazır – Azim Yayınları
Kur’ân-ı Kerim ve Meâli – Abdülbâki GÖLPINARLI – Elif Kitabevi/Milenyum Yayınları
Kur’ân-ı Kerim Tarihi – Prof.Dr.Muhammed Hamidullah – Beyan Yayınları

Hamdi CENİK​
 

seyhshamil

New member
Katılım
12 Ağu 2007
Mesajlar
62
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Faideli bilgiler Allah razı olsun inşallah.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Rasûlullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) zamanında Kur’ân’ın toplandığına dair bir kısım haberler varsa da , iki sebepten bu pek mantıklı bir değerlendirme olarak görülmemektedir . Öncelikle Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) zamanında Kur’ân âyetleri vahiy geldikçe yazılıyordu ama , Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) sağ olduğundan toplanmasına ihtiyaç duyulmuyor , çünkü ; kimin Kur’ân’la ilgili bir sorunu olsa sorup , ilk ağızdan da cevabını alıyordu , yanlışsa düzeltiliyor , eksikse tamamlanıyordu. İkinci olarak da ; toplanmanın olması için vahyin kesilmesi icap eder ki , Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) hayatta olduğu sürece vahiy gelmeye devam ediyordu.

Sûreler içinde yer alan âyetlerin , bizzat Efendimizin verdiği emre göre sıralanmış olduğu konusunda herkes hemfikirdir.



O zaman Kurandaki ayet ya yanlis yada disaridan uydurma durumuna düsmüyormu?


- Andolsun Tûr’a (52/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
O zaman Kurandaki ayet ya yanlis yada disaridan uydurma durumuna düsmüyormu?


- Andolsun Tûr’a (52/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

Metin abi alıntı yaptığınız bölümde hangi mevzuya takıldınız anlayamadım kusura bakmayın!..
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Metin abi alıntı yaptığınız bölümde hangi mevzuya takıldınız anlayamadım kusura bakmayın!..



Herhalde renklendirilmis yerler yani Alemlere Rahmet Resul hayattayken Kitab tamamlanmis olmasa hasa Allah yanlis bir kelimemi kullandida;

- Andolsun Tûr’a (52/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)


Yazimis Kitab,ince deri üzerine dedi?
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Evet metin abi verdiğiniz ayetler Peygamberimiz zamanında vahyin tamamlandığını gösteriyor..Dikkatimizden kaçmış Allah razı olsun..

"Kur’an’ın, Peygamber (s.a.a)in ümmeti için bir delil olduğu, onun davetinin esasını oluşturduğu ve Allah Teala tarafından nazil olan farizaların bulunduğu bir kitap olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, Resulullah (s.a.a), eğer Kur’an’ın toplanmasına önem vermeyip ayetleri düzenlemeden bıraksaydı, okunmasını emretmeseydi ve arapların kıraatlarından caiz olanını caiz olmayan kıraatlardan ayırmasaydı, şüphesiz bu iş hikmet ve maslahata ters düşerdi.

Belhi ve Seyyid b. Tavus’un dediği gibi bu musamahayı normal bir müslümanın yapması düşünülemezken, Resulullah (s.a.v)in yaptığını söylemek nasıl düşünülebilir.

İmam Şerefuddin şöyle diyor: “Peygamber (s.a.a)’i Hatem-ul Enbiya olarak tanıyan ve onu Allah ve Kur’an’a önem verme hususuna Allah’ın kullarına en büyük öğütçü olduğunu onun ümmetinin geleceğini düşünüp, uzak görüşlü olduğunu ve hikmetin doruğunda bilen herkes Resulullah (s.a.a)ın Kur’an’ı dağınık ve birbirinden ayrı olarak bırakıp gitmesinin imkansız olacağını itiraf edecektir.”
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Hz.Muhammed(s.a.v) hayattayken Kur'an'ın tamamlandığı kanıtlayan ayet;

"Ey Mü'minler, su küfreden müsrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmislerdir. Artik bundan böyle onlardan korkmayiniz; ancak benden korkunuz. Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettigim nimetimi tamamladim. Din olarak da size Islâm'i seçtim"(el-Mâide, 5/3)
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Hz.Muhammed(s.a.v) hayattayken Kur'an'ın tamamlandığı kanıtlayan ayet;

"Ey Mü'minler, su küfreden müsrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmislerdir. Artik bundan böyle onlardan korkmayiniz; ancak benden korkunuz. Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettigim nimetimi tamamladim. Din olarak da size Islâm'i seçtim"(el-Mâide, 5/3)



tesekkür ederim Cetin güzel bir isabet...Rahmana emanet ol..
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
II- KURAN’IN PEYGAMBERDEN SONRA TOPLANMIŞ OLDUĞUNU İDDİA ETMELERİ:

15- ............ Zeyd İbn Sabit el-Ensâri ye atfen yaptıkları rivayette: Ebu Bekir ve Ömer’in görevlendirmesiyle Zeyd diyor ki, “Ben kalktım, Kuran’ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu deri parçalarından, kürek kemiklerinden, hurma dallarından ve hâfızların ezberlerinden bir yerde topladım. Ve et-Tevbe Sûresinden iki ayeti, Ebû Huzeyme el-Ensâri’nin yanında buldum. O iki âyeti ondan başka kimsenin yanında bulmadım.
Neticede içlerinde Kur’an toplanılan bu sahibeler, Allah kendisini vefât ettirinceye kadar Ebû Bekr’in yanında kaldı ..........................(Buhari, Kitabu’l-Tefsir 199 Cilt 9 s. 4423-4424 Ötüken 1987)

16-............ Ebû İshak şöyle dedi: Ben el-Berâ ( R )’ dan işittim, şöyle diyordu: “ Mü’minlerden oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar müsâvi olmaz... “ Ayeti indiği zaman, Resûlullah (S) Zeyd’i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile geldi ve o ayeti yazdı..... (Buhari, Kitabu’l-Cihâd ve’s-siyer 47 cilt 6, s.2674. Ötüken 1987 )

HADİSİN TENKİDİ: Kuran’ın, Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olmadığı, sonradan rast gele bir araştırmayla, hurma dallarından, deri parçalarından, taş levhalardan, kürek kemiklerinden, hafızların ezberlerinden toplanmış bir kitap olduğu hususunda müteaddit rivayetler uydurmuşlardır. Öyle ki, Kur’an bu dedikleri şeylere yazılı bir Kitab olmuş olsaydı, bir ambarı doldurması gerekirdi, bu iddiaları Kur’an’a bir iftira ve saygısızlığın ifadesidir. Allah, Kur’an’da Kitab indirmiş olduğunu ayetlerle bildirmiştir. Kur’an Kitab halinde Peygamber zamanında mevcut değil idiyse insanlar Kitab mevcut olmadığı halde, ayetlerde niçin Kur’an’dan Kitab olarak bahsediliyor diye sorarlardı. Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi, ve iddia ettikleri gibi, taş parçalarına , hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

- Andolsun Tûr’a (52/1)
- Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti, eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar, siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek, Kur’an’dan mealen:

- Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
- İsteyen onları idrak eder. (80/12)
- Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
- Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kuran’ın sonradan rast gele, taş parçalarından,ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.
Rivayetler uydurulurken, daha öncede belirttiğim gibi bazen kasıtlı, bazen de tutarsızlık şeklinde bir çok çelişkilere düşülmüştür. Fert ve kişilere kabul ettirmek ve sıkıştıklarında kendilerini kurtarmak için bazen doğrulara da yer vermişlerdir. Öyle ki bir konu hakkında bir rivayet uydurduklarında, muhakkak ona muhalif bir veya birden fazla rivayet uydurmaya özen göstermişlerdir. Sık sık bu tür çelişkili ifadeleri yan yana yazarak okuyucunun bu hususa dikkatini çekmeye çalışacağım. Zira hadis uydurma sistemlerinin kökü budur. Örneğin, Kur’an’ın sonradan rast gele toplanmış bir kitap olduğunu söylerken başka bir yerde, peygamberin onu Mushaf halinde bıraktığını rivayet etmek onlar için gayet normal bir durumdur. şöyle ki, uydurdukları diğer bir rivayette şöyle diyorlar:

17- ......Abdülaziz İbn Rufey’ şöyle dedi: Ben Şaddat İbn Ma’kıl ile beraber İbn Abbas’ın yanına girdim. Şaddat İbn Ma’kıl, Abbas’a:
-Peygamber (s) bir şey bıraktı mı? diye sordu.
İbn Abbas:
- Mushaf ‘ın iki yanını kuşatan ciltler arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı, dedi.
Biz yine beraberce Muhammed İbnu’l -Hanefiyye’ nin yanına girdik ve ona’da aynı suali sorduk. Muhammed İbnu’l Hanefiyye de:
- İki kapak arasında bulunandan başka bir şey bırakmadı, dedi. (Buhari,Kitâbu Fedail’l -Kur’an 39 Cilt 11 sayfa 5112 Ötüken 1988)


Bu hadis evvelki hadislerle çelişkili olduğu gibi, Kur’an’ın Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olduğunu ve Peygamberin hiçbir rivayet bırakmadığını itiraf etmişlerdir.

Diğer bir rivayette de şöyle demektedirler:

18-.......Enes İbn Mâlik el -Ensâri den rivayet ettiler ki:........ “Peygamber hücrenin perdesini açtı da, bizlere bakmaya başladı. Kendisi ayakta duruyor ve yüzü de Mushaf yaprağı gibi parlıyordu......”
(Buhari, kitabu’l -Ezân 72 cilt 2 sayfa 707 - 708 Ötüken 1987)

Bu rivayette de peygamberin zamanında Mushaf’ın yani kitap halinde Kur’an’ın, parlak sahifelere yazılı olarak mevcut olduğunu itiraf etmişlerdir. Zira var idi ki peygamberin yüzünü onun sahifelerine benzetmişlerdir.
Ayrıca, görüldüğü gibi 15 ve 16 no lu örneklerde verdiğim rivayetler. 17 ve 18 no.lu örneklerde belirttiğim rivayetlerle çelişki halindedirler.

FEREÇ HÜDÜR-KUTUBU SİTTENİN KURAN'A ARZI...
 
Üst Alt