sinang
New member
Bismillahirrahmanirrahim.
Kur'an, Allah (c.c.)'ın Hz. Muhammed (s.a.v.)'e gönderdiği risâletin ilk kaynağıdır. Kur'ân-ı Kerim'in Arapça indirildiği ve Arap kabilelerinin en üstün lehçesi olan Kureyş lehçesiyle formüle edildiği bilinen bir gerçektir.
Böyle bir kitap şayet semadan indirilmeyip yeryüzünde ortaya çıksaydı ilke ve fikirler itibariyle, üslup ve metot bakımından çevre, bölge veya aralarından çıktığı ve dillerini kullandığı milletin eğilimlerinden şu veya bu şekilde etkilenmiş olurdu. Nitekim söz konusu durum bütün kitap ve telifler için geçerli olmuştur; bunlar, içinde çıktığı çevrenin rengini mutlaka almıştır. Fakat biz, bu Kitab'a yani Kur'ân'a baktığımızda onda içinde çıktığı çevrenin izlerinden hiçbirine rastlayamıyoruz. Arapça olmasının ötesinde onda ne şekil ve metot bakımından ne de muhteva ve öz bakımından millet, kabile veya aşiret karakterinin herhangi bir tezahürünü göremiyoruz. Biz, baştan sona onda kendimizi mutlak insan karakteri karşısında buluruz. Bu, kendisinden kaynaklanan ister akîde ister ahlâk, ister şer'î hükümler olsun.. bütün bu alanlarda Kur'ân, reel, yani gerçek duruma, göze, mâhir bir terzi tarafından biçilip dikilmiş uygun bir elbise sunar. İnsanın yaratılışına tam gelir, ne eksik ne fazla. Bu elbiseyi ne kadar incelersek inceleyelim onda beşer toplumlarından hiçbirine veya herhangi bir tarih dönemine mensubiyet özelliği bulamayız. Evet ne içerik ve konu bakımından ne de görünüm ve tarz bakımından onda bu tür bir mensûbiyet bulamayız.
O halde, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in risâletinin yegane kaynağı olan Kur'ân, mutlak insan temayülünü yansıtmaktadır. İlke, konu ve hükümlerinin özü açısından, üslup ve metodu bakımından onun evrenselliği ile kastettiğimiz anlam işte budur.
KURAN'IN EVRENSEL İçeriğinden örnekler:
Akîde:
Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Allah'ın hakimiyyet ve uluhiyyetini herhangi bir millete tahsis etmeksizin ve bir bölge ile diğeri arasında ayrım yapmaksızın, O'nun varlığını, birliğini ve bütün âleme hükümranlığını, izah ve ispat etmiştir. Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ, sadece İsrailoğullarının veya Arapların ya da herhangi bir ırkın İlâhı değil, bütün insanların İlâhıdır. Cenab-ı Hakk bunu şu şekilde beyan eder: "Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" (Fatiha, 2), "Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. "(Casiye, 45/ 36).
Bu yüzden Hz. Muhammed (s.a.v.)'in elçiliği, farklı bölge ve nesillerdeki bütün insanlara şâmildir. O'nun, belirli bir asırda ve Arap milleti gibi muayyen bir millet arasında ortaya çıkmış olması, risâletinin evrenselliğine bir halel getirmez. Aynı şekilde, Allah Teâlâ'nın, hitâbını diğer millet ve toplumlara ulaştırmada özel olarak Arapçayı seçmiş olması, Peygamber'in bu risâletinin cihanşümul olmasına bir halel getirmez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "De ki: Ey insanlar! Gerçekten Ben sizin hepinize, Allah'ın (gönderdiği) elçiyim. " (A'raf, 7/158), "Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkân'ı indiren Allah, yüceler yücesidir." (Furkân, 25/1).
Kur'an-ı Kerim, insanın Allah'a kulluğunu tesbit ederken, bu kullukta ve gereklerinde bir ırk veya çevre ile diğer bir ırk ve çevre arasında hiçbir fark olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Risaletin Hukuk Alanında Evrenselliği:
Bu gerçeği açıklamak için bir misal verelim.
1- Nisa sûresi, aile düzeni, kadın hakları, yargı sistemi, adaleti tesis ve özünü korumaya ilişkin şeriat hükümlerini konu edinen surelerden biridir. Surenin, daha sonra gelecek olan hükümlerin temel dayanağını tesis ederek nasıl başladığına dikkat edelim. Bakalım da sûrenin esas hedefinin olanca kapsamı ile insanlık ailesi olduğunu görelim, değişmeye maruz özel şartlara önem vermediğini anlayalım.. İşte temel dayanak:
Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar meydana getiren Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allak sizin üzerinizde gözetleyicidir. " (Nisa, 4/1)
Demek ki tüm ahkâm ve bunlara tabi hukukların tesisinin çıkış noktası, kapsamlı insanlık ailesidir.
Sûreyi okumaya devam edince, söz konusu çıkış noktasındaki otoritenin şu hüküm ve düzenlemeler silsilesine uzandığını görüyoruz: Yetim hakları, kadın hakları, miras taksimatı, aile değerleri, yargı düzeni, hakimin otoritesi, sosyal adalet ve dengeleri. Ve iyice bakınca, Sûre, esası ve çıkış noktası olan bütün insanlara şamil bakış açısını konu edindiğinden, bu dalların hiç birisinde, belirli bölge veya ırka ait görüşün ya da sınıfsal ayrıcalıkların yansımasını bulamıyoruz.